Sosyal Medya

İsmail Kılıçarslan: Yük olan balina terkedilir

Balinalık, genellikle bir tercih olarak belirir. Bütün zıpkınları yemeyi göze alarak etrafındaki her canlının sıhhat ve selametle yol almasını sağlamak bir vazife değil, bir tercihtir.



Bir arkadaşım söylemiÅŸti: SavaÅŸta ön safta çarpışan askeri kutlama törenine çağırmazlar. Çünkü elbisesine kan bulaÅŸmıştır. Kutlama töreninin asil görüntüsünü bozar o kanlı gömlek. SavaÅŸ gününü geride, zaferin o ön saftaki asker sayesinde kazanılmasını bekleyerek geçiren sırma ipek elbiseli komutanlar ise kutlama töreninde sırıtarak poz verirler.
 
Bir Arap ÅŸairi yaklaşık ÅŸöyle ifade etmiÅŸ bunu: “Ne garip. Ne zaman savaÅŸ olsa beni çağırıyorlar, ne zaman hurma tiridi olsa Zeyd’i davet ediyorlar.”
 
Balinalık, genellikle bir tercih olarak belirir. Bütün zıpkınları yemeyi göze alarak etrafındaki her canlının sıhhat ve selametle yol almasını saÄŸlamak bir vazife deÄŸil, bir tercihtir. Ne ki günün sonunda yaralı balinanın başına, ön saftaki askerin ve Arap ÅŸairin başına gelen gelir. Taşınması zor bir yüke dönüÅŸen balinanın tercihi, kötü bir kaderle kesiÅŸir. Daha fazla taşımak istemediklerinden terk ederler onu.
 
“Bagajı fazla” deriz bazıları için deÄŸil mi? Ne demek bagajı fazla? “Taşınması artık güçleÅŸen biri” demek…
 
Kabul. Bazıları bagajlarını durduk yere doldururlar. KendiliÄŸinden olur biter her ÅŸey. O adama üzülmekten baÅŸka bir ÅŸey gelmez elimizden. “Yazık” der geçeriz.
 
Fakat bazıları vardır ki o bagajı mecburen, dahası kendisi zarar görüp dururken baÅŸkaları zarar görmesin diye doldurur.
 
Ä°nsan, tuhaf varlıktır. Bagaja bakıp “bu bagaj niye bu kadar dolu?” diye sorar da aklına gelmez o bagajın nasıl dolduÄŸunu aslında gayet iyi bildiÄŸi.
 
“Ne anlatıp duruyorsun” diye sorma bana. Anlattığım senin hikâyendir.
 
Üsküdar’dayım an itibariyle. Hayallerimin baÅŸladığı, ilerlediÄŸi, kırıldığı ve muhtemelen biteceÄŸi yerde... Arada dönüp pencereden bakıyorum. Her pencereden baktığımda aklıma yazdığım o dize geliyor: “pencereden bakıyorum: iki sıfır”
 
Golün geleceÄŸi köÅŸeleri kestirmekten yorgun düÅŸmüÅŸ emekli bir kaleciyim ben sadece. Bir süre önce vazgeçtim ikide birde kafamı döndürüp “acaba top bu sefer nereye doÄŸru ilerler?” sorusunu sormaktan. Ucunu bıraktım. Elimi uzatsam rahatlıkla kurtarabileceÄŸim topların gol olmasına izin veriyorum artık.
 
KaleciliÄŸi bilmediÄŸimden deÄŸil ha. Sakın yanlış anlama burasını. Bilirim kaleciliÄŸin ne olduÄŸunu. Ama artık göstere göstere “bak ÅŸimdi gol atacağım” diyen adamların heveslerini kırmak istemiyorum daha fazla.
 
Çünkü “iyi oyun”u deÄŸil skoru önemsediÄŸi için kimseye kızmamam gerektiÄŸini öÄŸrendim hayattan. “ÖÄŸrendim” derken yalan söyledim aslında. “ÖÄŸretti” olacak doÄŸrusu. Kafama vura vura, kalbimi sıkıştıra sıkıştıra öÄŸretti.
 
Arada dönüp pencereden bakıyorum. Üsküdar’dayım. Hayallerimin hem baÅŸladığı hem biteceÄŸi yerde… Yazıyı bitirince “Ölümden önceki ilk hazırlıklar” baÅŸlıklı ÅŸiirimi yazmaya devam edeceÄŸim.
 
“iyi saklanmış sırların ortasında / irticalen söylenmiÅŸ bir ÅŸarkı gibi yaÅŸadım” dizeleriyle baÅŸlıyor ÅŸiir. Ölmeden bitirmeyi umut ediyorum.
 
Üsküdar’dayım. Balina, hurma tiridi ve ön saftaki asker birleÅŸerek koluma giriyorlar. DüÅŸtüÄŸüm bir yer varmış da oradan beni kaldırmak istiyorlarmış gibi. Hâlbuki düÅŸmedim. Kendim seçtim bulunduÄŸum bu yeri. Mola verdim sadece. Pencereden bakmam bitince ayaÄŸa kalkacak ve ÅŸöyle söyleyeceÄŸim: Burası yangın yeri ama korkma sakın. Sen çakmadın bu kibriti.
 
YeniÅŸafak
 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.