Sosyal Medya

1960-80 arasında dergi matbuatında 'İslamcı' kavramı

“İslamcılık” kavramı ve “İslamcı” sıfatı (ve bazen yaftası), kendini bu kavramın ifade ettiği düşünce geleneğine/ideolojiye yakın hisseden veya hissetmeyen birçok Müslümanın tartışma konusu olagelmiştir.



Düşünce geleneğinin varlığı birçoğu tarafından kabul görse de, isimlendirme hususunda bir konsensüsten bahsetmek mümkün değildir. Bu nedenle 1960-1980 arasındaki İslamcı dergilerin kendilerini, mensup oldukları geleneği/ideolojiyi ve üretimlerini nasıl adlandırdıkları ve İslamcılıktan ne anladıkları üzerine kısa bir araştırma yapmayı uygun bulduk.
 
1960-1980 arasında dergilerde yazan İslamcıların, İslamcılık hakkındaki düşüncelerinin her birinde icma halinde olduklarını düşünmek abes olacaktır. Yine de meselenin, çoğunluğun aynı fikirde olduğu bazı veçhelerini ortaya koymak mümkündür. İslamcı dergilere göre İslamcılık; kendi amaçları ve metotları olan, diğer ideolojilerden tamamıyla farklı, bütünlüklü bir harekettir. Kendi tarih anlayışı, sanatı, örgütlenmesi vardır. Ulus-üstü bir birliğe işaret etmektedir ve tüm insanlığın problemleri için çözümler sunmaktadır. Kendini başka bir ideolojiyle tanımlayan yahut herhangi bir ideolojiye intisab etmemiş Müslümanlar İslamcı olarak sayılmamaktadır, zira onlar İslamcılığın hedefleri yolunda “hareket” halinde değillerdir.
 
İlk olarak belirtmek gerekir ki, “İslamcı dergiler” tanımlamasının belirttiği üzere, bu dergiler kendilerini ve kendilerine yakın buldukları diğer kişi ve toplulukları İslamcı olarak isimlendirmektedir. “Polis, Mersin’de Kur’an-ı Yırttı Müslüman Gençlere İşkence Yaptı”[1], “İslamcı Gençlere Jiletle Saldırdılar”[2], “Yazı İşleri Müdürümüz Kurşunlandı – İslamcı Gençliğe Karşı Yeni Bir Taarruz”[3] gibi birçok haberde ve metinde, yaşanan tekil şiddet olayları metinde kullanılan dil vasıtasıyla birbirine bağlanmakta ve yekvücut bir teşkilata karşı uygulanan bir şiddetin var olduğu düşünülmektedir. Örneğin kurşunlanan kişi derginin yazı işleri müdürüdür, fakat saldırı “İslamcı gençliğe” yapıldığı vurgusuyla haberleştirilmiştir. Anlaşıldığı üzere, aralarında bir ülkü birliği olduğu düşünülen bireyler “İslamcı” ideoloji altında birleştirilmektedir. Ayrıca, dergilerin kendilerini yakın bulduğu kişi ve topluluklar Türkiye’de bulunanlarla sınırlı değildir.
 
Sebil dergisinin 8 Temmuz 1977 tarihli sayısında, dördüncü kongresini gerçekleştiren Dünya İslami Talebe Teşkilatları Federasyonu’na dair haber “İslamcı Gençler İstanbul’da İdi” başlığıyla verilmiştir. Habere göre kongreye 40 ülkeden 100’den fazla temsilci katılmıştır. Böylece İslamcı gençlik adı verilen enternasyonal topluluk, amaçları “İslami hayat düsturuna sarılma ve bağlanma yollarının aranması” olan Müslümanlardan müteşekkil bir topluluk olarak ortaya çıkmaktadır.[4] Aynı şekilde, İslamcı dergilerde yer alan birçok örnekte dünyanın dört bir köşesinde anti-emperyalist mücadele içinde olan Müslümanların, “İslamcı” olarak nitelendirildiğini görmek mümkündür.[5] Bu örneklerde ulus-üstülük, İslamcılığın belirleyici niteliklerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.
 
Burada belirtmek gerekir ki, İslamcı kelimesi çoğu zaman bir sıfat olarak kullanılmaktadır. Genellikle “İslamcı gençlik” tamlaması içinde kullanılan kelime, bu düşünce geleneğinin/ideolojinin üretimlerini ve farklı alanlara yansımalarını nitelendirme görevini de üstlenmektedir. Bunun örneğini, İslamcı bir tiyatrodan söz eden Gölge dergisinin Ocak 1977 tarihli sayısında görmek mümkündür. “ ‘Muhtar Kafası’ Tekrar Sahnelerde” başlıklı yazıda tiyatronun yönetmeni Mehmed Selahaddin Şimşek,  “ ‘Uzun yıllar sadece ahlaki temalar işleyen İslamcı Tiyatro hareketine gerçekten güçlü bir soluk getiren ve camiamızda ilk defa «başkaldırı tiyatrosunu» başlatan…’ “ Muhtar Kafası adlı oyun hakkında konuşmaktadır. Buna göre ahlaki konuları işleyen ve bu oyunla protest bir veçhe kazanan İslamcı bir tiyatrodan söz edilmektedir.[6] Böylece ortaya çıkmaktadır ki İslamcı hareket, kendi sanatını üretmiş olma iddiasındaki tutarlı ve bütünlüklü bir hareket olduğu iddiasındadır. İzaha muhtaç olan bu “tutarlı ve bütünlüklü olma” meselesini, açıklamaya çalışalım:
 
Kendi içinde tutarlı ve bütünlüklü İslamcı hareketin daha önce sözü edilen amaçları, tarih anlayışı, hareket metodu nelerdir ve diğer ideolojilerden nasıl ayrılmaktadır? Sebil dergisinde yayımlanan “İşte Ülkücü, İşte İslamcı” başlıklı yazı, bu sorulara kısa cevaplar sunmaktadır. Yazıya göre ülkücülerin bağlı olduğu temel Dokuz Işık “ve onun bir umdesi olarak, milliyetçilik” iken, İslamcılar için “tek kelime ile” İslam’dır. Ülkücüler İslam’a büyük saygı duymakta, Türk milletinin dini olması sebebiyle onu milliyetçiliklerinin bir parçası saymaktadırlar fakat İslamcılar için İslam bir “hayat nizamı” olmakla ideolojilerinin temelini oluşturmaktadır. Milliyetçilik, ülkücüler için Türk milletini ve İslamcılar için İslam milletini sevmek demektir. Ülkücülerin hakkında “enternasyonalliktir. Kabul edilemez.” dediği ve ancak iman ve kültür sahasında geçerli olabileceğini savunduğu ümmetçilik, İslamcı ideolojinin diğer bir temelini oluşturmaktadır. Son olarak tarih anlayışları meselesinde, ülkücüler Türk milletinin “en az beş bin yıllık tarihi”ni ve İslamcılar ilk peygamber Adem (a.s.) ile başlayan İslam tarihini esas almaktadırlar. Bu tarihin içinde son peygamber dönemi ise, baş tacı ettikleri dönemdir.[7]
 
Yukarıdaki cevaplar, eski Ülkücü olduğunu belirten metnin İslamcı yazarı Yılmaz Yalçıner’in her iki taraf için verdiği cevaplardır ve Ülkücüler ile İslamcılara birleşme çağrısı yapanlara cevap vermek için yazılmıştır. Buradan da anlaşıldığı üzere İslamcılar kendilerini sağ ideolojinin bir cüzü olarak görmemekte, aksine ideolojileri gereğince diğer Müslümanlardan da ayrılmaktadırlar. Hilal dergisinde yayımlanan “İslamcı Gençlik” başlıklı metinde, “iki yıl öncesine kadar yöremizde varlığı hissedilmeyen ve vücut bulması ile Çubuk tarihinde yeni bir dönemi başlatan şuurlu bir gençlik bu.” ifadesi yer almaktadır.[8] İslamcı gençler faaliyetlerine başlamadan önce de Ankara’da Müslümanların var olduğu kesin olduğuna göre, en azından dergilerde anlatıldığı kadarıyla, İslamcılar kendilerini bir ideoloji benimsememiş Müslümanlardan da ayırmaktadır.
 
İslamcı gençliğin, bir hayat nizamı olarak ifade ettikleri İslam’ı tesis etmeyi amaçladığını yukarıda belirttik. Ancak bu çalışmanın konusu, dergilerdeki “İslamcı” anlayışını ortaya koymak olduğu için İslamcıların “hayat nizamı” kavramı ile ne kast ettiklerinin izini sürmek mümkün değildir. Ayrıca dergilerde bu hayat nizamının ne olduğu, seküler yaşam ile arasında ne gibi farklar barındırdığı veya nizamın nasıl kurulacağı üzerine bütünlüklü ve tutarlı bir açıklamaya, en azından bizim araştırmamızın sınırları dahilinde, rastlanmamaktadır. Yine de İslamcı mücadelenin kendisi üzerine yazılmış metinlerden, mücadelenin metotları ve teşkilatlanması hakkında bazı ipuçlarını takip etmek mümkün olacaktır:
 
İslamcı hareketinin gelişimi ve metotları üzerinde en çok duran yazar, Kadir Mısıroğlu’dur. Mısıroğlu Sebil dergisindeki yazılarından birinde İslamcı gençlik için bir okuma listesi hazırlamış, listenin özellikle “mücadele şevki veren dini, tarihi ve ictimai eserler”den oluşturulduğuna dikkat çekmiştir.[9] Cömertlik, cesaret, zekâvet ve çalışkanlık erdemlerini bugünün ölçülerine göre “ifrat derecede haiz bulunmaları gereken” bir lider kadroya ihtiyaç duyulduğundan söz etmektedir.[10] “İslami Mücadelenin Ahenkleştirilmesi” başlığını taşıyan yazıda dağılmış halde ve birbiriyle ihtilaf halinde bulunan İslami grupları birlikteliğe çağıran Mısıroğlu, bu birlikteliğin İslamcı gençler sayesinde mümkün olabileceğini vurgulamıştır. Yazar; “bir İslamcı genç, mü’min olarak tanıdığı en kusurlu bir insanın bile, aleyhinde konuşmamayı temel bir şiar ittihaz etmeli ve bu ölçünün camiamızda yayılıp yerleşmesine çalışmalıdır.”[11] tavsiyesinde bulunmakta, İslam’daki bir ahlaki ilkeye, “aleyhte konuşmama” tavrına, ideolojik ve metodik bir veçhe kazandırmaktadır. Seher Vakti dergisinde Sedat Yenigün’ün kaleme aldığı “İslamcı Gençlerin Mücadele Metodu” başlıklı metin de, Mısıroğlu’nunkine benzer önerilerde bulunmaktadır.
 
Yenigün’e göre İslamcı mücadelenin metodu iknadır. İslamcı genç karşıt gruplardan, “aldanmış” bir kimseyle konuşurken “bunu kendi safıma nasıl çekmeliyim?” diye düşünerek konuşmalıdır. İkna etmenin yolu ise “ilim, bilgi ve kültür…”den geçmektedir. Örneğin slogan atmak, ancak “mitinglerde boşalmak ihtiyacında olan halk kitleleri”nin işi olmalıdır. İslamcı genç ise “bir günü bir gününe eşit geçen aldanmıştır” hadis-i şerifi gereğince sürekli tekâmül halinde olmalıdır. Okumalı, öğrenmelidir.[12] Yenigün’ün önerdiği metodun kaynağı da, Mısıroğlu’nunki gibi İslam’dan bir ahlaki ilkedir. İslamcıların mücadele metotları üzerine tartışmalarında sıklıkla, bireysel vurgusu daha ön planda olan din kaynaklı bu gibi ahlaki ilkelerin genelleştirilmek suretiyle mücadeleye uyarlandığını görmek mümkündür.
 
Görüldüğü üzere, sınırları ve ifade ettikleriyle bizim için muğlak gibi görünen İslamcılık kavramı, 1960 – 1980 arasında çıkan İslamcı dergilerde daha açık bir manaya işaret etmektedir. Onlar, kendilerini ve kendilerine yakın buldukları grupları “İslamcı” tabiriyle isimlendirmekten çekinmemektedir. Dergiler için İslamcılık; sağ ideolojiler de dahil olmak üzere tüm diğer ideolojilerden ve düşünce akımlarından ayrı, kendi amaçları ve metotları olan, kendi içinde tutarlı ve bütünlüklü bir ideoloji/düşünce akımıdır. Kendisini, Müslüman olan fakat İslamcılığın amaçları doğrultusunda “hareket” halinde bulunmayan birey ve gruplardan da ayırmaktadır. Kendi sanatını, teşkilatını, tarih anlayışını kurmuş ve Dünya’nın her yanında etkin enternasyonal bir hareket niteliğindedir. 
 
 
Değerlendiren: Ömer Ağca /Kaynak: İLEM
 
 
Dipnotlar:
 
[1] “Polis, Mersin’de Kur’an-ı Yırttı Müslüman Gençlere İşkence Yaptı”, İslami Hareket, Cilt: 1, Sayı: 4, 1978, Sf. 3
 
[2]“ İslamcı Gençlere Jiletle Saldırdılar”, Çatı, Cilt: 3, Sayı: 18, 1977, Sf. 12
 
[3] “Yazı İşleri Müdürümüz Kurşunlandı – İslamcı Gençliğe Karşı Yeni Bir Taarruz”, Şura, Sayı: 23, 1978, Sf. 4
 
[4] Kasım Kiğılı, “İslamcı Gençler İstanbul’da İdi”, Sebil, Cilt:2, Sayı:80, 1977, Sf. 16
 
[5] “İslamcı Gençlik”, Hilal, Cilt: 17, Sayı: 202, 1979, Sf. 44-45 ve “İslam Ülkelerinde ve Filipinlerdeki Asıl Mücadele”, İslami Hareket, Cilt: 1, Sayı: 4, 1978, Sf. 7
 
[6] “Muhtar Kafası Tekrar Sahnelerde!..” Gölge, Cilt:1, Sayı: 11, 1977 Sf. 30
 
[7] Yılmaz Yalçıner, “İşte Ülkücü İşte İslamcı”, Sebil, Cilt: 2, Sayı: 69, 1977, Sf. 9
 
[8] “İslamcı Gençlik”, Hilal, Cilt: 17, Sayı: 202, 1979, Sf. 44
 
[9] Kadir Mısıroğlu, “Bir İslam Savaşçısının Kütüphanesi”, Sebil, Cilt: 3, Sayı: 110, 1978, Sf. 3
 
[10] Kadir Mısıroğlu, “Lider Kadro İhtiyacı”, Sebil, Cilt: 4, Sayı: 157, 1979, Sf. 3
 
[11] Kadir Mısıroğlu, “İslami Mücadelenin Ahenkleştirilmesi”, Sebil, Cilt: 4, Sayı: 168, 1979, Sf. 3
 
[12] Sedat Yenigün, “İslamcı Gençlerin Mücadele Metodu”, Seher Vakti, Cilt: 1, Sayı: 2, 1969, Sf.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.