Sosyal Medya

Önemli Şahsiyetler

Fırtınalı devrinin sözcüsü ve yazı üstadı Ahmet Mithat Efendi

Osmanlı'nın fırtınalı son asrının 'yazı makinesi' Ahmet Mithat Efendi, 28 Aralık 1912 senesinde sessizce aramızdan ayrıldı. Türk medyasında 'güçlü gazeteci imajının' prototip ismiydi. Hükümet destekli ana akım medyanın belki de ilk örneğiydi



Mithat PaÅŸa, Sultan Ä°kinci Abdülhamid döneminin kudretli paÅŸalarından birisiydi. Vezaretten alındıktan sonra valilik görevi verilerek Ä°stanbul'dan uzaklaÅŸtırılmıştı. 
 
Politika ile uÄŸraşırken kazandırdığı sayısız eserin yanında Mithat PaÅŸa, erkânında musâhibler bulundurarak himaye etmiÅŸti. 
 
Osman Hamdi ve Ahmet Mithat Efendi gibi kültür-sanat hayatımızda devrim niteliÄŸinde iÅŸler baÅŸarmış isimler Mithat PaÅŸa'nın himayesinde bulunan kiÅŸilere örnektir. 
 
Ahmet Mithat Efendi 
 
Bilhassa Ahmet Mithat Efendi'nin manevi ikliminde derin bir Mithat PaÅŸa etkisi söz konusudur.
 
Ahmet Efendi'yi okutan ve devlet kademesinde makam sahibi olmasını sağlayan hamisi Mithat Paşa'dır. Ahmet Efendi'ye Mithat adını veren de Mithat Paşa'nın kendisidir.
 
Mithat PaÅŸa 
 
Mithat PaÅŸa, gözden düÅŸtükten sonra evlatlığı Ahmet Mithat Efendi'ye ÅŸu nasihatte bulunacaktı:
 
OÄŸlum Mithat Efendi! Seni bir baba ÅŸefkati ile seven ben, artık yıldızı sönmüÅŸ bir bedbahtım ve istikbalim bir uçurumun kenarındadır. Emelime nail olmadan gözlerimi kapayacağım.
 
Bu millet cahildir. VatandaÅŸlara maarif tohumu aşılamak içi eli kalem tutanlara ihtiyaç vardır. Sende bu istidadı fazlasıyla görüyorum. Binaenaleyh sana bu yolda yürümeyi vasiyet ediyorum.
 
Ömrünün sonuna kadar neÅŸir ve tamim-maarife çalışacaksın. Bu yolda yürürken birçok tehlikelere maruz kalacaksın. Fakat korkmayacaksın, usanmayacaksın. Ä°zzet-i nefsini deÄŸil, hayatını bile bu yolda feda edeceksin. Ä°ÅŸte bu sayededir ki vatan cehaletten ve binnetice millet esaretten kurtulacaktır.
 
Ahmet Hamdi Tanpınar
 
Ahmet Mithat Efendi'ye verilen ilk önemli görev de kaderin bir cilvesi gibidir. Ahmet Hamdi Tanpınar, 'Yeni Devrin Sözcüsü' olarak isimlendirdiÄŸi pasajda, bu görevi ÅŸu sözlerle anlatıyor:
 
Mithat Efendi'ye teferruatını bilmediÄŸimiz bu iltifatlara mukabil oldukça güç bir iÅŸ verilmiÅŸti. O, Mithat PaÅŸa'yı nefy ile baÅŸlayan ve Meclis-i Mebusan'ın bir müddet için 33 yıl, içtimaın tatil ile biten Abdülhamid'in ilk darbe-i hükümetini efkâr-o umumiye karşısında zaruri bir hadise halinde gösterecek ve bilhassa sarayın, Rus Muharebesi'nde orduların hareket serbestliÄŸini menedecek ÅŸekilde müdahalelerini makbul ve yerinde bir iÅŸ gibi övecekti.
 
(Ahmet Hamdi Tanpınar - 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi) 
 
Bu elim hadiselere rağmen Ahmet Mithat Efendi, hamisi Mithat Paşa'nın vasiyetini yerine getirmişti.
 
Neredeyse her alanda yüzlerce eser meydana getiren Ahmet Mithat Efendi, tek başına büyük bir medya organı gibiydi.
 
Her sanatın ustası deÄŸildi belki; ama tüm sanatların bir çırağıydı. Onun bu azmi sebebiyle kendisine "Kırk beygir gücünde bir yazı makinesi" denilecekti.
 
Mithat Efendi'nin kendi gazetesinde tefrika edilen roman ve hikâyelerin sonunu öÄŸrenebilmek için kalabalıklar onun önünü kesecek, Türk medyası onun matbuata olan alakası sayesinde güçlü bir zemine oturacaktı. 
 
Cemil Meriç 
 
Merhum Cemil Meriç, Ahmet Mithat Efendi'nin çilesini çektiÄŸi yolun sonraki nesillere sirayetini ÅŸu sözlerle tasvir edecekti:
 
Hepimiz Mithat Efendi'nin çocuklarıyız. Ä°lmi tecessüsümüz yüz yıldır onun çizdiÄŸi sınırı aÅŸamadı. Rıza Tevfik veya Hilmi Ziya, felsefeyle birer Ahmet Mithat. Hüseyin Rahmi'yle Kemal Tahir, hikâyeci Ahmet Mithat'ın bir devamcıları. Ahmet Rasim'den Ahmet Kemal'e, Peyami Safa'dan Burhan Felek'e kadar her gazeteci bir Ahmet Mithat'tır.
 
Ahmet Mithat'a yöneltilen eleÅŸtiriler
 
Türk medyası ve edebiyatının büyük ismi Ahmet Mithat Efendi'ye yöneltilen iki önemli eleÅŸtiri bulunuyor.
 
Bunlardan ilki olarak; her konuda yazmaya çalışması sebebiyle zayıf edebi tekniÄŸi olması gösteriliyor. Ahmet Mithat Efendi de bu durumun farkındaydı ve oÄŸluna ÅŸu tavsiyede bulunuyordu:
 
OÄŸlum! Yalnız bir ÅŸeyi öÄŸrenmeli, fakat mükemmel olarak! Yahut her ÅŸeyi öÄŸrenmemeli, bittabi nakıs olarak! Osmanlılığımızın bugünkü haline nispetle ÅŸu iki şıktan bence ikincisi müreccahtır. Ben sana onu tavsiye ederim. Fakat bundan sonra birincisi müreccah olacaktır. Sen de evladına onu tavsiye eyle!
 
Bu nasihatten de anlaşılabileceÄŸi üzere Ahmet Mithat Efendi de gerek tekniÄŸi gerekse bilgisinin yetersizliÄŸinin farkındaydı; ama içerisinde bulunduÄŸu konjonktür gereÄŸi halk bilgiye muhtaçtı ve Yazı Makinesi Mithat Efendi de kendisini bu ulvi amaca vakfetmiÅŸti. 
 
 
Sabri Esat SiyavuÅŸgil de Ahmet Mithat Efendi'nin eserlerindeki noksanlığı ÅŸu sözlerle ifade eder:
 
Battal Gazi, Âşık Garip tarzı eserlerin dışında okuryazar olmayan toplumun, kültür ihtiyacını gidermiÅŸ olsa da yazar yazılarını halkın seviyesine indirgeme alışkanlığı nedeniyle, ortaya koyduÄŸu eserle, hemen hiçbir alanda sahasının müstakil eseri olamamıştır. Yani bir anlamda, 'vülgarize olması' ve halkı eÄŸitmek için aceleci davranması, sahasında orijinal eserler bırakmasına engel olmuÅŸtur.
 
Ahmet Mithat Efendi'nin eleştirildiği bir diğer konu ise Mithat Paşa meselesindeki duruşu ve Saray ile kurduğu yakın ilişkiydi.
 
François Georgeon, Ahmet Mithat Efendi'nin bu konuda ölçüyü kaçırdığından hareketle ÅŸu satırları yazar:
 
Yeni padiÅŸahın tavırlarını açıkça alkışlamış, eski hamisi Mithat PaÅŸa'yı inkâr etmiÅŸ. Yeni Osmanlılardan bağı kopmuÅŸtur. Yeni Osmanlılar ve daha sonra Jön Türkler meÅŸruti bir rejim kurulmasının temel hedefleri haline getirmiÅŸ ve devlette siyasi reformu kaygıların merkezine oturtmuÅŸken, Ahmet Mithat, Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu'nun sorunun siyasi rejiminden çok, ekonomik açıdan Avrupa'dan geri kalmışlık olduÄŸu kanısındadır ve bu gecikmenin en kısa sürede giderilmesi gerektiÄŸini düÅŸünmektedir.
 
Ahmet Mithat Efendi ise kendisine tevdi edilen görevlerin hiçbirisinde talepte bulunmadığını Mehmet Cevdet'e yazdığı mektupta ÅŸu sözlerle dile getirecekti:
 
Sen bilirsin ki ben zabit olmak hevesinde deÄŸilim. Belki bu heveste bulunanlar için mazbut olmaya mütehammilim. Hâkim olmak hevesinde de deÄŸilim. Belki mahkûm olmaya iktidar ve istidadım var. Åžu dereceye kadar ki hukuk-ı tabia-ı insaniyeme olunmaya!
 
Ayrıca Ahmet Mithat Efendi, babası mesabesinde gördüÄŸü Mithat PaÅŸa'yı asla inkâr etmemiÅŸ ve 'Mefa' isimli eserinde ahde vefa örneÄŸi göstererek PaÅŸa'nın üzerindeki tesirini ÅŸu sözlerle dile getirmiÅŸti:
 
Benim istikbalimden ümidvar olan ve fakat bu ümidi bikülliye meçhul bulunan zat-ı alikadr ki el yevm Åžura-yı devlet reisi übhetü, devletlü Mithat PaÅŸa hazretleri olup, vatanın terakkiyat-ı saadeti kendilerinden me'mul ve muntazır olan zevat-ı kiramın birincilerindir.
 
Batı ve Ahmet Mithat Efendi: Tekniğini alalım tartışmaları
 
Ahmet Mithat Efendi'nin ideolojik kimliÄŸi hakkında tartışmalar bugün de bitmiÅŸ deÄŸildir. Burak Onaran'ın tanımlamasıyla "Ahmet Mithat ölçülü bir modernist, makul bir gelenekçi, atılımcı bir tüccar, gerçek bir ansiklopedist ve zamanla kuvvetle toplumların geliÅŸeceklerine inanan bir sosyal Darwinci'dir."
 
Mithat PaÅŸa'nın tedrisatından geçen Ahmet Mithat Efendi sıkı bir Batıcıdır; ama Batıcı olduÄŸu kadar Batılı ahlakın da karşısındadır.
 
Ona göre Osmanlı fen ve teknikte Batının çok gerisindedir; ama ahlaken Batı tam bir bataklıktır. 
 
Yaklaşık yetmiÅŸ günlük kısa bir Avrupa turunda Ahmet Mithat Efendi'nin bu fikirleri daha da güçlenir. Özellikle 'centilmenlik' adı altında ÅŸahit olduÄŸu bazı olaylar Ahmet Mithat Efendi'nin nazarında fuhuÅŸtan baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir.
 
 
EÄŸer ki bu gelenekler tatbik edilirse Osmanlı'da ayakta kalan son kale olarak gördüÄŸü ailenin çökeceÄŸine emindir. 
 
Söz gelimi Paris'te bir eÄŸlence mekânında ÅŸahit olduÄŸu vaka Ahmet Mithat Efendi'yi dehÅŸete düÅŸürmüÅŸtü:
 
Yedi-sekiz yüz kadar erbab-ı temaÅŸanın kısm-ı a'zammı karılar teÅŸkil ediyorlardı ki bir gazeteden kopardıkları kâğıtları fındık cesametinde hap gibi buruÅŸturup saÄŸdaki öndeki, arkadaki erkeklere fırlatmak nev'inden soÄŸuk arsızlıkları bazı kimseleri kahkahalarla güldürebiliyordu.
 
Yine Paris'teki çocukların yaklaşık yüzde otuz üçünün 'veled-i zina' olduÄŸunu söyleyen Ahmet Mithat, aile kurumunun Batı'da çoktan çöktüÄŸünü düÅŸünüyordu;
 
Mesken denilen tek ikameti için olursa, onun ÅŸey insanın başına yapayalnız mahbesten pek az olur. Meskendeki bahriyarlık evlad ü ıyal  ile hasıldır. Halbuki Paris'te vuku bulan tevellüdat-ı yevmiyenin tamam yüzde otuz üçü evlad-ı gayr-i meÅŸruadan olduÄŸunu her pazartesi günü devair-i belediyeden gazetelere olunan tebliÄŸ tevellüdat ve vefeyat ve umumiye-i istatistikleri mevki-i sübata koymaktadırlar.
 
Bu gerçekleri bilerek Batı'nın sahip olduÄŸu ilerlemeyi onun maneviyatına baÄŸlamanın Ahmet Mithat Efendi'ye göre devlete ve Ä°slam'a ihanetten baÅŸka bir izahı olamaz;
 
Amma terrakiyat-ı maneviyesine gelince; bizim için Avrupa'nın terakkiyatı maneviyyesini arzu eylemek, medeniyet-i kadimemizin ve diyanet-i Ä°slamiyemizin bizde peydah eylediÄŸi maneviyatı fada demek olacağından, buna vicdanımız bir veçhile rıza gösteremez. Zira Avrupa'nın maneviyatı ekseriyet üzere esas-ı ma'yyubeye mübteni olduÄŸundan, onlar memduhiyetçe bizim maneviyatımıza kıyas bile kabul edemez.
 
Bu düÅŸüncelerden hareketle Ahmet Mithat'ın Ä°slamcılık düÅŸüncesine sahip olduÄŸu düÅŸünülebilir; ama o, esasen Osmanlıcılık fikrine sıkı sıkıya baÄŸlıydı.
 
Hatta 'Osman Gazi ne bir Ä°slam ne de bir Türk devleti kurmuÅŸtur' diyerek bu konuda çizgisinin Osmanlıcılık'tan yana olduÄŸunu vurgulamıştır.
 
 
Ahmet Mithat Efendi'ye göre Osmanlılık bilinci kaybedilirse geriye ne Ä°slam ne de Türklük kalamazdı;
 
Osmanlılıktan çıkar isek, bir millete iltihak edemeyiz, ortada kalır isek bizi Osmanlılıktan çıkaran sıfat bizden mübeddel olur ki, ünvanı cedidi altında kalınca ne olacağımız meçhul kalır.
 
Öyle ki tercüme eserlerinin kahramanlarını dahi Osmanlılık fikri üzerinden tanzim eder ve bunun nedenini de uzun uzadıya açıklardı;
 
Bu kitaptaki hikâyemiz sırf Don KiÅŸot romanından ibaret olmayacağından, Osmanlılık ahlak ve davranışları çerçevesinde oluÅŸturacağımız bir Don KiÅŸot'un garabeti yalnız romanımızın baÅŸ tarafında yer tutacağından, Cervantes'in eserini tercümeden kendimizi vareste tutabiliriz.
 
Osmanlı'nın fırtınalı son asrının yazı makinesi Ahmet Mithat Efendi, 28 Aralık 1912 senesinde sessizce aramızdan ayrıldı.
 
Ömrünün sonuna doÄŸru eserleri okunmaz olmuÅŸ ve Ä°kinci MeÅŸrutiyet'le beraber, Saray'a yakın olmasından dolayı, gözden düÅŸmüÅŸtü. 
 
Yine de Türk medyasında 'güçlü gazeteci imajının' prototip ismiydi. Hükümet destekli ana akım medyanın belki de ilk örneÄŸiydi. 
 
Her ÅŸeyden önemlisi gazeteciliÄŸin ahlak sınırları içerisinde kesif bir zekâ örneÄŸi ile yapılabileceÄŸinin en mücessem simasıydı. 
 
 
Müellif: Mehmet Mazlum Çelik / Kaynak: The Independent Türkçe

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.