Sosyal Medya

'Sosyolojinin babası' İbn Haldun... Batılılar 500 yıl sonra keşfetti

'Sosyal bilimcilerin babası' olarak anılan, medeniyeti müstakil bir ilmin konusu haline getirme çabasının sahibi İbn Haldun, 616 yıl önce bugün vefat etti.



Ä°bn Haldun 27 Mayıs 1332'de Tunus'ta doÄŸdu. Asıl adı Abdurrahman bin Muhammed bin Haldun olan Ä°bn Haldun'un ailesinin kökeni, Yemen'de Ä°slam'ı yayma ve Kur'an öÄŸretme görevini üstlenen sahabelerden Vail b. Hucr'a dayanıyor.

Ä°bn Haldun'un babası Muhammed, dedesinin aksine siyasete girmeyip ilim, eÄŸitim ve öÄŸretimle meÅŸgul oldu. Ä°bn Haldun ilk bilgilerini babasından aldı.

Kur'an'ı ezberleyen, kıraat ilmini öÄŸrenen Ä°bn Haldun, baÅŸta babası olmak üzere dönemin önemli alimlerinden Arap dili ve edebiyatı konusunda dersler aldı, fıkıh tahsil etti.

 

Kuzey Afrika'da yaÅŸayan Ä°bn Haldun, hayatının önemli bir bölümünü siyasi görevlerle bu coÄŸrafyada seyahatlerde geçirdi.

Annesini, babasını ve bazı hocalarını vebadan kaybetti

Ä°bn Haldun'u derinden etkileyen olaylardan biri, gençlik yıllarındaki veba salgını oldu. Avrupa'nın büyük bölümüne de sıçrayan salgında Ä°bn Haldun, annesi, babası ve bazı hocalarını kaybetti.

Muvahhidun Hanedanlığı'nın çökmesinin ardından yaÅŸanan karışıklık sonrası Merinilerin Tunus'u ele geçirmesiyle bölgeye çok sayıda ilim erbabı yerleÅŸti. Endülüs'ten gelen ulemayla Tunus, alimlerin merkezi olurken Ä°bn Haldun söz konusu alimlerden 2 yıl ders, dönemin önemli alimlerinden icazet aldı.

fas_9484

 

İbn-i Haldun'un Fas'ın kadim başkenti Fes'te yaşadığı evi

Tunus'u kontrolü altında tutan Sultan Ebü'l-Hasan, Fas'a dönmek zorunda kalınca beraberindeki alimler de onu takip etti. Ä°bn Haldun, her ne kadar hocalarıyla gidip eÄŸitimine Fas'ta devam etmek istediyse de aÄŸabeyi tarafından bu fikrinden vazgeçirildi.

Ä°bn Haldun, ilmi çalışmalarının yanı sıra yaÅŸadığı coÄŸrafyalardaki devletlerde de önemli görevler üstlendi, siyaset ve bürokraside yüksek makamlarda bulundu, zamanının sultanları ve vezirleriyle çalıştı ayrıca kadılık ve müderrislik yaptı.

Tunus'ta ulema yazmanlığıyla baÅŸlayan siyasi hayatı boyunca Tilimsan, Biskre gibi yerlerde de devlet kademelerinde görevler aldı. Fas'ta katiplik ve mühürdarlık görevlerini üstlenen Ä°bn Haldun, buradaki kütüphanelerde ilmi çalışmalarına ara vermeden devam etti.

 

Bir süre Endülüs'te yaÅŸadı

Ä°bn Haldun, Merini'de sır katipliÄŸi ve hakimlik vazifelerini ifa ederken, daha sonra gittiÄŸi Endülüs'te sakin bir hayat sürdü.

Bicaye Emiri'nden haciblik teklifi alan Ä°bn Haldun, Endülüs'ten ayrılarak Bicaye'ye geldi. Ä°bn Haldun, burada devlet yönetiminde en yetkili kiÅŸilerden biri olurken, hatiplik ve ders verme iÅŸlerine de devam etti.

Daha sonra Biskre'ye gelen İbn Haldun, Tilimsan Sultanı Ebu Hammu'dan haciblik teklifi aldıysa da kabul etmedi.

Faaliyetlerine daha sonra Fas'ta devam eden Ä°bn Haldun, burada ders vermeyi sürdürdü. Ä°bn Haldun, ailesini Fas'ta bırakarak 1374'te yeniden gittiÄŸi Endülüs'ten bir yıl sonra 43 yaşında Tilimsan'a döndü.

 

Ä°bn Haldun, bir süre Tilimsan yakınındaki Ubbad'da bulunan ünlü sufi Ebu Medyen'in türbesinde inzivaya çekildi.

Muḳaddime'nin müsveddelerini 1377'de tamamladı

Ä°bn Selame Kalesi'ne yerleÅŸen Ä°bn Haldun, burada 4 yıl sakin bir hayat yaÅŸarken, Kitab-ul Ä°ber (El-Ä°ber) adlı eserini yazmaya baÅŸladı. Ä°bn Haldun, eserin birinci kitabını oluÅŸturan Muḳaddime'nin müsveddelerini 1377'de tamamladı.

Ä°bn Haldun, el-Ä°ber'in Arap, Berber ve Zenate kısmını yazarken, çalışmaları için Tunus'a gitti. Eserini tamamlayarak Sultan Ebü'l-Abbas'a ithaf eden Ä°bn Haldun, Tunus'ta ders verdiÄŸi dönemde sakin bir hayat yaÅŸadı.

Hayatının son dönemini Mısır'da geçirdi

Daha sonra Mısır Kahire'ye giden ve burada hürmet gören Ä°bn Haldun, bir süre sonra Kamhiye Medresesi müderrisliÄŸine tayin edildi.

 

Medrese müderrisliÄŸi, Baybars Hankahı BaÅŸkanlığı, Maliki BaÅŸkadılığı görevlerinde bulunan Ä°bn Haldun, Mısır'da el-Ä°ber'in yazımına devam etti.

Ä°bn Haldun, "et-Ta'rif bi'bni Ḫaldun mü'ellifi haze'l-kitab" adıyla düzenlediÄŸi otobiyografisini el-Ä°ber'in sonuna eklerken, son ÅŸeklini verdiÄŸi nüshayı, Fas'ta Camiu'l-Karaviyyin Kütüphanesi'ne vakfedilmek üzere Sultan Ebu Faris Abdülaziz'e gönderdi.

Siyasetle kısmen teması devam eden Ä°bn Haldun, katıldığı Åžam seferinde Timur Ä°mparatorluÄŸu'nun kurucusu Timur ile görüÅŸtü.

Ä°bn Haldun 1401-1406 yılları arasında dört defa daha kadılık makamına getirilirken, bu görevi esnasında 19 Mart 1406'da, 74 yaşında Kahire'de vefat etti. Ä°bn Haldun'un cenazesi, Babünnasr karşısındaki Sufiye Kabristanı'na defnedildi.

Ä°bn Haldun'un Mukaddimesi

Ä°bn Haldun'un bugüne "Kitab'ul Ä°ber" ve "Mukaddime", "Lübab'ül Muhassal" ve Åžifaü's Sa'il Li-tezhibi'l-mesail" adlı eserleri ulaÅŸtı.

Ä°bn Haldun'un dünya tarihi özelliÄŸi taşıyan Kitab'ul Ä°ber eseri, üç kitaptan oluÅŸan 7 ciltten meydana gelirken, giriÅŸ mahiyetinde kaleme aldığı bölüme "Mukaddime" adı veriliyor.

Eserinin giriÅŸinde tarih bilimine, tarih yazımında uygulanan usullere, tarihçilerin hatalarına temas eden Ä°bn Haldun, kendi tarih anlayışını ortaya koydu.

"BeÅŸeri umran ilmi" ismini verdiÄŸi ilim dalını kendisinin kurduÄŸunu aktaran Ä°bn Haldun, bu alandaki amaç ve yöntemleri hakkında eserinde bilgiler verdi.

Kitab-ul Ä°ber'in birinci kitabıyla önsöz ve giriÅŸten oluÅŸan "Mukaddime" araÅŸtırmacılar için ayrı bir deÄŸer görüyor. Mukaddime, ilk olarak Nasr el-Hurini tarafından basıldı.

El-Ä°ber'in ikinci kitabı, baÅŸlangıçtan Ä°bn Haldun'un zamanına kadar kavimlerin ve hanedanların, baÅŸta Araplar olmak üzere onlara komÅŸu olan Nabatiler, Süryaniler, Farslar, Yahudiler, eski Mısırlılar, Yunanlılar, Rumlar, Türkler ve Franklar gibi milletlerin tarihini kapsıyor. Bu kitap, eserin 2 ve 5. ciltlerini kapsarken, burada da Hz. Peygamber, Hulefa-yi RaÅŸidin, Emeviler ve Abbasiler, DoÄŸu Ä°slam dünyasındaki diÄŸer Müslüman hanedanların tarihi yer alıyor.

Kitab-ul Ä°ber'in üçüncü kitabı, Berberilerin ve Zenatelilerin tarihini ele alan Kuzey Afrika tarihini anlatıyor. Eserin 6 ve 7. ciltlerini oluÅŸtururken, bu bölüm MaÄŸrip tarihiyle de ilgili önemli bilgiler içeriyor.

Ä°bn Haldun, el-Ä°ber'in son cildine "et-Ta'rif bi'bni Ḫaldun mü'ellifi haze'l-kitab" baÅŸlığı altında kendi biyografisini ekliyor.

Umran ilmi

Ä°bn Haldun'un düÅŸünce dünyasını, kendisi tarafından belirlenen yöntemleri ortaya konan "umran ilmi" oluÅŸturuyor.

0x0-ibn-i-haldunun-nazarindan-umran-ilmi-1544303282363

Söz konusu ilim, alemin umranından ibaret olan insan toplumunu ve ona tabiatı gereÄŸi arız olan halleri, bu hallerin zorunlu sonuçlarından ibaret olan tarihi ve tarihin hakikatini konu ediniyor.

Umran ilmi, insanları taklitten kurtarıp daha önce olup bitmiÅŸ olanla daha sonra olacak olanın anlaşılması konusunda bir bakış açısı kazandırmayı amaçlarken, bu sayede hem geçmiÅŸin hem de geleceÄŸin anlaşılmasını saÄŸlamayı hedefliyor.

19. yüzyıldan itibaren Avrupalı tarihçiler tarafından keÅŸfedildi

Ä°bn Haldun, bizzat siyasetin içerisinde yer alarak edindiÄŸi tecrübeleri kaleme aldığı kitaplarına yansıttı. Bedevilikten medeniyete giden yaÅŸantının çeÅŸitli formlarını derinden tecrübe etti. Çevresinde gözlemlediÄŸi olayları, olguları soyutlayarak genele ulaÅŸma kabiliyeti yüksek oldu.

Ä°bn Haldun'un çalkantılı siyasi hayatının ardından 40 yaşından sonra yazdığı 7 ciltlik dünya tarihi Kitabu'l-Ä°ber ve onun giriÅŸ kitabı olarak düÅŸündüÄŸü Mukaddime, Osmanlı tarih anlayışını da derinden etkiledi.

BaÅŸta Katip Çelebi, Naima ve Ahmet Cevdet PaÅŸa olmak üzere Osmanlı tarihçileri Osmanlı Devleti'nin yükseliÅŸ ve çöküÅŸünü pek çok defa onun teorileriyle analiz etti.

19. yüzyıldan itibaren Avrupalı tarihçiler tarafından keÅŸfedilen Ä°bn Haldun'un eserleri büyük takdir gördü.

Ä°ngiliz tarihçi Arnold Joseph Toynbee, Ä°bn Haldun'u "Herhangi bir zamanda, herhangi bir ülkede, herhangi bir zihin tarafından yaratılmış en büyük tarih felsefesinin sahibi." sözleriyle anlattı.

"Sosyal bilimciler"in babası olarak görülen, baÅŸta Mukaddime olmak üzere eserleriyle yüzyıllarca hem Batı hem DoÄŸu dünyasını derinden etkileyen Ä°bn Haldun'un tecrübe ederek kaleme aldığı tespitler, devletlerin yükselmesi ve yıkılması süreçlerinin analizinde de kullanıldı.

Farklı medeniyetlerle bir arada yaÅŸamaya olumlu yaklaÅŸan Ä°slam medeniyetinin yetiÅŸtirdiÄŸi öncü alim Ä°bn Haldun, küreselleÅŸen dünyada çok medeniyetli bir dünya düzeninin kuramsal zemininin oluÅŸturulmasında emek harcayanlar için saÄŸlam bir teorik zemin hazırladı.

"Hayatı Ä°slam tarihinin en karanlık dönemine rastladı"

AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Ä°bn Haldun Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası Ä°liÅŸkiler Bölümü Dr. ÖÄŸretim Üyesi Mehmet Akif Kayapınar, Ä°bn Haldun'un düÅŸünce dünyasını ve etkilerini deÄŸerlendirdi.

Ä°bn Haldun'un hayatının Ä°slam tarihinin "en karanlık" olarak nitelenen bir dönemine rastladığını dile getiren Kayapınar, bu dönemdeki hadiselerin bozulma ve çöküÅŸü son haddine vardırdığını belirterek, ÅŸunları kaydetti:

"DoÄŸuda MoÄŸol istilaları ÅŸehirleri tahrip etmiÅŸ, siyasal, toplumsal ve ekonomik sistemleri yıkmıştı. Batıda, Endülüs'te Hristiyan Avrupalılar Müslüman varlığını Gırnata'ya sıkıştırmışlardı. Akdeniz'deki trafiÄŸin ve ticaretin kontrolü Avrupalıların eline geçmiÅŸti. Kuzey Afrika küçük beylikler elinde bölündüÄŸünden büyük bir siyasal istikrarsızlık ve ona baÄŸlı ekonomik kriz içinde idi. Memlüklülerin kontrolü altındaki coÄŸrafyanın haricinde refah, sükunet ve istikrar içinde olan pek bir Ä°slam beldesi kalmamıştı. Tüm bunlara bir de büyük veba salgını eklendi ve nüfusun mühim bir kısmını yok etti. Ä°ÅŸte Ä°bn Haldun'un cevap vermek zorunda kaldığı meydan okuma Arap-Ä°slam dünyasını saran bu kapsamlı inhitat süreci oldu. Ä°bn Haldun yaÅŸananları anlamak ve açıklamak için çaÄŸdaÅŸlarına nispetle çok farklı bir yöntem ve anlayış geliÅŸtirdi. Mukayeseli tarihsel bir perspektife, evrensel insan tabiatına ve toplumsal ve siyasal yapıların mahiyetine ve dönüÅŸümüne dayalı bu anlayış Mukaddime gibi bir eserin ortaya çıkmasını saÄŸladı."

Ä°bn Haldun'un zamanının ÅŸartlarına göre çok iyi bir eÄŸitim aldığını aktaran Kayapınar, akli ve nakli ilimlerde bölgesinin en önemli alimlerinden ilim tahsil ettiÄŸini anlattı.

Ä°bn Haldun'un "umran ilmi"

Kayapınar, Ä°bn Haldun'un düÅŸüncesinin hem kendi zamanında hem de kendisinden sonra ilgiyle karşılandığını belirterek, ÅŸunları kaydetti:

"Özellikle tarih yazımı alanında Ä°bn Haldun'un derin bir etki oluÅŸturduÄŸu söylenebilir. Ancak Mukaddime'de geliÅŸtirilen 'umran ilmi'nden hareketle Ä°slam dünyasında modern anlamıyla bir 'toplum-bilim' geleneÄŸinin yerleÅŸtiÄŸini söylemek pek doÄŸru olmaz. Ne var ki bu ne Ä°slam dünyasının ne de Mukaddime'nin bir nakısasına iÅŸaret etmez. Zira düÅŸünce ihtiyaca binaen ortaya çıkar ve geliÅŸir. Ortada cevap verilmesi gereken bir sorun ve ondan neÅŸet eden sorular yokken cevap vermenin bir manası yoktur. Modern zamanlara kadar ne Ä°slam coÄŸrafyasında ne de dünyanın geri kalanında 'toplum' veya 'kitlelerin durumu ve hareketi' kendisi için çalışılması icap eden bir mesele olarak kendini dayatmamıştır."

Ä°bn Haldun düÅŸüncesinin gerçek anlamda ilk olarak Osmanlı topraklarında yankı bulduÄŸunu ifade eden Kayapınar, tarihçilerin Ä°bn Haldun düÅŸüncesinin 16. yüzyıldan itibaren Osmanlı entelektüelleri arasında yaygınlaÅŸmaya baÅŸladığını tespit ettiÄŸini söyledi.

Kayapınar, ayrıca Kınalızade Ali Efendi'den Mustafa Ali'ye, Katip Çelebi'ye, Naima'ya, Pirizade'ye ve Ahmet Cevdet PaÅŸa'ya kadar belirleyici olan bir Ä°bn Halduncu çizgiden bahsedilebileceÄŸini vurguladı.

Batı'nın İbn Haldun'u keşfi

Ä°bn Haldun düÅŸüncesinin zirve yaptığı dönemin 18 ve 19. yüzyıllar olduÄŸunu dile getiren Kayapınar, ÅŸunları kaydetti:

"Nitekim Mukaddime'nin Türkçeye tercümesi de bu yüzyıllarda (ilk beÅŸ bölümü Pirizade tarafından 18. yüzyılda, altıncı bölümü ise Ahmet Cevdet PaÅŸa tarafından 19. yüzyılda) yapılmıştır. Osmanlı toplumsal ve siyasal yapısının ciddi bir deÄŸiÅŸim ve dönüÅŸüm içerisine girdiÄŸi, geleneksel sistemin giderek artan oranda çözüldüÄŸü ve Batı'ya nispetle 'geri' kaldığı bu dönemde yaÅŸanan süreci anlamak için Ä°bn Haldun son derece elveriÅŸli bir çerçeve sunmuÅŸtur. Hatta Ä°bn Haldun'un bazı kananvari genellemeleri ve öngörüleri bu dönemde yaÅŸayan Osmanlı müverrihleri için baÅŸ edilmesi gereken bir meydan okuma da teÅŸkil etmiÅŸtir. Batı'da ise Ä°bn Haldun'un keÅŸfi için 19. yüzyılın baÅŸlarını beklemek gerekecektir. SömürgeciliÄŸin yoÄŸunlaÅŸtığı, oryantalizmin geliÅŸtiÄŸi ve Avrupalılık kimliÄŸinin ÅŸekillendiÄŸi bu dönemde Ä°bn Haldun'un düÅŸüncesi, bu defa Avrupalı entelektüeller için baÅŸ edilmesi gereken bir meydan okumaya dönmüÅŸtür. Zira doÄŸrusal ilerlemeci tarih anlayışına dayalı Avrupalılık kimliÄŸinin iddialarının aksine Ä°bn Haldun 14. yüzyıl gibi erken bir dönemde Avrupalıların 18. ve 19. yüzyıllarda ulaÅŸtığı bilimsel yöntem ve bilgi seviyesini yansıtmaktadır.

Kayapınar, Ä°bn Haldun'un düÅŸüncesinin bir meydan okumadan ziyade alternatif bir açıklama çerçevesi olarak takdir ve ilgi gördüÄŸünü vurguladı.

Ä°lerleme paradigmasına baÄŸlı toplum-bilimsel modellerin yetersiz kaldığı bir ortamda Ä°bn Haldun'un düÅŸüncesinin son derece makul ve kullanışlı bir çerçeve sunduÄŸunu anlatan Kayapınar, "Tüm bunların yanı sıra Ä°bn Haldun düÅŸüncesi Müslüman bir zihnin modern anlamda bir toplum-bilim yapma imkanının da anahtarlarını barındırmaktadır. Bu bakımlardan ben yakın gelecekte Ä°bn Haldun'a yönelik ilginin daha da artacağını ve hatta Ä°bn Haldun'un ümit ettiÄŸi anlamda geliÅŸerek yeniden hayat bulacağını zannediyorum." dedi.

Sefa Mutlu, AA .

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.