Sosyal Medya

3 asrı deviren çağdaşlaşma hikayemiz-I

Ülkemizde adım adım ilerleyen çağdaşlaşma fikriyatı ve pratiği, araya Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşının girmesiyle kısmen kesintiye uğramış; 1920’leren itibaren tekrar başlamıştı. Bu son girişim Osmanlının son yüzyılındaki ılımlı ve entelektüel çizgiden sapmasaydı iyi bir başlangıç olabilirdi.



Her toplumun, ilâhî takdir gereÄŸince içinde yaÅŸamak zorunda olduÄŸu çağı anlamaya, çaÄŸa uyum saÄŸlamaya ihtiyacı var; gerektiÄŸinde kendi temel deÄŸerleri, kültür ve medeniyet dinamikleri çerçevesinde çağını dönüÅŸtürme görevi var. Bugünkü haliyle Batı toplumları bunu kısmen baÅŸarmış görünüyorlar. Bu baÅŸarının en önemli eksikliÄŸi, dışarıda gördükleri ve diÅŸ geçirebildikleri toplumlar üzerine yürüttükleri, “neo colonialism (yeni sömürgecilik) ve oryantalist ötekileÅŸtirme” baÅŸlığıyla özetleyebileceÄŸimiz gayrı ahlâkî alışkanlıklarını sürdürmeleridir. Bana göre bunun da esas sebebi, çaÄŸdaÅŸlaÅŸmayı dinî ve manevi yönden temelsiz bırakmalarıdır.
 
Ä°slam toplumları ise tersi bir temel tutum izliyorlar; dinî ve manevi baÄŸlılıklarını sürdürürken, yaÅŸadıkları çağı doÄŸru kavrayamıyor; o yüzden çaÄŸa uyum saÄŸlayamıyor, çaÄŸ ile kavga ediyorlar. Müslüman toplumların bu bataklıktan bir türlü çıkamamalarının sebebi ise -hâÅŸâ- din deÄŸil, dinî öÄŸretim kurumlarının bin küsur yıl önce oluÅŸturulmuÅŸ bulunan, rasyonellik ve ahlâkîlik ilkelerine ilgisiz, inanılmaz derecede katı ve deÄŸiÅŸmeye direnen yorumu aynıyla sürdürmeye uÄŸraÅŸmaları, toplumsal zihni de böyle inÅŸa etmiÅŸ olmalarıdır.
 
***
 
Aslında bazı Müslüman toplumlarda 18. yüzyılın sonlarından itibaren Avrupa’daki yeni geliÅŸmelerin görülmesiyle çaÄŸdaÅŸlaÅŸma hususunda bir farkındalık oluÅŸmaya baÅŸlamıştı. Ülkemizde adım adım ilerleyen çaÄŸdaÅŸlaÅŸma fikriyatı ve pratiÄŸi, araya Birinci Dünya Savaşı ve KurtuluÅŸ Savaşının girmesiyle kısmen kesintiye uÄŸramış; 1920’leren itibaren tekrar baÅŸlamıştı. Bu son giriÅŸim Osmanlının son yüzyılındaki ılımlı ve entelektüel çizgiden sapmasaydı iyi bir baÅŸlangıç olabilirdi. Ne var ki, giriÅŸimin aktörleri ÅŸapka devrimi, Türkçe ezan, din öÄŸretimi yasağı gibi mantıksızca birkaç takıntı yüzünden, zaten kültürel doÄŸası muhafazakâr olan halkı karşılarına aldılar. Bu geliÅŸmeler, hâlâ etkileri devam eden yıkıcı sonuçlar doÄŸurdu. Halbuki Türkiye, kurtuluÅŸ savaşında diÄŸer Müslüman toplumlara örnek olduÄŸu gibi, deÄŸiÅŸim isteÄŸini topluma yayarak, kendi inanç ve kültür deÄŸerleriyle birlikte çaÄŸdaÅŸlaÅŸmada da onlara örnek olabilirdi.
 
Yönetimlerinin ve bazı aydınlarının çaÄŸdaÅŸlaÅŸma gayretinde olduÄŸu Nasır’ın Mısır’ı, Baasçı liderlerin Irak ve Suriye’si gibi ülkelerde Arapçı-Ä°slamcı-sosyalist melezi rejimler, entelektüel ve bilimsel yönlerden içi boÅŸ bir ideoloji ile avundular. Arap Yarımadasının koyu dogmatik selefî Müslümanları ile gittikçe onların etkisine giren Pakistan, Afganistan, Endonezya gibi ülkelerin toplumları ise, deneysel ve sosyal bilimlerde geliÅŸmenin olmadığı, geçmiÅŸe ait mirasın tekrarıyla yetinen sözde “Ä°slâmî” bir modeli savundu durdular.
 
Böylece bu kısa özet bile Müslüman ülkelerin çoÄŸunun neden uluslararası iliÅŸkilerde ahlak tanımaz Batı’nın nüfuz ve/veya sömürü alanı olmaktan bir türlü kurtulamadığını anlatmaktadır.
 
***
 
Sonuç olarak Müslümanlar –M. Arkoun’un ifadesiyle- “çatışma ideolojisi ve (klasik) Sünnî ilâhiyat tarafından kapatıldıkları dogmatik hücre”den çıkabilirlerse, ÅŸu halleriyle zihinsel olarak bu çaÄŸda yaÅŸamadıklarını, çağın hâkimi deÄŸil, mahkûmu olduklarını göreceklerdir.
 
Müslüman toplumlar bu büyük sorunu aÅŸmak için Kur’ân-ı Kerîm’i, Hz. Peygamber’in Sünnetini ve kültürel birikimlerini önlerine koyup, bunların ihtiva ettiÄŸi, hayatın deÄŸiÅŸik alanlarına dair temel deÄŸerler ve ilkeler ile modern çağın deneysel ve sosyal bilimlerinin ışığında bir çaÄŸdaÅŸlaÅŸma modelini baÅŸarmak zorundadırlar. Bu modelin aslî özelliÄŸi, Ä°slam’ın ahlâkî ve insani kimliÄŸine uygunluÄŸudur. Ayrıca bu, ulemânın katı dogmatik öÄŸretileri yüzünden inançlarıyla çağının gerçekleri arasında sıkışmış bulunan Müslüman dünyanın ihtiyaç ve taleplerine gerçekçi cevaplar içeren bir model olacaktır. Bu model, temel Ä°slâmî deÄŸerler ile bilimin ışığında geliÅŸtirildiÄŸi için Müslüman dünyanın üzerinde ittifak ettikleri, ÅŸimdiki çatışmaları ortadan kaldıran bir model olacaktır. Böylece Müslüman dünya, bizatihi insanı hiçleÅŸtiren ahlak yoksunu ÅŸimdiki hâkim dünya düzenine karşı, insanlığa daha ahlâkî ve insani bir model sunabileceklerdir.
 
 
Mustafa ÇaÄŸrıcı / Karar

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.