Makale
Nerede bu devlet, çocuklar ölüyor çocuklar!
Dış tehdidi olmayan bir devlet yoktur. Her devletin her dönemde birden fazla dış tehditleri olur. İttifaklar, askeri stratejiler, sosyal stratejiler derken alınan onlarca tedbirle bu tehditler devletten uzak tutulur. Yok oldukları anlamına gelmez sadece uzaktadırlar. Buldukları ilk zayıf anda tehdit yaklaşır ve kendi amacına yönelik faaliyet içine girer. Zayıflık aidiyet derdi olan eğitimsiz nesil anlamına gelir.
Size göre kötü, hainlik, arkadan vurma, düşmanlık olan bir faaliyet başkası için kendi devletinin faydasına, hedeflerine hatta devamına hizmet ediyor olabilir. Sözün özü, ihanet eden aslında dünyanın başka bir yerinde kahraman olabilir.
Bu dış tehdit denilen tehlikenin uzakta duran pasif halinden, yakına gelmiş aktif hale geçebilmesi için olmazsa olmaz ilk ihtiyacı içeriden bir irtibat kurabilmesidir. İçeriden gerçek bir temasla irtibat, size göre ihanet olan ona göre ikna sürecinin tamamlanması demektir. Bütün terör eylemleri bu mekanizmayla can bulurlar. Bu sistemi engelleyebilecek bir asker, bir polis, bir istihbarat teşkilatı şu anda dünya da yok. Zaten bu saydıklarımdan oluşan güvenlik bürokrasisi denilen yapılanmanın böyle bir sorumluğu da yok. Güvenlik güçlerinin görevi bu irtibat, yani ihanet, yani ikna edilme gerçekleştikten sonra başlar.
Yani “MİT uyuyor mu”, “Polis ne iÅŸ yapıyor” ve “Asker nerede” gibi serzeniÅŸler aslında anlamsız. Bu noktada ÅŸu ÅŸekilde sormalıyız. Anneler nerede? Babalar nerede? Evlerin bereketi, başımızın büyükleri dedelerimiz büyük annelerimiz nerede? Öğretmenler nerede? Gazeteciler, fikir adamları, yazarlar sanatçılar nerede?
Çünkü dış tehdit bu ülkenin bir evladını kendi ülkesine ateş etmeye ikna edebiliyorsa, insanları öldürenler kendilerini kahraman sayabiliyorsa, vatan, bayrak, namus, gelecek gibi birleştirici kavramlar tarafların sembolü haline dönüşebiliyorsa yapılan hesap hatası siyasi değil sosyolojiktir. Bu sosyolojik hesap hatasının altında başta Kemalist diktanın yıkıcı etkileriyle tahrip olmuş aidiyet dertlerinin yanında hayatı dünyadan ibaret sayan kafası çalışan akılsız nesiller yetiştiren eğitim sistemini kafaya takmalıyız.
EÄŸitim sisteminden kasıt Milli EÄŸitim Bakanlığı, Milli EÄŸitim Bakanı deÄŸil. Onların bu konuyla alakası bile yok. 5 yaşında bir erkek çoÄŸunu seven dört yetiÅŸkin kadını izledim. Biri teyze, bir anneanne, bir komÅŸu ve bir de anne. “Çok can yakacak kızları peÅŸinden sürükleyecek” diye sevmeye baÅŸladılar ve anne kreÅŸte oÄŸlunun kızları nasıl öptüğünü anlatırken oÄŸlunu tuhaf bir erkek olarak tarif edip böbürleniyordu. Aynı kadın çok geçmeden yarım saat sonra kocasının telefonunda baÅŸka kadınlarla nasıl mesajlaÅŸtığını kız kardeÅŸine anlatırken aÄŸlamaya baÅŸladı. Kızları peÅŸinden sürüklemeyi marifet sayan, gördüğü her kızı öpmeye yeltenen bir çocuk olarak büyütülen o sübyan yarın evlendiÄŸinde onun da karısı aÄŸlayacak muhtemelen. Evlatlarına amentüyü, ahireti, vatanı, bayrağı, namusu anlatmayan, anlatmak da yetmez gözünün önünde örnek olmayan anne babaların yetiÅŸtirdiÄŸi çocuklar için asker, polis ve ajanların yapacak bir ÅŸeyi yok. Birini PKK yakalar, öbürünü DAEÅž sonra taziye çadırı mı kuralım yoksa inkâr mı edelim diye düşünürken “nerede bu devlet” diye anlamsız cümleler kurarız. Ne yapsın devlet evine girip deli gibi izlediÄŸin diziyi kapatıp evladını yetiÅŸtir diye kulağından tutup çocuÄŸun karşısına mı oturtsun anne babaları. Zaten devlet dediÄŸin nedir ki, sen dizi izlerken, dedikodu yaparken kendi kendine büyüyen bir çocuÄŸun büyüyüp siyasetçi olmuÅŸ hali deÄŸil midir?
Henüz yorum yapılmamış.