Sosyal Medya

Yusuf Kaplan: Ruhsuzlaşmanın çaresi politikadan öteye geçebilmekte

Hayatın politikaya indirgendiği yerde insan, yavaş yavaş insanî hasletleri yitirmeye başlar. Makinalaşmaya başlar. Ruhsuzlaşır. O yüzden İslâm düşünce geleneğinde, siyaset, ahlâk’ın bir alt dalı olarak görülmüştür. Politik düşüncenin zayıf olduğu bile söylenebilir İslâm düşünce geleneğinde.



Politika, iktidar kurma aracı ve biçimi, imkânı ve mekanizması.
 
Hayatın politikaya indirgendiÄŸi yerde insan, yavaÅŸ yavaÅŸ insanî hasletleri yitirmeye baÅŸlar. MakinalaÅŸmaya baÅŸlar. Ruhsuzlaşır.
 
O yüzden Ä°slâm düÅŸünce geleneÄŸinde, siyaset, ahlâk’ın bir alt dalı olarak görülmüÅŸtür.
 
Politik düÅŸüncenin zayıf olduÄŸu bile söylenebilir Ä°slâm düÅŸünce geleneÄŸinde.
 
Bu bir zaaf olarak görülebilir belki ama gerçekte insanın fıtratının korunması, insanın gücü kendinde vehmederek azmanlaÅŸmasının kontrol altına alınması açısından çok önemli bir yaklaşım, esaslı bir durumalıştır.
 
GREKLERÄ°N “POLÄ°TÄ°KA” MAKÄ°NASI
 
Politika, mülkün insanın kontrolüne verilmesidir. Mülk hem güç hem egemenlik hem de otorite demektir.
 
O yüzden politika, özelde Greklerin, genelde Batı uygarlığının temel varoluÅŸ alanı ve imkânı olarak kabul edilmiÅŸ ve iÅŸlev görmüÅŸtür.
 
Greklerde, bilimlerin anası felsefedir; hayatın esası ise politika!
 
Batılılar dışında hiç bir medeniyet politikayı hayatın merkezine yerleÅŸtirmemiÅŸtir.
 
Hayatın merkezinde din vardır. Bütün medeniyetlerde böyledir bu.
 
Tarihte, din-dışı tek uygarlık, 2500 yıllık Batı uygarlığıdır.
 
Grekler, pagan olmasına raÄŸmen, spor bile din eksenlidir: Olimpiyatlardayarışan sporcu ibadet ettiÄŸinin bilincindedir. Sanatkârda da benzer bir durumdan sözedilebilir: Trajedi, dinsel bir arınma biçimidir örneÄŸin.
 
Örnekleri uzatmaya gerek yok.
 
Åžu: Grekler pagan olmasına raÄŸmen, bütünüyle din-dışı bir uygarlık sözkonusu deÄŸildi Grek adalarında da, anakarasında da.
 
AVRUPALILARIN POLÄ°TÄ°KA TANRISI!
 
Felsefî köklerini Greklere borçlu olan Avrupalılar, pagan Greklerden daha fazla din-dışı bir dünya / uygarlık geliÅŸtirdiler.
 
Laiklik, pagan Greklerden daha fazla Tanrı’yı hayattan uzaklaÅŸtırdı, insanı tanrılaÅŸtırdı.
 
Hıristiyanlığı da daha ilk benimsedikleri süreçten itibaren paganlaÅŸtırdıkları için, Avrupalıların dolayısıyla Amerikalıların din olarak adlandırılmayı hak edecek derinlikte ve çapta bir dinleri yok: O yüzden tarihte ilk defa din-dışı bir uygarlıkla karşı karşıya insanlık.
 
O yüzden modern ve postmodern Batı uygarlığı son dört asırdır bütün dinleri fosilleÅŸtirmek, tarihten silmek, dönüÅŸtürerek kendine benzetmekte ve devre dışı bırakmakta sakınca görmemiÅŸtir.
 
Ä°ÅŸte tam da bu nedenledir ki, yani gerçek anlamda dinden yoksun olduÄŸunu çok iyi bildiÄŸi ve tecrübe ettiÄŸi içindir ki, önüne gelen her ÅŸeyi din katına yükseltmekten kaçınamamıştır.
 
Batı uygarlığı, kurulmasında dönem dönem kilit rol oynayan her ÅŸeyi dinselleÅŸtirdi.
 
Önce politikayı din katına yükseltti, ardından ekonomi, kapitalizm, ulusçuluk, sosyalizm, sekülerizm birer din gibi iÅŸlev görür oldu.
 
EÄŸer Batı’da hakîkî din olmuÅŸ olsaydı, hiç bir ÅŸey dinin yerini alamaz, din katına yükseltilemezdi.
 
Her ÅŸeyin seküler din ve sahte tanrı katına yükseltilebilmesi, her ÅŸeyin önce karikatürize edilmesine sonra da yok olup gitmesine sebep oluyor.
 
ÇIKIÅž YOLU: POLÄ°TÄ°KANIN ÖTESÄ°...
 
Türkiye de, tepeden monteleme yöntemiyle uygulanan modernleÅŸme / BatılılaÅŸma / laikleÅŸme projesiyle birlikte Ä°slâm’ı hayatın merkezinden uzaklaÅŸtırdı ve tıpkı taklit ettiÄŸi Avrupa modernliÄŸi gibi politikayı hayatın merkezine yerleÅŸtirdi, böylelikle seküler devrimler gerçekleÅŸtirdi.
 
Seküler devrimler, yalnızca tepeden Jakoben yöntemlerle lûtfedildiÄŸi için karikatürleÅŸti vebu toplumun Ä°slâmî ruh köklerini kurutma tehlikesi ile karşı karşıya bıraktı ülkeyi.
 
Medeniyetlerin birbirlerinden beslenmesine karşı çıkacak absürd bir tutum sergileyemem. Aksine yaÅŸadığımız ve politika üzerinden zoraki olarak inÅŸa edilen modernleÅŸme / sekülerleÅŸme tecrübemizin absürd bir tutum olduÄŸunu söyleyeceÄŸim.
 
Bizim yaÅŸadığımız tecrübe bir medeniyetin baÅŸka bir medeniyetten bazı kurumları ve kavramları ödünç alması ve sonra da onları dönüÅŸtürmesi tecrübesi olmadı. Aksine bir medeniyet deÄŸiÅŸtirme, kendi medeniyet dinamiklerimizi inkâr etme ve sonuçta toplumu kaçınılmaz olarak kültürel inkârın eÅŸiÄŸine sürükleme absürdlüÄŸü oldu!
 
Bütün yapılanlar politika aygıtı (devlet) ele geçirilerek yapıldı: Abdülhamid, politik bir devrimle tahttan indirildi. Yeni seküler düzen, politik bir devrimle kuruldu: Devlet, devletin bütün kurumları, Ä°slâm’dan temizlendi!
 
Politika sadece Batıcılar tarafından deÄŸil Ä°slâmî kesimler tarafından da kutsandı.
 
Politikanın kutsanması, masanın ve kasanın kutsanması, insanın ve toplumun masanın ve kasanın kölesine dönüÅŸmesine ve ruhsuzlaÅŸmasına yol açacaktı.
 
Bu kaçınılmazdı.
 
Çıkış yolu ne, peki?
 
Politika’yı deÄŸil hayatı inÅŸa etmek, politikanın ötesinde kendi ayaklarımız üzerinde durmanın imkânlarını ve yöntemlerini geliÅŸtirmek...
 
“Ä°yi de, nasıl?” dediÄŸinizi duyar gibi oluyorum.
 
Sonraki yazıda artık...
 
 
Kaynak: YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.