Heyecan verici yolculuÄŸumuza devam edelim.

Evet, peygamberlerden baÅŸka hatadan korunmuÅŸ insan yoktur. Peygamberlerin bile zelleleri vardır. Ama insanoÄŸlu büyük olduÄŸuna inandığı kimseyi sürekli yüceltir, onda hata ve eksiklik görmeye gönlü razı olmaz.

Aslında bu hal insanoÄŸlunun içine program olarak konmuÅŸ bir duygudur. EÄŸer program vahiy bilgisi ile çalışırsa kiÅŸi Allah’a ulaşır ve sonuçta eksiksiz olanın sadece O olduÄŸunu anlar. Aslında sahih tasavvuftaki ‘seyr-i sülûk’ün gerçekleÅŸtirmek istediÄŸi de bu olsa gerektir. Ama bu program sahih bilgiden ve bilgiye dayalı akıldan yoksun olarak iÅŸletilir ve sadece duygulara teslim edilirse yüceltilen kiÅŸilerde düÄŸümlenir kalır, mükemmelliÄŸi onlarda arar ve onlarda ilahi vasıflar görülmesine sebep olur.

Mesela İbn Adabî, Mevlana, İmam Rabbanî, Bediuzzaman gibi zevat Allah indinde ne kadar büyük iseler o kadar büyüktürler. Bizim onların derecelerini tenkis edip onları küçük görmemiz de, onları takdis edip onlarda ulûhiyet vasıfları görmemiz de hatadır. Her ikisinden de Allah’a sığınırız. İnsanlar bazen üç kuruÅŸluk ilimlerinin verdiÄŸi enaniyetle, bazen de cehaletle büyüklerin büyüklüÄŸünü kabul edemezler.

Ama bir insan ne kadar büyük olursa olsun, galiba Allah ona bazen öyle bir hata yaptırır ki, Allah’ı, peygamberi ve onun sünnetini iyi tanıyanlar bunu görsünler ve o zatın bir peygamber olmadığını anlasınlar, sünnet çizgisinde devam etsinler.

Bunu prensipte kabul edip, pratikte, asla hata yapmış deÄŸillerdir demek de bir aldanma biçimidir. Bu noktada Hz. Ali’nin ÅŸu meÅŸhur ve muhteÅŸem sözü, anlayanlar için meseleyi halleder: “Hakikati insanlarla tanımayın, önce hakikati tanıyın ki, insanları onunla tanıyasınız”.

Gazalî, muazzam eseri İhya’nın daha başında, İlim Kitabında büyük zatlardan sadır olan bu kabil ÅŸatahat üzerinde durur ve bunlarla aldanmamaları için insanları uyarır. Onu ayrıca yazmayı düÅŸünüyorum.

Bunları ÅŸunun için söylüyorum: Konumuz olan Ebced gibi tartışmalı meselelerde böyle büyük bir zattan yaÅŸadığı dönemin kültürünün etkisiyle hatalı bir görüÅŸ sadır olmuÅŸ olabilir. Bizim, ‘o diyorsa doÄŸrudur’, gibi bir dini delilimiz yoktur. Bizim dinimizin delil saydığı bilgi kaynakları bellidir. İlk kurtarmamız gereken dosyalar onlardır. Büyük gördüklerimizi kurtarmak için o dosyaları, hatta Efendimizi feda edemeyiz.

Åžimdi konumuza, sayılar dünyasına dönelim.

Ebced Hesabı diye bir hesaplamadan söz edilir ve buna, güya Hz. Peygamber’in hayatından da deliller aranır, göreceÄŸiz.

Ebced Hesabı dedikleri şudur:

İslam öncesi kültürlerden gelen bir uygulama olarak Arap alfabesinin harfleri “ebced, hevvez, hutti...” ÅŸeklinde kelimeler haline getirilmiÅŸ, sonra da ilk on harfe birler basamağındaki sayıların deÄŸeri verilmiÅŸ; mesela ‘elif’ 1, ‘be’ 2 olmuÅŸ, sonraki on sayıya onlar basamağının, sonrakilere de yüzler basamağının sayısal deÄŸeri verilmiÅŸ, böylece her harfin sayısal bir karşılığı oluÅŸturulmuÅŸ. İşte Kuranı Kerim’in her bir kelimesinin ebced harflerine göre sayısal deÄŸerleri çıkarılıp onların cümleler halinde denk geldikleri sayılar üzerinden bir yerlere varılma çabası da karşımıza Cümmel Hesabı olarak çıkar.

Sonra bu kelimelerin anlamları üzerinde tartışılmış, bazılar bunların Medyen kavminin reislerinin isimleri olduÄŸunu, bazıları Fars Kralı Sabûr’un çocuklarının adları olduÄŸunu ve yönettiÄŸi Araplara bunları zorla yazdırdığını, bazıları da bunların birer ÅŸeytan adı olduÄŸunu söyler. Bu sebeple de bazı fakihler bunların yazılmasının haram olduÄŸuna dahi fetva vermiÅŸler. Bazılar da bunların hiçbir anlamlarının bulunmadığını, sadece okuma yazma öÄŸretirken harfleri tanımak için bir kolaylık saÄŸlamak amacıyla oluÅŸturulduklarını söyler.

Her ne olursa olsun, vahye dayalı İslamî bir yönlerinin olmadığı açık. Mesele Yahudilikle ve Kabala geleneÄŸiyle de alakalı. Åžöyle:

BilindiÄŸi gibi Yahudilikte MiÅŸna, Tevrat’ın ÅŸifahi naklidir. Talmud ise MiÅŸna’nın mukaddes yorumudur. Bunlara dayalı olarak Yahudilikte bir de ezoterik/batınî gizemli, sayısal icaz arayan Kabala geleneÄŸi vardır. Bu geleneÄŸin İslam’da da İsmailiyye, Bahaiyye, İhvan-ı Safa ve Gulat-ı Åžia, Ahmediyye gibi Batınî mezheplerin (Belki dinler demek daha doÄŸru) doÄŸup geliÅŸmesine etki ettiÄŸi kesindir. Bazı Sünni tarikatlar da bu anlayıştan öyle ya da böyle nasibini almıştır. Onun için “Ehlisünnet ve’l-cemaat” tamlaması önemlidir. Tamlamanın birinci kelimesi Hz. Peygamber ve onun ashabı gibi inanıp yaÅŸamayı, ikinci ‘Cemaat’ kelimesi de bu inancın münferit görüÅŸler olarak deÄŸil, âlimlerin ittifakıyla saÄŸlanan ortak geleneÄŸini, Sevad-ı Azam’ı anlatır.

Peki, Ebced’e ya da Cümmel hesabına deÄŸer verenler neye dayanırlar?

Onu da pazar günü yazacağız inÅŸallah.

YENİŞAFAK