Sosyal Medya

Makale

Her Hicret Bir İnkılâptır

Bugün; 26 Aralık 2011 Peygamber (as)’ın Mekke’den Medine’ye göç etmesinin yıldönümüdür.

Her hicret bir inkılâptır.

EÄŸer bir deÄŸiÅŸim ve dönüÅŸüm istiyorsanız öncelikli olarak yapmanız gereken ÅŸey; hicret etmeyi göze alabilmektir. Çünkü hicret etmek; bir insanın yaÅŸadığı, tanış olduÄŸu, sevdiÄŸi ve dostları olan insanları, çevreyi, evi, toprağı, oradan elde ettiÄŸi alışkanlıkları da terk edebilecek cesareti göstermesidir. Psikolojik olarak bunun üstesinden gelebilmek o kadar kolay deÄŸildir. O yüzden tarih boyunca her hicret hicranlı ve hüzün kokan bir duygusallığı beslemiÅŸtir. Öyküler dile getirilmiÅŸ ve ayrılık ÅŸarkıları bestelenmiÅŸtir.

Hicret, bir kararın sonucunu uygulamaya koyabilme iradesidir. Bu iradeyi besleyen büyük bir psikolojik ve duygusal desteÄŸe ihtiyacı vardır. Ancak büyük bir mefkûre ve büyük bir olay sonrası kaçınılmaz bir durumda kalındığı zaman insanlar göç ederler. Ä°ÅŸte bu göçü hicrete dönüÅŸtüren onun ilahi emirle oluÅŸudur.

Hicretin iki boyutu vardır:

Birinci boyut: Bir mekândan bir baÅŸka mekâna yapılan göçtür. Peygamber (as)’ın Mekke’den Medine’ye göçmesi gibi… Ve bu göç artık bir daha gerçekleÅŸtirilemez… Yani hicret bu anlamı ile sona ermiÅŸtir.

Ä°kinci boyut: Ä°ç boyutta yapılan yolculuktur. Yani kötüden iyiye ve iyiden daha iyiye doÄŸru yapılan akli, zihni ve ruhi bir yolculuktur. Bu hicret ilelebet devam edebilecek bir özelliÄŸe sahiptir. Bu anlamı ile din, bu hicretin adı haline gelir. Din, insandan Allah’a doÄŸru bir yönelimin, istikametin adıdır.

Burada kötüden iyiye doÄŸru bir yolculuktan kastımız; haramdan, günahtan veya yaptığımız hatalardan dersler çıkarıp tövbe ederek vazgeçmek, bu vazgeçiÅŸle birlikte iyiye yönelmek ve bunu kesinlemektir.

Çünkü hicretin geri dönüÅŸü yoktur. Bu anlamı ile her hicret geri dönüÅŸü kapatır. Geriye bakmak asla mümkün deÄŸil! ÖrneÄŸin; geriye dönüÅŸü yasaklanan Lut ve kavmi içinde, geriye dönen karısı helak olmuÅŸtur. Bu anlamı ile hicret geri dönüÅŸü olmayan bir yolculuktur. Zaten din anlamında da bu yorum netlik kazanır. Biz istesek de istemesek de geri dönüÅŸü yoktur bu iÅŸin. DönüÅŸ Allah’adır…

Ä°slamcılığın ilk dönemlerinde hicret mevzuu baÅŸlığa aldığım sözle anılırdı. Ä°nkılap olarak tanımlanan hicret üzerine seminerler, konferanslar ve çalışmalar yapılırdı. Fakat bu son zamanlarda medyada biraz bahse konu olur veya haberleÅŸtirilir ama meselenin derinlemesine bir sohbet mevzuu olduÄŸu söylenemez! Hâlbuki bu meselenin özel ortamlarda derinlemesine tartışılarak veya gündemleÅŸtirilerek anlaşılmasına katkı sunulmalı. Yoksa birkaç haber veya bir iki program ile kutlanması yeterli olmamalıdır. Özellikle pratik anlamda hicret ne demektir, Ensar kimdir gibi sorular eÅŸliÄŸinde yeniden Muhacir ve Ensar kavramlarını da tartışmaya açmalıyız… Müslümanların kardeÅŸliÄŸinden bahsedeceksek bunun önce Ensar ve Muhacirin kardeÅŸliÄŸi olduÄŸunu hatırdan çıkarmamamız lazım ki böylece müminlerin kardeÅŸliÄŸinin soy kütüÄŸünü çıkarabilelim… Ama zaten Müslümanların kardeÅŸliÄŸi ile alakadar olmak artık bir yüke dönüÅŸmüÅŸ durumda deÄŸil mi? Modern çaÄŸda bu tarz geri kalmış kavramlar yüzünden rahatımızı mı bozacağız, öyle deÄŸil mi? Bu cümleler kimin aklından geçmiyor ki ÅŸimdiki zamanda…

Bugünü vesile kılarak yeniden Hicret, Muhacir, Ensar vb. Ä°slami kavramlara rücu ederek varlıklarını hatırlamak ve onlara ÅŸahitlik etmek için bir çaba içine girmeliyiz. Çünkü bu kavramlar bizim nasıl bir Müslüman prototipine sahip olmamız gerektiÄŸini izah ederler…

Ä°ç hicret yaÅŸayan bir Muhacir kardeÅŸinin nasıl Ensar’ı olabilirsin? Ona hangi konumda ve konularda yardımcı olabilirsin? Bu meselenin vuzuha kavuÅŸturulması elzemdir. Ancak o zaman bu kavramları yeniden tanımlamaya ve anlamlandırmaya sahih bir ÅŸekilde kavuÅŸabiliriz.

Mesele bugün Müslüman’ca bir hayatın nasıl inÅŸa edilebileceÄŸi konusunda bir açık fikre sahip olmaklıktır. Yukarıda dile getirdiÄŸimiz kavramlar güncellenerek bugünün Müslümanlığının baÅŸat unsurları haline getirilebildiÄŸi ölçüde Müslüman’ca bir yaÅŸamı içselleÅŸtirebiliriz. Yoksa boÅŸu boÅŸuna debelenip dururuz ama Müslümanlık ile iliÅŸkimiz hep sorunlu olacaktır. Çünkü sonuç itibarı ile Müslümanlık dediÄŸimiz ÅŸey; kavramlar üzerinden oluÅŸturulmuÅŸ bir algıya dayalı olmak zorundadır. Yoksa gündelik hayatın Müslümanlığa uygun ve uyumlu olmasını beklemek ham hayal olur.

Bu noktada neler yapılabilir?

Vakıflar ve dernekler, seminer tarzında deÄŸil de konferans tarzında birden fazla kiÅŸinin katılımını saÄŸlayarak bir beyin fırtınası eÅŸliÄŸinde konunun tartışılmasını, gündemleÅŸtirilmesini saÄŸlamalılar. Yani konuyu sadece konuÅŸmalı deÄŸil, bir müzakere adabı çerçevesinde gündemleÅŸtirmeli ve bütün zihinlerde makes bulacak ÅŸekilde sunmalıdır. Yazar ve aydınlar konuyu etraflı bir ÅŸekilde tartışmalı, bir anma biçiminde haftaya yayılmalı ve belki daha uzun soluklu ve sürekli hale getirilmesine imkan tanınmalıdır. ÖrneÄŸin bugünden baÅŸlayarak ilk bir ay bu meselenin gündemleÅŸtirildiÄŸi ve konuÅŸulduÄŸu bir zaman dilimi olmalıdır.

Bu anlamda kavramsal bir çeÅŸitlilik kazandırılmalı ve hicret ile birlikte niyet, Ensar, Muhacir, Mekke ve Medine gibi kavramlar da yeniden içeriklendirilmelidir. OdaÄŸa alınan hicret ile birlikte etrafında oluÅŸabilecek baÅŸka kavramlara da gönderme yapılarak konunun daha detaylı bir ÅŸekilde iÅŸlenmesi saÄŸlanarak bu noktada ciddi bir bilincin ve ÅŸuurun varlığını oluÅŸturma çabası kadar olumlu olabilecek baÅŸka bir davranış türü olamaz! Çünkü bir ÅŸuur ve bilinç olmadan Müslümanlık dediÄŸimiz ÅŸey de oluÅŸamaz! Meseleyi sadece namaz, oruç ve zekatla sınırlayanlara söyleyecek bir ÅŸeyimiz yok tabii ki…

 

(Bugünün gündemiyle de örtüÅŸen Abdulaziz Tantik'in bu yazısı 4 sene önce Timeturk.com sitesinde yayınlanmış.)

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.