Sosyal Medya

Hür Düşünce

Atla, atla

Bu atmosfer içinde dama çıkmış, intihara hazırlanan bir adama aşağıda toplanan kalabalık hep bir ağızdan tempo tutarak “Atla, atla” diyorsa, bu duruma bakıp “Yahu insanlık ölmüş be!” diyebilir miyiz? O tablo o insanlar için artık çok sevilen bir “Reality show”dur. Bir eğlence. Bundan daha korkunç bir şey olabilir mi?



Mustafa Kutlu - Yeni Åžafak

Bir zamanlar intihar edenler bilhassa BoÄŸaz Köprüsü’nden atlardı. Bu son yıllarda biraz azaldı galiba. Bir de yüksek bir binanın damına çıkıp oradan atlayacağını söyleyenler var.Bunların bir kısmı gerçekten intiharı aklına koymuÅŸ, gecenin bir vakti, orada kimseler yokken arabayı durdurup tereddütsüz kendini BoÄŸaz sularına bırakanlardır. Aralarında mucize kabilinden kurtulanlar da oldu. Epeyce bir intiharcı ise köprünün korkuluklarına tırmanıp yoldan geçenler, hadiseyi duyup gelen polisler ile tehlikeli bir muhabbete girerler. Bazıları kafayı çekmiÅŸtir. Karısından ayrılmış, patrona kızmış, sevgilisini kaybetmiÅŸtir.

Kameralar gelince pazarlık baÅŸlar. Tam bir “Reality Show”. Korkuluktaki adam “Aysel beni affet”, “Çocuklarımı istiyorum”, “Vali Bey gelsin yoksa atlarım” benzeri isteklerde ısrarcı olurlar; trafik aksar, bazı tuzu kuru adamlar “Bırakın atlasın ya, bıktık bunlardan, önüne gelen köprüye çıkıyor" diye homurdanır. Oracıkta toplananlar “Atla, atla, sıkıysa atla” diye tempo tutar adamı kışkırtır, polis mani olmaya çalışır, adamın karısını çocuklarını getirirler. Aysel “Seni seviyorum Åžeref, lütfen in oradan, çocuklarını düşün” falan der. Adam gevÅŸer, polislerin ani atılışı ile onların kucağında salya-sümük karısına-çocuklarına sarılır. Mutlu son.                            Alkış, alkış.

O akÅŸam haber bültenlerinin “Sıcağı sıcağına” bölümünde yer alır bu görüntüler. Elbette ki dikkat çeker. Boru deÄŸil adam canını ortaya koymuÅŸ. Kimileri “Rol yapıyor kerata” diye küçümsemiÅŸ olsa dahi bu sahne sinemada bile iÅŸ yapar.

Çocuklarımız o yaşta internet ortamında adam öldürmeye (avlamaya) dayalı oyunlar oynar. Bunun gerçekmiş gibi görünen sinema versiyonları da vardır.

Gazetelerin üçüncü sayfa haberleri, televizyon haber bültenleri, cinayet, gasp, kavga, adam (çocuk) kaçırma, kadın cinayeti, şu veya bu sebeple birbirine giren hasım aileler, çeteler arasındaki çok ölümlü vakalarla doludur.

Buna terör olaylarını, hırsızlığı, patlayan bombaları, dünyanın dört bir yanından gelen yangın, kaza haberlerini ekleyin. Hele hele savaÅŸları, yıkılan ÅŸehirler, harabeler arasında çığlık atan çocuklar, ÅŸiÅŸme botlarla Avrupa’ya gitmeye çalışırken Akdeniz’de Ege’de sulara gömülen göçmenler. Mobese kameraları soygunları, cinayetleri, trafik kazalarını kaydeder. Son zamanlarda bunlar TV haberlerinin baÅŸ tacı olmuÅŸtur. Hepsine birden ÅŸunu ekleyin. Artık vatandaÅŸ da bu tür olayları cep telefonu ile kaydedip kanallara gönderiyor. (Para veriyorlar mı bilmiyorum).

Bunca görüntü bombardımanı altında ölüm artık (dilim varmıyor ama) alışılmış bir ÅŸey oldu. Sanki kimseyi kazımıyor. “Saniye saniye” gösterseniz bile tık yok.

Bu ÅŸuna benzer: Çok etkili bir ÅŸarkıyı, bir türküyü, her gün, her gün, aylarca hemen her yerde çalın, etkisini kaybeder sıradanlaşır. Bu atmosfer içinde dama çıkmış, intihara hazırlanan bir adama aÅŸağıda toplanan kalabalık hep bir ağızdan tempo tutarak “Atla, atla” diyorsa, bu duruma bakıp “Yahu insanlık ölmüş be!” diyebilir miyiz? O tablo o insanlar için artık çok sevilen bir “Reality show”dur. Bir eÄŸlence. Bundan daha korkunç bir ÅŸey olabilir mi? Konu ile ilgili iÅŸte size gerçek bir hikaye: Annesi ile oturan on altı yaşındaki genç on beÅŸ katlı inÅŸaatın tepesine çıkarak intihara kalkışır. Sebep: Kirayı ödeyememiÅŸler ve ev sahibi annesini dövmüş.

Eylem uzamış, polis çocuÄŸu ikna edememiÅŸ, toplananlar “Atlayacaksan atla artık” diye bağırmaya baÅŸlamış; bir kısmı cep telefonları ile olayı görüntülemeye giriÅŸmiÅŸ. Bazıları “Åžu kadar para vereyim atla” diyesiymiÅŸ. Kimileri “Ä°nsanlık ölmüş be!” diye endiÅŸeye kapılmış. Sonunda polis genci ikna ederek aÅŸağıya indirmiÅŸ. Gözaltına alınan çocuk emniyetteki ifadesinden sonra serbest bırakılmış.

Aklımızı, kalbimizi kime rehin verdik acaba? Cevabını biliyorum ama söylemeyeceğim. Yukarıda tasvir etmeye çalıştığım atmosfer içinde tartışmaya takatim yok.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.