Sosyal Medya

Makale

Ağaçlar ve odunlar

Dünya bir gölgeliktir. Gölgeyi de en güzel aÄŸaçlar verir. Çünkü onlar, yeryüzünün ziynetleridir.

Milletimiz, birçok derdini ve ibretlik durumu aÄŸaçlar üzerinden anlatmıştır. İki örnek verelim: “AÄŸaç düÅŸer de yakınına yaslanır.” “Yıkılan aÄŸaca balta vuran çok olur.”

Kimi içini aÄŸaçlara dökmüÅŸ, kimi onlardan bilmeceler çıkarmıştır. Soru: “Dal üstünde ateÅŸ yanar.” Cevap: Kiraz. (Åžükrü Elçin, Türk Bilmeceleri, 1970, sayfa 20)

Åžifayı da aÄŸaçlarda, meyvelerde aramıştır. Åžimdi, mide rahatsızlığı çekenlere, aç karnına bir çorba kaşığı elma sirkesi içmeleri söyleniyor. Atalarımız, yüzyıllar öncesinden, bunun böyle olduÄŸuna dair bize not bırakmışlar: “Aç karnına bir elma, bir daha ilaç alma.”

Mevsimler, en güzel, aÄŸaçlara bakılarak takip edilir. Manzara ondadır. Haller de öyledir. İşte: “Dut yaprak açtı, soyun; döktü, giyin.”

Mustafa Kutlu’nun hikâyelerindeki en güzel anlatımlardan biri de ÅŸudur: “İğde kokusuna tutunmuÅŸ gidiyordum.” (Rüzgârlı Pazar, sayfa 7) BaÅŸrolde yine bir aÄŸaç. Edebiyattan, ÅŸarkı ve türkülerden aÄŸaçları çıkardığımızı düÅŸünün. Ayvayı, narı. O eksiklik nasıl ve neyle kapatılır?

Hangi birini anlatalım, yazalım?

Zeytininden gürgenine kadar, aÄŸaçlar, derin bir tarihin, büyük bir kültürün vazgeçilmez parçalarıdır. TopraÄŸa baÄŸlılık ve bulunduÄŸu yerde sebat etmenin en sahici örnekleridir. Sadece suyu, toprağı deÄŸil, sırları da tutarlar. Sözü yormaz, söyleyeceklerini hemen söylerler. Anlayan anlar, anlamayan anlamaz. Bu, tercih deÄŸil, nasip meselesidir.

***

Memleketin farklı yerlerinden üzücü aÄŸaç haberleri geliyor. Bu haberler, son zamanlarda daha bir sıklaÅŸtı. Åžurada ÅŸu kadar aÄŸaç, burada bu kadar zeytin. Gözümüzü kırpmadan. Kimseyi dinlemeden. Feryatlara aldırmadan. Hızlı olsun diye baltayla deÄŸil, dozerle.

AÄŸaçları çok kolay feda ediyoruz. Bu kayıtsızlık, aÄŸaçlara sevgi besleyenleri, muhabbet duyanları alabildiÄŸine üzüyor. Burukluk oluÅŸturuyor. Bu ısrarı ve acımasızlığı anlamakta, izah etmekte zorlanıyoruz.

Sayın ErdoÄŸan, “insana düÅŸman olanı uyarmak vazifemizdir” diye açıklama yapmıştı. AÄŸaçlara hor davranmak da aynı anlama gelmiyor mu? Bence geliyor.

Bunu herkesin anlayacağı dilde ifade etmişler. Hatırlatalım: Yaş kesen baş keser.

Çevre düzenlemeleri sırasında aÄŸaçlara nasıl davranıldığını da sıklıkla görüyoruz. İyi diyen beri gelsin. Tamirat yaparken tahribat. Öyle ya, yanlışa yanlış diyemeyeceksek, bu köÅŸelerde niye bulunuyoruz? O vakit, doÄŸruya doÄŸru dememizin bir kıymeti kalır mı? Kalmaz.

***

Bazı ÅŸehir ve kasaba ziyaretlerimizden bize kalan sadece aÄŸaçlar oluyor, olabiliyor. Emir Sultan’ın selvileri, İnegöl’ün çınarları. AÄŸaçlar, eski yılların canlı tanıkları. Hayatın hafızası. Biz gidiyoruz, onlar kalıyor. Fatma BarbarosoÄŸlu Hanım, bunu, çarÅŸamba günkü yazısında çok güzel anlattı. (AÄŸaçların hikâyesine yaslı yakın tarihimiz.) Tekrar okumakta fayda var.

‘Yer gök zeytin aÄŸacı dolu’ diyenler, aynı ölçünün insanlar için de geçerli olduÄŸunu mutlaka bilirler. Bir insanı kaybettiÄŸimiz zaman, üzülmüyor muyuz? Üzülüyoruz. En iyisi, ÅŸunu yazıp susmak: Çınarcık, Gürgentepe, Çamlıca, Zeytinlik gibi belde isimleri var, fakat Bülent Arınç diye yok.

Elbette ihtiyaç bahsini unutmuÅŸ deÄŸiliz. Bunu anlarız. Mobilya kullanıyor, defterlere yazıyoruz. İtirazımız, kayıtsızlığa. Rahatlığa.

Sözgelimi, sıklıkla, ormanlık alanlarımızın son on yılına dair görüntüler yayınlanıyor. On yıl önce ve bugün. Fark inanılmaz. İnsan inandıklarıdır. Buna karşılık, inanamadıklarımızın, inanmak istemediklerimizin sayısı da her geçen gün artmaktadır.

Bir diÄŸer tehlike de, köylerdeki elma, armut, ahlat, kiraz gibi ‘kıdemli’ aÄŸaçların kesilip yakacak odun olarak kullanılması yahut satılmasıdır. Birçok köyde meyve aÄŸacı kalmadı dersek, yanlış bir ÅŸey söylemiÅŸ olmayız. Unutmayalım; o meyveler, sadece insanlara deÄŸil, kurda-kuÅŸa da rızık olarak ‘gönderilmiÅŸtir.’

Bizde kıyamet günü imgesi, ilk olarak, elimizdeki fidanı çaÄŸrıştırır. Yoksa bunu unutuyor muyuz?

YENİŞAFAK

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.