Sosyal Medya

ABD'nin geliştirdiği en verimli fabrika: İslamofobi Endüstrisi

“İslamofobi sorunu elbette ciddi bir sorun, tıpkı Yahudi karşıtlığı sorunu gibi. Hatta şu anda İslamofobi çok daha kötü bir problem. Bir kere bize zarar veriyor. Suçlamalarla, fiziksel saldırılarla karşı karşıya kalan, düzgün bir hayat sürme imkânı ellerinden alınan, namuslu, onurlu insanlara yaptıklarının yanında, Batı’ya da zarar veriyor. İslamofobi, ‘Hepsini bombalayalım, balyozla ezelim’ gibi önerilere yol açıyor. Son 15 yılda bunun nelere yol açtığına bakın. Teröre karşı küresel savaş diye bir şey yaşandı ve bununla mücadele için tek bir araç kullanıldı: Balyoz. ‘Hepsini ezin! Neler olup bittiğini anlamaya çalışmayın! Hepsini ezin!’ mantığıyla hareket edildi. Sonuçta ne oldu? 15 yıl önce Afganistan’da küçük bir alan ile sınırlıyken, bugün dünyanın her yerine yayılmış durumda. Her balyoz darbesinde daha da yayılıyor. Afganistan’da, Irak’ta, Libya’da, her yerde… Bundan ders alamıyor muyuz?”



Yukarıdaki satırlar, Al Jazeera muhabiri Mehdi Hasan’ın Noam Chomsky’yle yaptığı söyleşiden alınma. Burada alıntılama sebebimse, Batı’nın İslamofobi algısının zannettiğimizden de karanlık olması. Chomsky’nin sözlerinden anladığımıza göre “Tüm Müslümanları ezelim, bombalayalım” gibi öneriler Batı’da rahatlıkla ve sıklıkla dillendiriliyor. Daha da ötesi, Ortadoğu politikalarının şekillenmesinde bu mantığın ciddi bir etkisi var.
 
 
 
Dönüm noktası 11 Eylül
 
İslamofobinin bir kavram olarak ne zaman ortaya çıktığı hakkında çeşitli rivayetler olsa da Batı’nın İslam nefretinin bin yıldan eski bir tarihi olduğu aşikâr. Yine de meselenin güncel boyutunun çıkış noktasında 11 Eylül saldırılarının olduğunu söyleyebiliriz.
 
İslam nefreti, siyasi bir tavra dönüştürülerek Batı’nın Müslüman dünya üzerindeki planlarının uygulama araçlarından biri haline geldi. İslamofobi kavramı da bu süreçte ortaya çıktı ve çok hızlı biçimde yayıldı.
 
İslam, İslamofobi, Ortadoğu, Müslüman-Hristiyan ilişkileri ve diğer konulara odaklı çalışmalar yapan araştırmacı ve yazar Nathan Lean’in 2012’de yayınlanan, Diyanet İşleri Yayınları tarafından Türkçeye kazandırılan kitabı İslamofobi Endüstrisi, mevzubahis kavramın sadece bir “kavram” olmadığını; son derece sistemli işleyen bir “endüstri” olduğunu sayısız örnekle birlikte ortaya koyuyor. Los Angeles Times, Washington Post, NY Daily News gibi gazetelerde de yazan Lean, kitabını ve işlediği konuyu şöyle tanımlıyor:
 
“Bu, küçük bir yabancı düşmanı hizbin kişisel menfaat için planlı bir ortak çalışmayla korku üretmesi konusudur. Bu, felaket getirebilecek dünya görüşlerinin insanlığın bir kısmına bedel ödettirerek ve zarar vererek büyütülmesi hakkındadır. Bu, bu kitabın sayfalarında tartışılacak kişilerin her gün çıkardığı gürültüyle sesi boğulan bir hikâyedir. Bu, benim başkalarının acılarından menfaat temin eden küçük bir madrabazlar çetesine dikkatleri çekerek İslam’ın ve Müslümanların adaletsiz ve dengesiz bir şekilde temsil edilmesini düzeltmek için bir girişimimdir.”
 
Bulantının kaynağı
 
Kitap, aşağıda sıralandığı gibi yedi bölümden oluşuyor. Bunlar:
 
1- İçimizdeki Canavarlar: Amerika’da Korku Tohumları Ekmenin Tarihçesi
 
2- Dalavere Ağı: İnternette Nefreti Kışkırtmak
 
3- Medyanın Savunmasız Bırakma Suçu: Müslüman Karşıtı Çılgınlığı Yayınlamak
 
4- Haçlarımızı Yüklenmiş Geliyoruz: Hristiyan Sağın Ahir Zaman Savaşı
 
5- Politika ve Peygamberliğe Dair: İsrail Yanlısı Sağın İttifakı
 
6- Washington ve Ötesi: Bir Hükümet Politikası Olarak İslamofobi
 
7- Atlantik’in Öte Yakası: Nefretin Avrupa’daki Ölümcül Etkileri
 
İslamofobi Endüstrisi’ni değerli kılan en önemli husus, yazarın kişisel görüş ya da çıkarımlardan çok haberlere, araştırmalara, bildirilere ve olaylara yer vermesi. Bu bilgilerin çarpıcılığı, meseleyi kişisel yorumlara gerek bırakmayacak kadar net biçimde ortaya koyuyor.
 
Fox Haber’in yayınlarından bazı Hristiyan din adamlarının faaliyetlerine, Yahudi kuruluşlarının finansman çalışmalarından siyasi partilerin propagandalarına kadar İslamofobi endüstrisinin nasıl da saat gibi tıkır tıkır işlediğini ortaya koyan yazarın kurcaladığı en ilginç meselelerden biri de “Bulantı” ismi verilen proje.
 
Bu proje, Amerikalıların Usame Bin Ladin nefretini kullanarak “Şeriat geliyor” mesajı veriyordu. ABD’nin en işlek otoyollarındaki dev ilan tahtalarını kiralayıp afişler asmak, hazırlanan filmleri on binlerce DVD bastırıp dağıtmak gibi farklı yollarla, halkta bir şeriat korkusu uyandırmaya çalışan projenin maliyeti 17 milyon dolardı. Ancak bu paranın nereden sağlandığına dair hiçbir bilgi yoktu ortalıkta.
 
Geride hiçbir iz yok
 
Lean, bu işin peşine düştükten sonraki bulgularını anlatırken şunları söylüyor:
 
“İslamofobi endüstrisi, fon kaynağı sağlayan ve çeşitli korku kampanyalarına gözleri yuvalarından oynatan miktarlarda para akıtan İsrail taraftarı zenginler tarafından bir bal çanağı haline getirilmişti. Bağış işi, yüksek yardım durumlarında genellikle kamu tarafından bilinir olsa da çoğunlukla sessiz bir şekilde yürüyordu. Önemli mevkilerdeki grupların bürokratik kademelerince korunarak, yardımlar patrondan propagandiste bir Texas pokeri masasında bulmayı bekleyeceği hünerle aktarılıyordu. Sıklıkla geride hiçbir iz kalmıyordu veya çok az kalıyordu.”
 
Müslümanlar, İslamofobiye karşı bir hareket geliştirecekse eğer, bu endüstrinin işleyişini çok iyi öğrenmek durumundalar. Nathan Lean’ın titizlikle hazırlanmış kitabı bu iş için kusursuz bir ilk adım olabilir.
 
 
Kaynak: Gerçek Hayat / Şubat 2016

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.