Sosyal Medya

Şevket Hüner: Çaresizseniz Çare Sizsiniz



İnsanın en derin ihtiyacı, çaresizliÄŸinin duyulmasıdır. Bir kadının ÅŸikâyeti, bir erkeÄŸin serzeniÅŸi, bir çocuÄŸun aÄŸlayışı duyulmak ister. Duyulmak, yalnızca kulaklara ulaÅŸmak deÄŸildir; varlığın tanındığını, acısının ciddiye alındığını maÄŸdura hissettirmektir. Zira acziyetin ilanı yankı bulamadığında, yalnızlığın en ağır biçimine dönüÅŸür. İşitildiÄŸini bilmek ise maÄŸdurun gittikçe karamsarlaÅŸan iç dünyasını aydınlatır.

Yalnızlık, kalabalıkların ortasında görmezden gelinmektir. Çaresiz kalan, sesini yükseltir ama çoÄŸu zaman yankı bulmaz. İşitilmek ise yalnızca kulakta deÄŸil, kalpte de karşılık bulmaktır. Bir toplum, kendi içindeki çaresizliklere sağır kesildiÄŸinde, kendi içindeki yalnızlıkları görmezden geldiÄŸinde içten içe çürümeye baÅŸlar.  ÇaresizliÄŸiyle malul olan, sesini yükselttiÄŸinde bile karşılık bulamazsa, kendi varlığını sorgulamaya baÅŸlar. Çaresizlikler sonunda görünmek ve duyulmak için baÅŸka yollar ararlar; bazen sanatla, bazen isyanla, bazen sessizlikle, bazen de intiharla…

Kuran’ın Mücadele Suresi’nin ilk ayeti tüm insanlığa ÅŸöyle seslenir: "Allah, kocası hakkında sana müracaat edip seninle tartışan ve hâlini Allah’a ÅŸikâyette bulunan kadının sözlerini elbette iÅŸitti. Zaten Allah, o sırada sizin karşılıklı konuÅŸmanızı iÅŸitiyordu. Hiç ÅŸüphesiz Allah, her ÅŸeyi hakkıyla iÅŸiten, her ÅŸeyi hakkıyla görendir."

Bu ayette, cahiliye dönemi âdetine göre eÅŸlerin, tekrar birleÅŸmelerine imkân vermeyecek biçimde ayrılmaları sonucunu doÄŸuran ve kadına zarar veren zıhâr uygulamasından kaynaklanan bir çaresizlikten bahsedilir. Kocası tarafından askıya alınıp anlamsızlığa mahkûm edilen kadın, hakkını aramak için Resulullah (sav) ile çok rahat bir ÅŸekilde görüÅŸebilmiÅŸ, derdini anlatmış, ikna olmayınca ısrar etmiÅŸ ve Allah’ın buyruklarının kendi lehine gelmesine vesile olmuÅŸtur. Toplumsal âdetlerin bile tarafgirliÄŸe hizmet ettiÄŸi ve bundan neÅŸet eden acziyetleri normalleÅŸtirip göz ardı edildiÄŸi bir aymazlığın içinde kalmış bu kadının ÅŸikâyeti, doÄŸrudan Allah’a ulaÅŸmıştır.

Her ÅŸeyi iÅŸiten ve her ÅŸeyi gören Allah, kocasının tutumunun adaletsizliÄŸinden ÅŸikâyet edip, âdeta “Ben buradayım, beni duy” diyen kulunun imdadına yetiÅŸir. Zira iÅŸitilmek, iç dünyanın yankısı, görülmek ise dış dünyanın ÅŸahitliÄŸidir. İkisi birleÅŸtiÄŸinde insan, varlığının bütünlüÄŸünü hisseder. İnsan, çoÄŸu zaman iÅŸitilmediÄŸini düÅŸündüÄŸünde, görülmediÄŸinin de zehabına kapılır. Allah, acziyetten doÄŸan bu kadının ÅŸikâyetini insana özgü bir varoluÅŸ biçimi olarak görür ve bunu ciddiye alır. İlahi iÅŸitme, insanın yalnızlığını ortadan kaldırandır. Allah bu ayetle iÅŸittiÄŸini iÅŸittiren, gördüÄŸünün görülmesini saÄŸlayan ve ÅŸahitliÄŸine ÅŸahitler arayandır. Buradaki küfrün varlığı ise çaresizliÄŸin örtülmesi ve yok sayılmasıdır.

İnsanın en aciz olduÄŸu anında bile yalnız olmadığını hatırlatan bu ayet, İslam toplumuna, çaresizlikleri fark etmesi gerektiÄŸiyle ilgili bir sorumluluk yükler. Duyulmanın kesinliÄŸi, sorumluluÄŸu da beraberinde getirir. İşitilen her ÅŸikâyet bir ÅŸahitlik doÄŸurur. Bu tanıklığın gereÄŸi çaresizlerin yanında yer almaktır.  Sesini yükseltirken, bakışını yöneltirken, daima duyulacağını ve görüleceÄŸini bilerek yaÅŸayanve kardeÅŸlerinin yardıma koÅŸtuÄŸunu gören maÄŸdur ise bundan sonra çaresizliÄŸini daha düzgün bir ÅŸekilde ifade etmeyi öÄŸrenir ki bu da tekamülünün evrelerinden ilkidir.Bundan dolayı hakikat, yalnızca söylenen sözde deÄŸil, o sözün duyulduÄŸunu bilmenin ağırlığında gizilidir.

İnsan tümden çaresiz deÄŸildir. Bazen en çaresiz anında bile birçok çaresizlere ilaç olabilir. Bunu fark etmesiyle, toplumsal sağırlıklara ve körlüklere sadece isyan etmekle yetinilmesini yeterli görmez. Bir yandan yanlışı gösterirken aynı zamanda da onunla nasıl mücadele edilmesi gerektiÄŸini diÄŸer acziyet sahiplerinin yardımına koÅŸarak gösterir. Zira çaresizliklere nasıl ilaç olunacağını en iyi bilen bir zamanlar benzer çaresizlikleri yaÅŸayanlardır. Duha suresinde, yetimken sahip çıkılana, ÅŸaşırmışken doÄŸru yola erdirilene, fakirken zenginleÅŸtirilene denir ki; o zaman sen de bir yetime kol kanat gererek, ihtiyacı olup isteyeni boÅŸ çevirme…

Kuran’da en derin çaresizliklerden biri olarak zikredilen yetimler, Gazze’de birbirlerine sahip çıkarak dünyanın en duyarlı birlikteliÄŸini oluÅŸturmuÅŸ, “Çaresizseniz Çare Sizsiniz” sloganına hayatiyet kazandırmışlardır. Soykırımcı siyonistlerin katliamlarına karşı haysiyetli bir duruÅŸ sergileyerek karşı duranlar, aldıkları esirleri bir emanet olarak görmüÅŸ ve esir takasında kardeÅŸlerinin düÅŸmanın zulmünden kurtulmasını saÄŸlamışlardır. Yani elinin eriÅŸmediÄŸi, gözlerden gizlenen bir iÅŸkencehanede ki çaresizliÄŸe son vermeyi kendilerine görev bilmiÅŸlerdir.

Çaresizliklere karşı çare olmayı sürdüren bu topluluk, dünyanın vicdanın uyandırmış ve tüm çaresizliklerle mücadele etmenin en doÄŸru yolunun yakınmakla yetinmek deÄŸil, elinden geldiÄŸince buna çare olunmasının gerekliliÄŸini, göstererek öÄŸretmeye devam ediyorlar…

Siyonist medya kendi neden oldukları çaresizlikleri yayarak hem bu yardımlaÅŸmayı gizlemekte hem de insanlığı “bize itaat etmezseniz sizin sonununuz da böyle olacak” diye tehdit etmektedir. Ne yazık ki bazı gafil kardeÅŸlerimiz de yaptıkları paylaşımlarla onlara destek vermektedir.

Kuran’da, kendileriyle anlaÅŸmaya gelen müstekbirlerin “yanındaki bu ayak takımını gönder de seninle konuÅŸalım” demeleri de göstermektedir ki bütün peygamberler, çaresiz insanlara kol kanat germeyi kendilerine görev addetmiÅŸlerdir. Çevresini kendinden güçlü ve statü sahiplerinden oluÅŸturanlar, almayı, vermekten üstün görenlerdir. Halbuki Resulullah’ın prensibi “Veren el alan elden üstündür” ÅŸeklindedir.

İnsan, her ÅŸeyi iÅŸten Allah ile “iÅŸittik ve itaat ettik” ÅŸeklinde yaptığı sözleÅŸme ile demektedir ki, iÅŸittiklerime ve iÅŸittirdiklerine duyarsız kalmayacak ve çaresizlere çare olmaya çalışacağım…

Åževket Hüner /23 Cemâzilyelahir 1447

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.