Sosyal Medya

Prof. Dr. Mustafa Şentop: Dört anayasayla referanduma

Şentop: Meclis’te grubu bulunan dört parti dört ayrı anayasa hazırlar, bunlar millete götürülür, Millet de seçimini yapar. Muhalefet anayasa konusunda samimi ise bunun üzerine çalışılır.



1982 darbe anayasası kabul edildiÄŸi günden beri Türkiye yeni sivil bir anayasa ihtiyacını duyuyor. Aradan geçen sürede yüzlerce anayasa taslağı yazıldı, konuÅŸuldu, partiler yeni anayasa vaadiyle oy topladı ama sonuç deÄŸiÅŸmedi. Ãœzerine yaÅŸanan sistem krizleri de eklenince; demokratik yeni bir hükümet sistemini getirecek, hem güçler dengesini tesis edecek hem istikrarı saÄŸlayacak yeni bir anayasa ÅŸimdi daha da elzem. Lakin iki anayasa uzlaÅŸma komisyonu denemesi de baÅŸarısız oldu. Ãœstelik ne Meclis aritmetiÄŸi izin veriyor anayasanın Mecliste uzlaÅŸmayla yapılıp halka götürülmesine, ne Türkiye’nin beklemeye tahammülü var. Peki ne olacak? AK Parti Ä°stanbul milletvekili, Meclis Anayasa Komisyonu BaÅŸkanı, hukukçu Prof. Dr. Mustafa Åžentop ile konuÅŸtuk. Tünelin ucunda ışık göründü.

***

AK Parti 22 Mayıs’ta kongreye gidiyor ama hala “neden böyle oldu” sorusuna cevap arayanlar var.  Sizin bakışınız izahınız ne?

2011 seçimleri ile oluÅŸan 24. dönem parlamentosunda Yeni Anayasa yapmak üzere bir UzlaÅŸma Komisyonu tesis edildi ve biz AK Parti olarak Kasım 2012’de BaÅŸkanlık Sistemi ile ilgili bir öneri verdik. O tarihten itibaren de baÅŸkanlık sistemi, AK Parti'nin resmî görüşüdür. Bu tekliften sonra, önce 30 Mart yerel, arkasından 10 AÄŸustos cumhurbaÅŸkanlığı seçimleri yapıldı. 10 AÄŸustos seçim kampanyası boyunca da sayın cumhurbaÅŸkanımız farklı bir cumhurbaÅŸkanlığı yapacağını, baÅŸkanlık sistemini getirmek için gayret göstereceÄŸini açıkladı. Seçimden galip çıkan Sayın CumhurbaÅŸkanımız AK Parti kongresinde görevini bıraktı. Fakat oluÅŸan bu yeni durum, AK Parti'nin Yeni Anayasa ve bunun bir parçası olarak BaÅŸkanlık Sistemi tezini ortadan kaldırmadı.

AK PARTÄ° 2012’DE “BAÅžKANLIK” DEDÄ°

AK Parti bu yeni duruma mı intibak edemedi?

Tekraren belirteyim; AK Parti’nin tezi Kasım 2012’den beri baÅŸkanlık sistemiydi. 10 AÄŸustos'tan itibaren iki husus öne çıkmıştır. Öncelikle; ülkeyi yöneten hükümetin arkasındaki güç olarak AK Parti'den, Türkiye’nin gerekli rutin çalışmalarını yürütmenin yanısıra yeni bir anayasa yapması ve bu anayasanın önemli bir parçası olan BaÅŸkanlık Sistemini hayata geçirmesi beklenmekteydi. Ä°kinci husus ise, sayın CumhurbaÅŸkanımızın seçilmesiyle ortaya çıkan yeni durumdu. DoÄŸrudan halk tarafından seçilen ve sonraki seçiminde yarışma hakkı bulunan Sayın CumhurbaÅŸkanının yetkilerinin ve tarafsızlığının yeniden ele alınması, bunun tartışılarak fiilî durumun hukukî bir zemine oturtulması gerekmekteydi. Ãœstelik bu, belli bir ÅŸahıs için deÄŸil, bizzat sistemin saÄŸlıklı ve sorunsuz iÅŸleyebilmesi için zorunluydu. Türkiye'nin ÅŸartları ve doÄŸrudan halk tarafından seçilmenin verdiÄŸi meÅŸruiyete dayanarak sayın CumhurbaÅŸkanımız inisiyatif aldı. Dolayısıyla hükümetle ve aynı zamanda partiyle cumhurbaÅŸkanı arasında bir senkronizasyonun olması zarureti hasıl oldu. Bütün süreçler büyük ölçüde kamuoyunun gözleri önünde cereyan etti. 7 Haziran öncesi, 7 Haziran sonrası yaÅŸananlar; 1 Kasım öncesi, 1 Kasım sonrası yaÅŸananlar Ak Parti’yi bu noktaya getirdi.

13 YILLIK BÃœTÃœNLEÅžME 20 AYDA SAÄžLANAMADI

CumhurbaÅŸkanı ile BaÅŸbakan arasında bir senkronizasyon sorunu oldu diyorsunuz. Öte yandan yetkileri konusunda 47 imzayla MKYK’nın genel baÅŸkanına bir uyarısı oldu. Bu da bir anlamda aslında AK Parti yönetimi ile BaÅŸbakan arasında da bir senkronizasyon bozukluÄŸu anlamına gelmez mi?

SayınTayyip ErdoÄŸan AK Parti’nin kurucu genel baÅŸkanı. AK Parti kurulduÄŸu zaman genel baÅŸkan ile kurullar arasındaki iliÅŸkiler belli bir tabloyu ortaya koyuyordu. Sayın Tayyip ErdoÄŸan cumhurbaÅŸkanı seçildikten sonra görevi bıraktığında genel baÅŸkan ile parti kurulları, delegeler, teÅŸkilatlar arasındaki iliÅŸki farklı bir aÅŸamaya gelmiÅŸti. Yani 2001 ile 2014 arasındaki tablonun aynı olduÄŸunu söyleyemeyiz. Yani Sayın CumhurbaÅŸkanımız 2012 AÄŸustosunda genel baÅŸkanlığı bırakırken parti üzerinde sahip olduÄŸu otoritesi ile 2001 14 AÄŸustos’ta partinin ilk kurulduÄŸu sırada sahip olduÄŸu otorite arasında fark var.  Bir taraftan genel baÅŸkan güçlenmiÅŸ, öbür taraftan parti kurulları güçlenmiÅŸ. Ve bir bütünleÅŸme yaÅŸanmış. Zaman içinde, tabii bir geliÅŸim süreci içinde oluÅŸan bir iliÅŸki ÅŸekli var. Tabi Tayyip ErdoÄŸan gibi güçlü ve karizmatik bir liderden sonra AK Parti’de bu karşılıklı iliÅŸki ÅŸekillerinin yeniden inÅŸası gerekmekteydi. Zaman içerisinde genel baÅŸkan ve parti kurullarının birlikte çalışabileceÄŸi, ortak akıla dayanan bir yapı kurulabileceÄŸi düşünüldü. DoÄŸru olan da buydu.

GÜÇLÜ GRUP, GÜÇLÜ BAŞBAKAN, GÜÇLÜ HÜKÜMET

Ama olmadı öyle mi?

Bunun gerçekleÅŸmesi biraz zaman isterdi. Sayın CumhurbaÅŸkanımızında parti liderliÄŸi ve partinin her kademesiyle kurduÄŸu iliÅŸki zaman içerisinde oluÅŸmuÅŸ ÅŸeylerdi. Onun bıraktığı yerden, onun yıllar içinde sahip olduÄŸu güçle, yetki ile devam etmek mümkün deÄŸildi. Bu bakımdan AK Parti’de farklı bir kurumsallaÅŸma veya kurumların kurulların biraz daha öne çıkacağı yeni bir tablo beklentisi vardı. Nitekim olaÄŸanüstü kongrede sadece genel baÅŸkan deÄŸiÅŸikliÄŸi yapıldı, parti kurulları göreve devam etti. Burada amaç, deÄŸiÅŸim ve sürekliliÄŸi bir arada gerçekleÅŸtirmekti. Daha sonra hızlı bir ÅŸekilde gidilen 12 Eylül kongresi oldu. Bu kongrede de ortak akıla ve kolektif hareket etmeye iliÅŸkin iÅŸaretler vardı. Ve elbette hareketle özdeÅŸleÅŸmiÅŸ güçlü liderden sonra bu ortak akılla hareket edecek bir yapıyı oturtmak zaman, sabır ve dikkat istiyordu. AK Parti bir dava hareketidir; bizde bütün görevler itibarîdir. Bunun ÅŸuurunda olarak çalışmak ve Milletimize hiçbir sıkıntıyı yansıtmamak, hissettirmemek görevimizdir. Önümüzdeki dönemde, her zaman olduÄŸu gibi, daha güçlü bir Meclis grubu daha güçlü bir kabine ve daha güçlü bir Parti olacaktır, kimsenin endiÅŸesi olmasın.

BAÅžKANLIK ÖNERÄ°SÄ° AK PARTÄ°’DEN ÖNCE BAÅžLADI

AK Parti “sistem sorun üretiyor deÄŸiÅŸtirilmeli” diyor, bunu vaad ediyor. Anayasanın nasıl deÄŸiÅŸeceÄŸi de anayasal hükümlerle belli. Ama mevcut parlamentonun aritmetiÄŸi buna imkan vermiyor, partiler de fikrini deÄŸiÅŸtirmiyor. DiÄŸer üç parti de çok net olarak baÅŸkanlık istemine hayır diyor. Geçen hafta partili cumhurbaÅŸkanlığı bir seçenek olarak görünür oldu. AK Parti baÅŸkanlık önerisinden vazgeçti ve partili cumhurbaÅŸkanlığını mı tartışmaya açıyor?

2007’de yapılan cumhurbaÅŸkanının halk tarafından seçilmesini saÄŸlayan anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸi ile beraber teorik ve hukuki olarak Türkiye’nin yeni bir sürece girdiÄŸi biliniyordu. Bunun gerçekleÅŸmesi 10 AÄŸustos seçimleri ile beraber oldu. Sistemle ilgili meseleye gelelim; Türkiye’de baÅŸkanlık sistemi veya bununla baÄŸlı olarak yarı baÅŸkanlık ve hükümet sistemi tartışmaları yeni deÄŸil. 50 senelik bir tartışmadır. Bunu çok hızlı baÅŸlıklarla söylemek gerekirse; Kasım 2012’de böyle bir teklifi AK Parti olarak biz verdik. Daha öncesinde, henüz 2004 yılında Tayyip ErdoÄŸan o zaman baÅŸbakanken baÅŸkanlık sistemi ile ilgili teklifimizi ortaya koyuyor. Biraz daha geriye gittiÄŸimizde 2001’de AK Parti programında hükümet üyelerinin dışarıdan atanacağı bir sistemi tartışmaya açmaktan söz ediliyor. Bu sistemin adı baÅŸkanlık sistemidir. 1988’de rahmetli Özal’ın tartışmaları var. Nisan 1988’de genel yayın yönetmenliÄŸini üstlendiÄŸim Teklif dergisinin kapak dosyası baÅŸkanlık sistemidir. O dönem henüz barajı aÅŸmadığı için Meclis'te bulunmayan Refah Partisi Ä°stanbul Ä°l BaÅŸkanı olan Tayyip ErdoÄŸan BaÅŸkanlık sisteminin lehinde görüş beyan etmiÅŸ. Aynı o tarihlerde Sezai Karakoç’un DiriliÅŸ dergisinde baÅŸkanlık sistemi lehine yazdıkları var. Yine 1989’da DiriliÅŸ Partisi programında baÅŸkanlık sisteminin getirileceÄŸi ifade edilmiÅŸ.

CHP DE GEÇMİŞTE BAŞKANLIĞI SAVUNDU

Bu sadece İslami camianın düşünce dergilerinde, düşünce dünyasında tartışılan bir şey miydi?

Ben AK Parti’nin ve Tayyip ErdoÄŸan’ın siyasi çizgisi itibarı ile bunları öne çıkararak söylüyorum. Ama biraz daha geriye doÄŸru gidersek mesela 1982 Anayasası hazırlanırken yine cumhurbaÅŸkanını halk tarafından seçilmesi tartışılıyor. 1972’den itibaren baÅŸkanlık ve yarı baÅŸkanlık sistemi tartışmalarının yapıldığını görüyoruz. 1980 Mayısında Yeni Forum dergisinde CoÅŸkun Kırca ve Adnan BaÅŸer KafaoÄŸlu’nun hazırladığı bir anayasa taslağı var. 1982 Anayasasının hüküm bazlı olarak yüzde 80’e yakını bu taslaktan alınmıştır. Mesela bu taslak yarı baÅŸkanlık sistemini esas olarak savunan bir taslaktır. Yine Fahri Korutürk’ten sonra altı ay kadar cumhurbaÅŸkanı seçilememiÅŸ o tartışmalarda Ecevit CHP Genel BaÅŸkanı olarak AP’yi ve Demirel’i ‘CumhurbaÅŸkanını meclis seçemesin, halk seçsin diye uzlaÅŸmaya yanaÅŸmıyorlar’ ifadeleriyle itham ettiÄŸini görüyoruz. Aynı sıralarda 1979’da bu sefer AP’nin yarı baÅŸkanlığı savunduÄŸunu, Demirel’in buna dair görüşleri olduÄŸunu biliyoruz. Hatta CHP içerisinde yarı baÅŸkanlığı savunanlar var.

1969’DAN BERÄ° BAÅžKANLIK TARTIÅžILIYOR

Türkiye siyaseti başkanlığı tartışmaya Erdoğan ile başlamadı diyorsunuz?

Evet daha 1970'li yıllarda MSP’nin seçim bildirgesinde baÅŸkanlık sistemini getirme vaadi var. Yine Milli Nizam Partisinin parti programında, 1969'da baÅŸkanlık sistemi savunulmakta. Aynı yıllarda TürkeÅŸ’in baÅŸkanlık lehinde konuÅŸmaları var. Bu aÅŸağı yukarı Türkiye siyasi tarihinde son elli yıldır hükümet sisteminin tartışıldığını gösteriyor. Bunun sebebi de 1961 Anayasasının getirdiÄŸi hükümet sistemidir. 1961 Anayasası, milletin seçmiÅŸ olduÄŸu, milli irade ile oluÅŸan iktidarı zayıflatmak istemiÅŸtir. Anayasanın temel hedefi budur. Mesela, yasama iktidarını Senato ve Büyük Millet Meclisi diye ikiye bölmüştür. Yürütme iktidarını, tarafsız olduÄŸu iddia edilen bir cumhurbaÅŸkanı ile meclisin çoÄŸunluÄŸuna dayanan bir hükümet arasında paylaÅŸtırarak zayıflatmayı hedeflemiÅŸtir. Hâlbuki 1924 Anayasasındaki model böyle deÄŸildir. Orada hem parlamento yeknesak bir bütünlük içerisinde, hem de cumhurbaÅŸkanı ile hükümetin birlikte çalışabileceÄŸi, bizim partili cumhurbaÅŸkanı dediÄŸimiz bir model ortaya koymaktadır. Dolayısıyla bu tartışma, AK Parti’nin ortaya attığı, Tayyip ErdoÄŸan’ın talepleri ile ortaya çıkmış bir tartışma deÄŸildir.

ATATÜRK VE İNÖNÜ PARTİLİ CUMHURBAŞKANIYDI

Parlamenter sistemin 1961 Anayasası ile kurgulandığını söylediniz. 60 öncesinde ise partili cumhurbaÅŸkanlığı var. Hem Ä°nönü hem Atatürk partili cumhurbaÅŸkanı. Siyaset gündemine AK Parti sokmuÅŸ gibi görünse de bu kavramlar bütün siyaset tarihi boyunca tartışılmış?

Partili cumhurbaşkanı bizim uydurduğumuz bir şey değil. 24 Anayasası modeli. Şunu da belirteyim. Seçilen cumhurbaşkanının partisinden istifa etmesine dair hüküm dünya anayasalarında da çok az rastlanan bir şey. Bir veya iki ülkede var.

Türkiye'de nasıl bir geçmişi var partili cumhurbaşkanlığının?

Atatürk CHP genel baÅŸkanı aynı zamanda cumhurbaÅŸkanı. Ä°nönü cumhurbaÅŸkanı olunca CHP genel baÅŸkanlığı devam ediyor. Böyle bir sitemden Türkiye 1961 Anayasası ile yürütülemeyen iÅŸletilemez sürdürülemez bir sisteme geçiyor. Milet iradesinin oluÅŸturduÄŸu iktidar, yasama ve yürütmede parçalanarak zayıflatıyor. Bizim çıkış noktamız bir açıdan bakarsak baÅŸkanlık sistemidir. Biz Türkiye için en iyi hükümet sisteminin baÅŸkanlık sistemi olacağını düşünüyoruz. Ama bunun kadar önemli çıkış noktamız, Türkiye’de mevcut hükümet sisteminin sürdürülebilir olmadığıdır. Dolayısıyla mevcut sistemi mümkün olduÄŸu kadar ileriye taşıyacak olan diÄŸer olumlu adımlar da bizim gündemimizde.

TÜRKİYE İÇİN EN İYİSİNİ İSTİYORUZ

Türkiye’yi türbülansa sokmamak için gerekirse baÅŸkanlıkta ısrar etmeyiz partili cumhurbaÅŸkanlığını tercih edebiliriz mi diyorsunuz, ne anlamalıyız?

Türkiye için ideal olan BaÅŸkanlık sistemidir. Ama baÅŸkanlık olamıyorsa o zaman iÅŸlemeyen mevcut sistemi daha iyi bir sisteme taşıyabilecek adımlar da konuÅŸulmalı, tartışılmalı. Yani yarı baÅŸkanlık da, partili cumhurbaÅŸkanlığı da düşünülebilir. Ama bu ikisi de Türkiye’deki sorunları, tartışmaları bitirmez. Sadece bugünküne göre sistemi daha iyi iÅŸler hale getirir.

DE GAULLE FRANSASI NE YAPMIÅžTI?

AK Parti’nin Türkiye’yi deÄŸiÅŸtirirken de uyguladığı yöntem buydu. Sarsmak yerine evre evre olgunluÄŸa ulaÅŸtırdı konuyu. Bu tarih özetinizden ve vurgunuzdan hareketle “önümüzdeki dönem için AK Parti mevcut ÅŸartlar dolayısıyla partili cumhurbaÅŸkanlığına döndü” diyebilir miyiz?

Bizim önerimiz baÅŸkanlık sistemi. Hazırlayacağımız yeni anayasa çalışmasında da hükümet sistemi baÅŸkanlık sistemi üzerine kurulu. Ama mecliste böyle bir çalışmayı geçirmek için müzakere edildiÄŸinde mümkün olan baÅŸka bir formül çıktığı taktirde o zaman bunlar düşünülebilir. Ama AK Parti baÅŸkanlık sistemi konusundaki kararlılığını koruyacak ve sürdürecek. BaÅŸka bir ÅŸey söyleyeyim tabi meclisteki hesaplara bakarak sadece bu tabloyu deÄŸerlendirmek sayı hesaplarına bakarak deÄŸerlendirmek çok doÄŸru olmaz. Buna bir örnek veriyorum hep. 1946’da Fransa’da bir anayasa yapılıyor.  Bu anayasa yapılırken Türkiye’dekine benzeyen bir tartışma var. SaÄŸcı De Gaulle'ün öncülüğünü yapmış olduÄŸu saÄŸcılar orada güçlü bir hükümet savunuyorlar. Ama mecliste çoÄŸunluÄŸu oluÅŸturan sol kanatklasik saf parlamenter sistem öneriyorlar. ÇoÄŸunluk onlarda olduÄŸu için hazırlanan anayasa böyle oluyor. Referanduma sunuyorlar Fransız halkı reddediyor anayasayı, hayır çıkıyor. Sonra biraz revize edip hükümetin yetkilerini biraz daha artırıyorlar, çok düşük bir katılım az bir oy farkıyla anayasa kabul ediliyor. Bunun üzerine De Gaulle 'Bu anayasa ile Fransa’yı idare etmek mümkün deÄŸil' diyerek siyaseti bırakıyor. Sonra 1958’de De Gaulle'ü çağırıyorlar, hükümet kurma görevini veriyorlar Bununla da yetinmeyip parlamento yasama yetkilerini De Gaulle’e devrediyor. Çünkü 1946'dan 1958'e kadar 12 yılda 23 hükümet kurulmuÅŸ ve siyasi istikrar yakalanamamış. De Gaulle bu ÅŸartlar altında ve geniÅŸ yetkilere sahip olma ÅŸartıyla devraldığı iktidarda önce anayasa yaparak istikrarı saÄŸlamıştır. Bu, Türkiye için açıklayıcı bir örnektir.

PARADİGMAYI DEĞİŞTİRİRİZ

ÇizdiÄŸiniz Ã§erçeve idealist bir Ã§erçeve. Ama mevcut durum öyle deÄŸil. Anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸinin yapılabilmesi için anayasal hüküm belli. Buna uymak zarureti var ve referanduma götürebilmek için 330 oyunuz yok. DiÄŸer partilerde bir karmaÅŸa var. MHP partiyi paralele kaptırmamaya Ã§alışıyor. Tüm varlığını hükümet sisteminin deÄŸiÅŸmesi ihtimalinin ve PKK’nın önüne koyan HDP aldığı oyu hendeÄŸe gömdü, ÅŸimdi dokunulmazlık telaşında. DiÄŸer taraftan KılıçdaroÄŸlu da kandan bahsediyor ve PKK’nın seni baÅŸkan yaptırmayacağız tezini tekrarlıyor. Partiler kendi derdine düşmüşken Meclisin fotoÄŸrafı buyken siz bir idealden bahsediyorsunuz! Burada bir tıkanıklık var. Çözüm nerede?

Normal ÅŸartlar altında 330’la tek tek maddelerin görüşülmesi suretiyle bir anayasa yapılabilir. Mevcut anayasanın anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸine dair usul hükümleri ile yeni anayasayı yapmak, ÅŸu anda görünen o. Uygun olan, herkesin de uygun gördüğü ÅŸey bu. Ama biz bir anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸi yapmıyoruz, bir yeni anayasa yapıyoruz. Bunun için farklı bir formül olması lazım. Mevcut anayasanın gösterdiÄŸi yönteme göre yeni anayasayı yapmak doÄŸru deÄŸil. Yeni anayasayı yapmak için yeni bir yöntem ortaya koymak lazım.

HER PARTÄ° BÄ°R ANAYASA HAZIRLAYABÄ°LÄ°R 

Paradigmayı değiştireceksiniz?

Evet. Åžu anda sayısal olarak mecliste bir anayasa deÄŸiÅŸiklik teklifi veya yeni bir anayasa önerisi yapabilecek tek parti AK Parti'dir. Çünkü anayasa ile ilgili bir deÄŸiÅŸiklik teklifi sunabilmek için en az 184 imza gerekiyor. CHP de, MHP de, HDP de bu sayıya tek başına ulaÅŸamıyor. Dolayısıyla diÄŸer partiler meclise yeni bir anayasa önerisi sunamazlar. Ancak AK Parti’nin sunduÄŸu bir çalışmayı tartışabilirler. Ä°ÅŸte bunu aÅŸabilmek ve siyasi partilerin hepsini yeni anayasa yapım sürecinde kendi önerileriyle ortaya çıkartabilmek için bir yeni formülden bahsediyorum. Anayasa yapımı ile ilgili bütün partilerin mutabakatı ile bir düzenleme yapılır. Bu düzenlemeye göre, parlamentoda grubu bulunan bütün siyasi partiler kendi anayasa tekliflerini önce meclise sunarlar, ardından sunulan bu öneriler referanduma götürülür.

DÖRT ANAYASA İLE REFERANDUM

4 ayrı anayasayla gidilecek bir referandumdan mı bahsediyorsunuz?

Evet, 4 ayrı anayasa, millete götürülebilir. Millet bunlar arasından birini tercih eder. Yapacağı anayasanın millet nezdinde karşılık bulmasını mümkün görmeyen partiler olursa, bunlar bir araya gelip ortak bir metin de önerebilirler. Bunu ben 24. Dönemden beri söylüyorum aslında.

Ben yeni duyuyorum!

EÄŸer anayasa konusunda diÄŸer partilerin gerçekten bir samimiyeti varsa,  bunu daha ayrıntılandırmak mümkün olabilir. Her parti kendi teklifini de getirebilir ya da uzlaşılan maddeler mutabakatla çıkar ve ihtilaflı olan maddeler millete sunulabilir. Mesela, tartışmalı olduÄŸu için anayasanın hükümet sistemi ile ilgili kısmını millete sunarız. Buradaki meselemiz, yeni anayasa tartışmalarını sadece meclis içerisindeki partiler arasında bir tartışma olmaktan çıkarıp millete mâl etmek, bunu milletin önünde tartışmak ve meseleyi millete götürmektir.

MECLÄ°S MUTABIK KALACAKTIR

AK Parti hükümet sistemi değişikliğiyle ilgili bu teklifi anayasa paketinin içinde mi getirir kamuoyunun önüne?

Yeni anayasa paketinden önce anayasanın yapım yöntemine dair bir konunun konuşulması lazım. Bu çok sıradışı bir görüş de değil. Her zaman anayasanın nasıl yapılacağına dair özel bir yöntem belirlenmiştir. 1924 Anayasası için de, 1961 ve 1982 Anayasaları için de durum böyle olmuş. Biz de bunu 24. Dönemde uzlaşma komisyonunda tartıştık. Aslında partilerle yeni anayasayı 1982 Anayasasının anayasa değişikliğine ilişkin hükmüne göre yapmamızın doğru olmayacağı hususunda mutabık kaldık. Ama diğer maddelerde mutabık kalınmadığı için bu konu gündeme gelmedi.

HAZÄ°RAN TAKVÄ°MÄ° Ä°ÅžLÄ°YOR

Yeni anayasa Haziran’da gelir demiÅŸtiniz Meclis’e. O takvim iÅŸliyor mu, devre dışı mı?

AK Parti yeni anayasa konusunda sıfırdan baÅŸlamıyor çalışmalara. 2007’de yaptığı bir çalışma vardı. O çalışmayı o günün ÅŸartlarında düşünmek lazım. Bu anayasa çalışmasını yaptıktan iki ay sonra AK Parti hakkında kapatma davası açıldığını hatırda tutmak lazım. Yine biz 2011-2012 sürecinde, 24. Dönemde bu konuda tam bir anayasa metni hazırladık. Dolayısıyla bugün yapılacak olan, eldeki mevcut çalışmalardan istifade ile bir metin ortaya çıkarmaktır. Bu çok zor bir iÅŸ deÄŸil. Sıfırdan yazmaya baÅŸlansa da ortaya çıkacak metin, üç aÅŸağı beÅŸ yukarı yine aynı ÅŸey olacaktır. Dolayısıyla meclise belli bir takvimle bir metin sunma kararı alınırsa birkaç gün içerisinde bu gerçekleÅŸtirilebilir. Bu bakımdan, Haziran ayı içerisinde de bu rahatlıkla gerçekleÅŸtirilebilir.

PARTİLİ CUMHURBAŞKANLIĞI GÜNDEMDEN DÜŞER

Partili cumhurbaşkanlığı tartışması gündemden böylece düştü sanırım?

Partilerin yapıcı bir tutum takınması mümkün olursa, millet önüne kendi tezleriyle çıkma cesaretini bulabilirlerse, o zaman bu tartışmaların hiç birine gerek yok. Mecliste hiç konuşulmasın, tartışılmasın demiyorum. Ama nihayetinde son sözü söyleme hakkını meclise değil, millete verecek bir yöntem geliştirilmelidir.

Ä°NEB, ÃœZÃœM, ENGÃœR, Ä°STAFÄ°L

AK Parti’nin yeni anayasa önerisi baÄŸlamında gündeme gelen ve tartışılan bir diÄŸer baÅŸlık laiklik. Bu tartışmayla birlikte gördük ki muhalefet 28 Åžubatta donmuÅŸ kalmış, refleksler sözler ta o günlerden... AK Partinin anayasa önerisinde laikliÄŸin olduÄŸunu, tartışılmadığını bile net olarak söylediniz ama muhalefetin korkusunu ciddiye alarak sormak istiyorum yine de. Olur ya, parti tabanından ya da teÅŸkilatından laiklik kalksın vesaire diyen parti üst yönetimini zorlayan bir talep tazyik var mı?

Hayır. Ama tabi kavramları tartışmak çok anlamlı deÄŸil. Mevlana’nın Mesnevî'de anlattığı bir hikaye vardır. Bir Türk bir Rum bir Acem ve bir Arap ellerindeki ortakpara ile bir ÅŸey almak istiyorlar. Arap diyor ki 'ineb alalım', Türk diyor ki 'üzüm alalım', Acem diyor ki 'engür alalım', Rum da diyor ki 'istafil alalım'. Farklı ÅŸeyler söyledikleri için kavgaya tutuÅŸuyorlar. Oradan, dört dili de bilen birisi geçerken müdahale edip 'Bir dakika niye kavga ediyorsunuz' diyor. AnlaÅŸmazlığın içyüzünü öğrenince 'Parayı verin, anlaÅŸtırayım sizi' deyip üzümü getiriyor. Ä°htilaf böylece bitiyor. Somut içerik ortaya çıkınca farklı kelimelerin bir anlamı kalmıyor. Bu kıssanın sonunda denir ki, 'Cümlenin maksudu bir, muradı bir; rivayet muhtelif'  Türkiye’de kavramlar üzerinden yapılan tartışmaları çok anlamlı bulmuyorum. Mesela Demokratik Kongo Cumhuriyeti diye bir ülke var. Adına bakarsanız cumhuriyet demokrat falan dünyanın en demokratik ülkesi diye düşünebilirsiniz, öyle bir ülke deÄŸil. Dolayısıyla bir ülkede laiklik varsa, din hürriyeti vardır ya da bir ülkede laiklik yoksa, din hürriyeti yoktur denilemez. Mesela Ä°ngiltere’de laiklik yok. Hatta Ä°ngiltere’nin resmi devlet kilisesi vardır. Kraliçe de Anglikan Kilisesinin başıdır. Ama Ä°ngiltere’deki din hürriyetini Fransa ile de Türkiye ile de mukayese edemezsiniz.

KAVRAMLARI DEĞİL MUHTEVAYI KONUŞALIM

Türkiye'de durum nedir tarihsel olarak?

Laiklik bizde anayasaya 1937’de giriyor. Sadece laiklik girmiyor aslında CHP’nin altı oku, 1934’te oluÅŸan o partinin temel altı ilkesi 1937’de anayasaya konuluyor. Laiklik de bunların içinde. O tarihte dünyada Türkiye üçüncü ülke oluyor laikliÄŸi anayasasına koyan. DiÄŸer iki ülke, Fransa ve Sovyetler BirliÄŸi. Ama o tarihten itibaren uygulamalara baktığımızda,1940'lı yıllarda Allah lafzının bile basın yayın organlarında kullanılmasını yasaklayan bir genelge var. Laiklik için yapılmış. 1950-1960 arasında biraz daha rahat uygulamalar var ama zaman zaman, özellikle darbeler döneminde din hürriyetine kısıtlamalar getiren yaklaşımlar var. Türkiye’deki laiklik anayasada duruyor ama uygulamada çok önemli deÄŸiÅŸiklikler meydana gelmiÅŸ. Yani tartışmayı sadece kavram üzerinden deÄŸil içeriÄŸi ile birlikte tartışmak lazım. Artık Türkiye'nin din hürriyeti baÄŸlamında bir laiklik anlayışını kabul ettiÄŸi görünüyor. Dolayısıyla kavram tartışmalarını Türkiye’nim geçmesi lazım kanaatimce içeriÄŸi muhtevayı tartışmak lazım.

Sizin anayasa Ã§alışmanızda üzüm var mı yani?

Bizim yaptığımız çalışmada, resmi önerimizde laiklik var, gerçek manada din hürriyeti de var, evet.

AK PARTÄ°’NÄ°N LAÄ°KLÄ°ÄžE BAKIÅžI

Tanımı nasıl?

Laikliğin ayrıca kavram olarak tanımına benim şahsi kanaatim, bir ihtiyaç yok. Din hürriyeti ile ilgili madde anayasada zaten laikliğin tanımını ifade ediyor. Yani siz din hürriyeti ile ilgili maddeyi doğru bir şekilde yazdığınız zaman, anayasada şu anda problemli olan 24. maddeyi doğru bir şekilde yazarsanız, ayrıca bir tanrıma ihtiyaç yok.

İLK DÖRT MADDE NE OLACAK?

Muhalefetin tartışmamayı sevdiÄŸi, kutsallık atfettiÄŸi konulardan biri de ilk dört madde. Üç maddeye iliÅŸkin AK Parti’nin bir hazırlığı mı var?

Anayasanın deÄŸiÅŸmez maddeleri ilk üç maddedir, dördüncü madde bu maddelerin deÄŸiÅŸmesinin mümkün olmadığını, deÄŸiÅŸtirilmesinin teklif edilemeyeceÄŸini düzenleyen madde. Dolayısıyla KılıçdaroÄŸlu 'ilk dört maddeye dokundurtmayız' derken anayasayı çok da bilmediÄŸini aÅŸikar etmiÅŸ oluyor. 1961 Anayasasında ve 1924 Anayasasında tek deÄŸiÅŸmez madde vardır ve o da devlet ÅŸeklinin cumhuriyet olduÄŸu ÅŸeklindedir. 1982 anayasasının ilk taslak metninde de durum aynıdır. Fakat metin MGK’ya gidince beÅŸ general orada ilk üç maddenin deÄŸiÅŸtirilemeyeceÄŸine karar verip bir de dördüncü maddeyi ekliyorlar. Yani bugün 1982 Anayasasının deÄŸiÅŸmez maddelerinin deÄŸiÅŸmezliÄŸi konusu esasen 5 generalin verdiÄŸi bir kararla ortaya çıkan bir husustur.

Peki AK Parti'nin önerisi nedir?

Birinci maddeyi aynen muhafaza ediyoruz. İkinci maddedeki yazdığımız metin 1961 anayasasındaki metnin aynısı. 1982 anayasasında ikinci maddeye beş generalin eklemiş olduğu yoruma müsait, hukuki olmayan tabirleri çıkartarak 1961 anayasasındaki teknik düzenlemeyi koyuyoruz. O da şudur: Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Üçüncü maddeyi de aynen muhafaza ediyoruz: Resmi dil, bayrağımız, başkent, üniter yapıya ilişkin hususlar. Yani ilk üç maddeyi değiştirelim dediğimizde bunları kaldırıp bambaşka hükümler koyalım demiyoruz. Bizim dediğimiz sadece darbecilerin ilave etmiş olduğu darbe zihniyetini yansıtan bazı ifade ve kavramları çıkartmak gerektiğidir.

KILIÇDAROĞLU HEZEYANLAR İÇİNDE

CHP lideri Kemal KılıçdaroÄŸlu TOBB’da konuÅŸtu ve AK Parti’yi “baÅŸkanlık sistemi kan dökmeden getiremezsiniz” diyerek kan dökücü bir ÅŸeyle, ÅŸeylerle tehdit etti. Yıl olmuÅŸ 2016, CHP neden bahsediyor? 

Başkanlık sistemi de dahil anayasal değişikliklerin yapılış şekli, usulü bellidir. Bir değişiklik için mecliste belirli çoğunluk aranır. Onlar sağlandıktan sonra referanduma gidilir ve millet 'evet' derse, bu milletin kararı olarak tescillenmiş olur. Milet buna 'evet' dedikten sonra bu tür bir değişikliğin kan dökülmesine yol açacağını söylemek, 'Biz milletin verdiği bu karara isyan edeceğiz, gerekirse kan dökeceğiz' demektir. Bunu söyleyen siyasetçiye bir doktor önermek gerekir. Bu sözler bir siyasi değerlendirme değil, hezeyandır.

DOKUNULMAZLIK MİLLETVEKİLİNİ DEĞİL PARLAMENTOYU KORUR

Dokunulmazlık bahsine geçelim. Komisyonda resmen kan döküldü, yaralananlar oldu. Türkiye’nin terörü açıkça destekleyen milletvekillerine tahammülü giderek azalıyor, Meclisin milletin meclisi gibi Ã§alışmasını talep ediyor. Süreç nasıl iÅŸleyecek?

Dünyanın parlamentosu olan bütün ülkelerinde dokunulmazlık diye bir kurum var. Milletvekili dokunulmazlığının amacı, milletvekilinin ÅŸahsını deÄŸil, parlamentonun iÅŸleyiÅŸini korumaktır. Åžahsı korumak deÄŸildir, çünkü milletvekilinin dokunulmazlığı kaldırılabiliyor. Kaldırılmadığı taktirde de milletvekilliÄŸi sona erdikten sonra zaman aşımı iÅŸlemeden o suçlarla ilgili yargılanabiliyor. Buradaki mesele, parlamentonun iÅŸleyiÅŸini engelleyecek biçimde yargının bir tasarrufta bulunmasını engellemek. Yani diyelim çok kritik bir oylama olduÄŸu zaman kararın çıkmasını isteyen bir kaç savcı on tane milletvekilini gözaltına alır ve oylama istendiÄŸi gibi neticelendikten sonra serbest bırakabilir. Bunlar Fransa'da, Ä°ngiltere’de yaÅŸanmış ÅŸeyler. Bununla birlikte dokunulmazlığın kaldırılması da bir hukuki kurum. Belli ÅŸartlar altında dokunulmazlık da kaldırılabiliyor. Burada bu dengeyi korumak lazım. Bir taraftan parlamentonun bu konudaki genel yaklaşımı ve düzenleme içerisinde parlamentonun hukukunu korumak, diÄŸer taraftan da dokunulmazlıkları suiistimal edenlere de yine anayasanın vermiÅŸ olduÄŸu imkanlar içerisinde dokunulmazlığın kaldırılması suretiyle bir cevap vermek lazım.

HDP SEÇMENÄ°NÄ° DEĞİL PKK’YI TEMSÄ°L EDÄ°YOR

Mevcut durumu hangi Ã§erçeveye oturtuyorsunuz?

Åžimdi Türkiye’de cumhuriyet tarihinin en kapsamlı terörle mücadele operasyonları yapılıyor. 7 Haziran seçimlerinden sonra gördük ki milletin oy verdiÄŸi milletvekili olarak meclise göndermiÅŸ olduÄŸu kiÅŸiler esasen kendi iradeleri ile hareket etmiyorlar. Bunlar bir terör örgütünün yöneticilerinin telkinleri ile hareket ediyorlar. Dolayısıyla kendini seçenleri deÄŸil, bir terör örgütünün yönetim kadrosunu temsil ediyorlar. Aynı HDP'li milletvekilleri, 7 Haziran’dan sonra dokunulmazlıkların kaldırılması talebiyle meclis baÅŸkanlığına dilekçe verdiler. Terörle mücadele artarken HDP'li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına iliÅŸkin kamuoyunda geniÅŸ kapsamlı bir talep ortaya çıktı. Biz bütün bunları dikkate alarak dedik ki, terörle iliÅŸikli olan milletvekillerinin dosyalarını, fezlekelerini belli kriterler içerisinde kaldırmaya baÅŸlayalım. CHP de bütün dokunulmazlıkların kaldırılmasını istedi.  Biz de AK Parti olarak 'Terör iddiasıyla bazı dosyaları kaldırıyorlar kendi dosyalarını saklıyorlar' gibi bir takım ithamlarla sürecin sulandırılmasını önlemek için 'AK Partililer de dahil herkesin dokunulmazlığı kalksın, herkes gitsin yargıda hesabını versin' dedik.

138 MÄ°LLETVEKÄ°LÄ° 667 FEZLEKE

Fezlekelerle ilgili son sayı nedir?

Bugün itibariyle toplam 138 milletvekilinin 667 dosyası var. Bazı milletvekillerinin birden fazla dosyası olduğu için sayı bu kadar yüksek. Her bir dosya ile ilgili olarak olağan prosedürü izlersek Meclis, aşağı yukarı 7-8 ay, belki bir yıl boyunca başka hiçbir çalışma yapmadan sadece bu fezlekelerle uğraşmak zorunda kalacak. Biz dokunulmazlıkları kaldırmak, ama bir taraftan da bu prosedürün meclis çalışmalarını bloke etmesini engellemek istiyoruz.

Ne yapıyorsunuz?

Onun için anayasaya bir geçici madde koymak suretiyle bir seferlik mevcut dosyaların dokunulmazlığının kaldırılmasını sağlamak istedik. Bununla ilgili teklifimizi verdik ve komisyondan geçti. Önümüzdeki hafta inşallah Salı ve Cuma günü genel kurulda görüşülecek.

CHP FİRE VERSE DE GEÇER

Geçer mi?

Elbette.AK Parti 316 milletvekilinin imzası ile bu teklifi verdi. MHP, bazı eleÅŸtirilerle birlikte bunu destekliyor. Sayın KılıçdaroÄŸlu’nun bazı açıklamaları biraz tuhaf son zamanlarda, ama CHP komisyonda muhalefet ÅŸerhi yazmadı. Ek görüş bildirdiler. CHP’li üyeler de destek verdiler bu deÄŸiÅŸikliÄŸe komisyonda. KılıçdaroÄŸlu ne kadar kurumsal olarak CHP’yi temsil ediyor bilemiyorum ama açıklamaları CHP’nin de destek vereceÄŸi yönünde. AK Parti, CHP ve MHP desteÄŸini topladığınızda 489 ediyor. Buna baktığımızda rahatlıkla meclisten 367’nin üzerinde bir sayı ile geçmesi gerekir.  Bunu söylemesine raÄŸmen CHP fire verse bile geçebilir. CHP bütünüyle desteklemezse bir sıkıntı olabilir. 122 milletvekili firesine kadar müsait 367’yi geçme sayısı. Ama onun altında kaldığı taktirde de bakmak lazım. Gerek görürse cumhurbaÅŸkanımız referanduma götürebilir. Takdirlerindedir.

SEÇİM ERKEN DEĞİL 2019’DA OLUR

Son soru: erken seçim ihtimali var mı? MHP’deki belirsizlikler, HDP’de vekilliklerin düşme ihtimali..

Ben erken seçim ihtimali olmadığını düşünüyorum. Arka arkaya iki seçim yaptık..  Partiler yeni seçimden çıktılar. Dolayısıyla ben Türkiye’de seçimi gerektiren ÅŸartların oluÅŸtuÄŸu kanaatinde deÄŸilim. Kanaatimce, seçim 2019’da yapılır.

ARA SEÇİM BİR İHTİMAL Mİ?

HDP’de özellikle lojistik destek veren terörle baÄŸlantısı açık olan milletvekillerini yasama yılı sonuna bırakılmazsa onların milletvekilliÄŸinin düşmesi ve dolayısıyla ara seçim ihtimali doÄŸması gibi bir durum var mı?

Parlamentodaki milletvekili eksikliÄŸi toplam milletvekili sayısının, yani 550'nin yüzde beÅŸini bulduÄŸu zaman ara seçim yapma mecburiyeti var. Bu sayı da 28’dir. Yani boÅŸalan milletvekillerinin bölgelerinde yeniden bir seçim yapma mecburiyeti o zaman var. Böyle bir tablonun çıkıp çıkmayacağını ÅŸimdiden söylemek mümkün deÄŸil. HDP’li vekillerin bir kısmının devam eden davaları var. Anayasada dokunulmazlığın istisnası olarak iki husus zikredilir. Biri, ağır cezalık suçüstü halidir. DiÄŸeri de anayasanın 14. Maddesinde yer alan suçlar bakımından milletvekili seçilmeden önce soruÅŸturma, yargılama süreci baÅŸlamışsa milletvekili seçilse de sürecin devam etmesine dair husus. Benim bildiÄŸim kadarı ile KCK ana davasından yargılanan milletvekilleri var. Bu yargılamaların ne aÅŸamada olduÄŸunu doÄŸrusu ben bilmiyorum. Ama milletvekilinin milletvekilliÄŸinin düşmesi, dokunulmazlığın kaldırılmasıyla saÄŸlanacak bir husus deÄŸil. Yargılamanın yapılması ve yargılanan milletvekili hakkındaki mahkumiyet kararının kesinleÅŸmesi ve kesinleÅŸen mahkumiyet kararının da milletvekili seçilmesine engel bir durum oluÅŸturması gerekiyor. Böyle olduÄŸu taktirde milletvekilliÄŸi düşer. Bu bir süreçtir. Bunu takip etmek görmek lazım. 

 

FADİME ÖZKAN

Kaynak: haber.star.com

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.