Sosyal Medya

İbrahim Kalın: Hüküm çok, fakat hikmet yok

Bugün İslam dünyasının hüküm ile hikmet arasındaki bütünleyicilik ilişkisini yeniden inşa etmesi gerekiyor. Suret ile mana, akıl ile kalp, zahir ile batın arasındaki ilişkiyi doğru kurduğumuzda önümüze yeni imkanlar ve ufuklar çıkacaktır.



Günümüzün Ä°slam dünyasının temel sorunlarının başında, 'hüküm ve hikmet' arasındaki dengenin kaybedilmiÅŸ olması geliyor. Bir eylemin ardındaki hikmeti idrak etmek, sonra onu uygulamak özne olmanın temel ÅŸartlarından biridir. Ve Ä°slam dünyasının bu temel ilkeyi yeniden hatırlaması gerekiyor.
 
Bugün hayatımızda ne kadar çok hüküm ve ne kadar az hikmet var…
 
***
Seküler ve dini hukuk, hayatımıza ilkeler, kurallar, emirler ve yasaklar getirir. Bu kuralların amacı insanların adalet ve hakkaniyet ilkelerine göre barışçıl bir hayat yaÅŸayabilmelerini saÄŸlamaktır. Ä°slam hukuku bunlara ilave olarak bireyin ahlaklı ve erdemli yaÅŸamasını temin edecek kurallar koyar. Pozitif hukuk da olduÄŸu gibi bunların da dini-manevi açıdan yaptırımları vardır.
 
Lakin bu hukuki ilkeler kaynağını dinin asıl gayesine hizmet etmek isteyen bir idrakten alır. Temel hükümler ve ilkeler sadece kural olsun diye konmamıştır. Mekasidü'ÅŸ-ÅŸeria olarak bilinen, bugün 'dinin gayeleri' diyebileceÄŸimiz ve her amelin arkasında yatan asıl neden, 'hikmet'tir. Hikmet bize yaptığımız her iÅŸin manasını ve gayesini anlatır. Hikmet olmadan yasaklar, ilkeler, hükümler basmakalıp kurallar haline gelir. Hukukun koyduÄŸu hükümler 'ne' ve 'nasıl' sorularına cevap ararken hikmet, 'niçin' sorusunu yanıtlar.
 
Etimolojik olarak hikmet sözcüÄŸü Arapça'da 'sınırlama veya önleme' anlamına gelen 'h-k-m' kökünden gelir. Yani bizi cehaletten, ayıplanacak iÅŸ yapmaktan ve adaletsizlikten koruyacak bir anlam içerir. Aynı kökten türeyen hüküm sözcüÄŸünün de benzer bir anlamı var. Hüküm, aklımızla hata yapmamızı ve ahlaken yanılmamızı önler. Hüküm-hikmet söz konusu olduÄŸunda 'nasıl' ve 'niçin' soruları da birbirini bütünler hale gelir.
 
Müslüman düÅŸünürler amellerin asıl mana ve gayesinin nasıl belirlenebileceÄŸini yani 'niçin ve nasıl' arasındaki iliÅŸkinin nasıl kurulması gerektiÄŸini uzun uzadıya tartışmıştır. EÅŸarilerin çoÄŸuna göre bir ÅŸeyin iyi veya kötü olmasının yegane sebebi, Allah'ın iradesidir. Her tür hükmün kaynağı yalnızca Allah'ın iradesi ve takdiridir. Yalan söylemek ve zulmetmek yanlıştır, zira Allah böyle emretmiÅŸtir. Aynı sebeple, hayırseverlik veya dürüstlük iyidir, zira yine Allah öyle emretmiÅŸtir.
 
Mu'tezile, filozoflar ve mutasavvıfların bir kısmı bu görüÅŸe itiraz ederler. Onlara göre Allah, bir ÅŸeyi özünde iyi veya kötü olduÄŸu için helal ya da haram olarak buyurmuÅŸtur. Allah yalan söylemeyi yasaklamıştır, çünkü yalan söylemek tabiatı itibarıyla kötüdür. Allah adaleti emretmiÅŸtir, çünkü adalet özünde iyidir. Bu durum Allah'ın kudretini sınırlamaz, zira öncelikle Allah her ÅŸeyi yaradandır. Ä°kinci olarak da, Allah hikmet ve gayeyle hareket eder. Allah hakikat, adalet ve merhamete dayanan kendi tabiatına aykırı hiçbir ÅŸeyi kullarından istemez.
 
Cenab-ı Hakkın güzel isimlerinden biri de Hakîm, yani 'her ÅŸeyi inceliÄŸiyle bilen'dir. Hikmet sözcüÄŸü Kuran'da, Allah'ın peygamberlere ya da 'dilediÄŸi kiÅŸilere' bahÅŸettiÄŸi bir nimet olarak 20 kez geçer. Bakara Suresi'nin 269. ayetinde, "Kime hikmet verilmiÅŸse, ÅŸüphesiz ona çokça hayır verilmiÅŸtir" denir. ÇeÅŸitli ayetlerde (Bakara 151, Al-i Ä°mran 164, ve Cum'a 2), Hz. Muhammed'in insanlara 'hikmet öÄŸrettiÄŸi' belirtilir. Sonuçta Allah'ın iradesi kendi tabiatından ayrı deÄŸildir ve irade ile tabiat arasında bir karşıtlık yoktur.
 
***
Hikmetse; idrak, doÄŸruluk ve merhamet demektir. Hikmet, inancımızın ve amellerimizin metafizik ve ruhani boyutunu açığa çıkartır. DoÄŸruluk ve dürüstlük içinde yaÅŸayabilmemiz için bizi hakikate sevk eder. Hikmet, yaptıklarımıza bir anlam ve amaç verir.
 
Bugün Müslümanların bu hikmet anlayışını yeniden keÅŸfetmesi gerekiyor. 'Niçin' sorusuna cevap verilmediÄŸi sürece, dini hayat formel ve ÅŸekli kuralların ötesine geçemez. Kuran'ın yüzlerce ayeti, inananları evrene ve kendilerine bakarak her ÅŸeyin anlamını ve gayesini idrak etmeye davet eder. Allah hiçbir ÅŸeyi amaçsız yapmıyorsa, insanların da herhangi bir ÅŸeyi amaçsız ve gayesiz yapmasını buyurmaz.
 
Ä°slam dünyası çeÅŸitli dini ve siyasi sebeplerle bu hikmet anlayışını büyük ölçüde kaybetti. Gaye ve hikmetini idrak etmek, her ibadetin ayrılmaz bir parçası iken bazen dini inanç, bereketten ve zarafetten yoksun ÅŸekilsel törenlere, adetlere ve kurallara indirgenebiliyor. Manayı kavramadan surete sarılmak, özden uzaklaÅŸma tehlikesini beraberinde getiriyor.
 
Bazen dini savunmak adına ölçüsüz, sert, kaba-saba hükümler veriliyor. Bir ÅŸeyin en zorunu yapmak sanki en dini ve takva olanıymış gibi bir anlayış yayılıyor. Bir hükmü uygulamak adına hikmet bertaraf ediliyor.
 
Ä°ÅŸte o zaman akıl ikna olmuyor, kalp yumuÅŸamıyor, nefs itminan bulmuyor. Hikmetten yoksun hükümler, manevi-ruhi ihtiyaçlara da cevap veremediÄŸi için dine karşı ÅŸüpheler artıyor. Hz. Peygamber'in sünneti olan akıl ve merhamet, yerini cehalete ve kabalığa bırakıyor.
 
Bazen durum daha vahim hale geliyor. DoÄŸruluk adına zulüm, inanç adına kibir, hukuk-kural adına kalpsizlik, mutlak ölçü olarak takdim ediliyor. Öyle ki, el-Kaide ve IŞİD örneklerinde olduÄŸu gibi bu çarpık bakış açısı Ä°slam adına saldırganlığı, terörü, aşırıcılığı meÅŸrulaÅŸtırmak için bir araç olarak kullanılıyor. Ä°slam'ın hikmetine, Peygamberimizin merhametine aykırı davranışlar din adına dayatılmak isteniyor.
 
Bugün Ä°slam dünyasının hüküm ile hikmet arasındaki bütünleyicilik iliÅŸkisini yeniden inÅŸa etmesi gerekiyor. Suret ile mana, akıl ile kalp, zahir ile batın arasındaki iliÅŸkiyi doÄŸru kurduÄŸumuzda önümüze yeni imkanlar ve ufuklar çıkacaktır.
 
Hikmet, fazilet ve merhameti layıkıyla idrak edebilirsek bugün yaÅŸadığımız pek çok sorunun çözümü de mümkün hale gelecektir.
 
Sabah Gazetesi

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.