Sosyal Medya

Kürsü

Düşünce mektebi kardeşlik ahdi - Mutlu Uzun

''Onların yeminleri, Allah’ı tesbih etmek, övmek ve büyük bir sadakatla zikretmek içindir.''



Düşünce Mektebinin yiğitleri yediveren olmayı Resulullah’tan (sav) öğrenmişlerdir.

Ebû Umâre Bera İbni Âzib (rah) şöyle demiştir: “Resûlullah (sav) bize şu yedi şeyi emretti: Hasta ziyaretini, cenazeye  iştirak etmeyi, aksırana hayır dilemeyi, zayıfa yardım etmeyi, mazluma yardımcı olmayı, selâmı yaygın hale getirmeyi ve yemin edenin yemininin yerine gelmesini temin etmeyi.” demiştir: (Buhârî, Mezalim 5; Müslim, Libas 3. Tirmizî, Edeb 45; Nesâî, Cenâiz 53)

Hasta ziyareti; Düşünce Mektebinin yiğitleri, kardeşlerinin hasta olduklarından haberdar olur olmaz “Senin için ne yapabiliriz?” babında ziyaretler zinciri başlatırlar. Böylece hasta veya hastanın ailesi aciz kalarak hastane köşelerinde perişan olmaz. Aksine daima yanlarında kardeşlerinin desteğini bulur. Onlar kardeşlerinin yardımına koşarak Allah’tan şifa bulmasını diliyorlar. Zira kardeşlerinin bu zor durumunda yanında olmayı ihmal edip uzaktan uzağa dua etmenin sadece bir dudak tiryakiliğinden öteye gitmeyeceğini bilirler.

Cenazeye  iştirak etmeyi, Düşünce Mektebinin yiğitleri, ölüm hâli kendilerine gelince bunu büyük bir tevekkül ile karşılarlar. Çünkü geride kalan kardeşlerinin vasiyetlerine harfiyen riayet edeceklerine ve ardında bırakacaklarına sahip çıkacaklarına güvenerek huzur içinde canlarını verirler. Zira din kardeşlerinin cenaze işlerine koşturacağını, diğerlerinin evde sükûneti sağlamaya çalışacağını bazılarının ise kabri hazırlamakla uğraşacağını bilirler. Düşünce Mektebinin yiğitleri,  cenaze namazı ve defin işlerinde kaybetmenin hüznüyle, hüsnü şahadetlerle kardeşlerini uğurlarlar. Sonra onlar,  geride kalanlara sahip çıkmak ve bu acılı günlere rağmen hayata tutunmaları için taziye ziyaretlerine önem verirler. Ve her hangi bir durumda kardeşlerinden bahis açılırsa onu hayırla yâd ederler. Düşünce Mektebinin yiğitlerinin eşleri ise kendi ev işlerinin yanında cenaze evinin işlerini de aralarında paylaşır ve o bacanın tütmesini her şeyden çok önemserler.

Aksırana hayır dilemeyi; Düşünce Mektebinin yiğitleri, birbirlerinin ağızlarından çıkan bütün seslere kulak kesilirler. Hapşırmak ancak gözler kapalı yapılacak sarsıcı bir eylemdir. Bu durumu atlatan kimse Allah’a hamd eder. Ve kardeşleri de onun bir zorluğu minnettarlığa dönüştürme gayretini “Yerhamükellah” diyerek desteklerler. O toplumun fertleri nezdinde “çok yaşa” mak değil kardeşçe merhametle, adaletle ve paylaşarak mümince bir hayat sürmek önemlidir. Bu yüzden onlar Rablerinin rahmetine ihtiyaçları olduklarını dile getirmeden duramazlar.

Zayıfa yardım etmeyi, Düşünce Mektebinin yiğitleri, kardeşlerinin herhangi bir konuda zayıf ve çaresiz kalmasıyla bir eli yağda bir eli balda yaşamayı Müslümanlıklarıyla bağdaştıramazlar. Kardeşlerinin zayıflığını kendi zayıflığı addederler. Ramazan’da başladıkları ihtiyaç sahibinin bir günlük maişetini karşılama çabalarını bütün seneye yayarlar. Kurban etleri bitince kasaptan sadece kendilerine değil kardeşlerine de et alıp götürürler. Onlar, birbirlerinin rakipleri değil eksiklerini tamamlayan candan kardeşlerdir. Düşünce Mektebinin yiğitleri, hayrın ve paylaşmanın en üst seviyede yaşanması için yarış halindedirler.

Mazluma yardımcı olmayı; Düşünce Mektebinin yiğitleri kimsenin kimseye zulmetmesine rıza göstermezler. Zalime ve zulme ortak tavır alırlar. Zulme neden olan maddi farkların kardeşliklerinin önüne geçmesine izin vermezler. “Her koyun kendi bacağından asılır.” diyen atalarının yolunu terk etmiş “Müslümanlar bir vücudun azaları gibidir” diyen Muhammed’e tabi olmuşlardır. Ve ellerinin eriştiği, güçlerin yettiği her yerde zalimlere karşı mazlumların yanında mücadele etmeyi hata bu yolda şehit olmayı en büyük şeref sayarlar.

Selâmı yaygın hale getirmeyi; Düşünce Mektebinin yiğitleri “es-Selâm” ve selâmetin biricik kaynağı olan Allah’a inanırlar. Onlar, bütün ilişkilerine “Selâmun Aleyküm” ile başlarlar. Herkesin canı, malı, ırzı diğerinin nezdinde emniyettedir. Bu yüzden kardeşlerine sırtlarını dönmekten endişe etmezler. “Ve Rahmetullahi” diyerek bu güven ortamını sürdürmenin yolunun birbirlerine merhamet ile muamele etmek olduğunu bilirler. Devamında “ve Berakâtuhu” ile birbirlerine bereket dilerler. Kardeşlerinin sahip olduklarını kıskanmazlar. “Sadece benim olsun insanlar da bana muhtaç olsun” demez ve başkalarına harcadıklarından bahsedilmesini istemezler. Zira onlar, selam üzere yaşadıkları ömürlerinin nihayetinde bütün müminlerin toplanacağı selam yurdu cennete tüm kardeşlerinin de girmesi için gayret ederler.

Yemin edenin yemininin yerine gelmesini temin etmeyi; Düşünce Mektebinin yiğitleri, sözünde durmayı her şeyden çok önemserler. Verdikleri sözlere Allah’ın şahit olduğunu bilirler. Onların yeminleri, Allah’ı tesbih etmek, övmek ve büyük bir sadakatla zikretmek içindir. O toplumun fertleri sözünde durmayan ve bunun yanına kâr kaldığını zannedenlere mahalle baskısı uygularlar. Onlar, eğer şeytana uyup Allah’ın huzurunda ve onun ismiyle verdikleri sözlerden dönerlerse kefaret ödemeleri gerektiğini kabul ederler. Ancak ihtiyaç sahiplerinin kefaretinin üç gün oruç tutmak olduğunu bildiklerinden Kuran’ın emri üzere on ihtiyaç sahibinin günlük maişetini karşılayarak insanlarla helalleşir ve büyük bir pişmanlıkla Allah’a tövbe ederler.

YAZAR: MUTLU UZUN

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.