Makale
'Kur'an İslamı'
Son günlerde bu kavram üzerinden yeni atışmalar yapılınca biz de bir iki söz söyleme lüzumu hissettik.
Åžöyle bir dikotomi ile baÅŸlayalım:
Kur'an İslamı diye bir İslam mı var, ya da Kur'an İslamından başka bir İslam mı var?
Bu soruyla ÅŸunu demek istiyoruz: Aslında kullanıldığı baÄŸlama göre sahih bir anlam ifade edebilen kavramlar ideolojik söyleme dönüÅŸürse ayrıştırıcı ve suçlayıcı olabilir.
Daha önce ideolojik İslam ile ne kastettiÄŸimizi söylemiÅŸtik: Belli bir mezhep ve meÅŸrep, ya da kiÅŸisel görüÅŸler edinip Kur'an-ı Kerim'i, hatta sünneti sadece o ÅŸablona göre anlama çabasına ideolojik İslam demiÅŸtik.
KiÅŸinin bir mezhebinin, meÅŸrebinin ve özel görüÅŸlerinin olmasıyla, Kur'an-ı Kerim'i sadece onun ölçüleriyle anlaması farklı ÅŸeylerdir. Avam-ı nasın bir mezhebe ve meÅŸrebe göre yaÅŸamasında hiçbir sakınca yoktur, aksi de zaten fiilen mümkün deÄŸildir. Bu gün mezheplere karşı olanlar da kendilerince birer mezhep oluÅŸturmaktadırlar. Bu zorunlu olarak böyledir. Çünkü herkes bilgiyi asıl kaynağından alma gücüne sahip olamaz. Mezhepler yokmuÅŸ, peki biz bu konuda ne yapalım, deme durumunda kalanlar, gidip o mezhepler yoktur diyenlere sormak zorundadırlar.
Bu durum düÅŸündürücü, bazen de gülünç bir paradoks oluÅŸturur. Mesela mezheplere karşı çıkan bugünkü Arap Selefilerle bile tartıştığınızda hepsi size Kur'an'dan ya da Sünnet'ten delil getiremez. Sıkıştığında 'Binbaz, Useymin ya da İbn Teymiye böyle diyor' demek zorunda kalırlar. Yani attığı mezheplerin yerine yeni mezhepler bulmak zorunluluÄŸu hissederler. Bu kaçınılmazdır.
Peki, İslam nedir? İslam, Allah'ın Hz. Âdem'den Hz. Muhammed'e kadar gönderdiÄŸi tevhit ve teslimiyet dininin adıdır. Tevhit, yani Allah'tan baÅŸka bir yaratıcı, bir hüküm koyucu ve bir mabut olmadığına inanmak. Teslimiyet, yani kâinatın zorunlu olarak O'na boyun eÄŸdiÄŸi gibi, insanların da hür iradeleriyle yalnız O'na boyun eÄŸmeleri, yalnız O'na kulluk etmeleri. Bunu seçmekte özgür oldukları için, baÅŸka bir yol seçerlerse İslam'ı seçmiÅŸ olmazlar. İslam'ın son ÅŸekli Hz. Muhammed'e gelen dindir.
Peki biz, Allah'ın dinini, en azından temel esasları (Usulü'd-din) düzeyinde, doÄŸru olarak nasıl anlayacağız? İşte peygamberliÄŸin misyonu burada ortaya çıkar. Evet, Allah'ın dini Kur'an-ı Kerim'de bildirdiÄŸinden ibarettir. Din Allah'ındır, onu O ikmal etmiÅŸtir. Ama onun nasıl anlaşılacağını ve nasıl yaÅŸanacağını da özel bir uzman göndererek onun ÅŸahsında yine O göstermiÅŸtir. Åžatıbî'den destek alarak söylüyorum, Sünnet mutlak anlamda bağımsız bir kaynak deÄŸildir. Kur'an-ı Kerim'in canlı hale getirilmesi ve hatasız bir uygulamasıdır. Ama Kur'an-ı Kerim'i anlamak için vazgeçilemez bir örnektir.
Sünnet bahsine sonra döneceÄŸiz.
Sonra da Kur'an-ı Kerim'den Sünnet örneÄŸiyle istinbat edilen yorum ve içtihatlar gelir. Bunlar tarihseldir, kiÅŸiseldir, zannîdir, baÄŸlayıcı deÄŸildir ama hiç yok sayılırlarsa Sünnet'in ve Kur'an-ı Kerim'in anlaşılması imkânsız düzeyinde zorlaşır.
Allah, İslam'ı her peygamberine farklı bir kitapla göndermiÅŸtir. Bütün bu kitaplarda iman esasları düzeyinde hiç deÄŸiÅŸmeyen asıllar (usulü'd-din) bulunduÄŸu gibi, her birinin ÅŸeriatine göre deÄŸiÅŸen pratik uygulamalar da vardır.
O her peygambere bir ÅŸir'a/ÅŸeriat ve minhâc verdiÄŸini söyler (5/48). Åžir'a, kaynak ya da kaynaÄŸa götüren yol, Minhâc ise onu uygulama metodu ve yöntemidir. Buradan hareketle İbn Abbas Åžir'ayı Kur'an-ı Kerim, Minhâcı da Sünnet olarak açıklar (RâÄŸib).
Allah'ın, dinini kullarına göndermede hiç deÄŸiÅŸmeyen kanunlarından (Sünnetullah) biri, dini hep bir peygamberle göndermiÅŸ olmasıdır. Bunun hikmetlerinden birisi, dinin ilahi boyuttan beÅŸer idrakine indirgenmesi ve nasıl anlaşılıp uygulanacağının bir örnekle objektif olarak fiilen gösterilmesi olabilir. Çünkü aksi takdirde din sübjektif olmaktan kurtulamazdı.
Kendisine kitap verilmeyen peygamber vardır ama peygamberi olmayan din yoktur.
Henüz yorum yapılmamış.