Sosyal Medya

Makale

Son günlerde

fganistan tecrübesi bir ibret vesikası olarak önümüzde duruyor. Afgan mücahitler, dünyanın en güçlü iki ordusundan birini yendiler. Fakat enaniyetlerini yenemediler. Birlik ve beraberlik sağlanamadı. Ben, biz olamadı. Günün sonunda fitne galip geldi. Ahmet Şah Mesud, Gülbeddin Hikmetyar, Burhaneddin Rabbani; her biri milletini ve memleketini seven kıymetli insanlardı. Buna rağmen böyle oldu.

Enaniyet, yorucu bir meseledir. Hayatın her alanında karşımıza çıkabiliyor. Onu hiç ummadığımız yerlerde bulabiliyor, beklemediğimiz kişilerde görebiliyoruz. Gönül erlerinde bile.

Bilgi ve başarı, genellikle kibirle birlikte geliyor. Kibrimizi bastıramazsak eğer, ilmimizi baskı aracı olarak kullanmaya başlıyoruz. Bunun örnekleri hayli fazladır.

Şöyle bir kimse düşünelim: Özür dilemiyor, geri adım atmıyor, hatada ısrar ediyor ve yaşayan hiç kimseyi beğenmiyor. Her konuda kesin fikri var. Bu mizaç, kime ne verebilir?

DÜN VE BUGÜN

Ülkemiz savaÅŸta, binlerce askerimiz cephede. İslâm âlemi buhran döneminde. İbrahim Karagül’ün sözleriyle söyleyecek olursak; “tarih deÄŸiÅŸiyor, coÄŸrafya yeniden kuruluyor, çok büyük bir fırtına yaklaşıyor.” Hakikat budur. Vaziyet ortadadır. Bize düşen, birlik ve beraberliÄŸin bütün yollarını denemektir. Ayrılıkta deÄŸil, beraberlikte ısrarcı olmalıyız.

Paragrafın devamını da iktibas edelim: “Batı İslâm’la savaşıyor, bizimkiler buna karşı hiçbir ÅŸey üretemiyor. Günübirlik marjinal konular etrafında dönüp duruyorlar.”

GeçmiÅŸe baktığımızda daha farklı bir tablo görüyoruz. Ana eserlerimizin önemli bir kısmı buhran ve savaÅŸ dönemlerinde kaleme alınmıştır. Zorluk, yokluk ve yıkım yıllarında. Millî hafızamızda kalıcı bir biçimde yer edinen birçok isim böyle zamanlarda ortaya çıkmıştır. Haçlı seferleri ve MoÄŸol istilasından geriye kalanlara bakalım mesela: EÅŸrefoÄŸlu Rûmî, Hacı Bayram-ı Veli, Ahi Evran, Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî, Yunus Emre, Süleyman Çelebi... Bu durum, diÄŸer İslâm beldeleri, ülkeleri için de geçerlidir. Ahi Evran, MoÄŸol baskısının doruk noktaya ulaÅŸtığı bir devirde Ahilik TeÅŸkilatı kurmuÅŸtur. Karatay Medresesi 1251 yılında açılmıştır. DireniÅŸ ve diriliÅŸ sadece kılıçla olmamıştır. Åžiirle, sanatla, fikirle, düşünceyle. İşgalcilerin kitleler halinde İslâmiyet’i seçmesinin esas nedeni budur.

Osmanlı devletinin kıyamet yılları da böyle deÄŸil midir? Bugün hâlâ etkisini sürdüren isimler ve eserlere dikkatle bakalım: Ahmed Cevdet PaÅŸa, Namık Kemal, Ziya Gökalp, Mehmet Akif, Yahya Kemal. Mecelle’den Çanakkale ÅŸiirine kadar. Bunlar büyük yangını görmüş, yaÅŸamış insanlardır.

Namık Kemal, Ernest Renan’ın “İslâm dini ilerleme ve geliÅŸmeye engeldir” iddiasına karşılık bir kitap yazmıştı: Renan Müdafaanâmesi, 1910. Aynı zihniyet, ÅŸimdilerde İslâm ile ÅŸiddeti, Müslümanlar ile terörü yan yana getirmeye çalışıyor. Bu tehdit ve tehlike karşısında muhterem hocalarımız, kanaat önderlerimiz, âlimlerimiz, derinlikli edebiyatçılarımız ne yapıyor? Çirkin suçlamalara ve ağır iftiralara karşı ilmî, edebî cevaplar verebiliyor muyuz? Esaslı bir itirazda bulunabiliyor muyuz? “İslâm barış dinidir” demekle sorun çözülüyor mu? Her ÅŸeyi Diyanet İşleri’nden bekleyemeyiz.

Durum galiba bu: Vücudumuza bıçak saplanmış, kan kaybediyoruz, belki birazdan öleceğiz. Biz ise kıymıklarla meşgulüz. Burada, kendimizi de eleştirmiş oluyoruz.

AYNI AİLEDEN OLMAK

Kalbinde Allah korkusu, davranışlarında insanlık görgüsü bulunmayan tek bir kiÅŸi bile hayatı çekilmez hale getirebiliyor. Hesap gününe inanmayan ve bu yüzden kul hakkına hürmet etmeyen bir kimse düşünelim. Kanundan kaçmasını da iyi biliyor. Herkes böyle olsaydı, herhalde dünyaya ‘cehennem’ diye gönderilirdik.

İmkânları kaybetmek korkusu, bizi etkisiz hale getirmesin. Evvelâ rabbimizden korkmalıyız. Böylece daha ahlâklı, rikkatli ve toparlayıcı olabiliriz.

Son günlerde siyasî ve dinî bazı tartışmalar yaşanıyor. Sosyal medya üzerinden atışmalar, karalamalar vs. Yalanın, hırsın ve fitnenin yıkıcılığı karşısında insanoğlu çok zayıftır. Mutlaka hasar alır. Bizi ayağa kaldıracak olan particilik veya cemaat taassubu değil, kalbî kardeşliktir. İş tutuş şeklimiz ve kimi fikirlerimiz farklı olsa da hepimiz aynı ailenin mensuplarıyız. İslâm hânesidir bu.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.