Sosyal Medya

DAEŞ modern vahşetin yeni kuklasıdır

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: Kim Erdoğan'a saldırırsa onun arkasında saf tutanlar var. PKK terörünü estetize etmeye çalışıyorlar. "DAEŞ saldırınca terör, PKK saldırınca direniş" demek, izah edilemez



Türkiye-Rusya iliÅŸkilerinde yaÅŸanan kriz, DAEÅž'in Türkiye'deki terör eylemleri, Ä°ran-Suudi Arabistan gerilimi, Suriye'deki iç savaÅŸ, mülteciler sorunu ve PKK terörü… Türkiye ve islam dünyası zor bir süreçten geçiyor. Türkiye bu sorunların çözümü noktasında belirleyici rol üstlenen birkaç ülkeden biri. Türkiye'nin atacağı her adımın, söyleyeceÄŸi her sözün büyük önemi var. 
Peki Türkiye bu zor süreçten güçlenerek cıkacak mı? Sadece Türkiye'yi deÄŸil islam coÄŸrafyasını yakından ilgilendiren meselelerle ilgili tüm sorularımızı CumhurbaÅŸkanlığı Sözcüsü Ä°brahim Kalın'a sorduk. 



Ä°RAN AMBARGOSUNUN KALDIRILMASINDA ÖNEMLÄ° ROL ÃœSTLENDÄ°K 

- En güncel konudan baÅŸlayalım. Türkiye'nin baÅŸtan beri karşı olduÄŸu Ä°ran'a batı ambargosu kaldırıldı. Bu bizim ne anlam ifade ediyor? 
Ä°ran'ın barışçıl nükleer enerjiye sahip olmasını biz her zaman destekledik. Nükleer meselenin müzakereler yoluyla çözülmesi için gayret gösterdik, kolaylaÅŸtırıcı bir rol oynadık. Brezilya ile birlikte yapılan 2010 Tahran Deklarasyonu, bu yönde atılmış önemli bir adımdır. Biz o zaman Ä°ran'a karşı uygulanan yaptırımlara da karşı çıktık. Bunun meseleyi çözmeyeceÄŸini söyledik. Nitekim son iki yılda yaÅŸananlar ve nükleer anlaÅŸma bunun doÄŸruluÄŸunu teyit etti. Ä°ran'a yönelik ambargonun kaldırılması önemli bir fırsattır. Ä°ran ekonomisinin ve toplumunun bundan istifade etmesi bizim için de memnuniyet verici bir durumdur. Ä°ran bizim önemli bir ticaret ortağımız. Türk-Ä°ran ekonomik iliÅŸkilerinin güçlenmesi iki ülkenin de menfaatinedir. Umarım Ä°ran nükleer meseleyle ilgili ambargoların kaldırılmasını bir fırsata dönüştürür ve bunun bölge ekonomisine de olumlu yansımaları olur. 

DAEÅž SALDIRINCA TERÖR, PKK SALDIRINCA DÄ°RENÄ°Åž! 

-Son dönemde PKK terörünü perdeleyen, DAEÅž teröründen Türkiye'yi sorumlu tutan bu algı operasyonu hakkında ne düşünüyorsunuz? 
Sultanahmet'deki saldırı DAÄ°Åž terörünün çirkin yüzünü bir kez daha gösterdi. Bu saldırıdan bir gün sonra Diyarbakır'ın Çınar mahallesinde meydana gelen terör saldırısı da PKK vahÅŸetini gözler önüne serdi. "DAÄ°Åž saldırınca terör, PKK saldırınca direniÅŸ" demek, hiç bir mantıkla izah edilemez. Terör örgütleri arasında "ÅŸunlar iyidir, bunlar kötüdür" diye ayrım yapılamaz. DAÄ°Åž, el-Kaide, PKK, DHPK-C, ETA, Boko Haram terörün her türüne karşı tutarlı bir duruÅŸ sergilemek gerekir. 



HÃœKÃœMETE KARÅžI OLDUÄžU İÇİN PKK'YI DESTEKLÄ°YORLAR 

- PKK terörünü bir direniÅŸ gibi göstermeye çalışanlar da var. 
Evet son dönemde PKK terörünü aklamaya, ÅŸirin göstermeye ve estetize etmeye yönelik bir çaba var. Buna PKK dışından sol ve liberal kesimlerin destek vermesi, hatta bazı durumlarda akıl hocalığı yapması oldukça düşündürücü. Bu kiÅŸiler öteden beri PKK'lı oldukları için deÄŸil "PKK benim de karşı olduÄŸum hükümete karşı mücadele ediyor, o zaman destekleyelim" mantığıyla hareket ediyolar. Bu son derece sorunlu bir yaklaşım tarzı. Barış ve kardeÅŸlikten çok, savaÅŸ ve husumeti esas alıyor. 

PKK ÃœZERÄ°NDEN ŞİDDET ÖZLEMLERÄ°NÄ° TATMÄ°N EDÄ°YORLAR 

- Zizek ile yaptığınız tartışmada bunun altını çizmiÅŸtiniz. 
Zizek'le olan tartışmada da ifade ettiÄŸim gibi, bazıları "solun yaptığı ÅŸiddet devrimdir, sağın yaptığı ÅŸiddet faÅŸizmdir" varsayımıyla hareket ediyor. Åžiddetin deÄŸer, deÄŸiÅŸim, yaratıcılık, vs. ürettiÄŸini söyleyenler bile var. Åžiddeti romantize etmek, onun kötülüğünü ortadan kaldırmaz. EÄŸer bunu solculuk adına yapıyorlarsa ortada vahim bir durum var demektir. Solun "devrimci ÅŸiddet" teorisi aslında çoktan terkedildi. Ama ÅŸimdilerde bazıları PKK terörü üzerinden ÅŸiddet özlemini tatmin etmeye çalışıyor. 

"DEVLET KATLÄ°AM YAPIYOR" YALANI 

- "Devlet katliam yapıyor" söylemine ne diyeceksiniz? 
ErdoÄŸan-karşıtlığını siyaset yapmak zannedenler, büyük bir savrulmanın içinde. Kim ErdoÄŸan'a saldırırsa hemen onun arkasında saf tutanlar var. "Devlet katliam yapıyor" yalanı büyük bir akıl tutulmasının tezahürü. Burada hep birlikte bir muhasebe yapmamız gerekiyor. Terör ve ÅŸiddetin her türüne koÅŸulsuz bir ÅŸekilde karşı duralım. PKK'nın silah bıraktığını görelim. Ondan sonra çözüm sürecinin nasıl ilerleyeceÄŸini konuÅŸalım. Åžehir merkezlerinde iÅŸgal giriÅŸimleri devam ederken bunları görmezden gelerek "ÅŸiddet olmasın, müzakere yapılsın" demek siyasi naiflik deÄŸilse art niyetliliktir. Çatışmalar dursun diyenlerin bu çaÄŸrıyı güvenlik güçlerine deÄŸil terör örgütüne yapması gerekir. Güvenlik güçlerini suçlayanların ve barış, demokrasi, kardeÅŸlik, insanlık, vs diyenlerin bu güne kadar PKK'ya karşı açık ve net bir mesaj verdiklerini görmedik. 

TÃœRKÄ°YE DAEÅž'Ä°N HEDEFÄ° HALÄ°NE GELDÄ° 

- Sultanahmed'teki DAEÅž saldırısının hedefi nedir? 
Sultanahmed'deki saldırı, DAÄ°Åž'in Suriye savaşını Türkiye ve ötesine taşıma planının bir parçası. Daha önce Irak, Lübnan, Fransa ve Amerika'da yaptıkları saldırılar da aynı hedefe matuftu. Türkiye DAÄ°Åž'e karşı hem ülke içinde hem de sınır ötesinde yoÄŸun bir mücadele veriyor. Bugüne kadar 120 ülkeden yaklaşık 35 bin kiÅŸiye ülkeye giriÅŸ yasağı kondu. 100 ülkeden yaklaşık üç bin kiÅŸi sınır dışı edildi. Binden fazla DAÄ°Åž şüphelisi göz altına alındı. Bunlar ÅŸu anda yargılanıyor. Ayrıca Türkiye uluslararası koalisyonun bir parçası olarak Ä°ncirlik'i koalisyon uçaklarına açtı ve hava sahasını kullandırıyor. Bütün bunlar DAÄ°Åž'in gözünde Türkiye'yi hedef haline getiriyor. 

DAEÅž MODERN VAHÅžETÄ°N YENÄ° KUKLASI 

- Peki nereden çıktı DAEÅž saldırganlığı? 
Din adına masum insanları öldüren barbarların Ä°slam'la bir ilgisi yok. DAÄ°Åž, modern zamanların ürettiÄŸi modern vahÅŸetin yeni kuklaları. OrtadoÄŸu siyaseti ve göçmen karşıtı Ä°slamofobik söylemler DAÄ°Åž üzerinden tanzim ediliyor. Ä°ran'dan Rusya'ya, Esed rejiminden Avrupa'daki ırkçı hareketlere kadar herkes DAÄ°Åž'i bahane ederek kendi pozisyonunu güçlendirmeye çalışıyor. O yüzden de DAÄ°Åž'in varlığından ve barbarlıklarından aslında memnunlar. DAÄ°Åž'i ortadan kaldırmak için gerçekten güçlü ve samimi bir irade olsa, bu örgüt kısa sürede yok olur. Fakat sistemin ihtiyaçlarına cevap verdiÄŸi için yaÅŸamasına izin veriliyor. 

DAEÅž VE ESED REJÄ°MÄ° BÄ°RBÄ°RÄ°NÄ° DESTEKLÄ°YOR 

- Kim destekliyor bu örgütleri?

Suriye'deki savaş devam ettiği müddetçe DAİŞ ve benzeri örgütler kendilerine elverişli bir ortam bulacaklar. DAİŞ ve Esed rejimi birbirini destekliyor. İkisinin de birbirine ihtiyacı var. Suriye halkının ve dünyanın bu iki canavardan kurtulması gerekiyor. Kafa kesen teröristle varil bombaları kullanarak ekmek kuyruğunda bekleyen kadın ve çocukları öldüren rejim arasında ne fark var? Tıpkı DAİŞ gibi PKK da Suriye savaşını bahane ederek kendine yeni iktidar ve nüfuz alanları açmaya çalışıyor. Batının sevmediği teröristlere karşı savaştığını söyleyerek kendi terörizmini meşrulaştırmaya çalışıyor. Bunu kabul etmek elbette mümkün değil. Terörizm konusunda çifte standart uygulamak, sadece terörün işine gelir.

SULTANAHMET'E YAPILAN SALDIRI MEDENÄ°YET BÄ°LÄ°NCÄ°NE YAPILMIÅžTIR


- Peki neden Türkiye, neden Sultanahmed? 
Sultanahmet meydanının seçilmesinin ayrıca bir baÅŸka anlamı var. Bu meydan DAÄ°Åž ideolojisinin tam zıddıdır. Zira burada binlerce yıl öncesine giden kadim bir tarih birikimi var. Ayasofya ve Sultan Ahmet camileri var. Burayı ziyarete gelen yerli ve yabancı turistler var. Yani Sultan Ahmet meydanında inanç, tarih, kültür, medeniyet, estetik ve çoÄŸulculuk bir aradadadır. Bunların verdiÄŸi ÅŸudur: Kendi ÅŸuurunda olarak dünyaya açık olmak. Kendi tarih ve medeniyet birikimine dayanan ama dünyaya da açık olan bir medeniyetin, Anadolu Ä°slamının bir sembolüdür Sultan Ahmet meydanı. DAÄ°Åž ideolojisi ise bu deÄŸerlerin hiçbirini kabul etmez. O yüzden bu saldırı aynı zamanda bu tarihe, medeniyet bilincine ve evrensel deÄŸerlere yapılmış bir saldırıdır. 
Åžimdi bizim yapmamız gereken bu deÄŸerleri sembolize eden Sultan Ahmed'i ve benzer mekanları daha fazla sahiplenmek, daha fazla anlatmak, daha fazla insanın gelip görmesini saÄŸlamaktır. Bu yüzden geçtiÄŸimiz Cuma namazını Sayın CumhurbaÅŸkanımızla birlikte Sultan Ahmet caminde kıldık. Milletimizin de muazzam bir teveccühü vardı. Sultan Ahmet meydanının temsil ettiÄŸi dini, tarihi ve estetik derinlik, DAÄ°Åž barbarlığını mutlaka alt edecektir. 

MEZHEP ÇATIÅžMALARI EN BÃœYÃœK TEHDÄ°T 

- Ä°slam dünyası yüzyıllar sonra yeniden mezhep kökenli çatışmanın ortasında kaldı. Bu çatışmanın kaynağı gerçekten mezhepsel farklılıklar mıdır? Yoksa meselenin siyasi bir boyutu var mı? 
Mezhep çatışması Ä°slam dünyasının önündeki en büyük tehditlerden biri. Devletler-arası ihtilafların tersine mezhep çatışması, dini ve sosyolojik boyutlara sahip ve nesiller boyu derin izler bırakabilir. Fakat burada ÅŸunun altını çizmek lazım: Ä°slam dünyasında mezhep-temelli bir çatışmadan ziyade mezhep kimliÄŸini kullanarak ulus-devlet çıkarlarını önceleyen bir mücadele var. Sünni-Åžii ihtilafı diye gündeme getirilen konulara baktığınızda Irak'taki siyasi sorunlar ve güvenlik tehditleri, Ä°ran'ın Suriye'de Esed rejimine destek vermesi, Lübnan'daki gerilimler, Hizbullah'ın Esed'in yanında Suriye savaşına girmesi, Ä°ran'ın kendini dünya Åžiilerinin hamisi gibi görmesi, Suudi Arabistan'ın verdiÄŸi tepki, Bahreyn'deki olaylar, Yemen krizi, Sünni ve Åžii müslümanların birlikte yaÅŸadığı toplumlardaki sınıf çatışmaları, vs…-- bunlar doÄŸrudan Sünnilik ya da Åžiilikle ilgili konular deÄŸil. Burada daha ziyade ulus-devletler arasında süren bir güç ve nüfuz mücadelesi var. Konjonktürel olarak Irak'ın iÅŸgali ve sonrasında yaÅŸananların adeta Åžiilerin Sünnilerden intikam alması gibi yansıtılması da Arap dünyasında mezhep gerginliÄŸini tetikleyen hadiselerden biri oldu. Burada Bush dönemi politikalarının - bilerek veya bilmeyerek-- bu sürece çok olumsuz katkıları oldu. 

TEMEL SORUN MEZHEP DEĞİL ULUSAL ÇIKAR 

- Temel sorun mezhep deÄŸilse nedir? 
Temel sorun, ulus-devlet kimliÄŸinin diÄŸer bütün deÄŸerleri ve öncelikleri bastırması. Daha da kötüsü, Sünni ve Åžii gelenekleri istediÄŸi gibi kullanması ve araçsallaÅŸtırması. Oysa bu yaklaşım hem küreselleÅŸmeye hem de ümmet fikrine aykırı. KüreselleÅŸmeye aykırı çünkü ulus-devletler tek baÅŸlarına, dünyaya kapalı bir ÅŸekilde hareket edemeyeceklerini görüyorlar. Bünyesinde bir çok ulus-devleti barındıran Avrupa BirliÄŸi gibi büyük çatılar, küreselleÅŸmenin tehditlerini fırsata çevirmek için kuruldu. Åžangay Ä°ÅŸbirliÄŸi Örgütü, ASEAN, NAFTA gibi bölgesel ittifaklar ve platformlar da ulus-devlet yapılarıyla küreselleÅŸme arasındaki dengeyi saÄŸlamaya yönelik giriÅŸimler. Ulus-devletçiliÄŸin her ÅŸeyin önüne geçmesi ümmet fikrine de aykırı. Ä°slam ülkeleri birlik ve beraberlik içinde hareket edebilse terör, geri kalmışlık, fakirlik, adil paylaşım, kaynakların etkin kullanımı, genç nesillerin yetiÅŸtirilmesi ve istihdamı, uluslararası akademik baÅŸarı, bilim ve teknolojik, geleneÄŸin muhafazası gibi pek çok sorun daha yönetilebilir hale gelecek. Fakat mikro çıkarlar için ortak maslahat feda ediliyor ve bundan herkes zarar görüyor. 

ÇÖZÃœM ÃœMMET BÄ°LÄ°NCÄ° 

- Çözüm nedir peki? 
Sünniler ile Åžiiler arasında daha saÄŸlıklı bir iletiÅŸim kurulması ÅŸart. Bunun için Müslüman alimlere ve siyasi liderlere büyük görevler düşüyor. Biz Sünniler ve Åžiiler, aynı çınarın farklı kollarıyız. Çınarın gövdesi tektir. Kökleri tektir ve beslendiÄŸi kaynak Kur'an ve Sünnettir. Kıblemiz aynıdır. Gelenek içinde ortaya çıkan farklı yorumlar sanıldığı kadar derin ve aşılmaz da deÄŸildir. Ä°lim ve irfan sahibi alimler bu ihtilafları doÄŸru yorumlamakla yükümlüdür. Nasıl Hanefi, Åžafi, Maliki ve Hanbeli mezhepler arasında yorum farkları varsa, Åžii ve Sünni ekoller arasında yorum farklarının olması normaldir. 
Bunları "rahmet" olarak group "kesrette vahdet" ilkesiyle hareket etmemiz gerekiyor. Ä°mam Ebu Hanife ile Ä°mam Cafer es-Sadık'ın, Ahmet Yesevi ile Hacı BektaÅŸ-ı Veli'nin, Ä°bn Arabi ile Molla Sadra'nın iliÅŸki düzeyini bugün yeniden inÅŸa edebiliriz ve etmek zorundayız. 

BATI'NIN YENÄ° BÄ°R DÜŞMANA Ä°HTÄ°YACI VAR 

- 11 Eylül saldırılarından bu yana islam ve ÅŸiddet kelimesi çok sık yanyana kullanılmaya baÅŸlandı. Bu çok ciddi bir imaj sorunu haline geldi. Ä°slam dünyası bu krizden nasıl kurtulacak? 
Ä°slam ve ÅŸiddet söylemi 11 eylül öncesine gider. Fakat SoÄŸuk SavaÅŸ'ın ve iki kutuplu dünya düzeninin sona ermesinden sonra küresel sistemin yeni bir düşmana ihtiyacı vardı. Zira modern uluslararası sistem antagonistic bir yapıya sahip. Yani karşıtlıklar ve düşman algısı üzerinden ÅŸekilleniyor. Bu manada dualist ve manikeist dürtülerle hareket ediyor. Yani mutlak iyiyle mutlak kötünün savaşına sahne olan bir düzen. Burada herkes kendini mutlak iyi olarak görüyor ve mutlak bir kötüye ve ötekine karşı mücadele ettiÄŸini düşünüyor. 90'lı yıllardan itibaren inÅŸa edilen sözümona "Ä°slam tehlikesi" ve "yeÅŸil tehdit" böyle bir baÄŸlamda üretildi. Ä°slamın ötekileÅŸtirilmesi ve Müslüman karşıtlığının sıradanlaÅŸtırılması, dün 11 Eylül saldırıları ve el-Kaide üzerinden yapılırken, ÅŸimdi DAÄ°Åž üzerinden yapılıyor. Küresel sistem ihtiyaç duyduÄŸu ayarları, Ä°slam tehdidi üzerinden yapıyor. Bir zamanlar Yahudiler üzerinden yürütülen algı operasyonları ve çarpıtma siyaseti, ÅŸu sıralar Ä°slam ve Müslümanlar üzerinden yapılıyor. 

DAEÅž SALDIRGANLIÄžI ÃœZERÄ°NE KAFA YORMAK LAZIM 

- Ä°slam dünyasında belirgin bir radikalleÅŸme olmadığını söyleyebilir miyiz? 

Bunlara elbette karşı çıkmak durumundayız. Öte yandan İslam dünyasının radikalleşme, şiddet ve terör meselesine yakından eğilmesi gerekiyor. DAİŞ gibi sapık ve sapkın ideolojiler nasıl ortaya çıkıyor? Gençleri nasıl yanına çekebiliyor? Bu cinayetleri nasıl işleyebiliyor? Bunlar üzerinde çok ciddi kafa yormamız ve bu sapkınlığın teolojik, felsefi, fıkhi ve sosyolojik köklerini kurutmamız gerekiyor. Bu tür hareketler başkalarından çok en fazla Müslümanlara ve İslam dünyasına zarar veriyor.


TÃœRKÄ°YE RUSYA Ä°LE GERÄ°LÄ°MÄ° DÜŞÜRMEK Ä°STÄ°YOR 

- Rusya ile yaÅŸadığımız uçak krizinden ne durumdayız? Rusya krizi tırmandırmaya devam etme eÄŸiliminde mi yoksa normalleÅŸmenin iÅŸaretleri gelmeye baÅŸladı mı? 
Rusya'nın ÅŸu ana kadarki eylem ve söylemleri yapıcı deÄŸil. Sorunu çözmekten ziyade derinleÅŸtirerek kazanç elde etmeye çalışıyorlar. Devlet ciddiyetiyle baÄŸdaÅŸmayan tavırlar sergileniyor. 
Rusya'nın bölgede Ä°ran-Esed rejimi hattına sıkışması rasyonel bir politika deÄŸil. Bu ne Suriye krizinin çözümüne katkı sunar ne de bölgede Rusya'nın saygınlığına ve etkinliÄŸine katkı sunar. 
Biz angajman kuralları çerçevesinde uçağın düşürülmesi meselesinin diplomatik yollardan ve müzakere edilerek çözülmesi teklifimizi her fırsatta yeniliyoruz. 

RUSYA SÄ°VÄ°LLERÄ° VE MASUMLARI VURMAYA DEVAM EDÄ°YOR 

- DAEÅž'i deÄŸil Türkmenleri ve Suriye'deki ılımlı muhalifleri vuran Rusya bu tutumunu sürdürüyor mu? 
Rusya Suriye'de DAÄ°Åž'le mücadele ettiÄŸini iddia ediyor ama aslında Esed rejiminin verdiÄŸi koordinatlar çerçevesinde muhalifleri vuruyor, sivilleri öldürüyor. Muhaliflere karşı toplu imha ve yıldırma taktiÄŸi uyguluyor. DAÄ°Åž'le mücadele, Suriye'ye yerleÅŸme politikasının bahanesi haline gelmiÅŸ durumda. Oysa DAÄ°Åž'e karşı gerçekten bir mücadele verilecekse bu Esed rejiminin yanında durarak deÄŸil, muhalifleri destekleyerek, Suriye halkını koruyarak ve ortak bir stratejiyle yapılabilir. 

SURÄ°YE KONUSUNDA BATI SAMÄ°MÄ° DEĞİL 

- Suriye meselesi klitlendi mi? Kalıcı bir çözümden ümitli misiniz? 
Suriye'de kalıcı ve adil bir çözüm için siyasi geçiÅŸ sürecinin saÄŸlıklı bir ÅŸekilde hayata geçirilmesi gerekiyor. BM'nin önerdiÄŸi yeni süreç bir ÅŸanstır. 18 aylık bir sürede ateÅŸkes saÄŸlanması, geçiÅŸ hükümetinin kurulması, yeni bir anayasa yazılması ve seçime gidilmesi… bunlar uluslarararası mutabakata dayalı makul adımlar. Fakat Esed rejimi katliamlarına devam ettiÄŸi müddetçe bu planın hayata geçmesi mümkün deÄŸil. Rusya ve Ä°ran'ın Suriye sahasındaki askeri hareketliliÄŸi BM geçiÅŸ sürecini sekteye uÄŸratacak görünüyor. 

Ä°RAN'IN VERDİĞİ TEPKÄ°NÄ°N ARDINDA GÜÇ MÃœCADELESÄ° VAR 

- Ä°ran-Suudi Arabistan arasında giderek derinleÅŸen idam krizi bölgede yeni bir çatışmanın habercisi mi? 
Hayır ama bunun önüne geçmek için hep birlikte çaba sarfetmemiz gerekiyor. Burada herkesin kendi doÄŸal güç ve nüfuz sınırlarına geri çekilmesi ve iÅŸlevsel bir bölgesel güç dengesinin kurulması gerekiyor. Åžii milis güçleri üzerinden nüfuz arayışı ne kadar yanlışsa, Åžii-karşıtlığı ekseninde hareket edilmesi de o kadar yanlış. Ä°dam konusuna Ä°ran'ın verdiÄŸi tepkinin arkasında bölgedeki güç mücadelesi var. Irak'tan Lübnan'a, Bahreyn ve Yemen'den Suriye'ye uzanan bir güç çatışması bu. Burada Åžii-Sünni ihtilafı yok; ulus-devletlerin güç ve nüfuz mücadelesi var. Maksimalist talepler her zaman geri teper ve karşıtını üretir. Herkesin bilendiÄŸi ve karşıtını yok etme noktasına geldiÄŸi bir ortamda bölgesel nüfuz etseniz ne iÅŸe yarar? Sıfır toplamlı yaklaşımlar yerine kazan-kazan ilkesini esas almak ve gerilimi düşürmek için çalışmamız lazım. 

MISIR HÃœKÃœMETÄ° NORMALLEŞİRSE Ä°LÄ°ÅžKÄ°LERÄ°MÄ°Z DE NORMALLEÅžEBÄ°LÄ°R 

- Mısır'da iliÅŸkilerimiz hangi durumda? Mısır'da dünyanın gözü önünde bir askeri darbe yapıldı, beÅŸ bine yakın insan öldürüldü, kırk bin civarında insan hapse atıldı. Bunların hiç biri olmamış gibi hareket edemeyiz. EÄŸer Mısır normalleÅŸme yolunda adımlar atarsa bu elbette Mısır halkı için de Türkiye-Mısır iliÅŸkileri için de yeni fırsatların doÄŸmasına imkan saÄŸlayabilir. 
Türkiye Mısır'da herhangi bir grup ya da partiyi deÄŸil demokratikleÅŸme sürecini destekledi. Mısır'a yaptığımız ziyaretler ve yardımlar, Mursi seçilmeden önce baÅŸladı. O zaman Mursi'nin adaylığı bile söz konusu deÄŸildi. Mursi deÄŸil bir baÅŸka aday seçilseydi ve demokratik süreçler devam etseydi Türkiye Mısır'a her konuda yardımcı olmaya devam edecekti. Fakat darbe bütün süreci tersine çevirdi. Türkiye Mısır'da ilkeli bir duruÅŸ sergiledi ve darbeye açıkça karşı çıktı. Buna mukabil dünyanın önde gelen demokrasileri kendi deÄŸerlerini askıya alarak darbeyi kabullendiler ve meÅŸrulaÅŸtırdılar. 
Bu gerçekler ortadayken "Ä°slam ülkeleri demokrasiye hazır deÄŸil" diyenler olabiliyor. Bu doÄŸru deÄŸil. Ä°slam ülkeleri demokrasiye hazır. Batı, Ä°slam ülkelerinde demokrasiye hazır deÄŸil. 


Ä°SRAÄ°L TEHLÄ°KELÄ° POLÄ°TÄ°KA Ä°ZLÄ°YOR 

-Türkiye-Ä°srail iliÅŸkileri geçtiÄŸimiz haftaların gündem konusuydu. Ä°liÅŸkilerimizde normalleÅŸme yolunda bir adım atılacak mı? Türkiye'nin bu konuda öne sürdüğü ÅŸartlar hala geçerli mi? 
NormalleÅŸme konusunda Türkiye'nin ÅŸartları bellidir ve kamuya da ilan edilmiÅŸtir. Burada herhangi bir deÄŸiÅŸiklik söz konusu deÄŸil. Bütün ÅŸartlar -- yani özür, tazminat ve ambargonun kaldırılması -- yerine geldiÄŸinde normalleÅŸme için adımlar atılabilir. Ä°kili iliÅŸkilerin yanısıra Ä°srail'in iÅŸgal politikalarının devam etmesi, ortadoÄŸu barış sürecine hiç bir ÅŸekilde katkı sunmuyor. Son dönemde Mescid-i Aksa etrafında yaÅŸanan geliÅŸmeler de son derece tehlikeli. Bunları kabullenmemiz mümkün deÄŸil. 

ZÄ°ZEK GERÇEKLERÄ° GÄ°ZLÄ°YOR 

Slovoj Zizek ile aranızda geçtiÄŸimiz günlerde PKK'nın meÅŸru zemine oturma çabası, Gezi Süreci, hak ve özgürlüklerin çerçevesinde bir tartışma yaÅŸandı. Slovoj Zizek'in PKK'yı meÅŸru gören söylemini nasıl deÄŸerlendireceksiniz? Bu tartışmada eklemek istediÄŸiniz bir ÅŸey var mı? 
Zizek gibi batılı sol liberal aydınlar Türkiye konusunda bilerek veya bilmeyerek yanlı ve yanlış kaynaklardan besleniyorlar. Bazen en temel olgularda bile vahim hatalar yapıyorlar. Nitekim Zizek de cevabi yazısında bunu itiraf etti ve kaynaklarının yanlış olduÄŸunu kabul etti. Makul eleÅŸtiriye her zaman açığız. Yapıcı eleÅŸtiriler bize güç katar, hatalarımızı görmemizi ve ortak akılla doÄŸruya ulaÅŸmamızı saÄŸlar. Bu yöndeki eleÅŸtirilerden istifade ettiÄŸimizi de belirtmek isterim. 
Fakat gerçeklerle ilgisi olmayan, Türkiye karşıtı propaganda haberlerini esas alarak bir ülke analizi yapar ve temelsiz ithamlarda bulunursanız kendi inandırıcılığınızı yitirirsiniz. 
Batılı ülkelerde en sert güvenlik tedbirleri alındığında - ki örneklerini Ä°ngiltere, Fransa ve Amerika'da gördük, görüyoruz-bunlar kamu güvenliÄŸi için atılmış adımlar olarak görülüyor. Türkiye aynı tedbirleri aldığında baskı, hak ihlali, otoriterlik, vs. olarak lanse ediliyor. Batılı sol aydınlar, batıdaki bu tür uygulamalara da itiraz ediyorlar bazen. Fakat orada genellikle somut ve spesifik tedbirleri eleÅŸtiriyorlar. Türkiye - ve aslında batı-dışı toplumlar - söz konusu olduÄŸunda ise bir anda totalci ve özcü hükümler vermeye baÅŸlıyorlar. Batıya yöneltilen sofistike eleÅŸtiriler batı dışına yönelince bir anda sokak aktivizmi seviyesine iniyor. 
Umarım daha saÄŸlıklı ve seviyeli bir tartışma iklimini hep birlikte inÅŸa edebiliriz. 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.