Sosyal Medya

Makale

İçimde Kopan Fırtınadan Haberin Var Mı?

İçinde yaÅŸadığımız dünyada 20. Yüzyılda Avrupa Düşüncesinin en büyük düşünürleri, yaÅŸananlar karşısında akıl muvazenesini koruyamadıkları için trajik ölümlere maruz kaldılar. Onlar anlamın yokluÄŸu karşısında hiçliÄŸin derin girdabında debelenip yokluÄŸu tercih ettiler. Bugün yaÅŸananlar karşısında içimde kopan fırtınalar o aydınlardan daha derin ve daha büyük…

Onlar zaten anlamsızlığı üreten bir düşüncenin içine doğmuşlardı ve buna isyan haklarını kullandılar. Bu yüzden de isimleri düşünce tarihine altın harflerle döşendi. Ve bugün onların düşünce biçimleri modern düşünce karşısında tercihe şayan bulunmaktadır. Ama biz ne yapacağız? Bizim düşünce dünyamız, anlamın varlığı, yoğunluğu ve çoğullaşması üzerine kurulu iken bugün yaşadığımız bu modern monist dünyanın dayattığı tek tipçiliği kabul eden Müslüman zihnin ortaya koyduğu anlamsızlık girdabına nasıl dayanacağız. İnsana yer yüzünün sorumluluğu yüklenmişken, misyonu, adalet ve hakkaniyet üzere bir yaşamı kurma ve yaşatmak iken içinde düştüğümüz bu anlamsızlık deryasına göz, izan, kalp ve ruhu nasıl koruyacağız?

İyiliğin, güzelliğin, anlamın, inceliğin, kibarlığın, ahlaki duruşun, doğruluğun ve haklılık ile hakkaniyetin varlığını adalet üzere içselleştirmek ve insanlığın anlam dünyasını genişletmek, varlığını izhar etmek ve dünyaya barışı armağan etmek olan Müslümanlar; içinde bulundukları iç savaş ve bu iç savaş üzerinden kötülüğün ve adaletsizliğin kol gezdiği bir dünyada yaşamanın vicdan üzerine oluşturduğu baskı insanı çıldırtan bir ağırlığa sahiptir.

YüreÄŸim daralıyor, kalbim sıkışıyor, uykularım kaçıyor, aklım çıldırmış gibi nefes almakta zorlanıyorum, insan öldürmenin ve özellikle de çocuk, yaÅŸlı, kadın ve savaÅŸmayan insanları öldürmek için duyulan bu ÅŸehvet çok korkutuyor beni… Ä°yiliÄŸin timsali olması gereken insanlar kötülüğün temsilcisi konumuna yükseldiler. Adaletin mümessili olması gereken Müslümanlar zulmün ayyuka çıkmasına vesile oluyorlar. DoÄŸruluÄŸun adı olması gerekenler, söyledikleri her söze yalan bulaÅŸtırıyorlar. Liyakatin varlık kazanması gerektiÄŸi müminler, kayırmacının ÅŸahikası oluyorlar.

Adalet toplumunun kurucu öznesi olması gereken Müslümanlar, maalesef bu toplumun kıyısından bile geçememektedirler. Bırakın adalet devletini adaletli bir insan olma yolunda bile tökezleyerek yola devam ediyorlar. Bu halin benim yüreğimdeki ağırlığı uykularımı kaçırıyor. Düşündükçe insanın çıldırması işten bile değil!

Sürekli sahte yaşamlar üreten ve bunu Müslümanlığın gelişmesi stratejisi uğruna yaptığına inanan bu sahte insanların Müslümanlığı örnek olup tebliği fiili olarak gerçekleştirmesi gerekirken kötü örnek oluşturarak bizzat Müslümanlığın önündeki en büyük engele dönüşmesi ne acı bir tablo oluşturuyor. Ve maalesef bu yalan ve sahte hayatlar kendine alan bulmakta hiç zorluk çekmiyor. Hatta Müslüman kültürün başat unsurları olarak yeryüzünü şenlendirme konusunda birbirleri ile yarışıyorlar.

Hakikatin yeryüzündeki en büyük uygulayıcıları olması gereken Müslümanların reel hayatın bataklığında birer gül olmayı tercih etmelerini hangi kıstasa vuracağız? Sonra gönül rahatlığı ile uyku çekerek sanki hiçbir şey yapmamış gibi hayata bıraktığı yerden devam eden bu zihniyetin Müslümanların içine çektiği bu kurgusal dünyada hakikat nasıl tecelli edecek ki?

Müslüman zihni açık ve fikri açık bir insan iken aklını herhangi bir yere, şeye kaptırmayan ve kendi akli melekeleri ile yol almaya çalışan biri olmalıydı. Ama bugün aklını kaptırdığı gibi bu aklının kaptırılmışlığının farkına bile varamaması ne acı ve ironiye çağ attıran bir durumdur. Kalbini mihenk yapması gereken insanın kalpsizliğinin en büyük kalbe sahip olmanın kendisi olarak dayatılmasını anlamak insan kalabilmenin uzak kıldığı bir duruştur.

Seksenli yıllarda mühtedi Müslümanlar, Kuran okuyarak Müslüman olurken Müslümanlar tanıştıklarında ise iyi ki Müslümanları tanımadan önce Ä°slam ile müşerref oldum ve şükür Müslüman oldum diyorlardı. Bugün Müslümanları tanıyıp Müslüman olma hali uzayda yaÅŸam bulmakla eÅŸ deÄŸer hale gelmiÅŸtir. Ama daha kötüsü Kuran ve Ä°slam ile müşerref olup Müslüman olabilecek mühtedi de yok artık; çünkü Ä°slam ve Kuran’ı da öyle yanlış iÅŸlerde kullanan ve bunu gerçek Müslümanlık adına yapan en aktif kitle maalesef Ä°slam’a girmenin bizzat en büyük engeli haline gelmiÅŸlerdir. Müslümanların çoluk çocuk, kadın kızan diÄŸer Müslümanları öldürdükleri bir dünyada merhamet ve rahmet peygamberi olan Elçi’mizi nasıl mahzun eder ve kendilerini de ruz-i mahÅŸerde nasıl bir konuma sürükleyecekleri gün yakındır.

Çorak bir dünyada yaşıyoruz. Hakikat, kayıp eÅŸyalar hazinesinde kalabalıklar içinde yalnızlığı yaşıyor. Nefes almak ile ölmek arasında bir fark kalmamışken yüreÄŸi daralmayan insanın insanlığından utanmak ÅŸart! Hala akli melekesinin yerinde olduÄŸunu söyleyenler inat bu aklı yokluÄŸa tevdi etmek insan olmanın yeter ÅŸartı olabilir. Belki de bu insanlık çağında bu insanlıktan soyunarak kul olmanın yüce erdemine sahip çıkmak lazım… Evet, ben özgür bir birey deÄŸil kul olan bir insan olmaya çalışanın ta kendisiyim…

Evet, isyan ediyorum, ama Müslümanların Müslümanlığı yaÅŸama tarzlarına ve Müslüman olmada gösterdikleri karakter yapılarına… Evet, isyan ediyorum, Müslümanların dünyayı tercih etmelerine ve dünyalık elde ederken ki ÅŸehvetli sarılışlarına… Evet, isyan ediyorum, kitaba sarıldım diyen Müslümanların, kitaptan bihaber yaÅŸamalarına ve kitabı kendi arzu ve isteklerinin bir galerisine dönüştürenlere…

Uykularım kaçıyor, kalbim sıkışıyor… Varlığın huzursuzluÄŸunun verdiÄŸi huzursuzluÄŸu bir nimet olarak kabul ediyorum.  Varlık huzursuz, eÅŸya huzursuz, kainat huzursuz, insan; doÄŸulusu, batılısı ile huzursuz, kalpler huzursuz, ruhun huzuru kaçmış ve en önemlisi aÅŸk huzursuz…

BaÅŸkası için yaÅŸaması gereken iman erleri, baÅŸkalarının yaÅŸamlarını kendi yaÅŸamları için esir ediyorlar. Ve biz bunu huzurlu bir kulluÄŸun tecellisi olarak okuma cehdini sessizlikle geçiÅŸtireceÄŸiz ve bunu Müslümanlığımızın bir niÅŸanesi kılacağız, sonra da mümin kulun özelliklerini Kitap ve Sünnet’ten örneklere anlatmaya devam edip hiçbir ÅŸey olmamış gibi Müslümanlığımızı yaÅŸayacağız…

Hikâyemiz bu… Kalbimin parçalandığını hissediyorum. Aslında hiç iyi deÄŸilim… Numara çekmek istemiyorum… Çok kötüyüz… Bir umut emaresi arıyorum, ama bulmakta zorlanıyorum. Biliyorum bu satırları okuyanların yüzündeki memnuniyetsizliÄŸi… Gerçekten rahatsız olmalıyız ve birbirimizi rahatsız etmeliyiz. Hakikatin yeniden dünyamıza doÄŸması ve Müslümanlığın hakkını verebilmek için…

Haydin, dirilin, kendinize gelin ve siz bu deÄŸilsiniz, buna inanın! İçinde debelendiÄŸiniz bu bataklığın önce farkına varın ve sonra piÅŸmanlık duyun ki size uzatılacak ele eliniz uzanabilsin… Yoksa yokluÄŸun girdabında debelenip gidersiniz, murdar olmaktan kurtulamazsanız, kınayacağınız kendinizden baÅŸkasını da bulamayacaksınız…

Selam hidayete tabi olanların üzerine olsun…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.