Sosyal Medya

Makale

Bir doların iki yüzü: Yazı ve tura

azı mı, tura mı? Bir paranın iki yüzünden biri yazı, diğeri tura, yani tuğra!

Bugün ise BÇG ve FETÖ’den söz edeceÄŸim. Bunlar aynı paranın yani doların iki yüzü gibidir. Bakmayın düşman kardeÅŸler olduklarına, aynı cehennemin iki yüzü gibidirler. Kaynakları da, hedefleri de aynı, sadece yöntemleri de aynı. “Arzı hürmet ettikleri locaları” bir onların.

Geçen gün Ali Ä°hsan KarahasanoÄŸlu FETÖ’cüler ve FETÖ karşıtı ulusalcılar nasıl buluÅŸuyor!” diye bir makale kaleme aldı. O yazıda şöyle diyordu; “FETÖ’ye karşıyız.. FETÖ’nün zihniyetine karşıyız. FETÖ’nün mantığına karşıyız.. FETÖ’nün, sadece kendisini ön plana çıkartan anlayışına karşıyız.. Aynı zamanda.. FETÖ karşıtı olanlar içinde.. Ulusalcılara da.. Aynı gerekçelerle karşıyız..”

Para’da “Yazı”, paranın rakamsal deÄŸerinin yazılı olduÄŸu yüzü, “tura/tuÄŸra” ise parada devletin armasının/logo’sunun olduÄŸu yüzü ifade eder. Bunlar gece/gündüz, ying-yang gibidir, birbirinin zıddı gibi gözükse de, onun tamamlayıcısıdır. ABD’nin yaptığı/yapmaya çalıştığı kendi karşıtını da örgütlemektir..

Bu anlamda FETÖ neyse, BÇG de odur aslında. Bunlar kendi aralarında çatışsalar da, aynı yere hizmet ederler. SoÄŸuk savaÅŸ da böyle bir ÅŸeydi. SaÄŸ-sol kavgası da böyle bir ÅŸeydi. Türk-Kürt çatışması da böyle bir ÅŸey. “Böl, çatıştır ve yönet”, anlayış bu.

SSCB dağıldığında, NATO tehlikenin rengini “kızıl”dan “yeÅŸil”e çevirdi. BÇG “Ä°slam’a karşı sopa”, FETÖ “Ä°slam’a karşı havuç” politikasının koç başı.. BÇG’liler bizi koyun yerine koyup, ellerindeki sopa ile arkamızdan sırtımıza vurarak bizi Amerikan mezbahasına götürmeye çalışıyor, FETÖ ise, takke-cübbe ile önümüze geçip, yine bizi koyun yerine koyup, elinde bir tutam yeÅŸil otla, bismillah diyerek yine aynı Amerikan mezbahasına götürmeye çalışıyor.

Bizim önümüze koydukları iki tercih var: Havuç mu, sopa mı?

Sonra “beyaz efendiler” karar verdiler: Radikal Ä°slam’a karşı sopa, ılımlı Ä°slam’a karşı havuç. Bu anlamda BÇG ya da DAEÅž’i kim örgütledi ise FETÖ ya da PYD, hangisi ise onu örgütleyen ÅŸeytani yapı aynı yapı!

Bunun sağcısı-solcusu, milliyetçisi, İslamcısı, liberali yok. Kendilerinden yana olanlar ya da kendilerine karşı olanlar var. Bunların ilkeleri yok, çıkarları var.

Brezinski Ä°slam’a karşı sopayı savunuyor ve Ä°slam’a karşı “topyekûn savaÅŸ”dan söz ediyor. Ä°slam’ın ılımlısı, radikali olmaz. “Ä°slam ‘Ä°slam’dır ve tehlikedir”, onlara göre. Fuller’e göre, Müslümanlar iktidar, kadın ve servetle tanışınca radikalliklerini kaybediyorlar. Ä°ktidar ve servete ulaÅŸmak için birbirleri ile rekabet ediyorlar ve hatta çatışıyorlar.. Onun için de Ä°slamcıları kazanmak gerek. Bunun yolu da Ilımlı Ä°slam’ı desteklemekten geçiyor. Ama bu politika radikallerin, ÅŸahinlerin, Ä°slam’a karşı topyekûn savaşı savunanların iÅŸine gelmiyor. Aralarındaki kavganın sebebi bu.

Her ikisi de ABD’nin bölgedeki siyasi kahyaları. Ama BÇG’liler, FETÖ’cülerin iktidara ortak olmasını istemiyorlar. Kendilerinin alanlarının daraltılmasından rahatsızlar. Yani aralarındaki çatışmanın temelinde “ABD’nin çiftliÄŸi”ndeki kahyaların kendi aralarındaki kavgadır. ABD’nin gözüne girmeye çalışan Amerika’nın “siyasi metres”lerinin, “siyasi fahiÅŸe”lerin kendi aralarındaki “gözde” olmak için giriÅŸtikleri “kıskançlık”ları sonucu ortaya çıkan kavgalarıdır.

ABD bundan da yararlanmak istedi. “Radikal Ä°slam’a karşı, iÅŸbirliÄŸine yanaÅŸmayanlara karşı sopa, iÅŸbirliÄŸine gönüllü olanlara havuç uzatmayı denedi. Yani ikisine de destek verdi, her ikisini de kullandı, icabında harcadı.

ABD’nin dostu yok, vefası da. Bunun Ä°ngiliz’i, Ä°srail’i, Vatikan’ı, Alman’ı fark etmez. Bu iÅŸler böyledir.

Bugün, BÇG’lilerin bir kısmı bazı gerçeklerin farkına varıp bu iÅŸten uzaklaÅŸtılar. Bir kısmı inatlarını sürdürüyor. Bir kısmı ise yarın saf deÄŸiÅŸtirip karşı tarafa geçerlerse ÅŸaÅŸmamak gerek. Birileri güç nerede ise oradadır. Birileri için her ÅŸey bir “rol”dür. BÇG’liler 28 Åžubat’ta bir yandan “irtica ile mücadele” ederken, öte yandan tarikat örgütlemediler mi? Kalkancı tarikatı neyin nesi idi!. Bunların bazıları için saÄŸ da sol da bir rol. FETÖ ile PKK’yı, DAEÅž’i buluÅŸturan güç böyle bir güçtür iÅŸte. Dün savaÅŸanlar, bugün el ele tutuÅŸabilirler. “Derin gerçek” böyle bir ÅŸey.

Biliyorsunuz ÅŸu günlerde Ankara’da 28 Åžubat davası görülüyor. Savcı mütalaasını sundu, sanıklar son savunmalarını yapıyorlar. Bu dava iddianame ile sınırlı bir dava. Davanın iddianamesini hazırlayan savcılarsa FETÖ’cü. Onun için de iddianameyi çok sınırlı tutmuÅŸlar. Dış baÄŸlantıları, STK, Media, iÅŸ dünyası ile ilgili uzantıları yok.

Memur-Sen Genel BaÅŸkanı Ali Yalçın, geçen gün davanın bu son merhalesi ile ilgili yaptığı açıklamada; “28 Åžubat darbesinin hazırlanmasında, gerekçelendirilmesinde, tabana yayılmasında ve toplumsal meÅŸruiyet oluÅŸturulmaya çalışılmasında en önemli iÅŸleri ısmarlanmış masabaşı haberleriyle dönemin apoletli medyası görmüştür” dedi. Evet sahi, o brifingli iÅŸadamları, gazeteciler, akademisyenler, STK’lar neredeler!.

Her ÅŸeye raÄŸmen bu davanın açılmış olması önemli. Tabii dönemin içiÅŸleri bakanının ve o dönemdeki iktidar partisi RP’nin devamı olan SP’nin davaya müdahil olmaması, Kazan’ın “Kahraman ordumuzla hiçbir ihtilafımız yoktu” mealindeki sözleri de bu dava sürecinin akıllarda kalan en talihsiz açıklamaları. 28 Åžubat’ta maÄŸdur olduÄŸunu söyleyen birçok kiÅŸi de bu davaya müdahil olmadı. Davayı yakından takip eden, müdahil olan kardeÅŸlerimden Allah razı olsun.

Evet, dava iddianamesini hazırlayan savcının FETÖ’cü olduÄŸunu ve iddianameyi Batı Çalışma Grubu ve darbenin askeri kanadıyla sınırlı tuttuÄŸunu ifade eden Yalçın, «Bilinçli olarak sanık kürsüsünden kaçırılan ve 28 Åžubat darbesinin sivil ayağını oluÅŸturan bütün kesimler mutlaka ama mutlaka yargılanmalıdır. Yalan haberlerle irtica söylemini gerekçelendirerek enformasyon saÄŸlayan, darbeci medya organları ve bunların patronları doÄŸrudan askerlerden aldıkları talimatlarla iÅŸ yapmanın yanında sürekli olarak askeri darbeye teÅŸvik ve tahrik kısmını üstlenmiÅŸlerdir. Erol Özkasnak’ın Genelkurmay Basın Yayın Halkla Ä°liÅŸkiler BaÅŸkanlığı’na gönderdiÄŸi yazıda isimleri geçen medya mensupları ile cuntacılardan ödül alan gazetecilerin cunta ile iliÅŸkileri mutlaka araÅŸtırılmalı ve dava konusu edilmelidir” dedi. Bu taleplerin karşılığını bulacağı belki yeni davaların da açılması gerek.

Eğer ABD teröre destek vermekten yargılanacaksa, darbelere destek vermekle suçlanacaksa, buna mutlaka, sanıkların ölümleri sebebi ile tamamlanamayan 12 Eylül ve 28 Şubat ile ilgili iddialar da eklenmelidir.

28 Şubat davasında mahkemenin vereceği karar, bundan sonraki darbe davaları için de yol ve yön gösterici olacaktır. Selâm ve dua ile..

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.