Sosyal Medya

Kürsü

Hisler ve hükümler

Üzgün hissederiz, mutlu hissederiz, kaygılı hissederiz. Bin bir çeşit ruh haline girer çıkarız. Gün içinde bile bir ruh halinden diğerine geçeriz. İnsan hisseden bir varlıktır.



Ä°nsanın his dünyasından daha öte bir yanı vardır. Varlığımızın bizatihi kendisiyle ilgili temel hisler taşırız yani. Bu insan olmanın çok önemli bir vasfıdır. Mesela sevilen ya da sevilmeyen hissederiz. Kendimizi deÄŸerli veya deÄŸersiz hissederiz. Yeterli hissederiz ya da yetersiz. YaÅŸamaktan bir tat alırız veya almayız. Hayatla, baÅŸkalarıyla alakalı hislerimiz de vardır. Hayatı deÄŸerli hissederiz veya deÄŸersiz. YaÅŸamı boÅŸ hissederiz veya anlamlı. BaÅŸkalarına deÄŸer verdiÄŸimizi veya vermediÄŸimizi hissederiz. BaÅŸkalarına güven hissederiz veya ÅŸüphe hissederiz.

Bazılarının kendileriyle ilgili temel hislerini aktardıklarında ÅŸaÅŸkınlığa uÄŸrarız. Hadi canım deriz, olur mu öyle ÅŸey. Onları bir türlü anlayamayız. Bir türlü akıl sır erdiremeyiz bu iÅŸe. Mesela derler ki, ‘‘Kendimi yetersiz hissediyorum.’’ Bir o insana bakarız bir onun aÄŸzından çıkana. ÅžaÅŸar kalırız bu yaman çeliÅŸki karşısında. ‘‘Nasıl olur deriz,’’ hayretengiz bir ses tonu ile ‘‘senin ÅŸu özelliklerin’’ var. O kiÅŸi hakkında bütün bildiklerimizi dökeriz önüne. Küçük bir sandığı ters çevirip içindeki hazineyi ortaya saçarcasına. Heyhat! Nafiledir bu sesleniÅŸ. Sözümüz bir duvara çarpıp geri döner. Bir iÅŸe yaramaz onunla ilgili müspet sözlerimiz. “Sen akıllısın, zekisin, hayatına bak, ÅŸunları ÅŸunları baÅŸardın, ÅŸunları ÅŸunları sen yaptın, daha ne yapacaksın, daha ne bekliyorsun kendinden?” KiÅŸi bir türlü ikna olmaz. Onunla ilgili tüm müspet fikirlerimize aslında inanmadığımızı, sırf onu iyi hissettirmek için söylediÄŸimizi bile düÅŸünür, “yetersiz hissediyorum” diye inleyen. “Yetersiz hissediyorum” ile çevresini kale duvarı gibi örmüÅŸtür. Öyle güçlü bir bilgidir ki bu onu ikna etmek imkânsız gibidir.
Ya da bedeniyle sorunu vardır. Bir seksen boyundadır, kısa hissettiÄŸini söylemektedir. “Boyun bir seksen” dersiniz, “ama ben kendimi kısa hissediyorum” der. Elli bin tane ikna edici sözünüz, o kale duvarına çarpıp size aynen geri gelir. Kendiyle ilgili fikrini bir milim yerinden oynatamazsınız. Kendini çirkin hisseder ya da. Hâlbuki ortalamanın üstünde bir güzelliÄŸi ya da yakışıklılığı vardır. Aklınız bir türlü almaz. Nasıl oluyor da bu kiÅŸi bir türlü ikna olmuyor diye hayıflanırsınız.

Bazı insanlar sık sık ellerini yıkarlar. Ellerini yıkamaktaki mantıkları ellerini kirli hissetmeleridir. Sırf bu histen kurtulmak için lavabo başından bir türlü ayrılamazlar. Ya da kiÅŸi kendimi çok deÄŸersiz hissediyorum der. Ona verilen deÄŸerleri sıralamanız bir türlü ikna etmez onu. Bu ikna edememeniz nihayetinde sizde bir kızgınlığa bile dönüÅŸebilir.

Bu sorunun bir çeÅŸidi de âşıklarda zuhur eder. Aşığına yoÄŸun hisleri vardır. O yoÄŸun hislerden yola çıkarak o insanın kendisi için tam doÄŸru olduÄŸu sonucuna varır. Kendi aklı ara sıra uygun kiÅŸi olmadığına dair veriler getirir önüne. Işık hızıyla kaybolur bu veriler. Ya da ailesi, arkadaÅŸları bir sürü olumsuz ÅŸey sıralar âşık olduÄŸu kiÅŸiyle ilgili. Ama âşık ısrarcıdır, söylenenleri umursamaz, belki de idrak edemez. Çünkü duygularından yola çıkarak âşık olduÄŸu kiÅŸinin tam doÄŸru kiÅŸi olduÄŸundan emindir.
Burada sorun nedir? BiliÅŸsel terapilerde buna “Hissi muhakeme” (emotional reasoning) denir ve ilk Aaron T. Beck tarafından adlandırılmıştır. Bir ÅŸeyi hissettiÄŸimiz hâlin bize doÄŸru, hak olarak görülmesidir bu. Aklen temeli olmasa da hissin telkin ettiÄŸi ÅŸeye güvenip kanmaktır. Böyle hissediyorum, bu bunun böyle olduÄŸu anlamına gelir diye muhakeme yürütmektir. Ya da nasıl hissediyorsam öyleyim mantığıdır.

Hissi muhakemenin ne olduÄŸunu ÅŸöyle anlatmak isterim. Birini düÅŸünün. Gözüne kırmızı camları olan bir gözlük takmış. Åžimdi bu kiÅŸi ÅŸunu diyor: ‘‘GördüÄŸüm her ÅŸey/her yer kırmızı.’’ Ona itiraz ediyoruz. “Saçmalama. Her ÅŸey kırmızı deÄŸil. Bak bu sarı bak bu beyaz bak bu siya vs.” Kırmızı gözlük takandan ister istemez ÅŸöyle itiraz geliyor: “Size mi inanayım, gördüÄŸüme mi? Ben her ÅŸeyi kırmızı görüyorum.” Kırmızı gözlüklünün akıl yürütmesinde nasıl bir mantıki hata var? Hata ÅŸu. GördüÄŸü doÄŸru. Kırmızı gözlüklü her ÅŸeyi kırmızı görüyor, yalan söylemiyor, bizi kandırmıyor. Ama gördüÄŸü ÅŸeyden çıkardığı “her ÅŸey/her yer kırmızı” hükmü yanlış. Yani kırmızı gözlüklü “Her ÅŸeyi kırmızı görüyorum.” dese, hiçbir sorun yok. Burada itiraz edilecek hiçbir ÅŸey yok. Çünkü her ÅŸeyi/her yeri kırmızı görüyor. Ancak gördüÄŸünü, görme ile sınırlı tutmayıp bunu haddini aÅŸarak bir hükme dönüÅŸtürüyor ve “her ÅŸey kırmızı” diyor. Kırmızı gözlük takanın ÅŸunun farkına varmasını isteriz: “GördüÄŸün doÄŸru ama hükmün yanlış.”

Konumuza dönersek. Hissi muhakeme yapanların da farkına varmadan tam olarak yaptıkları bu kanaatimce. Hislerin algılarımız üzerine etkisi ve inandırıcılığı öyle yüksek ki hissedileni, öyle olarak algılarlar. Nasıl hissediyorsam öyleyim yanılgısına düÅŸerler. HissettiÄŸim ne olduÄŸumu/ne olduÄŸunu gösterir ÅŸeklinde bir yanılgının kurbanı olurlar. Bir ÅŸeyin ne olduÄŸuna karar verirken hislerini tek ölçü olarak alırlar.

KiÅŸinin hissettiklerine, niye böyle hissediyorsun, diyemiyoruz (Bu hakikatsiz hislerin oluÅŸmasında birçok faktör vardır ve konumuzun dışındadır). Yani bir insan kendini deÄŸersiz hissediyorsa hissediyordur. Bir kimse kendini çirkin hissediyorsa öyle hissediyordur. Bir insan ellerini kirli hissediyorsa hissediyordur. Burada sorun “hissetmeyi” bir “hüküm” hâline getirmeleri. Yani “deÄŸersiz hissediyorum” bir hissetme halidir, ama “Ben deÄŸersizim” ise bir hükümdür. “Yetersiz hissediyorum” baÅŸka bir ÅŸeydir bunu hüküm haline getirerek “Yetersizim” demek apayrıdır. “Çirkin hissediyorum” demekle “Çirkinim” arasında daÄŸlar kadar fark vardır. “Ellerimi kirli hissediyorum” diyene lafımız yok ama elleri temiz olduÄŸu halde sırf bu his doÄŸrultusunda elleri kirliymiÅŸçesine ellerini sudan çıkarmayana lafımız var: Hissini hüküm haline getirmesen iyi olur.

Bu yanılgıdan kurtulmanın bir yolu, hissetme ile hükmü ayırabilmektir. Hissetmesine odaklanmayıp, aklının önüne getirdiÄŸi gerçeklere göre kendi hakkında bir hükme varmak.

Mesela kendini deÄŸersiz hisseden kiÅŸi ÅŸunu diyebilir. “Kendimi deÄŸersiz hissediyorum, bu sadece bir histen ibaret, bu benim deÄŸersiz olduÄŸum anlamına gelmez. Ben deÄŸersiz deÄŸilim sadece deÄŸersiz hissediyorum.” Aklına ve güvendiÄŸi insanlara müracaat ederse, deÄŸersiz hissetmesinin aleyhine çok sayıda veri karşısına çıkacaktır. Burada amaç deÄŸersizlik hissini hemen ortadan kaldırmak deÄŸildir. Amaç öncelikle bu ayırımı öÄŸrenmek ve hislerinin tuzağına düÅŸmemektir.
Ya da kendini yetersiz hisseden ÅŸu ayırımı yapabilir. “Yetersiz hissediyorum evet, ama yetersiz hissetmem yetersiz olduÄŸumun kanıtı deÄŸildir. Yetersiz olduÄŸuma dair elimde bir kanıt yok, aksine yeterli olduÄŸuma dair yüzlerce kanıt bulabilirim. Ben yetersiz deÄŸilim sadece yetersiz hissediyorum.” Her ÅŸeyi kırmızı görmenin her ÅŸeyin kırmızı olduÄŸunu göstermediÄŸi gibi. Yine kendini çirkin hisseden kiÅŸi evet kendimi çirkin hissediyorum ama çirkin hissetmem öyle olduÄŸum anlamına gelmez diyebilir. Tıpkı kırmızı camlı gözlükle her ÅŸeyi kırmızı görüyorum evet ama bu her ÅŸeyin kırmızı olduÄŸu anlamına gelmez demek gibi.

Hissi muhakemenin bir çeÅŸidinin de aÅŸk da zuhur ettiÄŸini söylemiÅŸtim. Bir insanın doÄŸru kiÅŸi olduÄŸuna dair yaslanılacak verilerden sadece biridir, ona aÅŸk hissini yaÅŸamak. Bunu tek veri olmaktan çıkarıp aklının ve güvendiÄŸi insanların önüne koyduÄŸu verileri deÄŸerlendirmek yine hissi muhakeme tuzağına düÅŸmekten alıkoyabilir kiÅŸiyi. Ezcümle, kendileriyle olumsuz hislere sahip insanlara hep ÅŸunu söylerim: ‘‘HissettiÄŸin doÄŸru ama bu hükmün yanlış. Hislerini hüküm yerine kullanma. Ä°kisini ayır. Böyle hissediyor olman böyle olduÄŸun anlamına gelmez. Gözündeki kırmızı camlı gözlükle, her yeri/her ÅŸeyi kırmızı görüyorum, diyebilirsin ama her yer/her ÅŸey kırmız dersen hakikati incitirsin.’’

Mustafa Ulusoy /Cins Dergi

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.