Dünya yavaş yavaş alıyor o kabiliyeti bizden. Büyüyor, büyüdükçe kendimize dair bir unutkanlık ediniyoruz. Dünya bulaşıyor her yanımıza. Ve bu bizi, ömrümüzün sonuna kadar bir daha
Aslında bir mucizenin içinde yaşıyoruz her anımızı. Keşke bu mucizenin farkında olmayı, bize dokunan ve dokunmayan bütün bu hikayelerle bütünleşmeyi azıcık da olsa isteyebilsek!
Bir içinde büyüyen derde baktı, bir de elindeki sözcüklere... Mağlubiyeti kabullendi ve öylece sessizliğin ellerine bıraktı kendini.
“İnsan bildiğini düşündüğü şeylerle mağrurca oyalanırken” dedi beyaz saçlı adam, “hayat sonsuz bilinmezlik kozasına nice yeni düğümler ekliyor.”
“Düşüncelerimiz aynı kazanda pişen tektip bir yemek gibi” dedi beyaz saçlı adam, “ayrı ayrı servis edildiği için biz kendimizi özel hissediyoruz sadece”
Veda edenin sevilmesi ne kadar da kolaydır! Çünkü uzaklaşan kişi için, gemiden ya da trenin penceresinden sallanan o varla yok arası bez parçasının beslediği alev daha saftır. Uzaklık, g
Bir şeyi yaparak ne kazanacağımızı düşündüğümüz kadar, o şeyi kazanmak için neyi feda etmemiz gerektiğini artık pek fazla düşünmüyoruz.
Yaşamayı tam olarak bilemediğimiz, kendine özgülüğünün, başkalığının ayırdına varamadığımız, anlamına eremediğimiz özel zamanlar kaçırılmış trenler gibi boş bir istasyonun
Hayat, dönüp bakanlara, kusursuz düzeni ve işleyişi içinde bilmedikleri sırlarını aşikar ediyor her an. Dönüp bakıyor muyuz?
Kimi durumlarda neler düşündüğü konusunda bir soruya kişinin ‘hiç’ yanıtını vermesi yapmacık olabilir. Ama bu yanıt içtense, boşluğu çok şeyler anlatır.
İnsan, olağanüstü zenginlikte bir tabiatın, kendisiyle hakikat diliyle konuşan bir çevrenin içinde yaratıldı. Bu gerçek, bu devirde unuttuğumuz şeylerin en acıklı olanlarından biri.
Bugün günlerden ne? Kafanı, duygularını, düşüncelerini bir türlü makul bir sıraya dizememe günü mü? Bugün günlerden ne senin için
Medyanın dolaşım mantığı içinde yerel hikayeler, bütün bu paha biçilmez değerlerine rağmen maalesef yeterince görünürlük kazanamıyor.
Mesele bizim ‘ihtiyar’, İbrahim Çolak...Ben bir mahkeme olsam, iki tarafın delillerini ortaya koymasını beklerdim hüküm vermek için... Ama pek çok noktası muğlak bu hadiseye bakarken be
Kentler insanlarla dolu. Evler kiracılarla dolu. Oteller konuklarla dolu. Trenler yolcularla dolu. Kafeler müşterilerle dolu. Geziler gezinenlerle dolu. Eskiden sorun olmayan hiçbir şey, artık n