Sosyal Medya

Yorum - Analiz

Adaletin ahlakı nedir?

Adaletin ahlakı direnmektir her şeyden önce, adalet bilincinde direnmektir. Nitekim adalet, mülkün ve insanlığın temelidir. Adalet bilincine sahip olmayan herhangi bir insandan sürekli bir fayda beklenemez.



 
Muhakkak ki Allah Teala adaleti, iyiliÄŸi ve akrabalara –muhtaç oldukları ÅŸeyleri- vermeyi emrediyor ve fuhÅŸiyattan, münkerden, hukuka tecavüzden nehyediyor. DüÅŸünüp tutasınız diye size emir veriyor.” 
 
Ahlakların en güzeli ÅŸüphesiz Kuran Ahlakı’dır. Bizlerin –bu ahlakın temel taÅŸları olan- yüce Allah’ın emirleri üzerine çokça düÅŸünmesi gerekir. Bu gereklilik doÄŸrultusunda, yazının başında mealen aktardığım Nahl Suresi 90. ayette bize açıkça emrolunan adaletin durağında biraz soluklanalım. Adaletin ne olduÄŸuna ve taşıdığı ehemmiyete; bir biçimde zihin haznemize eklenmiÅŸ çeÅŸitli söz, fikir, anlatı, kutsal deÄŸerler vesaire aracılığıyla –aklımız nispetinde- vakıfız ve yine bu nispette adaleti yaÅŸamamız, yaÅŸatmamız gerektiÄŸini kavradık diyelim; davranış içeren her deÄŸerin bir ahlakı vardır, peki nedir adaletin ahlakı? Adaletin ahlakı direnmektir Her ÅŸeyden önce adaletin ahlakı, adalet bilincinde direnmektir. Nitekim adalet, mülkün ve insanlığın temelidir. Adalet bilincine sahip olmayan herhangi bir insandan sürekli bir fayda beklenemez. 
 
Çinli filozof Konfüçyüs (M.Ö. 551 – M.Ö. 479) bu hususa ÅŸöyle deÄŸinir: “EÄŸitimli insanlar öncelikle adalete deÄŸer verir. EÄŸitimli insanlar adalet olmadan cesaret sahibi olunca asi olurlar. Küçük insanlar adalet olmadan cesaret sahibi olunca haydut olurlar.” Bu sözün –her iki kesim için de- geçerliliÄŸini koruduÄŸuna ÅŸahit olmaktayız. Zira çağımız, eÄŸitimli asilerin ve bildiÄŸimiz anlamda bir silah kuÅŸanmamış haydutların çokça bulunduÄŸu bir çaÄŸdır. Adaletin ahlakı, adaleti ayakta tutmak için direnmektir. Çıkar gözetmeksizin, ayrım yapmaksızın… Herhangi bir topluluÄŸu yahut müesseseyi ayakta tutan elzem etkenin adalet olduÄŸu göz önüne alındığında adaleti ayakta tutmanın önemi daha iyi kavranacaktır. Bu konudaki ilahi emir de Nisa Suresi 135. ayette açık olarak belirtilmiÅŸtir: “Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için ÅŸahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Åžahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. EÄŸer (ÅŸahitlik ederken gerçeÄŸi) çarpıtırsanız veya (ÅŸahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) ÅŸüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” 
 
Bunlara ek olarak adaletin temininde her an direnmek yani adaleti geciktirmemek de adaletin ahlakındandır. Osmanlı Devleti’nin ikinci hükümdarı Orhan Gazi’nin (1281 – 1362?) de dediÄŸi gibi: “Adaletin en kötüsü geç tecelli edenidir. Sonunda hüküm isabetli olsa da geciken adalet zulümdür.” Adaletin zulümle tecelli etmemesi için temininde her an direnilmelidir. 
 
Adaletin ahlakı vazgeçmektir Burada vazgeçilmesi ÅŸart olan konuların tespiti pek de zor deÄŸildir. Adil bir hükmün önüne geçebilecek ÅŸahsi menfaatler, muhtelif emeller, aidiyet hissedilen deÄŸerler ve benzeri her türlü faktörden hüküm verilirken vazgeçmektir. Esasen bu faktörlerin hükmü etkilemesi adaletle çeliÅŸir ve adalet dışı bir davranıştır. Yani kısaca adaletin ahlakı, “Kendinden vazgeçmektir.” diyebiliriz. 
 
Adaletin ahlakı ÅŸehadet etmektir. Bu kısım oldukça önemlidir. Zira adaletin temel gerekliliÄŸi ve ehemmiyeti insanların her an doÄŸru hükümler verememesidir. Hal böyle olunca kiÅŸi kendi kararına deÄŸil, adaletin kararına tabi olmalıdır. Kendi kendine hüküm vermek yerine adaletin hükmüne ÅŸahit olmalıdır. Kanuni Sultan Süleyman’ın (1494 – 1566) “Kılıcın yapamadığını adalet yapar.” sözü de bu noktaya iÅŸaret etmektedir. Kılıç da kılıcı savuran da adaletin sınırına geldiÄŸinde beyhude çabalarla faydasız neticelere hüküm vermektense doÄŸru hükmü verebilecek tek otorite olan adalete ÅŸahit olmalıdır. Mevzubahis ÅŸahitliÄŸin bir önemi de ÅŸudur ki: “Adalet, müdahale kabul etmez.” Kendi kararımıza deÄŸil de adaletin kararına tabi olmanın yanı sıra adalete etkide bulunmamak da ÅŸahit olmanın gereÄŸidir. 
 
Yazının önceki kısımlarında adaletin bilincinde, kıyamında, temininde direnilmesi ve benlikten feragat edilmesi lüzumuna deÄŸindim. Bunlar dahi gösteriyor ki kiÅŸinin çabası adaletin teminine kadardır. Teminin ardından kiÅŸiye düÅŸen, adaleti kendi görüÅŸ ve kararlarından sıyırıp adaletin salt otoritesini kabul etmek, bu otoriteye yalnızca ÅŸahit olmaktır.
 
 
 
 
Müellif: Abdulhamit Tokgöz / Kaynak: Fikirname

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.