Sosyal Medya

Makale

Biz eskisine hayıflanırken onlar yenisini yaptı

Türkiye sinemasından niye söz edemiyoruz? Çünkü yok. TeÅŸebbüsler var, aradan sıyrılan iÅŸlerde var elbet ama bir endüstriden söz edemiyoruz. Dünya ile rekabet edemiyoruz. Bu rekabet konusu açılınca “rekabet etmek zorunda deÄŸiliz” diye tevil edip konuyu kapatabiliriz ama bu tevil ancak konuyu kapatır. Åžu oldu da, bu ekÅŸite, falan filanda diye konun en cahili ben bile yüzlerce sebep gibi görünen bahane yazarım, konumuz o deÄŸil. Konumuz hayıflanırken kaybettiÄŸimiz alanlar. Kendi alanını tanımlayabilme meselesi bambaÅŸka bir yara ama bu yazının konusu deÄŸil. Biz hayıflandık, herkes sinemada aldı başını gitti. Sonra biz yine hayıflandık yapamıyoruz diye. Bu hayıflanma, ÅŸikayet etme bir de “o iÅŸ öyle olmaz” diye lafa baÅŸlama hastalığımız yüzünden debelenip duruyoruz. Åžimdi yeni kapı daha açıldı. Sinema kapısından daha karlı, emperyalizmle mücadele aÅŸmasında daha iÅŸlevli ve yeni kapı. Kapıdan geçenler iÅŸine bakıyor yürüyüp gidiyor biz yine hayıflanıyoruz. 1940’la açılan sinema kapsından geçemedik kapı kapandı kaçırdık. Bari bu yeni kapıyı kaçırmayalım. 
Åžimdilik 110 milyar dolarlık bir kapı. Türkiye bu kapıyı 400 milyon dolarlık bir ciroyla araladı sayılır ama daha tam giremedik. Åžimdilik 30 civarında yerli firma varmış. Bu kapıdan geçmiÅŸ ülkelerin en küçüÄŸünde ÅŸirket sayısı 400, Amerika’da binden fazla. 10 yıl içinde 110 milyar dolarlık sektörün 5 kat büyümesi bekleniyor. Sinemadan kimse umutlu deÄŸildi, Tiyatro eÄŸlencenin en tepesindeydi. Sinema bir geldi “bu ne saçmalık kardeÅŸim” diyenleri de Tiyatroyu da önüne katıp sel gibi geçti eÄŸlence dünyasının üzerinden. Sonra televizyonlar geldi. Bu kutunun başına kim oturur diyenler çocuklarını o kutun önünden alamadılar, o gün bu gündür kutu dedikleri TV’lerin önünde oturuyoruz. TV ve sinema iç içe olduÄŸu için sel etkisi olmadı ama birleÅŸerek erimeye baÅŸladılar çünkü ÅŸimdi ikisinin de karşısında internet var. Ve sahnelerin yeni yıldızı. Oyunlar. Oyunlar ne sinema tanıyor ne televizyon. Aynı anda bir sürü konuda eÄŸlendiriyor. Oyun dünyası kapısı açıldı ve kısa bir süre sona kapanmak üzere. “Oyun nedir kardeÅŸim” diyenlere kulağımız kapatıp hazır açık olan bu kapıdan geçmezsek yine kaybedeceÄŸiz. Oyunlar sadece sıradan eÄŸlenceler deÄŸil bir tür sosyal yaÅŸam alanı sahasına dönüÅŸüyor. İletiÅŸim, eÄŸlence ve eÄŸitimi aynı anda barındıran baÅŸka bir boyut. BaÅŸta hükümet ve yatırımcılar için saat çalışıyor.

--------------------------------------

Katılımın kıymetini bilseydik mevduatın zararını çekmezdik

Para denilen meret hareketsiz durunca ilk baÅŸta sahibine sonra çevresine asit gibi zarar veren bir zararlı. Hareketten kasıt harcamak deÄŸil, aslında deÄŸersiz olan alacak ispatı bir kağıt parçasını deÄŸere dönüÅŸtürmek demek. Mevduat bankacılığı elimizdeki paraları alıp ekranlarda bize rakam olarak gösteriyor ve öylece duruyoruz. Banka’da para biriktirmek denilen tuhaf alışkanlığa ilk alıştıran kim bilmiyorum ama çok büyük vebal almış bence. Para öylece duruyor. Yatırıma dönüÅŸmüyor, kar ettirmiyor, dolaÅŸmıyor, kazanmıyor, kazandırmıyor bereketsiz bir hal yani. Bunun adı tasarruf olamaz. Bu olsa olsa, masallardaki gibi maÄŸarada biriktirdiÄŸi altınları severken deliren karakterlere benzemek olur. Para hayata katılınca iÅŸe yarıyor. GeliÅŸmekte olan ülkeler diye içinde az da olsa hakaret olan acayip bir tabiri bir kenara bırakalım. Hali vakti yerinde diyelim. Hali vakti yerinde ülkelerin kalkınma dinamiÄŸi katılım bankalarıdır. Para, üretime, yatırıma, iÅŸe güce katılıyor yani. Katılımın kıymetini anlatmak en baÅŸta katılım bankalarının sorumluluÄŸu. Bu yazı vesilesiyle ülkemizin para sahibi vatandaÅŸlarına göz açıklığı dileyelim ve katılım bankalarını göreve davet edelim. Reklama para harcamayın çünkü mevzuyu bilmediÄŸimiz için daha potansiyel müÅŸteri bile deÄŸiliz. O bütçelerle önce bize mevzuyu anlatın öÄŸrenelim potansiyel müÅŸteri olalım sonra reklam yapıp mevcut müÅŸteri saflarına davet edersiniz.

--------------------------------------

Bu kelime çok lazım

İfsat:

Düzeni bozmak olarak bilinir. Gerçekte anlamı düzeni bozma eylemi deÄŸildir, niyetidir. Yani düzeni bozma niyetiyle söylenmiÅŸ bir söz bile ifsat olabilir.

ÖrneÄŸin; 1915 yılında “ne mutlu Arap’ım diyene” bir laf söyleseydik ve ırkçılığı tetikleseydik bunu söylediÄŸimiz için ifsat etmiÅŸ olurduk.

Alıntı - Diriliş Postası

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.