Sosyal Medya

Makale

Yeni Bir Diriliş İçin Yeni Bir Bakış...

İçinde yaÅŸadığımız mevcut halin bir çıkış kapısı göstermediÄŸi aÅŸikârdır. Bu hal sürekli bir çürümenin nedeni olarak tasvir ediliyor. Mevcut halin hem kültürel boyutu, hem düşünsel boyutu, hem de siyasal boyutu devasa bir yabancılaÅŸma sorunu oluÅŸturuyor. Sürekli bir yakınma ve ÅŸikâyet hali, insanların var olan umutlarını tüketme ile karşı karşıya bırakıyor. Mevcut hal, sürekli içe doÄŸru bir çekiÅŸi güçlendiriyor ve olumluluÄŸu yutuyor. Bu yüzden bir an önce bu mevcut halin deÄŸiÅŸimini öncelemek kaçınılmaz bir sorumluluk olarak entelektüellerin üstlenmesi gereken bir yükümlülük haline gelmiÅŸtir. Son iki yüz yılın hâsılasını ve Müslümanlar açısından bir bakiyesini hesaba çekmek ÅŸart olmuÅŸtur. Ä°ÅŸgale uÄŸramış dönemler, bağımsızlaÅŸma dönemleri ve yeni bir dünya sistemine geçiÅŸ dönemi dâhil, var olan durumu düzeltecek ve Müslümanların hem kendi dini yaÅŸama pratiklerini geliÅŸtirmeleri ve hem de düşüncelerini kendilerine yönelik bir meydan okumaya cevap üretecek düzeye getirme konusunda ciddi zaaflar vermiÅŸtir. Batı düşüncesi, son iki yüz yıldır Ä°slam ve dolayısıyla Ä°slam düşüncesine bir meydan okuyuÅŸu içermektedir. Bu meydan okuyuÅŸa her dönemde cevaplar verilmeye çalışılmıştır. Ama bu cevapların, bugün için ne düşünce zemininde, ne toplumsal zeminde bir karşılığı oluÅŸamamıştır.

Çözüm arayışları her dönemde var olmuÅŸtur ve olmaya devam ediyor. Ancak, iki temel yanlışı beraberinde taşıyan arayışlar sürekli mevzii kaybettiriyor. Birinci yanlış; batı ve batı düşüncesini toptan reddetmek ve onun yaÅŸam üzerindeki ağırlığını, hatta müslüman zihin üzerindeki belirgin baskısını göz ardı eden arayışlar. Ä°kincisi ise; Ä°slam düşüncesinin geliÅŸim dinamiklerini dikkate almadan mevcut duruma adaptasyon iÅŸlevi ile hareket eden ve yenileme/modernleÅŸme arayışlarının tümüdür. Bu noktada kafaların çok karışık olmasının birden fazla sebebi sayılabilir. Ancak biz burada en temel iki olguyu dikkate sunmak istiyoruz: Ä°lki; batı düşüncesinin bize sunulduÄŸu biçimi ile ele almak ve özgürlük, insan hakları, eÅŸitlik gibi kavramların büyüleyici atmosferi içinde tav olmak ve ona göre gelenekle baÄŸ kurma çabası… Ä°kincisi ise; geleneÄŸin mevcut konumunu dikkate almadan Ä°slam düşüncesinin en parlak dönemlerine sığınacak bir psikolojik vasat ile bugün için hangi anlamı taşıdığı ciddiyetle sorgulanmadan usul ile usule dayalı bilginin niteliÄŸini farkında olmadan bir tutmanın ve yine büyüleyici bir gelenek savunusu içinde yer alarak, çözümsüzlüğü çoÄŸaltma durumudur.

Her iki durumda da bilgi eksikliği en temel unsur olarak öne çıkmaktadır. Bu konuda da en önemli unsur ise yöntemsizliğin açığa çıkmasıdır. Yani bir yöntem olmadan ne geleneksel ilim geleneği ile bağ kurabilir, ne de batılı düşünce ve bu düşüncenin izdüşümü olan müslüman dünyadaki durumu ile bağ kurulabilir.

Yani sorunumuz; batı düşüncesini kendi kaynakları ve asli hüviyeti içinde anlama çabalarının zaafı ve zayıflığı, bu konuda yeterli bir bilgi ve eğitim noksanlığı göze çarpıyor. Yorum üzerinden elde edilen ve daha çok batı düşüncesine övgü düzen ideolojik bakışların etkisi ile öğrenilmiş bir batı düşüncesi sadra şifa vermiyor. Sorun bununla bitmiyor; geleneksel İslami ilimlerin ağırlıklı olarak kesintiye uğraması ve bu konuda yapılacak çalışmaların eksikliği ile batı düşüncesi karşısında oluşturulan yenilgi psikolojisi ve buna dayalı olarak geliştirilmiş, siyasi, sosyal ve iktisadi açılımların batı düşüncesine bağlılığa dayalı oluşu gerçekliği üzerinden İslami ilimlere yönelik ilgiyi hem zaafa uğratıyor, hem de yeni duruma adapte edecek yeni bir formasyon ile eğitimini meşrulaştırıyor. Bu da düşünceyi güçlü bir şekilde etkileyerek onu kendi tarihsel sürekliliğinden kopararak yabancılaştırıyor.

Bugün ise post hümanist çaÄŸ tanımlamaları eÅŸliÄŸinde yeni bir kültür ve düşünce eÅŸliÄŸinde bireysellikten tekilleÅŸmeye doÄŸru bir seyir izleniyor. Yani kafaların karışıklığını artıracak yeni bir zeminin varlığı etkileyici bir ÅŸekilde önümüzde duruyor. Ä°ÅŸ zorlaşıyor. Batı kendi içinde çoÄŸulculuÄŸu bir yöntem ve göreliliÄŸi de çoÄŸulculuÄŸun zemini kılarak her yeni oluÅŸan ÅŸeye adapte olma halini kolaylaÅŸtırıyor. Buna alışan müslüman zihnin kendi temel gerçekliÄŸine yönelmesi gittikçe zorlaÅŸmaktadır. Belki yukarıda dile getirdiÄŸimiz sebeplere bir temel sebep daha ilave edebiliriz: o da; Ä°slami olan ile ve Ä°slami düşünce ile ve Ä°slami dava ile uÄŸraÅŸanların kahır ekseriyetinin temsiliyet konusunda gösterdikleri zaaf üzerinden müslüman zihinde oluÅŸan travma ve bu travmaya dayalı olarak geliÅŸen ümitsizlik ile birlikte kendini bırakmışlığın oluÅŸturduÄŸu psikolojik vasatta ‘artık bizden hiçbir ÅŸey olmaz’ diyecek kadar ileri giderek mevcut ana uyum ve bu uyum üzerinden kendi yaÅŸamını sürdürme ve garantiye alma arzusunun öne çıkmasıdır.

Söylediklerime tabi ki ekleme yapılabilir. Ancak yukarıda tasvir ettiğim sorunlar ve olgular, yaşadığımız halin özetini rahatlıkla gösteriyor. Bu noktada çözümü dışarıda bırakan yaklaşım eksik kalır.

Çözümün ilk ayağı; içinde yaÅŸadığımız ve nefes aldığımız kültür ve siyasal dünyanın tam olarak neye tekabül ettiÄŸini anlama çabasına behemehâl baÅŸlamaktır. Yukarıdaki tasviri oluÅŸturan unsurların bu yapıdaki etkisini dikkate almayı unutmadan…

İçinde var olduğumuz kültür, düşünce ve siyaset dünyasını doğru anlamanın yolu; batıda gelişmiş modernliğe dayalı düşüncenin kendisi ile entelektüel zeminde bir yüzleşme kaçınılmaz olandır. Yalnız bu yüzleşmeyi sağlamak içinde batı düşüncesinin oluşumunu, seyrini ve gelişim dinamiklerini, iç tartışmalarını ve sorun çözme kabiliyetleri ile birlikte dünyayı taşıdığı zemini de dikkate alarak önce öğrenmek ve sonra yorumlamayı başarmak kaçınılmaz olmalıdır. Batı düşüncesi bizzat kendisini olduğu gibi idrak etmeden ona yönelik bir eleştirinin ayağı hep eksik kalacaktır. Bu yüzden batı düşüncesi üzerine ciddi çalışmalar yapacak entelektüel ve aydın insanlara ihtiyaç fazlasıyla ortada duruyor. Doğru öğrenme olmadan yapılacak her yorum arayışı yanlışa kapı aralayacaktır.

Batı düşüncesi için bir büyü bozumu şarttır. Yani büyüsünden kurtulmadan onun neliği meselesi tam olarak ortaya konamaz. Bu İslami ilimler açısından da öyledir. Yani bir büyü bozumunu gerçekleştirmeden işe başlamamak lazımdır. Bu büyü bozumu bizi ayıktırır ve akli yetimizi doğru kullanmayı sağlar. Geleneksel İslami düşünce açısından da tam olarak neye tekabül ettiğini anlamak için nesnel bir zeminden hareketle öğrenmeye çalışmak elzem olmaktadır.

Önceliğimiz, ele alacağımız şey her ne ise onu doğru bir şekilde öğrenmeye çalışmak olmalıdır.
İslam düşüncesinin tarihsel seyrini dikkatle izlediğimizde sorun oluşturan boyutlarını ve sorunu çözüme kavuşturan boyutlarını birlikte düşünmek ve bugüne taşırken neyi nerede kullanacağımız konusunda açık bir fikre sahip olmayı başarmalıyız.

Ä°slami bilginin üretilmesinde iki temel unsur dikkat çeker; kıyas ve makasıt… Yani Nass’ın yorumlanmasında iki yöntem öne çıkar. Nassın maksadının neliÄŸi ve nassın olgu olarak kıyasa mehaz olması… Âlimler, bu iki yöntemi de kullanmışlardır. Bu iki yöntemin olumlu ve olumsuz boyutları olduÄŸunu gözlemlemek için tarihsel seyrini izlemek yeterlidir. ÖrneÄŸin; makasıt üzerinden Ä°slamcılığın modern bilgi ile iliÅŸkisini kurmaya çalışanların ağırlıklı olarak modernist Ä°slamcı düşüncenin oluÅŸumunu besledikleri açıktır. Aynı olgu üzerinden de kıyas açısından meseleye bakıldığında bugünün sorunlarını çözüme kavuÅŸturma ve onu toplumsal bir zemine kavuÅŸturmada yaÅŸanacak zorluklara yönelik yığınla çalışma bulunabilir. Ama kıyas aynı zamanda sahih bir bilginin varlığını kaçınılmaz kılacağı gibi yeni sorunlara kapı da aralayabilir. Bu yöntemin kendisinden neÅŸet eden bir durumu iÅŸaret eder. Makasıt içinde benzer bir ÅŸey söylenebilir: kullanımında olumsuz bir olgunun varlığına kaynaklık etmesi mevcut sorunlarımızı çözüme kavuÅŸturmada ve insanlığın yeniden din ve anlam ile buluÅŸmasına yeni imkânlar sunmayacağı anlamına gelmez. Çünkü makasıt ile birlikte yeni durumu, yeni bir bakışla sahih bir düşüncenin nesnesi kılınabilir.

Çözüm, hem batı düşüncesini doğru anlamak, hem İslami ilim geleneğinin oluşturduğu bakışı doğru anlamak ve bu doğru anlama üzerinden İslami ilim usulü açısından kabul gören makasıt ve kıyas yöntemini doğru zeminlerinde kullanarak sorunlarımızı çözüme kavuşturacak bir iyimserlik üzerine umudu kurmaktır. Bu umut, bizi doğru yönteme ve doğru istikamete taşıyacak bir psikolojik vasatı kuracaktır. Saf bir niyet ile istikametimizi doğru kurduğumuzda ve sahici bir örneklik oluşturarak kişileri sahicilikle buluşturduğumuzda sorunun önemli bir kısmını çözmeye aday olmuş sayılırız.

Son olarak makasıt ile kıyas arasındaki farkı ve kullanım alanı ile ilgili olarak bir bakış ortaya koyalım: makasıt, hedef ve amacın gerçekleÅŸtirilmesi, dolayısıyla soyut bir zeminde iÅŸ görür. Kıyas ise daha çok somut durumlar için; yani yasaklar, emirler, kulluÄŸa dair edimler açısından ele alınmalıdır. Böylece her iki yöntemi kullanma imkânına haiz oluruz. Meseleleri kendi farkları içinde anladığımız zaman o farkı dikkate alarak onlara yaklaÅŸtığımızda sorunu çözme konusunda önemli bir merhaleyi geride bırakmış oluruz.

Sorunların çözümünde oluÅŸturulacak güven ve bu güvenin oluÅŸturacağı iyimserliÄŸi asla göz ardı etmemeliyiz. Ä°nsanlara güven vermeyen âlim ve entelektüellerin çözümü doÄŸru olsa bile iÅŸlevsel olmayacağı için sorunu çözmeye takat getiremez. Bu yüzden Müslümanlar ile sahici bir iliÅŸki kurma ve güveni eksene alan bir baÄŸ kurma en baÅŸa yazılmalıdır.
 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.