Sosyal Medya

Makale

çünkü orasıdır imanî direnişin ilk cephesi

hayat dediÄŸimiz, acının ve sevincin, hüznün ve tebessümün iç içe geçtiÄŸi bir nehir gibi... 
her gün akıp gider, döner durur; 
bir telaştır işte, koşuşturur dururuz...

evlerimiz var ya, o dört duvarla çevrili, kimi zaman sığınak, 
kimi zaman da sessiz bir korunaklı liman gibi duran... iÅŸte orasıdır asıl hayatın baÅŸladığı yer.
modern zamanların tozu dumanı içinde bazen bir pansiyona, bazen de arada sırada uÄŸranan bir istasyona dönüÅŸse de, 
hâlâ içinde huzur barındıran ocaklar vardır elbet.

bugünlerde çokça dillendirilen bir cümle var: "evde kal, evde hayat var."
doğru... ama nasıl bir hayat?
gösteri dünyasının reklamlarıyla inÅŸa ettiÄŸi ve süslediÄŸi bir hayatı satın almak mı, 
yoksa takva ile inÅŸa edilen bir duruÅŸ mu?

evlerimiz, müslümanca bir hayatın ilk nüvesidir. sözümüzün hâkim olduÄŸu, 
mahremiyetin gözetildiÄŸi, hayânın nefes aldığı yerdir.

baÅŸtan söyleyeyim; benim sözüm, hayatı sadece yaÅŸamak deÄŸil, 
imanla yaşanılır kılmak isteyenleredir.

çünkü bu telaÅŸ, derttir ki insanı insan eder, merhamete layık kılar.

evin dışında, sokakta taÅŸkınlık eksik olmaz dost. o ara göz ve kulak, kalbin alıcılarıdır.
aziz peygamberin diliyle; “göz, harama bakışını atmasın; çünkü bakış, ÅŸeytanın zehirli oklarından biridir.”

görmek ve duymak, 
kalbe düÅŸen bir kıvılcım gibidir. 
gözü yaralar, kalbi yorar; kulaÄŸa deÄŸen her ses bir iz bırakır.
iÅŸte bu yüzden evler, sadece bedenlerin deÄŸil, kalplerin de dinlendiÄŸi mekânlar olmalıdır.
ev dediÄŸin, dışarıdan gelen rüzgârı süzen bir perde gibi, fırtınaya karşı bir set gibi durmalıdır.

ama gel gör ki ey dost... modern hayat cinsler arasındaki tüm sınırları zayıflatınca 
aynı mekânda saatlerce yan yana gelen iki cinsin mesai mesafesi; 
bir de mahremiyet bilincinden yoksunsa, ah!
zamanla birbirine dolanır da çözmesi zor düÄŸümler oluÅŸur. 
ne taÅŸkın hikâyeler vardır, bilirsiniz iÅŸte... of ki of!

bu yeni ve yaygın yaÅŸam biçimi ve dışarıdaki hoyrat temas, 
evlerin mahremiyetini de doğal olarak zayıflattı.
o duvarlar, utanmanın, hayânın, edeple perçinlenmiÅŸ sabrın duvarlarıydı.

ey dost, orada mısın?
evin dış kapısına kadın ve erkeÄŸe özel tokmak yerleÅŸtiren bir medeniyetin çocuklarıyız biz. sesinden kim geldiÄŸini anlayan bir nezaketin, bir zarafetin mirasçılarıyız.

bugün ne oldu peki?
misafirliÄŸe gelen dostlar, arkadaÅŸlar, komÅŸular; kadın erkek bir arada oturuyor, gülüÅŸüyor, laflaşıyor, 
“aynı iÅŸyerinde, dışarıda kadın erkek benzer ortamlarda zaten bulunuyoruz, çarşı pazarda da iç içeyiz. evde birlikte otursak ne olur ki?” diyorlar.
ve böylesi bir birlikte oturmaya eleÅŸtiri olabilecek cümlelere karşı
“çok ciddiyiz biz, estaÄŸfurullah” diyorlar.

ben de estaÄŸfurullah diyorum ey müslüman...
size toz kondurmak istediÄŸimi nasıl düÅŸünürsünüz?

ey müslüman, bunu haram-helal parantezinde söylemiyorum.
derdim bir uyarı, bir rikkat.
derdim ÅŸu yorgun kalpleri korumak.

evlerimiz, bizim son kalemizdir.
sözün kıymetli, bakışın merhamet, tavrın vakur olduÄŸu yerlerdir…
bir tuÄŸlası için bile savaÅŸ etmeye deÄŸer yerler. çünkü orasıdır imanî direniÅŸin ilk cephesi.
orada öÄŸrendiklerimizle çıkıyoruz sokaÄŸa, orada doÄŸrulup yöneliyoruz rabbe.

“ey iman edenler! kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taÅŸlar olan ateÅŸten koruyun” (tahrîm, 6) emrini evvela evimizde yaÅŸarız.
ve unutmayalım ki; 
“temeli takva ve Allah rızası üzerine kurulan bina, temeli çürük bir zemin üzerine kurulan binadan daha hayırlıdır” (tevbe, 109).

ökkeÅŸ heyecanla sözü kaptı;
ancak temelleri takva üzere atılmış evler, zamanı ve insanı taşır

dedi ve sustu.

paylaÅŸmaya deÄŸer gördüÄŸünüz yazılarımın dilediÄŸi kısmı dahil dostlarınıza ikrama açıktır.
bir gönle daha temas etmek iyidir. valla!

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.