Sosyal Medya

Makale

Batı'nın İslam'la Savaşı...

          Karikatür dolayısı ile Fransa’da meydana gelen saldırı ve on yedi kiÅŸinin ölümü ile neticelenen olayı doÄŸru okuyabilmek için geniÅŸ bir perspektiften meseleyi deÄŸerlendirmek kaçınılmazdır. Daha önce Dolmabahçe ve Sultan Ahmet saldırılarını da bu çerçeve içinde okumak lüzumludur. Aslında geriye yaslanarak, daha geriden gelerek bir okuma yapmak ve özellikle Ä°slam CoÄŸrafyasındaki temel geliÅŸmeleri de dikkate almalıyız.

          Yani liberal Ä°slam, Ilımlı Ä°slam ve benzeri tanımları ve stratejileri de dikkate almalıyız. Hatta son günlerde gündeme gelen Ak Parti’nin kuruluÅŸ sürecindeki uzlaşının neye tekabül ettiÄŸini anlamlandırmalıyız. Ki meselenin özünü ıskalamayalım…

          Batı, Ä°slam dışındaki bütün inanç ve kültürleri asimile etmeyi baÅŸardı. Ä°slam ise tek başına direnmeye devam ediyor. Dikkat edin Ä°slam kavramını kullanıyorum, Müslümanlar direniyor demiyorum. Çünkü Müslümanların kahır ekseriyeti de aslında teslim bayrağını çekmiÅŸ durumdadır. Ama Ä°slam ilahi boyutu taşıması ile kendisine yöneltilen bütün tehditleri bertaraf edebiliyor. Çünkü mucizevi tabiatı her türlü yozlaÅŸmaya ve çürümeye karşı koyabiliyor. Batının elitleri ise Ä°slam’ı kendi kültür ve medeniyetlerinin bir parçası haline getirebilmek için her türlü desise, hile ve taktiÄŸi devreye koymaktan kaçınmıyor. Çünkü biliyor ki bu hali ile Ä°slam, Batı kültürünü yok edecek potansiyeli elinde tutuyor ve bir gün Müslümanları ayaÄŸa kaldırarak yeniden büyük bir güce dönüÅŸtürebilir. Ä°ÅŸte bu potansiyelin harekete geçmesini engelleme baÄŸlamında her türlü strateji önem kazanıyor. Bu nokta da özellikle Peygamber (as) önem kazanıyor. Çünkü Kur’an’a yönelik her türlü saldırı yok edilebilir. Ama Peygamber (as) eÄŸer Müslümanların nezdinde itibarsızlaÅŸtırılabilirse ve Müslümanların arasındaki farklılıkları çoÄŸaltarak düÅŸmanlık sebebi kılınabilirse Kur’an gibi bir ilahi kitabı Yahudilikten örnekle yorum üzerinden deÄŸiÅŸime açık hale getirilebilir. Bunun örnekleri bolca vardır. Mealcilik ve modernist yaklaşım buna örnek olarak verilebilir. Ya da tasavvuf ekollerinin kendi saf hallerinden uzaklaÅŸtırılıp bambaÅŸka bir boyuta taşınabilir. Ä°ÅŸte Mevlana ve Ä°bn-i Arabî gibi ÅŸahsiyetlerin insanlık namına insanlık dininin en önemli figürleri haline getirilme çabaları ve uluslar arası çalışmalar…

          Åžeytanın sağından, solundan, arkasından ve önünden kiÅŸiye yaklaÅŸtığı gibi batı da kültürlere ve medeniyetlere bu çerçeve içinde yaklaÅŸarak onları baskı altına almaya ve dönüÅŸtürmeye çabalamaktadır. Çünkü saf bir düÅŸünce, felsefi yaklaşım ve inanç baÄŸlıları tehlikelidir ki, onları kirleterek saflıklarını bozduÄŸunuzda artık tehlike olmaktan çıkarılabilirler. Ä°ÅŸte batı son sürat bu yaklaşımını öne alıyor ve gereken her türlü gücü kullanıyor. Bilim, iktisat, siyaset, teknoloji ve kültürel faaliyetler ile sanat, estetik, sinema, basın ve medyanın bütün varyantlarını da devreye koyuyor.

          Fakat iÅŸin enteresan tarafı Müslümanların bütün bu olup bitenlere yaklaşımı çok safçadır. Sanki bir sorun yok gibi her ÅŸey, iyi iÅŸlerin ortaya konması adınadır. Irak, Afganistan, Suriye ve binlerce yerde milyonlarca Müslüman öldürülmemiÅŸ gibi hala insan hakları, özgürlük ve eÅŸitlik teraneleri akis buluyor. Birde acı tarafı bazı Müslümanlar içerden satın alınmış, siyasi ikbal, iktisadi ikbal veya çıkarını oluÅŸturacak benzer bir konum için batının içerdeki ajanı olmak için sıraya giriyor. Ä°ktidara geldiÄŸinde zulüm üzere bir siyaset uyguluyor, iktisadi gücü olursa helal ve haram sınırlarını ortadan kaldırma çabasına giriÅŸiyor, öÄŸrenim süreçlerinde seküler olanı uygulamaya geçiyor, dini eÄŸitimi ise anlamsız ve gereksiz kılacak her türlü siyasi oyunu oynamaktan yorulmuyor.

          Olayın arka planını okumak yerine anın çekiciliÄŸine kapılarak meseleyi özünden yakalamak yerine kendisine sunulan boyutu içinde kalarak ekmeklerine yaÄŸ sürmeyi marifet addediyor. DoÄŸruyu iÅŸaret edene rastlayınca da komplocu diyerek etkisizleÅŸtiriyor. Böylece kendi çıkarını önceleyerek bu dünyada kaygısız ve aÄŸrısız yaÅŸamayı tercih ediyor.

          Ama Ä°slam bütün bu olumsuzluklara raÄŸmen ilahi boyutu ile potansiyel olarak kendini koruyor ve Müslümanların sersemce ve aptalca yaklaşımlarına da karşı koyuyor. Yani Ä°slam iki türlü düÅŸmana da karşı kendini koruyor, dışarıda batı ve onun temsil ettiÄŸi güçlere içerde ise hem batılı güçlere boyun eÄŸenlere hem de aşırı ve yanlış çıkarımlar ile Ä°slam üzerine kara bulutlar oluÅŸturan akım ve yaklaşımlara da karşı koyuyor.

         Bu savaşın adını doÄŸru koymalıyız: bu Ä°slam’ın savaşı deÄŸil, tıpkı diÄŸer felsefi ve kültürel yapıların savaşı olmadığı gibi…

          Yani yaÅŸadığımız çaÄŸda hiçbir kültür aslında direk Batı ile bir savaÅŸa giriÅŸmemiÅŸtir. Çünkü batı dışında hiçbir kültür ve medeniyet havzası saldırgan özellikler taşımıyor ve ötekileÅŸtirici bir fonksiyona sahip deÄŸiller. Batı ise kendisini öteki üzerinden kurduÄŸu için düÅŸmansız yaÅŸayamaz. Bu gerçeÄŸi anlamak ve buna göre yeniden hayatı ve anlamı düÅŸünmeliyiz. Yoksa Müslüman öldürüldüÄŸünde sessizliÄŸe gömülecek bir batılı öldürüldüÄŸünde ise o kadar gürültü çıkacak ki oraya gürültüye katılmadığınızda kendinizi suçlu hissedeceksiniz. Artık bu duruma bir dur demenin vakti gelmiÅŸtir.

          Adı konulmamış bu savaşın maÄŸdurları olduÄŸumuz kesin de artık aÄŸlamak ve zırlamak yerine yapılması gerekenleri yapmanın vaktidir. Önce böyle bir savaşın içinde olduÄŸumuzu idrak etmeliyiz. Sonra bu savaşın gerektirdiÄŸi üzerine düÅŸünmeye ve imal-i fikir etmeye çabalamalıyız. Ümmet olarak içinde bulunduÄŸumuz ihtilafları bir tarafa bırakarak düÅŸman karşısında top yekûn durmayı öÄŸrenmeliyiz. Bu öküz hikâyesinde olduÄŸu gibi: MeÅŸhurdur, aslan ve üç öküz birlikteler. Aslan, öküzleri yemeyi kafaya koymuÅŸtur. Ä°ki öküze gider ve bu üçüncü öküz sizden farklı, bakın sizin başınıza iÅŸ çıkarabilir, ondan uzak durun der. Sonra tek yakaladığı o öküzü yer. DiÄŸer öküzün yanına gider ve der ki bak bu öküz de diÄŸer öküz gibi senden farklı ve ondan uzak dur, sana zararı dokunur der, sonra kemal-ı afiyetle onu da yer. Sıra artık kalan tek öküze gelmiÅŸtir ve aslan ona yaklaÅŸtığında o öküz meseleyi anlamış ama iÅŸ iÅŸten geçmiÅŸtir; sana ilk öküzü teslim ettiÄŸimde aslında bende kendimi teslim etmiÅŸim meÄŸer der ve aslan onu da yer…

          Müslümanların durumu da öküzlerin durumu gibidir. Her seferinde bir parçası kendisine kötü gösterilerek onun yenilmesine seyirci bırakılıyor. Ve bu böyle devam edip duruyor. Önce içerden birini destekleniyor, o halkı tarafından kötü görülür kılınıyor, sonra o kötü adam üzerinden herkesi yemeyi makulleÅŸtiriyor. Batı ile Ä°slam coÄŸrafyasının hikâyesi bu…

          Yetmez mi bu hikâye bir yerde bitmeli ve yeni bir hikaye baÅŸlamalıdır. Ä°ÅŸte kim bu hikayeyi yazmaya baÅŸlayacak bütün mesele bu…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.