Sosyal Medya

Makale

Ürkek ve tedirgin

Kenan Evren öldü. Gidenin arkasından iyi konuÅŸmak lazım. Fakat olmuyor.
Neredeyse hiç seveni yokmuÅŸ. Böyle biri olmayı kim ister? Allah muhafaza.

On beÅŸ yaşındaki gençler bile onun aleyhine cümleler kuruyorsa, ağır sözler söylüyorsa, devam eden bir acı var demektir. Umulur ki, bu durum, darbe heveslilerine ders olur.

Bir insan her kesimin canını yakmışsa, vazifeli demektir. Bir proje. Böyle kimselerin cenazesine 'görevliler' bakar. Tören, 'ailesinin isteÄŸi üzerine' basına kapatılır. Nihayetinde, insan ÅŸu iki ÅŸeyden kaçamaz: Kendisinden ve ölümden. 
Madem vaziyet budur, yani milletin tavrı ortadadır, o halde 1982 senesindeki büyük desteÄŸi nasıl açıklayacağız? Anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸi için verilen evet oylarının yüzde doksanı geçmesi. 'Åžartların olgunlaÅŸması' bahsini geriden alıp buraya baÄŸlayabiliriz. Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek gibi. 
Bana öyle geliyor ki, iÅŸin aslını öÄŸrenmek ve anlamak, milletin biraz vaktini almıştır. Malum; sarımsağı gelin etmiÅŸler, kırk gün kokusu çıkmamış. 
Gerisini siz düÅŸünün, çoÄŸaltın.
***
Adem Turan'ın ÅŸu iki dizesi daima aklımdadır: “Ürkek ve tedirgin büyüdüm / YumruÄŸum sonradan geliÅŸti.” Kendisine sordum, bu ÅŸiiri darbeden iki sene sonra yazmış. Aradaki boÅŸluÄŸu da söyleyelim: Milli Türk Talebe BirliÄŸi'nde yönetici olmak suçuyla tutuklanıp mahpushaneye gönderiliyor.
Bu dizeler bize ÅŸunun için lazım: Mensubu olduÄŸum doksan kuÅŸağı, 12 Eylül çocuÄŸudur. Åžimdilerde bir mizah unsuru olan ve büyük sıkıntıyla geçen seksenli yıllar.
Bizim kuÅŸak, neredeyse bir gecede büyümüÅŸtür. Buna karşılık, ürkmüÅŸ ve tedirgin olmuÅŸtur. Kendimden örnek vereyim; tedirginlik sürüyor.
Doksan kuÅŸağı edebiyatçılarının ilk kitaplarının serüvenleri de ilginçtir. İlk kitaplar, çoÄŸunlukla, 28 Åžubat Süreci'nin yıkıcı günlerine denk gelmiÅŸtir. Öncesi ve sonrasıyla: Kıyamet Mevsimleri / Ali Emre, Kuzgunun Gölgesi / Murat MenteÅŸ, Reisin Kara Merhemi / Hakan Arslanbenzer, Üç Köpük… Ne günlerdi.
Sırası gelmiÅŸken söyleyeyim. Biz HaÅŸmet BabaoÄŸlu'nu evvela bunun için severiz. İslâmcı aÄŸabeylerimizin dahi ismimizi / eserlerimizi anmaya çekindiÄŸi o vakitlerde, BabaoÄŸlu, sanatımızla ilgili cesaret verici yazılar yazıyordu. Üstelik onunla henüz tanışmamıştık. (Yeni Yüzyıl, 1997-98)
***
Bir ÅŸeyin çaresine bakarken, çarenin de ne olduÄŸuna bakmamız gerekiyor. Sözgelimi, insanlardan iki ÅŸekilde kurtulabilirsiniz: Öldürerek veya yaÅŸatarak. Darbecilerin tercihi, ikinci şık olmamıştır.
Gerekçesi ne olursa olsun, zulüm zulümdür, haksızlık haksızlıktır. Kudret ile kuvveti aynı ÅŸey görmek, insanı yanıltır, hataya sevk eder.
Yüz binlerce maÄŸdurun ve inanılmaz kayıpların olduÄŸu bir yerde kimse baÅŸarıdan, milletin menfaatinden bahsedemez, etmemelidir.
Meselenin bu noktaya gelmesinde siyasetçilerin suçu yok mudur? Elbette vardır ve çoktur. Bu, ayrı bir yazının konusudur: Halden anlamayan bir rekabet ve ölümüne muhalefet. Heyecan ve hamaset ticareti yapıp insanları birbirine düÅŸürmek, böylece kamplaÅŸmayı hızlandırmak.
Nereden bakarsak bakalım, askeriyeden veya siyasetten; vatanı kurtarmak ile vatandaşı kurtarmak arasındaki farkın hiç olmadığı kadar açıldığı yıllardan bahsediyoruz. Oysa bu ikisi aynı ÅŸeydir.
***
Kenan Evren'i ilk olarak 21 Haziran 1986'da görmüÅŸtüm. Temel atma töreni sırasında. Aramızdaki mesafe birkaç metreydi. Sonra sürekli açıldı.
Buraya kadar yazdıklarımızın özeti ÅŸudur: 'Dünya sana kalsa da, sen dünyaya kalmayacaksın.' 
Netekim kalmadı.

YENİŞAFAK

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.