Makale
kadını 'özgürleştirme' bahanesiyle erkeği diz çöktürmek
hacı süleyman
yaşı yetmiş beşi bulmuş, bahçesiyle, gülüyle hemhal olmuş bir adam.
bir ömrün tortusu, ellerinde çatlak çatlak…
toprağı sevmezmiş gençken, der; hatice nine.
ama yıllar…
ah o yıllar!
toprakla insanı usulca birbirine benzetiyor galiba.
kime neyi sevdireceÄŸini en iyi zaman bilir.
bir gün gül budarken,
“evlat…” dedi.
“gel dur kıyıcığıma, dinle can kulağınla.”
böyle başlarsa bir söz, bil ki ağırlığı vardır.
çünkü yaÅŸanmış bir ömrün süzülmüş hakikati damlar ardından…
“bak evlat,” dedi.
“ne kadar hoyrat olursa olsun bir adam,
karısının yanında onu küçük düşürme.
hele hele hakaret etme.
hele hele el kaldırma…
unutma, o adam karısının gözünde ‘er’idir.
yani göğe dikilmiş çınarıdır.
yıkılırsa gölge kalmaz ardında.
sen bir yumruk sanırsın ama
aslında yıkılan bir er’liktir.”
“ve bir babaya,
ne kadar hata ederse etsin,
çocuklarının önünde el kaldırma.
baba…
çocuğun gözünde dağdır.
yıkılmaz, bükülmez, devrilmez.
koca elleriyle bir âlemi korur gibi görünür ona.
o, çocuk gönlünün kahramanıdır.
senin vurduÄŸun yumruk,
bir çocuğun hayaline çarpar,
bir ömrü yıkar,
bir kalbi kahramansız bırakır.”
sonra sustu…
gülü budadı.
kurumuş dalı aldı eline,
“köroÄŸlu, çayım ne oldu?” diye seslendi.
ve bir türküye sarıp zamanı, yavaşça yürüyüp gitti…
ey dost!
bil ki bu çağ,
kapitalist aklın cehenneminde yoğrulmuş bir zamandır.
ve bu akıl,
kadını “özgürleÅŸtirme” bahanesiyle
erkeği diz çöktürmeyi şeref sayar.
çünkü bilirler ki,
kadının ardında dik duran bir erkek varsa,
onları teslim almak zor olur.
ah!, görmez misiniz Allah aşkına dost?
ümmetin kadınları, kızları isimleri
fatıma, zeynep, hatice ama
sahipsiz kalmışlar
aç kurtların sofrasında!
onun için önce kavramı yıktılar:
‘kavvam.’
yani koruyan, kollayan, gözeten,
ailesinin bir adım önünde siper olan,
rızkı yol boylarında arayan,
gecenin yarısında duası çoluk çocuÄŸu olan adam…
onu unutturdular.
erkekliği, çığırtkan hoyratlara zimmetlediler.
hastalıklı, sevgisiz, merhametsiz adamlara…
sonra da “iÅŸte erkek bu!” diye gösterdiler.
kadını döveni “erk” zannettiler.
evde sövenin sesini erkekliğin yankısı sandılar.
sonra
itaat dedikleri şeyi de yanlış anlattılar.
kadının teslimiyetini,
erkeğin zalimliğine itaat sandılar.
ve o sözde “din adamları”…
Allahu ekber diyerek zulmü kutsayanlar…
kendi karanlık arzularını “sünnet”e yedirenler…
kadının müstakil halife yaratılmış varlığını yok sayan
yani Allah'ın razılığını erkeğin razılığına eşitleyen
kadının babasını görmesini bile “izin”e baÄŸlayan
vicdan fukaraları…
ve sonra “eÅŸitlik” dediler
hâlbuki biz “üstünlük” demiyoruz.
biz “öncülük” diyoruz.
“yönlendirici” diyoruz.
“merhametle yönetici”…
ayakta duran ve ayaÄŸa kaldıran bir er…
ama dostum…
hakikat örtülünce,
mazlum göğe döner.
ve gök, mazlumun duasını cevapsız bırakmaz.
zulüm ilanihaye sürmez.
ey yolcu!
adam gibi adam ol…
zira bu çağın ihtiyacı,
göğsünü öne koyup ailesine siper olan erkek,
göğe dua kaldıran bir baba,
bir kadının gözünde çınar gibi duran bir er’dir.
ökkeş;
yani
kavvam olan,
gölge eden,
kanat geren…
ve sonunda “ben buradayım” diyen adam…
anla,
adam ol.
ve insan kal.
dedi sustu…
paylaşmaya değer gördüğünüz yazılarımın dilediği kısmı dahil dostlarınıza ikrama açıktır
bir gönle daha temas etmek iyidir. valla!
Henüz yorum yapılmamış.