Sosyal Medya

İsmail Kılıçarslan: İnsafınız yok, anladık da vicdanınız da yok mu?

Anlamıyorum. Daha doğrusu şöyle söylemem lazım: “Artık anlamadığım şeyler, anladıklarımdan fazla.”



Neresinden başlayayım? Şurasından: 33 aslan parçası Mehmetçik kahpece şehit edilmiş. İntikam istemeyelim mi? Türk Silahlı Kuvvetleri Suriye’de rejimin kahpelerini perişan etmiş, günde ortalama iki yüz leş sermiş yere. Alkışlamayalım mı? Devlet gitmiş, Rusya ile -bence sürdürülmesi pek mümkün olmasa da- bir anlaşma imza edip gelmiş. Dikkatle takip etmeyelim mi? Bilgimiz, görgümüz, duygumuzca yorumlamayalım mı?
 
Bütün bunlardan daha da önemlisi… Ülkesinin, milletinin, civanmert delikanlılarının arkasında bir an bile olsa durmayan, duramayan mezhepçi, Brükselci, Avrasyacı, Rusçu, Fetöcü, Amerikancı piç gördüğümüzde ona “piç” demeyelim mi?
 
Dünyanın en hızlı, en sert dönüşlerini gördü bu gözler birkaç gün içinde. “Savaşa hayır” diye böğürüyordu biri biz rejimden üzüm toplar gibi kelle toplarken… Rusya ile anlaşma imzalanır imzalanmaz aynı adam “bu ne biçim anlaşma” diye inlemeye başladı. Türkiye’deki mültecilere “ülkelerine dönsünler de Esed rejimi üzerlerine yangın bombası yağdırsın” kampanyası yapan gazeteci, Türkiye mültecilere Avrupa’nın kapılarını açınca birdenbire mülteci havarisi kesildi.
 
İt desek ite, bit desek bite yazık.
 
Her seferinde Türkiye nasıl haksız olabilir yahu? Bir deyin hele.
 
İnsafınız yok, anladık. Memleketin başına gelebileceklerle ilgili tek bir kaygınız yok, anladık. İnsafınız, izanınız yok, anladık. Ulan azıcık vicdanınız da mı yok?
 
Dera’da duvarlara “halk rejimin değişmesini istiyor” yazan çocukları hapse atınca, o çocukların serbest bırakılmasını isteyen silahsız ahalinin üzerine tam otomatik silahlarla ateş açınca başlamadı mı Suriye’deki aptal savaş? Bu aptal savaşın durması için en çok Türkiye gayret etmedi mi? Rusya’sı, Amerika’sı, İran’ı, Fransa’sı “Suriye’den pay kapmak için” sıraya girdiği halde Türkiye mazlum, mağdur, gariban Suriye halkının “varoluşunu, var kalışını” kafaya takmadı mı?
 
Türkiye, şu son krizde bile, tüm dünyaya “Suriye’deki şu aptal savaşı durduralım” diyen tek ülke olmadı mı?
 
Yahu vicdanınız kurusun; bana şunu söyleyin arkadaş. Biz bugün İdlib’deki duruma müdahil olmasak Esed denen it, yanına Rusya’yı ve İran’ı alarak çok büyük bir katliama hazırlanmıyor muydu? Bütün raporlar ve öngörüler bu yönde değil miydi? Yeni ve sayısı 1,5 milyonu geçecek bir mülteci dalgası sınırımıza yönelmiş durumda değil miydi?
 
Dahası, hemen sınırımızda, sınırımızın sıfır noktasında, emperyalizmin mayın eşekliğini, kapı itliğini yapacak bir “uydu devlet” kurulma tehlikesi yok mu, Türkiye Suriye’deki iddialarından ve varlığından vazgeçerse?
 
Yahu izanınız kurusun; bana şunu bir izah edin arkadaş. Bugün biz Suriye’deki varlığımızdan ve iddialarımızdan vazgeçsek savaş Urfa’ya, Hatay’a, Mardin’e, Antep’e sıçramayacak mı?
 
Sınır korumaya, yeni mülteci dalgasını engellemeye, Esed’in, Tahran’ın, Rusya’nın zulmüne mani olmaya çabalıyoruz. Bu kadarını göremiyor olmanız imkânsız. O halde tek bir seçenek kalıyor geriye: Ajandanız bizim memleketin ajandası değil. Başka bir meseleniz var. Başka bir derdiniz var. Karnınızın şişi bu yüzden inmiyor bir türlü.
 
Hadi çuvaldız da gelsin. Yahu kardeşler. Serinkanlılıktan, sükûnetten, meseleleri sakin sakin değerlendirmekten zarar gelmez. Amigoluk yaparak geçmez hayat. Sabrımız taştı. Vurduk. Rusya güçlüydü. Masaya oturduk. Anlaşma kötünün iyisiydi sadece. Ne Rusya’yı dize getirmiş olduk ne meselelere köklü bir çözüm bulabildik henüz. Sadece vakit kazandık yeni hamleler için. Bir de kesin olarak “rejimin en küçük hareketinde tepesine bineriz” dedik. Gücümüz nispetince hatta mevcut gücümüzün de üzerinde bir performanstı ama gücümüz de bu kadardı işte.
 
Son söz: Sevinç çığlıkları atarak ülkemizin perişan olmasını isteyenlerle elinde gazdan başka yakıt bulundurmayanlar arasında sıkışıp kalmak kaderimiz değil. Vallahi değil. Denge Rabbim, birazcık denge…
 
 
Yenişafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.