Sosyal Medya

Suud medyası itibarını giderek kaybediyor

Suudi Arabistan, Türkiye’nin Katar ablukası ve Kaşıkçı cinayeti ile sergilediği ahlaki ve vefalı tutumları ardından medyayı da arkasına alarak ekonomik, kültürel, siyasi ve hatta askeri alanda topyekün bir saldırıya geçmiş durumda.



Suudi Arabistan’ın baÅŸkenti Riyad’da 2-3 Aralık tarihlerinde gerçekleÅŸtirilen ve 32 ülkeden 1000’in üzerinde gazetecinin katıldığı medya forumunda “medyanın siyallaÅŸması ve rejimlerin siyasi gündemlerine göre hareket etmesi sorunu" baÅŸlığını görünce tebessüm etmemek elde deÄŸil. Üstelik bu sorunun, medyanın kitlelerin eÄŸilimlerinin ve davranışlarının deÄŸiÅŸimindeki rolü baÄŸlamında ele alınması, Suud ve Arap medyasının genelinin periÅŸan hali dikkate alındığında tam bir kara mizah örneÄŸi.
 
Gerçekten de Suud medyası bu sorunun en canlı ve somut örneÄŸi olarak karşımızda duruyor. Hemen hemen her gün gerek ülkemize ve CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’a gerekse de Ä°slam dünyasının türlü sorunlarına karşı birleÅŸtirici yaklaşımlardan uzak ayrışmayı ve kamplaÅŸmayı körükleyen yayınlara imza atıyor. Bu baÄŸlamda Suud medyasının tarihinin en itibarsız dönemini yaÅŸadığını söylersek abartmış olmayız.
 
Bunun son örneÄŸi Malezya BaÅŸbakanı Mahathir Muhammed’in giriÅŸimiyle 18-21 Aralık tarihleri arasında Kuala Lumpur’da yapılan mini Ä°slam zirvesine yönelik Suud medyasının sergilediÄŸi çirkin tutum oldu.
 
Zirvenin tarihinin ilan edildiÄŸi ilk günden itibaren baÅŸta Ukaz gazetesi olmak üzere Suud medyası zirvenin gerçekleÅŸmesini engellemek için elinden geleni yaptı. Zirveyi Ä°slam iÅŸbirliÄŸi Örgütü’ne alternatif bir yapılanma olarak görerek Hz. Peygamber döneminde münafıkların Medine’de inÅŸa ettiÄŸi Dırar Mescidine atfen “Dırar zirvesi”, “komplo zirvesi” ÅŸeklinde niteleyen haberler yapıldı ve manÅŸetler atıldı.
 
Ukaz gazetesi yazarı Rami El Halife “Mahathir’in zirvesi mi yoksa Dırar zirvesi mi?” baÅŸlıklı makalesinde “Hz. Peygamber, safları böldüÄŸü gerekçesiyle Dırar mescidinde namaz kılmadı. Mescit inÅŸa etmek ilkesel açıdan övünülenecek bir iÅŸ ancak baÄŸlam ve hedef inÅŸa deÄŸil yıkmayı hedefliyordu. Bu durum Müslümanları bölmeyi hedefleyen Mahathir’in zirvesiyle örtüÅŸüyor” yollu ifadelerle Riyad yönetiminin yaklaşımını meÅŸrulaÅŸtırıyor ve medya olarak kendisine biçilen rolü oynuyordu.
 
Ä°slam dünyası Lübnan’dan Libya’ya Yemen’den Irak ve Cezayir’e kadar zor ÅŸartlardan geçiyor. Kuala Lumpur’da yapılan mini Ä°slam zirvesi bu zor ÅŸartlardan çıkış yolları arayışında doÄŸru yolda atılmış bir adımdı. Suudi Arabistan davet edildiÄŸi bu zirveye katılmak yerine görsel ve yazılı medya baÅŸta olmak üzere tüm diplomatik gücünü ve çabasını bu zirveyi baltalamak için kullandı.
 
Riyad yönetimi Pakistan ve Endonezya’yı da tehdit ederek zirveden çekilmelerini saÄŸlamış oldu. Bunu yaparken de baÅŸlıkları ve içerikleri aynı kınama bildirileri yayınlamak dışında bir fonksiyonu kalmayan kendi güdümündeki Ä°slam Ä°ÅŸbirliÄŸi Örgütü’nü adres gösterdi. Malezya BaÅŸbakanının bizzat Kral Selman’la telefonla görüÅŸerek mini zirvenin alternatif olma amacı taşımadığını vurgulamasına raÄŸmen Suud yönetimi olumsuz tavrını sürdürdü.
 
CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın zirveye Pakistan’ın katılmamasının arkasında Riyad yönetiminin tehdit ve ÅŸantajlarının olduÄŸunu açıklaması sonrası Suud medyası, manÅŸetlerinden cumhurbaÅŸkanımızı hedef gösterdi, Kuala Lumpur’daki zirvenin baÅŸarısız olduÄŸu yönünde asılsız haberler yaptı, itibarsızlaÅŸtırmak için her türlü yalan ve iftiraya baÅŸvurdu. Medya, Suudi Arabistan’ın Pakistan’daki Büyükelçisinin “baskı iddialarını yalanlayan” açıklamasına geniÅŸ yer ayırırken Riyad’ın yörüngesindeki Pakistanlı gazetecilere mikrofon uzattı, kendi argümanlarını destekleyen demeçler aldı.
 
Suudi Arabistan’dan bağımsız bir medyadan söz etmenin imkansızlığı malumun ilanı. Krallık ve monarÅŸi ile yönetilen ülkenin medyasında farklı seslere yer verilmesi bir yana tüm medya koro halinde kraliyete baÄŸlılık yarışı içine girmekte, hep bir ağızdan kraliyetin siyasi ajandasına göre hareket etmekte. Hal böyle olunca Suudi Arabistan yönetiminin son yıllardaki politikalarını gözden geçirmek ve durum tespitinde bulunmak elzem hale geliyor.
 
Ülkenin nispeten prestijli gazetelerinden Al Jazira’nın yazarı Siham El Kahtani, Suudi Arabistan’ın siyasi gücünün derinliklerinin belli baÅŸlı eksenlerini sıralarken “ülkesinin soyutlayıcı bir din devleti olmadığını belirterek tüm alanlarda uygar bir geliÅŸimi kollayan sivil bir devlet olduÄŸunu ve bu yüzden modern Ä°slam’ın en güçlü modeli olduÄŸunu” öne sürüyor. Tabi Kahtani burada Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın vizyonuna iÅŸaret etmeden geçemiyor, reformlar, büyüyen askeri ve ekonomik güç yanı sıra Arap ve Ä°slam dünyası halkları nezdinde yer eden dini konumu yanı sıra “ülkesinin baÅŸka ülkelerin içiÅŸlerine karışmaması” sebebiyle kazandığı siyasi güvene dikkat çekiyor.
 
Bu tespitler Kahtani’nin gerçek görüÅŸleri mi bilemiyoruz ancak Mısır’da seçilmiÅŸ cumhurbaÅŸkanına yönelik askeri darbe, Katar ablukası, BirleÅŸik Arap Emirlikleri ile birlikte Suriye’nin kuzeyi, Yemen, Libya ve Somali’deki faaliyetleri Kahtani’nin tespitlerini birebir yalanlıyor. Neredeyse Suudi Arabistan’ın müdahale etmediÄŸi Ä°slam ülkesi yok gibi. Sudan’daki son askeri darbede bu iki ülkenin oynadığı rolü unutmak mümkün deÄŸil.
 
Aslında Kahtani ve Halife’nin makalelerinin satır aralarından da anlaşılacağı üzere Suudi Arabistan, Ä°slam dünyasındaki lider ve sembol konumunu zayıflatacağını düÅŸündüÄŸü için Kuala Lumpur zirvesine karşı çıktı ve bu yüzden zirvenin kendi güdümündeki Ä°slam Ä°ÅŸbirliÄŸi Örgütü çatısı altında yapılmasını istedi. Yalnız onca engele ve aleyhte kampanyaya raÄŸmen baÅŸarılı sonuçlar elde eden zirve, Suudi Arabistan’ın Müslüman halklar nezdinde zaten var olan kötü imajına bir yenisini daha ekledi.
 
Suudi Arabistan kutsal topraklara ev sahipliÄŸi yapmanın da verdiÄŸi saikle Ä°slam dünyasının lideri olma iddiasında. Bu baÄŸlamda son yıllarda kendisine rakip olarak gördüÄŸü Türkiye’ye karşı amansız bir “savaÅŸ” açmış durumda. Özellikle de Türkiye’nin Katar ablukası ve Kaşıkçı cinayeti ile sergilediÄŸi ahlaki ve vefalı tutumları ardından medyayı da arkasına alarak ekonomik, kültürel, siyasi ve hatta askeri alanda topyekün bir saldırıya geçti. Ortaokul ders kitaplarına Osmanlıyı “iÅŸgalci” gösteren metinler koyarken 40 milyon dolar gibi dev bir bütçe ayırdığı AteÅŸ Krallıkları dizisinde yaÅŸandığı gibi bugünün siyasi çekiÅŸmesinden hareketle Osmanlı tarihini çarpıtma yoluna giderek kendi parasıyla rezil oldu.
 
Riyad yönetiminin Türkiye’nin ve özellikle de CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın Arap sokaklarında gördüÄŸü teveccühten rahatsız olduÄŸu aÅŸikar. Arap Baharı olayları sonrası iktidara gelen hükümetlerin de Ankara ile yol tutması, Riyad yönetimini harekete geçirdi. Riyad-Abu Dabi ikilisi Arap sokaklarında hiçbir etkilerinin ve güçlerinin olmadığının farkındalar. Bu yüzden paraya boÄŸdukları yerel güçlerle emellerine ulaÅŸmaya çalışmaktalar.
 
Önce Mısır’da demokratik yolla iktidara gelmiÅŸ Mursi yönetimine darbe yapıldı. Sonrasında Suriye’de Esed rejiminin alternatifi muhtemel bir hükümetin Türkiye’ye yakın olacağından hareketle ülkenin kuzeyindeki PKK/PYD terör örgütüne destek verildi ve Esed rejiminin önü açıldı.
 
Riyad-Abu Dabi ikilisi Libya’da BM’nin tanıdığı meÅŸru yönetim olan Ulusal Mutabakat hükümetine karşı darbeci General Halife Hafter’i desteklemekteler ve sırf Türkiye’nin desteÄŸiyle istikrar bulmasınının önüne geçmek için iç savaşı yeÄŸlemekteler.
 
Oysa Türkiye gittiÄŸi tüm ülkelere hizmet götürmüÅŸ, ekonomik ve ticari projelerle halkların gönlünü fethetmiÅŸtir. Bu ülkelerde birbiriyle çatışan tarafları aynı masa etrafında toplayıp yapıcı roller üstlenmiÅŸtir. Hiçbir zaman da Suudi Arabistan’la liderlik kapma yarışı içine girmemiÅŸtir. Türkiye’nin derdi liderlikten ziyada Ä°slam dünyasına iyilikte öncülük etmektir.
 
Suudi Arabistan Ä°slam dünyasına önderlik etmek istiyorsa öncelikle Türkiye’ye karşı yürüttüÄŸü soÄŸuk savaÅŸtan vazgeçmeli ve bu iÅŸe de medyanın zehirli dilini düzelterek baÅŸlamalı, elindeki imkanları Filistin baÅŸta olmak üzere Ä°slam coÄŸrafyasının kanayan yaralarını sarmak için seferber etmelidir. Kutsal toprakların hizmetkarına yakışan da budur.
 
 
 
Müellif: Halil Çelik / Anadolu Ajansı

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.