Sosyal Medya

İsmet Özel: Neydi gazete yazısı yazmamdaki ahlâki gerekçe?

Neydi gazete yazısı yazmamdaki ahlâki gerekçe? İslamî siyaset yaklaşımı başını dik tutmak istiyorsa, ona destek olmaktı. Çok önemli ve işlev değeri çok yüksek bir işe giriştiğimi düşündüm. Yıllar ve yıllar boyunca çabalarımı hafife almadım. O kadar ki benden başka bir başka kalemle ikame edilebilecek bir tek satır yazmadım.



"Yazı yazmak" demiÅŸ E.L.Doctorow, "geceleyin araba sürmeye benzer. Önünüzü sadece size farların gösterdiÄŸi yere kadar görebilirsiniz; ama bu suretle seyahatin tamamına erersiniz." Bu söze itibar edeceksek, ben de geldim geleceÄŸim yere kadar, bitirdim gezimi.
 
Benim için gazete yazarlığı baÄŸlamındaki seyahat tamamlandı. Bundan sonra gazete yazısı yazmayacağım. Yirmi altı sene önce bir yandan inancıma ortak saydığım kimselere laf anlatmak, diÄŸer yandan geçim derdiyle ÅŸoför mahalline bir ÅŸekilde oturduÄŸum bu arabayı sürmem için hiçbir ahlâki gerekçe kalmadı artık.
 
Neydi gazete yazısı yazmamdaki ahlâki gerekçe? Ä°slamî siyaset yaklaşımı başını dik tutmak istiyorsa, ona destek olmaktı. Çok önemli ve iÅŸlev deÄŸeri çok yüksek bir iÅŸe giriÅŸtiÄŸimi düÅŸündüm. Yıllar ve yıllar boyunca çabalarımı hafife almadım. O kadar ki benden baÅŸka bir baÅŸka kalemle ikame edilebilecek bir tek satır yazmadım.
 
Devran döndü ve benim niyetlerimle olduÄŸu kadar, benim ciddiyetimle ortamın ahvali arasında herhangi bir irtibat bulunmadığı ortaya çıktı.
 
Bu sebepten dolayı hakkımda "Bir zamanlar bir Ä°smet Özel vardı.." denilmesi pek yakışık almaz. Ben ortalıkta dönüp duran iÅŸlere, çevrilen dolaplara bulaÅŸmadım. Buna mukabil adı duyulmuÅŸ biri haline geldim. Adım elbet gizli kalmayacaktı. Lakin benim hedeflediÄŸim ÅŸey adımın yaygınlaÅŸması deÄŸildi, varlığımın neyle uÄŸraÅŸtığının farkına varılmasıydı. Gazete yazısı yazmaya baÅŸladığım günden bugüne aradan yirmi altı yıl üç ay geçti. Sonuç benim açımdan ve benim beklentilerim açısından pek parlak deÄŸil.
 
Aslına bakarsanız, sonucun parlaklıktan uzak kalmasını ben istedim. Bidayetten itibaren basın hayatında kendine yer açmak isteyenlerden biri deÄŸildim. EÄŸer nefsanî tatmin söz konusuysa edebiyattaki yerim buna kifayet ediyordu. Üstelik neye emek verdiÄŸimi anlamayan insanların benim adımı ağızlarına almalarından oldum olası büyük bir rahatsızlık duyarım, ilk yazımda dedim ki kitle iletiÅŸim araçları vesilesiyle yazı iÅŸine giren bir Müslüman'ın vazifesi dikkate deÄŸer ÅŸeyler yazmak deÄŸil yazdıklarıyla dikkatlerin Kur'an-ı Kerîm'de yoÄŸunlaÅŸmasını saÄŸlamaktır.
 
Dikkatler benim yazdıklarım vesilesiyle Kur'an-ı Kerîm'de yoÄŸunlaÅŸtı mı? Hayır, hiç öyle olmadı. Meseleye "itibar" açısından bakarsanız yirmi altı senelik gazete yazarlığım pek parlaktır. Meseleyi önümüze "hakikate yönelmek" hassasiyetiyle koyarsak ortada tam bir fiyasko vardır. Demek ki girdiÄŸi yazı iÅŸinin altından kalkamamış bir Müslüman sayılırım. Neden? Åžimdiye kadar elimden, dilimden ve sair azalarımdan ne kadar gavurluk (!) sadır oldu ise hepsinin bir alıcısı çıktı.
 
Gel gelelim, TürklüÄŸüme müÅŸteri bulamadım. Bu baÅŸarısızlığı devam ettirerek daha çok rezil olmaya katlanamam. Åžimdiye kadar gazete yazarlığı dolaylarındaki iÅŸi kovalamamın sebebi sabır göstermemdi. Sabır dediÄŸimiz ÅŸey sonu olan bir ÅŸeydir. Zamanı gelince sabır taÅŸar. Belli ÅŸartlar oluÅŸtuÄŸu halde sabrı taÅŸmayan insan eÄŸik bir boyunla ve maÄŸlubiyetle yaÅŸamayı seçen insandır. Artık siyasete dair yazı yazmayacağım. Yazdıklarım hakkında her gün biraz daha battıkları cehaletten aldıkları cesaretle mülahazalarını beyan etme hevesine kapılan kimselere söyleyecek sözüm yok. Onlara artık tahammül edemiyorum. Åžimdiye kadar kendilerine gelmelerini, kendilerini bilmelerini ümit ettim. Ümidim boÅŸa çıktı.
 
Kendini bilenin rabbini bildiÄŸi gerçeÄŸi bizi aynı zamanda rabbini bilenin kendini bildiÄŸi gerçeÄŸine götürmez mi? Hayır, götürmez. Giderek tersi olma ihtimali yüksektir, yani rablerini bilmeyi öne alan kimseler kendilerini unutma akışında ilk sırayı doldururlar. Dikkat edin, "r" harfini büyük yazmadım. "Rabbim Allah, kitabım Kur'an" diyenleri ortamdan ayrı tutuyorum. Ä°çinde yaÅŸadığımız çaÄŸ Ä°slâm'ı arayanların onu ancak kitaplarda, Müslümanları arayanların onları ancak mezarlarda bulabildiÄŸi bir çaÄŸdır. Hal-i hazırda kimin terbiyesi altında bulunuyorsak (bir zamanlar bulunmuÅŸsak deÄŸil) rabbimiz odur. Demek ki ne ile terbiye edildiÄŸimiz hakkında edineceÄŸimiz her malumat rabbimizi tanıma yönünde bir miktar ilerlememize sebep olacaktır. Terbiye edeni de terbiye eden vardır diye düÅŸünmekten kendimizi alamayız. En iyisi bir baÅŸkasının terbiyesi altında olmayanın terbiyesi altına girmektir.
 
Demek ki kültürün kökeni bizi ilk elden ilgilendirir. Buradan kalkarak aldığımız terbiyenin TürklüÄŸümüzün derecesini de belli ettiÄŸinin farkına varırız. Türkiye'de yaÅŸayanların ne kadarı Türk'tür? Siz bu soru üzerinde düÅŸüne durun. Ben sizin durduÄŸunuz yerden tedirgin oldum, baÅŸka yere gidiyorum.
 
Ä°SMET ÖZEL
Milli Gazete, 04/08/2003 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.