Kürsü
Kemal Tahir'in Osmanlı'ya bakışı / Firdevs Çağlar

Kemal Tahirin Osmanlı algısını anlamlandırmak için öncelikle Kemal Tahirin niçin birçok eserinde kuruluştan dağılışa kadar çeşitli dönemleriyle Osmanlıyı ele aldığını bilmek gerekir.
Kemal Tahir bir toplumun sorunlarının kaynaklarının da çözümlerinin de o toplumun tarihinde yattığını sürekli vurgulamıştır. Dolayısıyla içinde bulunduğu toplumu tanımak, o toplumun sorunlarını tespit etmek ve bu sorunlara çözüm bulmak isteyen herkes toplumun tarihine başvurmak durumundadır. Bu nedenle hazır kalıplarla yetinmeyen, dayatılan tanımlamalar ve çözümlere karşı çıkan Kemal Tahir, Osmanlılık sorunu üzerinde önemle ve ısrarla durmuş, konunun önemini vurgulamıştır. Osmanlılık tecrübesinde bugün içinde bulunduğumuz sorunları çözmede önemli ipuçları olduğunu vurgulamış, tarihi sadece okuyup anlamanın yeterli olmadığını, tarihten yararlanmak gerektiğini savunmuştur. Tarihten yararlanmak için öncelikle tarihi doğru tanımak gerekir diyen Kemal Tahir, Osmanlını tarihine eğilirken, şüphe eden bilimsek aklı kendine yöntem edinmiştir. Kemal Tahir’in eleştirisel bakışı onu Osmanlı ile ilgili olarak üretilen veya Batı kalıplarına göre geliştirilen bilgileri yeniden değerlendirmeye itmiştir. Osmanlı ile ilgili Batı bakış açısını yansıtan bilgiler yerine, ilgili kaynaklar aracılığıyla kendi bakış açısına dayalı çözümlemeler ve yorumlar ortaya koymuştur. Düşünen insanlardan, kalıplaşmış ideolojilerden ve şüphe edilmeden bağlanılan fikirlerden kaçınmalarını istemiş, kendisi de bu yolu izlemiştir. Yol Ayrımı romanında “ Biraz kuşkulansak çok şeyler düzelecek… Bizim değişmez gerçeklerimizin yanında, önünde, arkasında, başka gerçeklerin olabileceğini biraz düşünsek…” diyerek aydınları şüphe eden aklın rehberliğine tarihe bakmaya davet etmesi aynı bilincin tezahürüdür. Nâimâ’nın “tarih faydası herkese şamil olan bir ilimdir. Ulemanın zekâsını arttırır, ukalayı uyararak basiret gözlerini açar. Avamı eski haberlere, havası da gizli sırlara vakıf eder” anlayışı Kemal Tahir’in, şüphe eden aklın rehberliğinde tarihe eğilme nedenlerini ortaya koyar. Çünkü “ Türk insanının kötü hastalığı, kendisini merak etmemem illeti sürmektedir. Eser yazmak gibi, bu hastalığı sağaltmak ödevi de sanatçınındır. Sanat, siyasal, toplumsal, ekonomik bilgilerin, hele bütün bilimlerin anası olan tarih biliminin dışında var olamaz” diyen Kemal Tahir, Türk insanının kendi geçmişini ve kültürünü merak etme, Batı’nın kültür emperyalizmine karşı, milli kültüre sahip çıkma sorumluluğunu tarihçiler kadar sanatçıların da yükümlülüğü olarak görmüştür.
Bu bağlamda Kemal Tahir’in, Osmanlıya olan bu ilgisinin geçmişe duyulan bir özlemin ürünü olmadığını vurgulamak gerekir. Sanılanın aksine onun Osmanlıya olan ilgisi onun “gerici”liğinden veya “Osmanlıcı” lığından, geçmişe takılıp kalmasından değildir. Osmanlı devletinin gerçek tarihini gün yüzüne çıkarma isteğinin dışavurumudur. 1948 yılında yazdığı mektuplarda Osmanlılık konusuyla ilgilendiği, okuma-çalışma planları içinde bulunduğu görülür. Kemal Tahir, Batılı tarihçilerin Osmanlı ile ilgili tezlerini gerçekçi bulmayan bir anlayışa sahiptir. Kemal Tahir bir yandan Osmanlı ile ilgili Batılı teorileri sorgularken, diğer yandan Doğu toplumlarının Tarihteki yerini, Doğu-Batı çalışmasının tarihsel rolünü, Doğu tarihi adına açıklama gayretindedir. Diğer bir deyişle, Doğu tarihine yeni, geçerli ve nesnel bir yorum getirmeyi denemektedir. Amacı, Türk toplumunun sorunlarını tespit edip, çözüm yolları sunmaktır. Kemal Tahir, bu tarih anlayışını romanlarına da taşımıştır. Baykan Sezer’in belirlemesi ile, Osmanlı tarihi ile ilgili verileri kullanarak, romanlarını sağlam bir tarihi zemin üzerinden kurgulayan yazar, Osmanlı toplum tarihi ile ilgili oldukça geniş, derin ve rahat değerlendirmelerde bulunmuş; “dar” bilimselliğe hapsolmuş, belge yığınları arasından çıkıp genelleme yapamayan pek çok tarihçinin hayal bile edemeyeceği genişlikte tarihsel yorumlamalarda ve çıkarımlarda bulunmuştur.
Kemal Tahir’in Osmanlı ile ilgili değerlendirme ve sınıflandırmalarında, Osmanlıyı ele alış şekli, genelde Osmanlı’nın ne olduğundan çok ne olmadığını göstermeye yöneliktir. Bu bakış açısına göre, Osmanlı göçebe, köleci, feodal, merkantilist, burjuva ve proleter üretim ilişkilerinin olduğu bir toplum değildir. Sitenin vatandaşlığına, derebeyliğin soyluluğuna, burjuvanın mal sahipliği hırsına sahip olmamıştır. Sosyalizmim disiplinli yardımlaşma anlayışından da çok uzaktır. Kemal Tahir’e göre Osmanlı toplum yapısı, Batı’nın ilkel, köleci, kapitalist üretim biçimlerinden hiçbirine benzememektedir. Osmanlı toplum yapısı Batı tekâmül şemasına uymamaktadır. Zaten birbirleriyle sıkı ilişki içinde olan bu tekâmül basamaklarından birine mensup olsaydı, Batılı toplumlarda görüldüğü şekliyle devamı gelirdi. Oysa Osmanlı toplumu Doğu Toplumlarının özelliklerini bünyesinde taşıyordu. Bu bağlamda Kemal Tahir, Türk toplumunun gelişim ve evrelerini Batı toplumu ile bir tutmamış, meseleleri bu çıkış noktasıyla ele almıştır.
Kemal Tahir’e göre Osmanlı tipik bir doğu devletidir. Doğu tarihindeki merkezi, büyük devletlerin temel özelliklerini bünyesinde barındırır. Misyonu Doğu’yu Batı saldırganlığına karşı savunmaktır. Diğer bir ifadeyle Batının sömürüsüne karşı Doğu’nun savunma refleksiyle hareket etmiş, tamamıyla ayrı özelliklere sahip olmuştur. Bu yanı ile Osmanlı bir yandan ATÜT benzeri özellikler gösterirken, bir yandan da değişen koşullara uygun çözümler üreterek uzun süre ayakta kalmayı başarmıştır. Kuruluşu tarihsel dönemin verdiği olanaklarla şekillenen Osmanlı, Doğulu büyük merkezi devlet özelliklerini geleceğin modern birleşik devletlerine yol gösterecek şekilde geliştirmiş Batı tarzı reform yapmış, Rönesans yaratmış bir doğu devletidir. Kemal Tahir Osmanlı Devleti’nin doğuşunu, gelişmesini, uzun yıllar yaşamasını Asya Tipi Üretim sisteminin kendini yenileyebilme gücüyle açıklar. Kısaca Osmanlı; devletçi, çağına göre halkçı, yabancı kurumları alma bakımından devrimci, Batı’ya göre laik, ATÜT’e yakındır
Osmanlı’nın sınıflı bir toplum olmadığı tezi, Kemal Tahir’in temel argümanlarından biridir. Genel olarak Doğu toplumları ve bunlar arasında Osmanlı toplumu Batılı anlamda sınıflı bir toplum değildir. Osmanlıda sınıflı toplumlarda olduğu gibi feodalizme yönelmiş bir soyluluk yoktur. Kamu çıkarı daima bireysel çıkarın önünde tutulduğundan Osmanlı da sınıflar ortaya çıkmamış ya da sınıfların ortaya çıkması devletin geleceği açısında bir şekilde önlenmiştir. Kemal Tahir’e göre Osmanlı iki özelliğinden dolayı sınıf devleti kuramamıştır: Birincisi, belli bir millete dayanmamak, milletlerden birini hâkim millet sayıp, kaynakları o milleti zenginleştirmek için kullanmamak; ikincisi, tabakalaşmayı önlemek için sömürüyü sistemleştirmemek. Bu iki özellik Osmanlının kuruluşunu, genişlemesini, yaşamasını kolaylaştırmış, sistem bozulunca da çöküşünü hızlandırmıştır.
Kemal Tahir’e göre, Osmanlı toplumunda devlet bürokrasisi padişah, asker, ulema-sivil üçlüsünden oluşur. Ülkeyi bu üçlü bileşen yönetir. Bu nedenle Osmanlı padişahı tek başına despot değildir. Padişah, üçlü iradenin üçayağından biridir. Osmanlının temel müesseselerinden olan, devşirme, kapıkulu, yeniçeri, memur, ulema sistemi eski Türklerden gelen ve Bağdat halifelerinden geçen asilzade kullanmama ve bunun tehlikelerini önleme kaygısının bir sonucudur.
Osmanlı toplumu sınıflı ve feodal üretim ilişkilerini yaşamadığı gibi burjuva üretim ilişkilerini de yaşamamıştır. Kemal Tahir’e göre, 1300’lerde derebeyliği yaşamamış bir toplum 1839’da da burjuvaziyi benimsememiştir. Osmanlı Batılı anlamda bir mülkiyet hakkı anlayışı benimsememiştir.
Sonuç olarak, farklı dönemleri ve çeşitli özellikleriyle Osmanlıyı birçok eserinde konu alan Kemal Tahir, içinde bulunduğu toplumu tanımak, sorunlarını tespit etmek ve bu sorunlara çözüm bulmak amacıyla Osmanlıyı ele alırken şüphe eden bilimsek aklı kendine rehber edinmiştir. Kemal Tahir, eserlerinde Osmanlı’nın üretim ilişkileri, sınıf yapısı, mülkiyet anlayışı, gibi pek çok konuyu ele alır. Bu konuları ele alırken Kemal Tahir’in temel amacı geçmiş yâd etmek değil geçmişteki meselelerden tecrübe kazanıp günümüz meselelerini çözüme kavuştururken tarihten faydalanmaktır.
Firdevs Çağlar
KAYNAKÇA
Eğribel, Ertan ve Özcan, Ufuk. Kemal Tahir’in 30. Yıldönümü Anısına. İstanbul: Kızılelma Yayınları, 2003.
Kayalı, Kurtuluş. Bir Kemal Tahir Kitabı Türkiye’nin Ruhunu Aramak. İstanbul: İthaki Yayınları, 2010.
Kırbaş, Dursun. Osmanlı Toplum Düzeni ve Kemal Tahir. İstanbul: Arba Yayınları, 1987.
Henüz yorum yapılmamış.