Sosyal Medya

Abdulaziz Tantik: Akıl Kavramının Sınırları: Vahiy Temelli Bir İnceleme



GİRİŞ: MODERN DÜÅžÜNCEDE AKLIN MERKEZİ KONUMU

Akıl, modern düÅŸünce açısından vazgeçilmez temel kavramlardan bir tanesidir; adeta eksene alınan, temel kılınan bir özelliktir. Akıl, tabiri caizse, Yunan mitolojisinde ‘tanrının yerine geçen Mitik bir ÅŸey’e dönüÅŸmüÅŸ durumdadır. Bu mitolojide, ateÅŸi (bilgi olarak kabul edilir) çalmalarıyla beraber, akıl o bilgi üzerinden neyin iyi, neyin kötü, neyin doÄŸru, neyin yanlış olduÄŸunu belirleyen bir ölçüye sahip olur ve yargıda bulunur.

Modern düÅŸüncede aklın ön plana çıkmasının temel sebebi, ‘matematik ve mantık üzerinden ispatlanabilir olma’ hüviyeti kazanmasıdır. Descartes’tan itibaren bu görüÅŸ çok belirginleÅŸmiÅŸtir; ispat edilemeyen herhangi bir ÅŸeyi kabullenmek veya ona göre hareket etmek doÄŸru kabul edilmez. Bu yaklaşım, dini, vahyi ve gaybi olanı askıya alır; bunlar “imanın meselesidir” denilerek hayatın ispatlanabilir, dokunulabilir ve yanlışlanabilir ÅŸeyler üzerinden sürdürüleceÄŸi iddiasını öne çıkarır.

AKIL: KUR’AN’DA BİR ARAÇ, TEK BİR DÜÅžÜNME BİÇİMİ DEĞİL

Kur’an-ı Kerim’e baktığımızda, ‘akletmek’ sadece düÅŸünmenin ya da deÄŸerlendirme biçimlerinden, periyotlarından bir tanesidir. DüÅŸünme biçimleri arasında ‘tefekkür etmek, taakkul etmek, tefakkuh etmek, teemmül etmek, tedebbür etmek ve tezekkür etmek’ gibi farklı biçimler bulunur. Bunların her biri farklı bir düÅŸünme biçimini gösterir ve bir sonuca ulaÅŸtırabilir.

Kur’an-ı Kerim, enteresan bir ÅŸekilde, akıl kavramını isim olarak kullanmaz; daha çok ‘fiil olarak, yani akletmek’ olarak kullanır. Akletmek, Kur’an baÄŸlamında daha çok ’iki ÅŸey arasındaki bağı kurmak’ anlamındadır. ÖrneÄŸin, iyi ve kötü arasındaki bağı kurmak, yaratıcıyla yaratılan arasındaki bağı kurmak ya da soÄŸukla sıcak arasındaki iliÅŸkiyi kurmak gibi. Bu, iki ÅŸey arasında ilgiyi kurarak onlar üzerinde düÅŸünebilmektir.

Akıl, bu baÄŸlamda, teknik olarak diÄŸer tüm düÅŸünme biçimlerinde devrededir, ancak ‘araçsal bir faktör’ olarak devrededir. Akıl, kesinlikle ‘belirleyici unsur’ deÄŸildir.

ÇOKLU AKILLAR VE BEYNİN KEÅžFEDİLEMEMİŞ SINIRLARI

Beyin ve Bilinç Dışı Bilgi…

İnsanın düÅŸünme yeteneÄŸi modern düÅŸüncede genellikle beyne havale edilir. Ancak beynin hala keÅŸfedilemeyen çok fazla boyutu vardır. Beyin üzerine bildiÄŸimiz ÅŸeyler gözlem ve deney olarak çok sınırlıdır. Milyonlarca nöronun bir anda hareket ederek ortak bir noktaya varması ve insanın bunu deÄŸerlendirme biçiminin nasıl oluÅŸtuÄŸunun hikâyesi hala yazılamamıştır, ortaya çıkmamıştır.

Dahası, sinir sisteminden beyne gelen bilgilerin deÄŸerlendirilmesi süreci o kadar seri ve hızlı meydana gelir ki, bu süreçlerde ‘insanın iradesinin müdahalesi’ ne kadardır sorusu belirsizdir. Acı duymamız, sevinç duymamız, hüzünlü olmamız, kaygılanmamız gibi duygusal durumların hangisi bizim irademiz içerisinde meydana gelen olaylar olarak deÄŸerlendirilebilir?

İnsanın sahip olduÄŸu bilginin %80’i kendi dışından kendisine verilen ÅŸeydir; yani bilinç dışından elde edilen bilgidir. Bilinç üzerinden elde edilen bilgi ise sadece %20’dir (yaklaşık olarak). %20 ile %80’i kıyasladığımızda, aklın konumu tartışmalıdır.

Farklı Akıl Türleri: Kalp ve Mide…

Bugün artık, aklın tek bir merkezde olmadığı konuÅŸulmaya ve tartışılmaya baÅŸlanmıştır. Son dönemde ‘kalbin de bir aklı olduÄŸu’ bilim çevrelerinde dahi ön plana çıkmıştır. Kur’an-ı Kerim bu durumu çok açıkça ifade eder: “Fi kulubihi yefkahun” (Onlar kalpleriyle fıkhederler, anlarlar). Bilim, kalbin aynı beyin gibi nöronlara sahip olduÄŸunu ve onlar üzerinden bir düÅŸünme gerçekleÅŸtirdiÄŸini ifade etmektedir.

Daha sonra ise, ‘midemizin de aynı ÅŸekilde bir beyne sahip olduÄŸu’ (bağırsaklarımız ve midemizin olduÄŸu yer) bilinmektedir. Açlığı, yorgunluÄŸu, tokluÄŸu, hastalığı gibi çoÄŸu ÅŸeyi aslında midemizden öÄŸreniriz.

Dolayısıyla, ‘beyin, kalp, mide gibi farklı akıl türlerinin (yetilerinin) varlığı’ bugün açık bir ÅŸekilde ortadadır. Aynı zamanda ruhun da bir aklı vardır. Akıl, bu çoklu akıl biçimlerinde sadece bir araç olarak iÅŸlevseldir.

Aklın Teorik Sınırlılığı…

 Modern baÄŸlamda aklı ele aldığımızda, o, ‘belirli ve sınırlı bir zeminde geçerliliÄŸi olan bilginin ötesine ulaÅŸma imkânı olmayandır’. Akıl matematikle konuÅŸuyorsa matematiÄŸin sınırlarını taşır; mantıkla konuÅŸuyorsa mantığın sınırlarını taşır. ÖrneÄŸin, Kant’ın meÅŸhur 12 kuralının sınırları içerisinde iÅŸ görmek zorundadır, ötesi yoktur. Ötesi olmayan aklı bütün alanlara sirayet ettirmenin bir anlamı da yoktur.

Aklın tek başına belirleyici unsur olma ihtimali sıfırdır. Matematik ve mantık çıkarıldığı zaman akıl ne üzerinden yürüyecektir? Bu nedenle matematik ve mantık zorunlu olarak devreye sokulur.

İMANIN AYDINLATTIĞI AKIL VE SAPITAN AKIL

Aklın İşlevselliÄŸi: İlkelere BaÄŸlılık…

İslam, aklı iÅŸlevsel olduÄŸu için önemser. Akletmek üzerinden sosyal hayat, ekonomik hayat, psikoloji ve ahlak inÅŸa edilebilir. Ancak bunlar, sahip olunan ‘ilkeler’ üzerinden elde edilir. Biz bunlara ‘Gaybi İlkeler’ veya ‘İmani İlkeler’ deriz.

İmani ilkelerle biz aklı aydınlattığımız zaman akıl bir anlam ifade eder. Bu durumda aklın üç boyutu ön plana çıkar.

1-Mücerret Akıl (Soyut Akıl): Soyut düÅŸünmeyi saÄŸlayan, güzel ama soyut olan akıl.

2-Müsedded Akıl (İman Tarafından Aydınlatılmış Akıl): İman ve Kur’an’ın hakikatleri o aklı aydınlatır ve akıl bu buluÅŸmayla güçlenmiÅŸ saÄŸlam akıl olur.

3-Müeyyed/Åžahit Akıl (Sınırlandırılmış/Tanık Akıl): Aydınlatılmış aklın amele (eyleme) dönüÅŸerek tanıklık seviyesine çıkmasıdır. Yani teyit edilmiÅŸ gerçek bir akıl olur.

İyinin ve kötünün ne olduÄŸunu bize ancak ‘Allah belirler’ (Vahiy). Peygamber (Sünnet) ise bunun uygulamasını gösterir. Dolayısıyla akıl, Kur’an ve Sünnet çerçevesi içerisinde iÅŸlevsellik kazandığı zaman anlamlı olur ve insanın kurtuluÅŸu için ona imkân sunar. Akıl ‘belirlenen’ olduÄŸu zaman anlamlı bir hüviyet kazanır ve yol göstericilik yapabilir.

Belirleyici Aklın Yıkıcı Sonuçları…

Modern dünya aklı merkeze aldığı için, akıl, iyi ve kötüyü belirleme gücü kazanır ve bu da kendisinin direkt yaÅŸamın belirleyici pozisyonunu elde etmesine yol açar. Bu durum, zulmün, katletmenin, sömürünün, insanların mallarının gaspedilmesinin temel nedenidir. Sömürü, ‘aklın merkeze alındığı’ için bu akıl üzerinden gerçekleÅŸtirilmiÅŸtir. ÖrneÄŸin, Avrupa’nın Afrika’yı ve Asya’yı yıllarca sömürmesi bu aklın ürünüdür.

Akıl, yaslandığı ilkeler üzerinden kendi farklılığını gösterir; Hıristiyan aklı ayrı, Yahudi aklı ayrı, Müslüman aklı ayrı, Seküler akıl ayrı çalışır. Bu farklılıkları tek bir noktaya toplayıp, “Bu akıl üstündür” deme ihtimalimiz yoktur. Üstünlük gösteren ÅŸey, o aklın haklı olduÄŸunu gösteren ekonomik güç, kudret ve imkânlar ve gösterdiÄŸi iÅŸlevsellikleridir.

Aklın Fesada Kapı Açması…

Kutsiyetten arındırılmış akıl, atom bombası, insanı yok etmek ve sömürü gibi büyük zararlara yol açar. Kendi başına bırakılan akıl iyilik üretmez. Aksine, ‘iktidarı güçlendirmek için yol gösterir ve sürekli ayartır (azıtır)’.

Modern akıl, tam bir ‘müstaÄŸni (kendine yeten)’ tavır içindedir. “Her ÅŸeye ben karar veririm” iddiasıyla, her türlü melanete bulaÅŸmış durumdadır. Aklen, bir çocuÄŸu düÅŸman olacağı için büyümeden öldürmek bile mantıkla doÄŸrulanabilir. Ancak iyiyi, güzeli ve doÄŸruyu ifade edecek olan sadece Allah’tır ve O’nun gönderdiÄŸi bilgi vahiydir.

Akıl, metafizik bir ÅŸeyle baÄŸ kuramaz; sadece düÅŸleyebilir. ‘Kalp’ ise baÄŸ kurabilir ve maddeyi aÅŸan bir boyut üzerinden iÅŸlevsellik kazanır. “Allah hiçbir ÅŸeye sığmaz, mümin bir kalbe sığar” sözü, kalbimizin sonsuz meziyetlere sahip olduÄŸunu gösterir.

Akıl, bu kalbin emri altında olduÄŸu zaman anlamlı bir konum elde eder. Ona karşı çıktığında ise ‘zelil olur’. Nerede ne zaman aklına güvenen biri varsa yanlış yapmış, ‘fesada’ kapı açmıştır. İnsan kendini müstaÄŸni (aklını tek sığınak) gördüÄŸü zaman azar. Oysa Allah’a ve O’nun gönderdiÄŸi bilgiye sığınmak gerekir; bu durumda akıl anlamlı bir yer kazanabilir.

Akıl, tek başına bırakıldığında sadece bir hesap makinesine benzer. Ona doÄŸru ilkeler (vahiy) verilmezse, ortaya çıkan hesaplar sadece gücü ve menfaati artırmaya yarar; tıpkı zeki bir askeri stratejistin elindeki silaha dönüÅŸmesi gibi. Ancak kalbin derinliÄŸi ve ilahi ilkelerle aydınlatıldığında, bu hesap makinesi, bireyi ve toplumu kurtuluÅŸa götüren bir pusula haline gelir.

Abdulaziz Tantik

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.