Sosyal Medya

Makale

İslamcılığı Yeniden Tanımlamak/Tasarımlamak

İslamcılığın tarihsel bir seyri olduÄŸu gerçeÄŸi, bir olgu olarak onun varlığını, o gerçekten bağımsız olarak yeniden düÅŸünmemize engel deÄŸildir. Çünkü İslam, sürekli kendini yenileyecek bir düzlemi inÅŸa ederek varlığını sürdürmeye açık bir yapı arz etmektedir. Bu temel gerçeklik zemini üzerinden İslamcılığın tarihsel süreci ve bu sürecin geldiÄŸi noktada tıkanmış olması, onu yeniden tanımlamayı/tasarımlamayı ortadan kaldırmayacaktır.

İslamcılık, eksiÄŸi, gediÄŸi ile tarihsel süreçteki yerini almıştır. İyi iÅŸlerin yapılmasına zemin olduÄŸu kadar bazı krizlere neden olmayı da baÅŸarmıştır. Bu İslamcılığın kendisinden neÅŸet bir yapı olarak deÄŸil, İslamcılık olgusu içindeki rol modellerin yetersizliÄŸini de dikkate alarak deÄŸerlendirme yapılması elzem olan bir konudur. İslamcılığı kendi bütünlüÄŸü içinde ele alırsak, bir olgu olarak tepkisel bir hareket olmuÅŸtur. Bu tepkiselliÄŸi kendi içinde bir çürümeye vesile kılınmıştır. Çünkü içerden ve dışarıdan etkileÅŸimler aracılığı ile bu çürüme gerçekleÅŸmiÅŸtir. Åžartlar, iktidarlar aracılığı ile yönlendirilmeler, küresel gücün onu sürekli bir baskı altında tutma arayışı ve bunun sonuçları da dikkate alındığında nasıl bir olgusal alanla karşı karşıya kalındığı vuzuha kavuÅŸacaktır.

İslamcılık, en temelde kendini İslam’a nispet ederek kendi varlığını İslam’ın içinde tanımlayarak kendisini varlık sahasına çıkarmaya çalışmıştır. ÖnceliÄŸini siyasal bağımsızlığa vermesi, içinde var olduÄŸu ÅŸartların gereÄŸini yapmasına dayanır. En temelde İslamcılık, İslam’a dönüÅŸü ve İslam’ın yeniden kendini Müslümanların nezdinde aÅŸikâr kılmasına matuf bir arayışın sonucudur. Bin yedi yüzlü yıllardan itibaren bir ıslahat hareketi olarak varlık kazanan İslamcılık, İslam ile yaÅŸanılan gün arasındaki kopukluÄŸu gidermek ve bu onarmayı saÄŸlıklı ve sahih bir zeminde gerçekleÅŸtirme arayışıdır. Tarih boyunca bu özelliÄŸi ile hep ortaya çıkan hareketlere kaynaklık eden bir İslam düÅŸüncesi yapısı zaten söz konusudur.

İslamcılığın bugün bir kriz yaÅŸadığı gerçeÄŸi yadsınamaz bir gerçekliktir. Bu onun kendisinden kaynaklı bir durum deÄŸil, bilakis, dışsal baskıların çeÅŸitlenmesi, sekülerliÄŸin tek geçer akçe oluÅŸu ve İslam’ı bir ÅŸekilde dönüÅŸtürme arayışlarına yönelik verilen gücün çokluÄŸu ile iliÅŸkili bir durumu gösterir. Müslüman zihnin iÄŸdiÅŸ olması, ne yapacağını bilemez konuma sürüklenmesi, önüne serilen modern dünyanın cazibesi, kendisine verili bulunan rüÅŸvetlerin sonucu elde ettiÄŸi mal, makam ve ÅŸehveti giderme araçları İslamcılığın krize giriÅŸ sebepleri arasında sayılabilir. Tabi ki bilgi süreçleri, bilgi etkileÅŸimleri, bilgi yetersizlikleri de buna eklemlenebilir. Ama ciddi bir tecrübe oluÅŸtu ve bu krizi Müslümanlar kendi lehlerine dönüÅŸtürme zeminine sahiptirler.

Artık, bugün Müslümanlar kendi dinlerinin bir ‘dava’ olarak varlığını ve kendilerini de bir ‘davetçi’ olarak konumlandırarak modern düÅŸüncenin ve dünyanın derin krizine raÄŸmen yeni bir çıkış yolu bulabilme imkân ve istidadına sahipler. O yüzden önce bir tanım ile baÅŸlanmalıdır. Müslüman tanımı elzem olan ve bir eldeki veridir. Ama bu müslüman tanımının bir sıfata ihtiyacı vardır. Bu müslüman kimdir? Bu soruya verilecek cevap önemlidir. Bu cevap ‘İslam’a teslim olmuÅŸ’ olarak tanımlanabilir. O zaman bu İslam’a teslim olmanın neliÄŸi meselesini ve bir ÅŸuur zemini içinde bir cevaba kavuÅŸturulması da elzem hale gelmektedir.  Dava ve davetçi kavramlarını bu zeminde kullanmakta yarar var. İşte İslamcılık, bir dava olarak İslam’ı ve davetçi vasfı kazanarak, modern dünyanın inÅŸa ettiÄŸi krizi aÅŸmaya yönelik çaba ve gayretler ile insanlığın içine düÅŸtüÄŸü krizden kurtuluÅŸunun vesilesi olma hüviyeti kazanma arayışı olarak tanımlanmalıdır.

İslamcılık, ‘mevcudu’ İslam’dan hareketle yeniden düÅŸünmek ve onu çözümleyerek yerine İslam’a uygun ve uyumlu olan bir düÅŸünceyi, tavrı, duruÅŸu ve eylemliliÄŸi inÅŸa etmektir. Bu çerçeve içinden İslamcılık aynı zamanda bir ‘Takva libası’ olacaktır.  Ä°hsan derecesine ulaÅŸarak attığı her adımı bilen bir Rabbin varlığını idrak ederek kendi niyet ve yöneliÅŸlerine ve hareketlerine yön verecektir.

İslamcılık, an ile müslümanca bir irtibat noktası kurmak ve onu dönüÅŸtürerek bir kurtuluÅŸ zemini kılma arayışıdır. O bir dava olarak Müslümanların zihin kodlarında büyük bir dönüÅŸüm yaÅŸamasına vesile kılınarak, onu, her adımın müslümanca atılmasına vesile ittihaz edilecektir. Ä°slamcılığı kötülemek ve onu dışlamak, bugünü müslümanca düÅŸünmenin önündeki engelleri güçlendirmek anlamını taşır. Çünkü bugün müslümanca düÅŸünce arayışında olan tanımlamaların kahır ekseriyeti düÅŸünce ve tavır olarak modern düÅŸünceye ters düÅŸmemeyi öncelemekte veya modern düÅŸünce ile uyumu esas almaktadır. Hâlbuki müslümanca düÅŸünce, modern düÅŸünce ile bir hesaplaÅŸmayı ve onun kötücül karakterini yok etmeyi öncelemelidir. Kendisini tanrı kabul eden bir kültürün inÅŸa ettiÄŸi birey, zulümden baÅŸka bir ÅŸey üretemez! Bugün yaÅŸadığımız dünya da buna tanıktır.

İslamcılık, çıkış noktasında bir kopuÅŸu iÅŸaret ediyordu. Bugünde tam bir kopuÅŸu iÅŸaret etmelidir… Çünkü tam bir kopuÅŸ olmadan mevcudun neliÄŸi konusunda sarahaten bir düÅŸünceye sahip olmak neredeyse imkânsızdır. Bu kopuÅŸu saÄŸlayacak olan yegâne müslümanca düÅŸünce ise İslamcılığın kendi varlığında mündemiçtir. Mesele, İslam ile sahici ve sahih bir baÄŸ kurmaya yönelmektir. Ama müslüman zihnin modern zihin tarafından esir alındığını dikkate almayan her yaklaşım, yeni bir müslüman zihni inÅŸa etme imkân ve ihtimalini yok eder.

Bu noktada dikkatten kaçırılmaması gereken temel ÅŸey; Ä°slamcılığa yöneltilmiÅŸ eleÅŸtirilerin; dışarıdan veya içeriden yapılan boyutlarını dikkate alarak onu yeniden deÄŸerlendirmeye almak deÄŸil, İslamcılığı bir tutum ve davranış olarak kodlayarak onu dava ve davetçi merkezinde ele alarak yeni bir çıkış düÅŸüncesi ve eylemliliÄŸi olarak kodlamak gerekir. Bu İslamcılığı yeniden düÅŸünmemizi ve yeniden inÅŸa ederek onu daha saÄŸlıklı ve saÄŸlam bir zemine yaslamayı da mümkün kılar. Böylece tepkisellik üzerinden inÅŸa edilmiÅŸ bir düÅŸünce ve eylemlilik olarak var olan Ä°slamcılık inÅŸai ve fıtratı ile uyumlu bir zeminde yeniden kurulması, öne çıkarılması mümkün hale gelir. DiÄŸer İslami hareketlerin ve tanımların kendilerini bu zeminde kurma ihtimalleri çok zayıf ve böyle bir imkâna da sahip deÄŸiller. Modernist eÄŸilimler, sufi tarikat ve hareketler, İslami hareket adını taşıyan yapılar vesaire, İslamcılığın bir ÅŸekilde etkisi altında iÅŸlevselliklerini deÄŸiÅŸime uÄŸratmışlardır.

Bu temel gerçeklik, aynı zamanda farklı müslümanca düÅŸünce ve eylemliliklerinde sahih ve sahici bir yapıya dönüÅŸmesini mümkün kılacaktır. Ä°slamcılık, bir dava ve İslamcı bir davetçi olarak gün yüzüne çıkmalıdır. Müslümanlar için yeni bir ruhu hayata geçirmelidir. Bu yeni ruh, modern insanın yeniden hayata tutunması için gereken zemini sunacaktır. Çünkü ruhsuz bir dünyanın ruhu olarak varlık kazanması İslamcılığın yeni bir dünyanın kurulmasına da vesile olur. Bir kurtuluÅŸ ideolojisi olarak İslamcılığın bir dava ve davetçi ideolojisi olarak yeniden kurulması, bir kurtuluÅŸ ideolojisi vasfını kazanmasını mümkün hale getirecektir. Her İslamcı, İslam davasının bir neferi olarak varlık kazanmalıdırHer müslüman ise bu davetin öncelikli muhatabı olarak öne çıkarılmalıdır. Her insan bu davete muhatap kılınarak onun kurtuluÅŸ umudunu yeniden diriltmesine vesile olunmalıdır. Bu her İslamcı davetçinin yegâne sorumluluÄŸu olarak öne çıkarılmalıdır. Dün siyasal bağımsızlığı öne çıkartan İslamcılık bugün bir bütün olarak insanın özgürleÅŸmesini öne çıkarılmalıdır. Ama bu özgürleÅŸme modern prangalardan bir özgürleÅŸme olarak kayıtlanmalıdır.

İslamcılıktan vazgeçmek demek, modern düÅŸünce ve yaÅŸam biçimi ile hesaplaÅŸmaktan vazgeçmek anlamına geleceÄŸi için asla tasvip edilmeyen bir tutum olarak tarihe yazılacaktır. Ä°slamcılık, kendi inançları üzerine ayaÄŸa kalkacak, kendi imanının güvenli limanında demirleyecek ve kendi eylemliliÄŸi ile özgürlüÄŸüne koÅŸacak bir dava ve davetçi ile kendini yeniden inÅŸa edecektir. Bugün bu kadar güçlü bir ÅŸekilde İslamcılığa ve dine yönelik saldırıların ardında yatan korku da bu imkânın varlığının bizatihi kendisidir…

 

Abdulaziz Tantik

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.