Sosyal Medya

Makale

Başı acı olanın sonu tatlı olabilir

Son isyan hareketi insaf ve vicdan sahibi her insanımızı üzdü, acılara boğdu, maddi ve manevi bir takım zararlara da sebep oldu; bütün bunların istenmeyeceği, bunlardan kimsenin hoşlanmayacağı açıktır. Ama bugün mealini ve kısa açıklamasını vereceğim âyete göre nefsin istemediği, insana ağır ve zor gelen, başta şer gibi gözüken bazı şeylerin sonu hayırlı, faydalı ve gerekli olabiliyor.

Çarşamba akşamı OHAL ilan edildi, eğer son isyan hareketi olmasaydı, insanımızı ağlatan ve yakan acılar çekilmeseydi ilan edilemezdi, böyle bir geçici rejim olmadan da yeni şer teşebbüslerin önüne geçmek için köklü tedbirler alınamaz, temizlikler yapılamazdı. Sıradan bir memuru hak ettiği için görevden alsanız derhal yargıya başvuruyor, ya adamını veya bir kulpunu bulup mel'anetini icra etmek üzere görevine dönüyor ve daha şirret, korkusuz, saldırgan olabiliyordu.

OlaÄŸanüstü hal ilanı üzerine medyada toplanan bazı “hürriyet aşıkları”, “ama, fakat, lakin…” diye konuÅŸmaya, özgürlüklerin zaruret miktarı kısıtlanmasına bile itiraz etmeye baÅŸladılar. Ama âyet diyor ve tecrübe de gösteriyor ki, gerektiÄŸi halde zahmete katlanmayan, zaruret bulunduÄŸu halde bir miktarcık özgürlükleri kısıtlamayanlar bindikleri dalı kesiyor, yalnızca hürriyeti deÄŸil, onun zeminini de kaybedebiliyorlar.

Şimdi temizlik ve köklü tedbir zamanıdır; her türlü terör ve kötü niyetli kalkışmaları engellemek için gerekeni yapma fırsatıdır. Milletçe biraz mahrumiyete katlanmak nefse hoş gelmese de sonu hayırdır inşallah.

“Size zor geldiÄŸi halde savaÅŸ üzerinize farz kılındı. Hakkınızda hayırlı olduÄŸu halde bir ÅŸeyden hoÅŸlanmamış olabilirsiniz. Sizin için kötü olduÄŸu halde bir ÅŸeyden hoÅŸlanmış da olabilirsiniz. Yalnız Allah bilir, siz ise bilemezsiniz (Bakara:216).

Savaş insanlara zor ve ağır gelir; çünkü savaşan insanlar hayatlarını tehlikeye atmakta, yurt ve yuvalarından uzak düşmekte, birtakım eziyetlere katlanmakta, dünyanın zevklerinden mahrum kalmaktadır. Savaşan toplumlarda istikrar bozulmakta, ekonomiden eğitime kadar birçok kurum krize girmekte, tabiat tahrip edilmekte, çevre kirlenmekte, Allah Teâlâ'nın yaratıp insanların istifadesine sunduğu nimetler boş yere -hatta insanlara zarar vererek- israf edilmektedir. Bütün bunların savaşı istenmeyen, korkulan, nefse ağır gelen, nefret edilen bir ilişki biçimine sokması tabiidir. Ancak savaşıldığı takdirde kaybedilecekler ve kazanılacaklarla savaşılmadığında ortaya çıkacak kazanç ve kayıplar mukayese edildiğinde birincisi ağır basınca, hatta zorunlu hale gelince savaş da kaçınılmaz olmaktadır. Şu halde İslâmî hükümler insanların arzularına, tabii meyillerine değil yükümlülükten hâsıl olacak sonucun iyi veya kötü, hayırlı veya hayırsız, faydalı veya zararlı olmasına dayanmaktadır.

Tecrübelerden anlaşılmıştır ki insan var oluş amacı itibariyle faydalı olan bazı şeyleri arzulayabilmekte, bunlara karşı direnebilmekte, zararlı olanları da -bazen şiddetle, ısrarla ve iptilâ halinde- isteyebilmekte, engellenmeye karşı direnebilmektedir. Hikmetten yeterince nasip almamış ve olgunlaşmamış nefis, bu durumda iken kendine ağır gelen yükümlülüklerle eğitilmeli, aklın, hikmetin ve ahlâkın eksenine çekilmelidir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.