Makale
Hakkın egemen olmasıdır adalet
Adalet, Allah’ın Müslümanlara açık ve kesin bir emridir. <<Şüphesiz ki Allah adaleti, ihsanı akrabaya yardımı emreder. Fahşayı, münkeri ve azgınlığı yasaklar iyi dinleyip tutasınız diye size öğüt verir.>>(Nisa 16/90)
Adil olan Allah, kendisi zulmetmediği ve zulmü sevmediği gibi kullarından da kendisi gibi adil olmalarını ister. Adalet ilkesi her şeyden önce bir yönetim ilkesidir. Adalet mülkün/düzenin temelidir ve ülkeler küfürle kaim olur ama zulümle kaim olmaz şeklindeki sözlerde, İslam medeniyetinde adaletin ne kadar önemli olduğunu gösterir.
Adaletin başı Tevhid’dir. Çünkü Tevhid üzere olunduğu zaman adaleti gerçekleştirmek mümkün olabilir. Mademki, kâinattaki nizamı belirleyen ve insan hayatı içinde bir nizam/ölçü koyan Allah’tır, o halde insan Tevhid üzere yaşayıp Allah’ın nizamına uyarak adaletli olabilir.
İnsanoğlu tabiatı ve yaratılışı gereği iki eğilimlidir. Bu yüzden adalete de, zulmede meyledebilir. Rabbimiz bu kâinatı insanlara emanet etmiştir. İnsanın temel görevlerinden biride dengeyi koruyarak bozulmayı, bozgunculuğu engellemektir. Çünkü dengeyi bozmak emaneti korumamaktır. İlahi hukuka uygun davranmak adalet, ilahi hukuka aykırı davranmak ise zulümdür.
Rabbimiz, Kur an ahlakına sahip olması gereken müminlerden, aileden siyasete kadar hayatın bütün kurumlarında adaleti ikame etmelerini istemektedir.
<<Ey iman edenler Allah için hakkı ayakta tutanlar adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa olan kininiz sizi adaletsizliğe sürüklemesin. Adil olun çünkü o takvaya daha yakın olandır. Allah’dan korkun şüphesiz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır. >>(maide 5/8)
Adaletin ölçülerini Rabbimiz genel çerçevesiyle belirlemiştir. Kur’an adaleti hayatın bütün alanlarında uygulanması gereken vazgeçilmez bir ilke olarak gündeme getirmektedir.
Allah’ın emrine uygun olarak karar vermede adaletli olmak <<Şüphesiz Allah, size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğin zaman adaletle hükmetmenizi emreder>>(Nisa 4/58)
Allah’ın emrine uygun olarak ‘’kelamda adalet “<Allah ‘a karşı verdiğiniz sözlere riayet edin. Bunu Allah size emretti ki ders alabilesiniz>>(Enam)
Allah’ın emirlerine uygun olarak kurtuluş ve arınma ölçüsü olan adalet <<ve hiçbir insanın diğerine bir yararı olmayacağı hiçbirinden fidye kabul edilmeyeceği şefaatın fayda vermeyeceği ve hiç kimseye yardım edilemeyeceği bir günün gelip çatacağını aklınızdan çıkarmayın>>(Bakara 2/133)
Allah’a ortak koşmamayı gerektiren adalet. <<Her türlü övgü, gökleri ve yeri yaratan derin karanlığı ve aydınlığı var eden Allah’a özgüdür. Ama hakikatı inkâra şartlanmış olanlar başka güçleri Rableriyle eş tutanlar>>(Enam 6/1)
Kuran ın ahlakıyla ahlaklanmış, Kur an ı hayatının merkezine almış mümin ve müminler, Allah ın yeryüzündeki emanetinin bekçiliğini yapmaya layıktırlar. İslami şuurları tam, adalet sevdalısı müminler her zaman diliminde adaletle davranmayı ilke edinmişlerdir.
İslam’a göre adalet soyut, felsefi bir kavram değildir. Tevhid endeksli dinamik bir kavram olan adalet, sosyal siyasal ve hukuki sonuçları olan bir kavramdır. İslam’a göre adalet, varlık, fıtrat ve sosyal hayata bakan yüzüyle yaşamın her alanına müdahale taleplidir. Adil olan, hak olandır. Hak olmayan şey zulümdür. Hakk’dan korkmayan kuldan da korkmaz, kuldan korkmayanda tabiatıyla kula zulmedecektir. Hakka dayanmayan hiçbir söz yahut eylem adalet üretemez. Çünkü adalet sonuçta hakkın tecellisidir. Kendisi bizatihi zulüm olan şirk nasıl adalet üretebilir...
İslam, yönetimde, yasama, yargı, yürütme, malı kazanma ve harcama, savaş ve barışta adaletli davranma gibi bireyler ve toplumlar arasındaki bütün ilişkilerin adaletle yürümesini öngörmektedir.
Adil ve sorumlu davranmak dinin gereğidir. Düşmanımıza karşı bile adaletli olmayı isteyen bir kültür ve irfan, çıkarcılığı toplumsal bencilliği hedeflemez. Savaşta düşmanını öldürürken dahi aşırılığı istemeyen İslam dini.
Diclenin kenarında bir kurt koyunu kapsa Ömer’den sorulur diyen bir yönetim anlayışı. İnsanın yalnızca kendisine eşine, anne babasına çocuklarına değil, sokaktaki ağca, kuşlara da adil olmasını isteyen bir din. Kızı Fatıma da olsa bile, adaletten zerre kadar şaşmayacak bir peygamber. İşte budur adalet.
İslamsız bir adil düzen kurulamaz. Huzuru ve adaleti İslam’ın dışında arayanlar gerçek ve bütüncül bir adaleti sağlayamazlar. <<Kim Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse işte onla zalimdirler>>(maide 5/45) ayeti İslam’ın dışındaki bir kaynaktan alınabilecek bir hükümle hükmetmenin zulüm olacağını belirtmektedir. Kaldı ki varlık nizamı ilahi adalet üzerine kuruludur. İnsan, eşya evren arasında bir uyum vardır. Var olan uyuma müdahale edilirse fıtrat zedelenir. Fıtratın zedelenmesiyle bozulmalar meydana gelir ve bu bozulmalarla birlikte zulüm başlar. Fıtrat ile vahyin arasının kesilmesi insanları hüsrana sürükler.
İslam’ın hayata hâkimiyeti, adaletin hâkimiyeti demektir. İslam’dan gayri hükümlerin egemenliği de zulüm egemenliğidir.
Bir insana Müslüman olduğu halde, hakkın hükmünü hayata hakim kılmıyorsa, o insanın Müslüman olması, adaletli olduğunun delili sayılmaz.
Aile reisinin evini yönetmesinden, köyün muhtarından devlet yönetimine kadar, İslami bütün yönetimlerde vahiy esas alınır. Bu şemsiye altından üç ana başlık göze çarpmaktadır. Liyakat (yöneticinin bulunduğun göreve layık ehil olması). Adalet(yöneticinin adil olması) ve istişare (yöneticinin yapacağı işleri ehli olanlara danışması)
Hz Ömer’in dile getirdiği adaletin, mülkün (yönetimin) temel esaslarından biri olması bundandır.
Adalet evrenseldir. Adaletle muamele görmek herkesin hakkıdır. Allahın lutfettiği insanlık hakkıdır. Bunun dil, din, mezhep, ırk, renk, sınıf, akraba, hemşeri ayrımı olmaz. Kur an da <<Allah, sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve onlara adil davranmanızı yasaklamaz çünkü Allah adaletli olanları sever>>(Mümtehine 60/8)
Adaletin yeryüzünden kalkmayacağı bildiriyor Rabbimiz. <<Yarattıklarımızdan daima hakka ileten ve adaleti hak ile yerine getiren bir ümmet bulunur>>(Araf 7/181)
Velhasıl, bütün insanları evrensel ilkelere davet ederek vahiy eksenli adil bir dünya düzenini yeniden kurmak mümkündür. İslam’ın adalet anlayışına inanılsın yeter ki. Adaletin gereğince ikamesi, ancak temelini ilahi hukuktan almasıyla mümkündür. Şüphesiz Kuran, insanlar arasında adaleti sağlamak için indirilmiştir. Müminler, insanlar arasından çıkarılmış orta yolda bir ümmet olarak adaleti ikame etmede tanıklık ve örneklik etmekle yükümlüdür. Vesselam
Bünyamin DOĞRUER
Henüz yorum yapılmamış.