Sosyal Medya

Makale

Hatırla ve sıkı tut

Malazgirt savaşının yapıldığı ovaya ayak bastığımda, henüz yirmi yaşındaydım. (AÄŸustos, 1990) OturmuÅŸ ve uzun süre ovayı dinlemiÅŸtim. Genç aklımla neler düÅŸünmüÅŸtüm, tam olarak hatırlamıyorum. İnsanı yoran bir ıssızlık, dersine çalışmış bir rüzgâr ve diz boyu sararmış otlar. Aklımda bunlar kalmış. Sonradan ise ÅŸunu anladım: Orada sadece İslamlık vardı.

Evet, o yıllarda, DoÄŸu Anadolu'da birçok il ve ilçede bulundum. GezdiÄŸim ve kaldığım yerlerde ilk dikkatimi çeken ÅŸey, yoksulluk olmuÅŸtu. YokluÄŸu ve yoksulluÄŸu az-çok bilen insanlardık; fakat buralardaki yoksulluk, Åžeref Bilsel'in de yazdığı gibi, baÅŸka bir ÅŸeydi: 'Biz yoksulluÄŸu doÄŸuya gelin verdik.' (Mecnun Dalı, Sayfa 33)

MuÅŸ'ta, bir pazar sabahı, saat sekiz gibi, çarşıya gitmiÅŸtim. YaÅŸlı bir kadın, duvarın dibine çömelmiÅŸ, bir baÄŸ karalâhanayı satmaya çalışıyordu. ÖÄŸle veya akÅŸam olmuÅŸ olsaydı, satmış, elinde sadece bu kalmış diyebilirdik. Bu manzara, gözümün önünden hiçbir zaman gitmedi. O bir baÄŸ karalâhanayı satacak, eline geçen iki-üç lirayla kim bilir ne alacaktı? Daha doÄŸrusu, ne alabilirdi?

Yoksulluk, bazılarında öfkeye dönüÅŸebilir, dönüÅŸmüÅŸtür de. Buna raÄŸmen, çok sık telâffuz edilen 'geri kalmışlık' ve 'ekonomik nedenler', bana hitap etmiyor. Ülkemizin baÅŸka yerlerinden örnekler verip yoksulluk yarıştırması yapacak da deÄŸilim. Sadece biraz geriye gitmek istiyorum.

İngiliz yüzbaşı Freud Burnaby'nin At Sırtında Anadolu kitabında müthiÅŸ bir sahne var. Bu yüzbaşı, 93 Harbi'nin seferberlik zamanında, İstanbul'dan Batum'a kadar at sırtında yolculuk ediyor. Kitap, iÅŸte bu yolculuÄŸun notlarından oluÅŸuyor. Erzincan civarındaki gözlemlerinden biri de ÅŸu: 'Yolda üç yüz Kürt'e rastladık. Bunlar Erzurum'a yürüyen redif askerleriydi. Yanlarında subay yoktu. Erzurum'a giden yolu kendi baÅŸlarına bulacaklardı mecburen. İğneli tüfekleri vardı ama üniformasızdılar, çoÄŸunlukla hırpani giyimliydiler. ÇoÄŸunun ayağında ne bir ayakkabı ne de bir çarık vardı, karda yalınayak yürüyorlardı. Adamlardan birkaçı katırlara binmiÅŸti, yakından bakınca zavallıların soÄŸuktan donmuÅŸ olduklarını gördüm. Kimileri yürüyüÅŸ esnasında ayak parmaklarını yitirmiÅŸti.' (İletiÅŸim Yayınları, Sayfa 252)

Diyelim ki, yoksulluk hâlâ ailemizin bir ferdi. Peki, o günden bugüne ne deÄŸiÅŸti de, toplu bir akıl, hatta vicdan tutulmasının içine girdik? Sorumuz bu.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.