Sosyal Medya

Makale

Seferberlik çağrısı

Millî hafızamızda derin izler bırakan ve yankısı günümüze kadar ulaÅŸan olaylardan biri de Seferberlik'tir. Eski insanların anlattığı nice hayat hikâyesi şöyle biter: “Seferberlik'te askere gitmiÅŸ ve bir daha dönmemiÅŸ.” Evet, Birinci Cihan Harbi. Askere alınan her üç erkekten birinin evine dönemediÄŸi o kıyamet günleri.

Osmanlı'nın parçalanma yılları, milletimiz için yüksek hayat tecrübesi olmuştur. Unutulamaz. İçerden ve dışardan kimler saldırdı, dost bilinenler ne yaptı, nasıl oldu?

Onca musibete, terör belâsına, kalkışma girişimine rağmen, insanımızı bu kadar sabırlı yapan, sakin tutan nedir? Onurlu ve olgun davranmasını sağlayan? Hemen söyleyelim: Vatandan ve imandan gelen mesuliyet duygusu.

“Üçüncü köprü artık iki beton kuleden ibaret” diye haber yapanlar bunu anlayamaz. “Piyasalar terör saldırılarına alıştı, reaksiyon azalıyor” cümlesini kuranlar, bizden görünseler bile, kalbimizin dışındadır.

Birçok tarihçi, akademisyen, “Türkiye'nin ÅŸartlı tahliye edildiÄŸini” söyler. Evet, Lozan. Bu iddiaya inanır veya inanmazsınız.

Ülkemiz kendi başına kararlar almaya, hudutlarının dışına çıkmaya ve sesini yükseltmeye baÅŸlayınca nelerle / kimlerle karşılaÅŸtı? Sorumuzun cevabı, 'ÅŸartlı tahliye' tezini kuvvetlendiriyor. Yüz sene önce karşımızda olan yabancı güçler, bugün, bize saldıran terör örgütlerinin ve karanlık yapıların arkasında. Sonrası ne olur, bilemeyiz.

Garip ve anlamlı. Türkiye söz konusu olduğunda, aralarındaki bütün rekabeti ve tarihsel düşmanlığı bir kenara bırakıyorlar. 'Tek millet' oluyorlar.

***

Şartlı tahliye sonrasında atılan birçok adım, batı dünyasının beklentileri doğrultusunda olmuştur. Milletin ve ümmetin canına kıyanlar aklanmak istenmiştir. Bir örnek: Osmanlı topraklarına saldırıp Yafa şehrini ele geçiren Napolyon, burada, savunmasız ve silahsız dört bin Müslüman esiri katletmiştir. (5 Mart 1799) İbret olsun diye. Gözdağı vermek için. Bu toplu cinayet, Napolyon'un hayatı boyunca yaptığı en alçak iştir. Çıkmaz lekedir. Peki, bunu biliyor muyuz? Muhtemelen hayır. Birçoğumuz, onun mücadelesini imrenerek okuduk, anlattık. Ne yazık ki buna benzer yüzlerce acı örnek var.


Özetle: Yanlış baÅŸlayan iÅŸlerin doÄŸru gitme ihtimali pek yoktur.

***

İtibar dergisinde Prof. Dr. Ali Şükrü Çoruk'la bir söyleÅŸi yaptık. (Mart 2016) Sadece baÅŸlığını vermekle yetinelim: “Milli Mücadele'nin deÄŸerini iyi bilmemiz gerekiyor.” Yani istiklal ve istikbal mücadelemizi. Ölüm - kalım savaşımızı. Zaferden sonrası ayrı ve trajik bir konudur.


Ölmedik, kaldık. Şimdi kalanları bölmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Hiçbir zaman durmayacaklar. Biz de yılmayacağız.

Sayın Erdoğan, pazartesi günkü konuşmasında, 'ülkemizi terörle terbiye etmeye çalışanlara karşı' yeni bir seferberlik çağrısında bulundu. Özenle seçilmiş kelimeler: Malazgirt ruhu, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı'nın azmi.

Biraz açalım: Malazgirt, Türklerin ve Kürtlerin birbirlerini bulduÄŸu, bir olduÄŸu, kader birliÄŸi yaptığı yerdir. Çanakkale'de nice BaÄŸdatlı, Musullu, Halepli, Åžamlı ÅŸehit vardır. KurtuluÅŸ Savaşı, zalimlere karşı mazlumların dayanışması, gariplerin kıyamıdır. Osmanlı çınarının azametini de unutmayalım. Çınar sert bir ÅŸekilde budanmış olsa da, hâlâ yerindedir. Ana gövde burada, bu topraklardadır. Åžunu da biliyoruz: Yarasız aÄŸaç olmaz.

Zor zamanların, ağır imtihanların içindeyiz. KurtuluÅŸa giden yol, millet olmaktan geçiyor. Silahlar eÅŸliÄŸinde barıştan bahsedenlere, fenalıkta sınır tanımayanlara, düşmanlıkta ısrarcı olanlara, fitneyi yoldaÅŸ edinenlere inat.

Son olarak: Güvenlik güçlerinin iÅŸi, teröristle mücadeledir. Terörle mücadele ise milletin her ferdini yakından ilgilendirir. KurduÄŸumuz cümleler, yaptığımız yayınlar, sergilediÄŸimiz tavırlar, nerede olduÄŸumuzu, kimlerin yanında durduÄŸumuzu gösterir.

Allah'a şükür, milletten ve memleketten yanayız.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.