Makale
Sokak tefsiri ya da o köpek niçin helak oldu?
Yıl kaçtı?
Aslında ‘yıl kaçtı’ sorusunu sormanın yaÅŸlanmakla doÄŸrudan bir ilgisi var. Yılları hatırlamaya çalışacak kadar çok yaÅŸadıysanız yaÅŸlanıyorsunuz demektir. Zihninizi birazcık zorlayıp çeÅŸitli karşılaÅŸtırmalarla yılı çabucak bulabiliyorsanız bir yere kadar tamamdır. Ancak ‘yıl kaçtı’ sorusuna cevap aramak artık size gerçekten külfet gibi geliyorsa ‘yaÅŸanmışlığın bütün ağırlığı’ binmiÅŸtir omuzlarınıza.
Yıl 1998 idi. Sevgili dostum, fotoÄŸrafçıların piri Hasan Kuvvet’le birlikte İçerenköy’deki öÄŸrenci evine gitmek üzere Kadıköy minibüs duraklarına yürüyorduk. Ortalık her zamanki gibi insan kalabalığından geçilmiyordu. Bazı İstanbul semtlerinin taşıyabildiÄŸi insan yüküne hayret etmiÅŸimdir hep. Milyonlarca insana baÄŸrını açmak, ‘hadi bakalım ÅŸimdi beni geçerek nereye gideceksen git’ demek epey zorlu bir mesele. Åžehirler biraz da ‘geçiciliÄŸe tahammül edebilme, hatta direnebilme’ mekânları galiba…
Minibüse binmeye hazırlanırken nasıl olduysa oldu, önümüzdeki kızcağızın sevimli köpeÄŸi tasmasından kurtuluverdi. Kız, ‘yapma, dön’ diye bağırarak köpeÄŸinin peÅŸinden koÅŸtu koÅŸmasına; ancak çoktan caddeye fırlamış köpek için her ÅŸey çok geçti artık. Oracıkta, olaya ÅŸahit olan yüzlerce insanın gözü önünde bir arabanın altında kalıverdi köpekçik.
Hasan abi bana dönüp, (dehÅŸetle açılmış gözlerimi fark ettiÄŸinden ve o ifadeyi son derece fotojenik bulduÄŸundan eminim) kısa bir süre yüzümü izledi. Sonra, ‘ben alacağımı aldım. Ben alacağımı aldım’ dedi. Ben de ‘anladım abi’ dedim.
Ne minibüs yolculuÄŸumuzda ne de sonrasında köpek meselesini konuÅŸtuk. Hasan abinin ‘ben alacağımı aldım’ derken tam olarak neyi kastettiÄŸini sorma ihtiyacı duymadım hiç. Niçin sormadım? Çünkü biliyordum. İkimiz de tefsir çalışmıştık o anda.
Tefsiri, hadisi, fıkhı, hatta kelamı sadece kâğıt üzerinde ve eserlerle ilerleten anlayışa saygım da büyük, karşıtlığım da… Saygım büyük, zira ilim karşısında hissettiÄŸim ilk ÅŸey saygıdır. ‘Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu’ hükmünce böyledir bu. Bilene saygı ÅŸarttır. Dikkat isterim: Kendisini biliyor zannedene, hatta kendisini biliyor gibi pazarlayana saygıdan söz etmiyorum. Ortalık bu iki madrabaz türünden geçilmiyor. Ben hakiki manada ‘ehl-i ilim’ olan insanlara saygıdan söz ediyorum.
Peki, karşıtlık nereden? Kağıda, esere, ilme dalmanın o aldatıcı tarafından. Sokağı, hayatı, hayatta olan biteni ıskalayarak bir çeÅŸit ilim ÅŸehvetine kapılmak son derece yanlış bir yere götürür bizi. O yüzden geleneÄŸimiz, ilim hanesinin hemen yanına irfan hanesini de eklemeyi teklif etmiÅŸtir. Dolayısıyla gelenekte ‘bilmek’, hem teoriyi hem pratiÄŸi bilmektir. Åžaka ediyorum. Tabii ki deÄŸildir. Gelenekte bilmek, ‘teori ile pratiÄŸin asla birbirinden ayrı ÅŸeyler olmadığını bilmekle, bu ayrımı reddetmekle baÅŸlar.’
İbn Arabi’nin meÅŸhur sözüdür: ‘İnsanın idraki, idraksizliÄŸini idrak ile baÅŸlar.’ Aynı ÅŸey ilim için de tam anlamıyla geçerlidir. Teorinin ve pratiÄŸin birbirinden ayrı ÅŸeyler olduÄŸunu vehmedip sadece teorik olanla ilgilenmek demek, ‘sizi derhal sergilenmek üzere bir müzeye kaldırabiliriz’ demektir.
Hayat akıp giderken ilim o hayata deÄŸmiyor, o hayata müdahil olamıyorsa ortada ciddi bir sıkıntı vardır. Bugün yaramızı gösterdiÄŸimiz ilim ehli, yaramızı tedavi etmek üzere derhal kolları sıvayıp iÅŸe giriÅŸmiyorlar; bunun yerine ‘yaraların tedavi edilme yöntemleri’ üzerine bir kitap yazmayı tercih ediyorlarsa sıkıntı büyüyor demektir.
Hep söylerim. UyuÅŸturucunun kötü bir ÅŸey olduÄŸunu ispat etmek üzere bir dünya kitap yazılmıştır; ancak insanları düÅŸtüÄŸü uyuÅŸturucu batağından kurtaran etkili mekânlar ‘içlerinde irfanın hüküm sürdüÄŸü dergâhlar’ olagelmiÅŸtir. Bilmek ve bildiÄŸini yaÅŸamak… İşte size kısa yoldan bir ilim ve irfan tarifi.
Traktörü çamura saplanmış bir köylüye traktörünü nasıl kurtaracağını mı anlatırsınız, yoksa traktöre omuz verip o çamurla cebelleÅŸmeyi göze mi alırsınız? Ki unutmayalım, ‘traktöre omuz vermek’ bilginin ta kendisidir.
KöpeÄŸe ve tefsire dönelim.
Ben o köpeÄŸin ölüÅŸünü doÄŸrudan dünyadaki hayatımızla özdeÅŸleÅŸtirmiÅŸtim. BaÄŸlı olduÄŸumuz kaynak bize sürekli ‘bak, sakın ola ki bu baÄŸlılıktan, bu ipten sıkılıp da kendine bir macera arama. Bu baÄŸlılık seni hayatta tutan, dahası hayatta bir anlamının olmasını saÄŸlayan bir baÄŸlılıktır. O ipten kurtulursan, ben yine de sana ‘yapma, dön’ derim. Ne ki o ipten kurtulup da gitmemen gereken o caddeye çıkarsan helak olup gidebilirsin’ demiyorsa ne diyor?
Ali İmran suresinin 103. ayetinin giriÅŸini hatırlayalım: ‘Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı tutunun, ayrılığa düÅŸmeyin ve Allah’ın üzerinizdeki nimetini düÅŸünün.’
Esmer İsa sarışın olanı döver mi?
İdeolojiler ‘ÅŸeyler’i bize olduÄŸu gibi deÄŸil, olması gerektiÄŸi gibi resmeder’ cümlesinin tam olarak ne anlama geldiÄŸini Tunus’ta bir katedralde hissettim. Zira Kartaca’daki St. Louis katedralinde bir Hz. İsa ikonu seyrediyordum ve resimdeki adam esmerdi yahu.
Yanlış anlaşılmasın. Ziyaret ettiÄŸim pek çok doÄŸu kilisesinde de durum aynıydı; ama demek ki benim bu cümleyi anlayabilmem için o ikonu da görmem gerekiyormuÅŸ.
DoÄŸu kiliseleri, Hz. İsa’yı esmer, hatta oldukça esmer ÅŸekilde resmediyor. Oysa Avrupa’da İsa, gayet beyaz bir adam… Hem saçlarının hem de teninin rengi doÄŸudan batıya doÄŸru ilerledikçe açılıyor.
GörselliÄŸin ideolojisi ya da ideolojinin görselliÄŸi… Aslında bu iki kavram birbirinden epey farklı olsa da doÄŸu ve batı kiliselerindeki İsaların farklılıkları iki kavramla da alakalı…
Evet ve elbette görselliÄŸin bir ideolojisi var. En çok Barbie bebeklerle müÅŸahhas hale gelen bir durum bu. Ancak diÄŸer yandan ideolojilerin de görsellikleri var. Beyaz adam, ideolojisi gereÄŸi Hz. İsa’yı beyazlatmış. Sarışın bir İsa hâkim hâlihazırda dünyada. Esmer olansa kaybetmiÅŸ ve tarihe karışmış.
Hz. Ali’nin resimlerinde de aynı ÅŸey var. Siret kitaplarının anlattığı Hz. Ali yerine bir Fars yiÄŸidi öneriyor bize resimler. Umalım ki suret deÄŸil siret kazansın. İntikam alan ve Åžii bir Hz. Ali’ye deÄŸil, ilmi ve irfanı ile hepimizi yatıştıran bir yiÄŸide ihtiyacımız var zira.
O müzedeydim
Bu hafta dünya, Tunus’tan gelen bir haberle sarsıldı. IŞİD, Libya’da öldürülen Tunuslu bir komutanının intikamını almak üzere Bardo Müzesi’ne bir saldırı düzenledi. 19 insanın öldürüldüÄŸü saldırıyı düzenleyen 2 kiÅŸi de yine ölü olarak ele geçirildi.
Haberi görür görmez, ‘bu bizim 2 ay önce dolaÅŸtığımız müze’ diyerek irkildim. İrkildim, zira o gün müzeyi yüzlerce Tunuslu öÄŸrenci ile birlikte gezmiÅŸtik. Öyle ki, minik yaramazların çıkardığı gürültüden rahatsız olmuÅŸ, ‘en azından önümüzdeki kalabalık bir geçsin’ diye düÅŸünerek bir odada epeyce beklemiÅŸtik.
OlaÄŸanüstü güzel mozaikler var Bardo’da. DiÄŸer yandan, İslam sanatına ait çok önemli örnekleri de görebiliyorsunuz. Bu yanıyla eÅŸsiz bir kültürel deneyim vadediyor. Kendinizi eserlerin güzelliÄŸine kaptırıp odalarda kayboluyorsunuz. Bugünün dünyasını derhal unutup o eski zamanlara yelken açıyorsunuz.
O yüzden orada, o kalabalığa ateÅŸ açan 2 saldırganın sebep olduÄŸu korkuyu tam olarak anlayabiliyorum. Birdenbire gerçeÄŸe, gerçeÄŸin en acımasız, en merhametsiz haline dönmenin korkusu…
Bu baskından sonra IŞİD’in bunu yapmayı isteyip istememesinden bağımsız olarak iki sonuç çıkacak ortaya. İlki, turizm gelirleri düÅŸeceÄŸi için Tunus’ta çok ciddi bir ekonomik daralma yaÅŸanacak. Zaten fakir olan Tunus halkı daha da fakirleÅŸecek. İkincisi, Nahda, İhvan, Cemaat-i İslami gibi hareketleri IŞİD ile eÅŸitleyip dünyadaki neredeyse tüm İslami hareketleri ‘terörist’ olarak nitelendirmek isteyen güç odakları bir koz daha bulacaklar ellerinde.
‘Teröristsiniz, teröristsiniz’ diye diye terörle arasına kalın kalın mesafeler koyan İslami yapıları terörize edecekler. Bir yazımın baÅŸlığında belirtmiÅŸtim: ‘Günün birinde hepimiz terörist olacağız, sen de bunu iÄŸrenç bulacaksın.’
İslam dünyasının dört bir yanında uygulanan kontrollü ya da kontrolsüz kaos stratejilerinin sonuçları çok acı olacak. Ve bu ÅŸimdilik kimsenin umurundaymış gibi görünmüyor. O yüzden ÅŸimdilik önümüze konulan ‘bütün sakallılar IŞİD’lidir’ dolması afiyetle indiriliyor mideye. Meselenin bu dolmadan çok daha büyük bir mesele olduÄŸunu anladığımızda çok geç olmasa bari.
Henüz yorum yapılmamış.