Makale
Onlar ne kadar da çabuk yapıyorlar?
Bizim mahallenin en çok hayıflandığı konuların baÅŸlıklarını yazsak buradan Olimpos’a yol olur. Bence bir çoÄŸu gereksiz, abartılı ve dahi sırf üzülmek adına ezberlenmiÅŸ kalıplar. Aralarında haklı olanları da var tabi ama kuru hayıflanmanın ötesine geçemedikleri için onları da ciddiye almıyorum. En çok hayıflandığımız iki konuyu bir kenara ayırarak söylüyorum eski abilerin teÅŸvik etmek için kullandığı “solcuları örnek gösterip hayıflanma”iÅŸinden vaz geçin artık. Bu kuru gürültünün kimseye bir faydası yok.
Bir: “Öyle diyorsun da; adamlar algı yönetiminde nasıl da baÅŸarılılar. Katiller kendini barış güvercini olarak yutturuyorlar”
İki: “Öyle diyorsun da; yalan söylüyorlar, biz o yalanın yalan olduÄŸunu bile anlatamıyoruz daha”
Üç: “Öyle diyorsun da; PKK nasıl çalışıyor baksana, Kürt gençlerinin bir kısmını din düÅŸmanı ateistlere dönüÅŸtürüyor. Biz hiç bir ÅŸey yapmıyoruz”
Dört: “Öyle diyorsun da; istedikleri iftirayı atıyorlar herkes inanıyor”
Ne kadar hızlı yapıyorlar değil mi? Ne kadar da başarılılar!
Kimse kusura bakmasın, evet bunlar oluyor ama bu netice kendine muhalif diyen zevatın çok maharetli olmasından deÄŸil. Çok zeki, çok çalışkan, çok yetenekli oldukları için de deÄŸil. Buna kötünün gücü deniliyor. Ahmet Hakan’nın en sevdiÄŸi aÄŸababası kimse bunların, otursun karşınıza toplam 10 dakikalık ezberden sonra baÅŸa sarar. ÇoÄŸu sakil ve cahil adamdır. Nasıl oluyor peki bu sakil ve cahil adamlar saçma sapan bir palavraya inandırabiliyorlar taraftarlarını. Çünkü koca bir depo suya bir damla haram yeter. Kötünün gücünü küçümsemeyin. Senlerce iyilik yaparsanız hani sonunda bir hata yaparsanız, o hatanız gelir ve senelerin iyiliÄŸini örtebilir. Kötü örtücü ve güçlüdür. Ortada bir baÅŸarı yok yani. Bir insanı, uyuÅŸturucuya alıştırmak için ya da sigara baÅŸlatmak için emek vermeye, sabır göstermeye ve zamana ihtiyaç yok ki. Bir teklif yeter. Zor olan ondan vaz geçirmek. Öldürmeyi, saldırmayı, iftira etmeyi, kuralsız ve hesapsız yaÅŸamayı, sorumluluk almamayı, bencil olmayı telkin ediyorlar. Daha ilk tekliflerinde eÄŸilimi olan o anda örgütlenir ve hızlıca deÄŸiÅŸir. Buna bakıp hayıflanılır mı? Bir bina düÅŸünün yıllarca sürüyor yapımı ama bir kaç dakika da yıkılıyor. Yıkanlar için “ne kadar da baÅŸarılılar, biz bunların yıktığı hızla yapamıyoruz” diye hayıflananlar birazda sırf üzülmek adına numara yapıyorlar sanki. Bilemedim ÅŸimdi. Üstat diyor ki; “Numara yapma, yoruldum de kenara çekil ya da iÅŸine bak”
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Seçimler bitti, bu kadar fanatiÄŸi topluma salacak mıyız gerçekten?
Bütün hayatı siyasi partiden ibaret olan ama siyasetçi olmayan fanatikler dolaşıyor etrafta. Trajik bir paradoksla hayata tutunmaya çalışıyorlar. Bakan, Milletvekili, teÅŸkilat baÅŸkanı vs. Yani siyasetçi deÄŸil. Normal insanlar gibi normal iÅŸleri var bazılarının. Bazılarınınsa blogger, sosyal medya uzmanı, fenomen, danışman, araÅŸtırmacı, gizli ajan, derin abi, dava adamı gibi yarım saat önce evde uydurulmuÅŸ tuhaf unvanları var. Bu karakterlerin 140 karaktere aynı anda sığan davaları ve sinkafları var. Åžimdi seçimler bitti ve krizler adım adım çözülüyor! Bu fanatikler ne nereye gidecekler? Kime küfür edecek bu kadar adam? Kara mizah gibi duruyor ama son soru ciddi. Tekrar soruyorum; Kime küfür edecek bu kadar adam? Bu soruya bir cevap bulmamız lazım çünkü bulmazsak yeniden kendilerine ihtiyaç olsun diye çabalamaya baÅŸlayacaklar. Kötü niyetli olduklarından deÄŸil. İnsan doÄŸası böyle. Siz anlamıyorsunuz ama ortada ÅŸöyle bir kriz var, saldırmamız lazım, korkaklar gelmesin biz dava adamıyız diye kendilerini öne atıp alakalı alakasız iletiÅŸim saldırıları gerçekleÅŸtirebilirler. Belki laboratuvar ortamı kurulabilir bir nevi milli park gibi sanal bir ortamda oyalanmaları saÄŸlanabilir. Aklıma gelen ilk çare bu oldu düÅŸününce baÅŸka çarelerde bulabilir. Bir kaç gün sonra kimin sevinci kimin üzüntüsü soÄŸuyacak ve avuçları kaşınan binlerce fanatik kendini boÅŸlukta hissedecek. Tehlikeli olabilirler.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Çok fena hezimete uÄŸradılar ve bunun AK Parti’yle hiç ilgisi yok
Dikenli bir web sitesinde yazan MehveÅŸ Evin’in satır baÅŸlarını numaralayarak yazdığı; “ÅŸöyle düÅŸüneceksiniz” emir bildirisini okuma gafletinde bulundum. İtaat eden sadık kitlesinde muhakkak “etkili hakaret eÄŸitimi” faydası vardır ama benim midem sonuna kadar dayanamadı.
“10 maddede AKP’ye oy verenin ruh hali” baÅŸlığında sözüm ona tespitler dizerken hakaret ve saldırı tespihi dizmiÅŸ aslında ve daha birinci maddesine baÅŸlamadan klavyesini kırarcasına bir kriz haliyle saçmalamış.
Sözüm ona AK Partiye oy verenler ÅŸöyle insanlarmış:
“Oyum AKP’ye, çünkü yolsuzluklar, hırsızlıklar umrumda deÄŸil. Yeter ki ben paçayı kurtarayım, çocuÄŸumun belediyedeki, devletteki, ‘havuz ÅŸirketindeki‘ iÅŸini garantiye alayım. Hem zaten herkes çalmıyor mu!”
Yani 23 milyon kiÅŸi, “havuz” da çalışıyor. Bir ara ÅŸaka yaparak hükûmet devireceÄŸine inanıyordu bunu yazan akıl, ÅŸimdi komik bile deÄŸiller. Fikri zeminleri altüstü oldu. Sabiteleri, başı sonu belli analizleri, teklifleri, iddiaları yok artık. Dalgaların kıyıya bıraktığı çizgi altı hakaretlerinden baÅŸka bir ÅŸey kalmadı ellerinde. Derdim yazıyı yazana cevap yetiÅŸtirmek deÄŸil. Adım adım nasıl battıklarını ortaya koymak için bir kanara not bırakmış olmak istiyorum. Kafaya takmaya gerek yok artık. En sivri dikenleri bile PKK ile FETÖ arasına sıkışmış söylemleriyle debeleniyor. Artık kenara konulabilirler.
Ben nereden tanıyorum, AkÅŸam gazetesi, emlak fantezileri ve AkÅŸam gazetesiyle ilgili kopuk parçaları birleÅŸtirmeye çalışıp bu yazarı nereden hatırlıyorum diye düÅŸünürken baÅŸlığın yazıyla ilgisini unuttum. Konu bütünlüÄŸünü korumak zor iÅŸ.
“Maddeler halinde yazmanın sırrı, yazıyı ayakta tutan konu bütünlüÄŸünü koruyamama acizliÄŸidir” demiÅŸ olsaydı birisi keÅŸke. Bu yazı onunla biterdi ve çok iÅŸe yarardı ama böyle bir söz yok maalesef.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Seçimi kazanma ve kaybetmenin korkunç hikayesi
Kazanmak yahut kaybetmek diye bahsedilen bir neticenin sürecinde bir fayda için verilen mücadele var demektir. Fayda nesnel ya da duygusal olabilir. Yani ya bir ödül ya da bir unvan meselesidir bu durum. Seçime giren bir parti kendi için bir faydanın peÅŸinde olmuÅŸ oluyor bu durumda. Öyleyse oy vermek denilen ÅŸeyde faydayı taksim etmek. Sandığa attığımız oyun anlamı kimin kazanacağına karar vermek. Bir nevi lütfetmek oluyor. Gittikçe saçma bir hâl alıyor deÄŸil mi? Siyaset ve seçim meselesini hiç anlamamışız demek oluyor bütün bunlar. Kazan diye bir ÅŸey yok. Görevlendirilen ve görev verilmeyen denilmeli. Ben bir seçmen olarak sandığa gittiÄŸimde vatandaÅŸ olarak ukdemde bulunan ülkenin sahipliÄŸi yetkisine dayanarak bir ekibi hizmet için görevlendirmiÅŸ oluyorum. Neyi kazanmış oluyor görev alan parti. MaaÅŸ mı, kupa mı, ödül mü? Hiçbiri! Öyleyse bir ÅŸey kazanan yoksa kaybeden de yoktur. Bu durumda biz korkunç bir hata yapıyoruz. Göreve gelmek için seçmenden yetki alan bir parti için kazanan diyen seçmen partinin neyi kazandığını iyi düÅŸünmesi ve neyi kastettiÄŸini izah etmesi gerekir. Aynı ÅŸekilde kazandık diyen bir parti de neyi kazandığını izah etmesi gerekir. Maksat hasıl olmuÅŸtur inÅŸallah.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Takip numaratörlerinin grafikleri hazır, hükümetin kurulmasını bekliyorum
Hükûmet kurulur kurulmaz gazetede bana ayrılan neresi varsa orada AK Partinin kritik vaatlerinin gerçekleÅŸip gerçekleÅŸmediÄŸini gösteren bir numaratörler koymak istiyorum. İlk beklediÄŸim icraatlar; Asgari ücretin 1300 lira olması, Emekli maaÅŸlarına yapılacak zamlar ve TaÅŸeron iÅŸçiler. Nasipse, hükümet kurulduÄŸu günden itibaren bu vaatler gerçekleÅŸene kadar kaç gündür beklediÄŸimizi yazacağım.
Alıntı - Diriliş Postası
Henüz yorum yapılmamış.