Sosyal Medya

BAE-İsrail mutabakatından Medine Sözleşmesi çıkar mı?

Zekeriya KurÅŸun / YeniÅŸafak



Trump, Kushner ve Netanyahu üçlüsünün uzun süre pazarladıkları yüzyılın barış planı suya düÅŸtü. Adeta daÄŸ fare doÄŸurdu. Filistin’i ve Filistinlileri yok sayan sözde barış planı bu üçlünün müttefiklerini bile memnun etmedi, nisyan çukuruna atıldı. Ancak aynı süreçte Körfez ülkelerine yapılan ABD-Ä°srail ÅŸantajı netice vererek Ä°srail ile iliÅŸkilerin normalleÅŸtirilmesi gündeme getirildi. Arapçada “tatbi’”, yani tabii haline dönüÅŸtürme kelimesi ile anlatılan bu süreç esasında, perde arkasında var olan iliÅŸkilerin sahneye çıkarılması anlamını taşıyordu. Çeyrek asırdır Ä°srail ile BAE baÅŸta olmak üzere kimi Körfez ülkeleri arasında var olan gizli iliÅŸkiler bir sır deÄŸildi. Dolayısıyla bugün ortaya çıkan durum, yani BAE-Ä°srail iliÅŸkilerinin normalleÅŸtirilmesi de sürpriz olmadı.

BM’nin tanıdığı iki devletin kendi aralarında iliÅŸki kurması ve bunu dünya ile paylaÅŸması kadar tabii bir ÅŸey yoktur. Bu baÄŸlamda bu iki devletin yaptıkları devletler hukukuna aykırı deÄŸildir. Ama aralarında fiziki temas, komÅŸuluk iliÅŸkileri bulunmayan, daha önce bir çatışma yaÅŸamayan iki devletin ABD’nin gölgesine sığınarak bunu ilan etmeleri, ikili iliÅŸkilerin ötesinde bir ÅŸeye iÅŸaret etmektedir.

Uluslararası sistemde devletlerden beklenen, barışın korunması ve üçüncü taraflara zarar vermemek üzere ikili, hatta çok taraflı iliÅŸkilerin tesis edilmesidir. Hatta dünya bugün sıkı bölgesel iliÅŸkilerin tesis edileceÄŸi bir düzene doÄŸru kaymaktadır. Yani bölgesel, ikili ve çok taraflı iliÅŸkilerin geliÅŸmesini olumlu bulmaktadır. BAE-Ä°srail iliÅŸkilerinin normalleÅŸtirilmesi bu baÄŸlamda ele alınacaksa hemen ÅŸu sonuçları doÄŸurması gerekmektedir:

*Ä°srail, 1948’den beri Araplara karşı sürdürdüÄŸü düÅŸmanlıktan vazgeçmeli, egemenlik iddiasını 1967 sınırlarına çekip hukuksuz bütün yerleÅŸim alanlarını boÅŸaltmalıdır.

* Bugün bölge istikrarını altüst eden Filistin mültecileri sorununa bir çare bulunmalı, bütün mültecilerin çıkarıldıkları yerlere dönmelerine izin verilmelidir.

* Hamas ve el Fetih arasında dış etkiler ile oluÅŸan yapay kavga sonlandırılıp baÅŸkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kuruluÅŸu saÄŸlanmalıdır.

*Ä°srail, iÅŸgal ettiÄŸi Suriye topraklarından çekilip Lübnan ile barış yapmalı ve bölgedeki kaynakları komÅŸuluk iliÅŸkileri içinde paylaşıma açmalıdır.

Ä°ki tarafın iliÅŸkilerini normalleÅŸtirme niyetinde, bunlara dair bir ÅŸeylerin konuÅŸulduÄŸunu duydunuz mü? Aksine Netanyahu, daha söz muhatabını bulmadan, devletlerarası hukuka aykırı olarak ilan ettiÄŸi, Batı Åžeria’nın ilhakını erteleyeceÄŸini söyleyip hem Filistinlileri ve hem de yeni ortağını ölümle korkutup, sıtmaya razı etmeye kalkmıştır.

Bu yeni iliÅŸki biçiminin etkileyeceÄŸi taraflara bakalım: Filistin Yönetimi ve Hamas baÅŸta olmak üzere taraflardan itirazlar yükseliyorsa; Bahreyn hariç, hiç kimse mutluluk narası atmıyorsa, ortada sorun var demektir. Filistin yönetiminden çeÅŸitli temsilciler, zaten 2005’ten beri iliÅŸkilerinin yavaÅŸladığı ve 2014’te kesildiÄŸi BAE’nin kendi geleceklerini etkileyecek bir anlaÅŸma yapmalarına ihanet olarak bakarken, son yıllarda iktidarını ayakta tutmak için Ä°srail’in ÅŸantajlarına ve BAE’nin desteÄŸine mahkûm Sisi bile sessizliÄŸini korumaktadır. Arap BirliÄŸi’nin eli ayağı dolanmış, “summun, bükmün” (sağır ve dilsiz) bir ÅŸekilde geliÅŸmeleri izlemektedir.

Suudi Arabistan ÅŸaÅŸkındır. Uzun zamandır BAE ile Yemen’de sürdürdüÄŸü ortaklığı Aden’de kayaya çarpmış iken ÅŸimdi bu yükü nasıl kaldıracağını düÅŸünmektedir. Zira Muhammed bin Selman’ın da iliÅŸkileri normalleÅŸtirme konusunda arzusu olmasına raÄŸmen bunu zamana yayıp bugüne kadar ilân ettikleri Filistin politikaları ile uyumlu hale getirmeyi isterken, BAE’nin bu ani hamlesi onu da zor durumda bırakmıştır. Arap dünyasının dış ÅŸantajlara mahkûm liderlikleri sesiz kalsa da sokakların bu sessizliÄŸi daha uzun süre sürdüremeyeceÄŸi apaçıktır. Cezayir, Tunus, hatta Fas ve diÄŸerleri bu duruma ÅŸiddetle karşı iken, meseleye doÄŸrudan taraf olan DoÄŸu Arap dünyası da muhtemel sonuçlarından korkmaktadır. Zira bugüne kadar Ä°srail ile yapılan bütün anlaÅŸmalardan zararla çıkmışlardır.

Bu anlaÅŸma, BM’nin kriterlerine de karşıdır. Bu anlaÅŸma ve sonuçları, uygulatamasa bile, BM’nin bugüne kadar Filistin lehinde çıkardığı bütün kararların aleyhindedir. Yani BM düzenini tehdit etmektedir. Ayrıca devletlerarası barışı öngören BM yasalarının üçüncü taraflara zarar vermeme prensiplerine de aykırıdır.

Kısaca bu anlaÅŸma gayr-i meÅŸrudur ve yok hükmündedir.

BAE-Ä°srail anlaÅŸmasını meÅŸrulaÅŸtırmak isteyenler ilginç bir ÅŸekilde, iki argümana baÅŸvurmaktadırlar. Birincisi, bir Müslüman devlet olarak kuruluÅŸundan beri Ä°srail ile iliÅŸkisi olan Türkiye’yi örnek göstermektedirler. Oysa Türkiye’nin baÅŸtan beri Siyonizm meselesine ve Yahudi devletine karşı geliÅŸtirdiÄŸi devlet politikası ile üçüncü taraflara zarar vermeyen hatta menfaat saÄŸlayan ikili iliÅŸkileri bu durumu izah etmek için uygun bir örnek deÄŸildir. Bu yüzden bu argüman batıldır.

Ä°kincisi de, anlaÅŸmadan rahatsızlık duyan sokakları kandırmak üzerine bina edilmiÅŸtir. Buna göre; Hz. Peygamber’in Benî Nadir Yahudileri, Hudeybiye’de Mekke müÅŸrikleri ve özellikle Yahudilere vatandaÅŸlık saÄŸlayan Medine SözleÅŸmesi’ni ileri sürerek, BAE-Ä°srail anlaÅŸmasını meÅŸru ilân etmektedirler. Her biri farklı ÅŸartlarda gerçekleÅŸmiÅŸ olmasına raÄŸmen, tamamında barışı önceleyen, çevrenin güvenliÄŸini ve bir Ä°slâm devletinin kuruluÅŸunu saÄŸlayan söz konusu anlaÅŸmalar ile, üçüncü tarafların haklarını yok sayan, bölge güvenliÄŸini bozan ve bağımsız Filistin devletinin kuruluÅŸunu engelleyen bu ucube anlaÅŸmanın mukayesesi mümkün müdür?

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.