Sosyal Medya

Makale

‘Yeni Roma’nın barbarları

Ä°slam alemi denilince, geniÅŸ bir coÄŸrafya olmasına raÄŸmen, hemen akla OrtadoÄŸu geliyor. Her ne kadar dünya Müslümanlarının önemli kısmı Güney ve GüneydoÄŸu Asya'da yaşıyor olsa da bu coÄŸrafyanın tarihi, siyasi, entelektüel olarak özgül ağırlığı eÅŸit deÄŸil OrtadoÄŸu'yla.

Başından beri Ä°slam medeniyetinin siyasi, ilmi, entelektüel anlamda açılımların önemli kısmı bu merkezden dünyaya yayıldı. Ve açılımları hala bugünümüzü ÅŸekillendirmeye devam ediyor.
OrtadoÄŸu'da iki önemli siyasi ideoloji egemen oldu. Aslında bu ideolojiler, bir tür kurtuluÅŸ teolojisi iÅŸlevi de gördüler. Yönetim tarzları bakımından askeri diktatörlükler, hanedanlıklar, tek parti diktatöryası ÅŸeklinde ortaya çıksalar da meÅŸruiyetlerini bu iki teo-ideolojik çerçevede saÄŸladılar. Ä°lki kolonyalizm sonrası egemen olan ulusçuluk. DiÄŸeri de yine kolonyalizm sonrasına bir tepki ideolojisi olarak sosyalizm.

Kolonyalizm sonrası ulusdevlet sürecini belirleyen ulusçuluk, çoÄŸunlukla ergen hastalığı ÅŸeklinde tezahür edecektir. Ulusalcılık temelli yeni bir ulus inÅŸası sanılanın aksine birleÅŸtirici olmaktan çok yıkıcı, parçalayıcı sonuçlar doÄŸurdu. Sadece belli bir dönem diktatörlerin iktidarlarını sürdürmeyi saÄŸlayan, sömürgeci iliÅŸkiler için kamuflaj olarak kullanılan bir söyleme dönüÅŸtü. Ulusçuluk Batı sömürgeciliÄŸinin keÅŸif kolu gibi çalışırken soÄŸuk savaÅŸ ÅŸartlarında buna sosyalist elbise giydirmek de belli bir dönem heyecan yaratmaya yetti. Her ikisi de tek tek veya sentez halinde OrtadoÄŸu'nun tarihine, kültürüne, dünya görüÅŸüne yabancı ideolojiler olarak siyasal iktidarların aygıtları olmaktan öteye gidemedi. Bu arada kültürel bir fon rengi olarak Ä°slam'ın sahnenin arkasında tutulmasına özen gösterildiÄŸini hatırlatmakta yarar var.

SoÄŸuk savaÅŸ bitimine yakın yükselen Ä°slami hareketler, yeni bir dönemi baÅŸlatacak ve siyasal tabloda belirgin faktör olma ihtimali belirecektir. Ne var ki, dünya sistemi ortaya çıkan yeni hareketleri dönüÅŸtürme, belli sınırlar içine hapsetme konusunda gereken operasyonları gerçekleÅŸtirecektir. SoÄŸuk savaÅŸ bitimine gelindiÄŸinde büyük tehdit olarak algılanan Ä°ran Devrimi gibi oluÅŸumlar gerek ideolojik gerekse siyasi olarak kendi ulusal sınırları içine hapsedilecektir. Pakistan, Sudan gibi ülkelerde çıkan diktatörlüklerin siyasi anlamda Ä°slami söylemleri, daha önceki hanedan diktatörlüklerinin din söyleminden farklılık arz etmeyecektir.

SoÄŸuk savaÅŸ sona erdiÄŸinde sosyalizmin çoktan iflas ettiÄŸi ortaya çıkmış, ulusçuluÄŸun ise çoktan iÅŸlevsiz hale geldiÄŸi anlaşılmıştı. En azından elli yıllık postkolonyal dönemin hiç bir sorununa çare olmadığı gibi ayak bağı olmuÅŸtu sosyalizm. Ne adalet ve özgürlük ne yoksunluk ve yoksulluk azalmıştı; sadece diktatörlerin saltanat süreleri uzamış, gittikçe daha da sıkıcı hal almıştı.

SoÄŸuk savaÅŸ bitiminde NATO yeni düÅŸman olarak açık biçimde Ä°slami hareketleri hedef göstermiÅŸti. Konjonktürel olarak bu yeni düÅŸmanın fazla abartıldığı öngörüsü yaygındı. Ne ki, NATO'nun devamı için yeni bir düÅŸmana ihtiyaç vardı. Ä°slam fundamentalizmi olarak tanımlanan bu yeni düÅŸmanın neden ve nerede ortaya çıkacağı ve neden beklenen bir tehlike olduÄŸu fazla belirgin deÄŸildi.

Bosna savaşında Batılılar nezdinde hiç de radikal görüntü vermeyen hatta fazlasıyla laik bir toplum olarak algılanan BoÅŸnakların katledilmelerine göz yumulması, savaÅŸ sonrası katillerin ödüllendirilmesi benzer düÅŸman algısıyla meÅŸrulaÅŸtırılabilmiÅŸti. Aynı dönemde Arap milliyetçiliÄŸi ile sosyalizmi sentezleyen ve seküler Baas ideolojisinin kabadayısı Saddam'a, bir anda ÅŸeytanlaÅŸtırılarak, müdahale edilecekti. Müdahale biçimi, bir yanda OrtadoÄŸu liderlerine gözdağı verirken diÄŸer tarafta bu müdahalenin Saddam zulmünü aratacak yeni bir kaos ortamı için yapıldığı izlenimi veriyordu. Daha sonra gelen iÅŸgal, bedeli acı ve kan ile ödenen bir vahÅŸet dönemidir.

Amerika'nın karşı konulmaz askeri gücüne açıktan kafa tutamayan, küresel ve bölgesel rakiplerin güçlerini denediÄŸi kirli oyunlara sahne olacaktır. Her an her yerde olan ama varlığına temas edilemeyen “Ä°slamcı” örgütler direniÅŸ adına sahada cirit atmaya baÅŸladı.

Bu durum hem küresel rekabet savaşının üstünü örttü hem de yeÅŸermekte olan Ä°slami uyanışların manipülasyonuna yaradı.
Åžimdilerde olmakta olanlara bakınca iflas eden ve son derece kontrollü ihraç edilen ideolojilerin yerine OrtadoÄŸu'nun damarlarına adeta kurtuluÅŸ teolojisi zerk edilmektedir. Bu coÄŸrafyanın varlık ÅŸartı Ä°slam'ın yeniden idrak aÅŸamasında onu zehirleyecek bir algı operasyonu insafsızca yürütülüyor.

Sahnedeki görüntüye bakacak olursak kendi yapıp ettiklerinden dolayı Müslümanlar, kendi topraklarından sefil vaziyette Batı'nın kapılarına dayanıyor. Akdeniz'de can verenler, tıka basa doldurulan konteynerde havasızlıktan boÄŸulanlar bu toprakların çocukları...
DiÄŸer tarafta geç kalmış ulusçulukla uyanıldığı sanrısıyla parçalanan sınırlar... Ne büyük çeliÅŸkidir ki, OrtadoÄŸu'yu mozaikleÅŸtirme ve özgürlük vaadiyle daha küçük birimlere ayrışmaya teÅŸvik edenler kendi aralarında küresel Roma'yı yeniden inÅŸa etmeye, bütünleÅŸmeye çalışıyorlar. Çok deÄŸil, daha elli yıl önce 50 milyon insanın canına mal olan büyük boÄŸuÅŸmanın mimarları olarak...
Yeni sekter kurtuluÅŸ teolojileri ile gecikmeli ideolojik körlük arasındaki baÄŸnazlıktan kurtulmak adına Batı kapılarına dayanan insanların ortaya çıkardığı algı, yeni Roma'nın barbarlar karşısındaki tehdit algısının postmodern versiyonudur.

Bu kez Roma, barbarları yerinde durdurmayı deneyecektir. Ä°çindeki barbarları temizlemeyi de ihmal etmeyerek.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.