Sosyal Medya

Makale

Tünelin Sonundaki Demokratik Özerklik

HP lideri Devlet Bahçeli’nin ‘alayına rest çeken’ söylem ve pozisyonu koalisyon ve erken seçim arayışlarından öteye siyaset yapma imkânlarını kilitlemeye hatta felç etmeye zemin hazırlıyor. Uzun yıllar sonra belki de ilk defa MHP’nin tavrı siyasal dengeleri belirleyici bir rol olarak belirdi ama o da yıkıcı-kilitleyici bir mahiyet arz etmekte. Bahçeli liderliÄŸindeki MHP’nin aldığı bu kilitleyici pozisyonun bir türlü izah edilemeyen, çözümlenemeyen sırrı ve sonuçları bakalım ne zaman aydınlığa kavuÅŸacak. Ancak umarız ki telafisi mümkün olmayan darbelere meydan vermeden bu mesele aydınlığa kavuÅŸur.

CHP ve HDP’nin Suriye cephesinde iyiden iyiye belirginleÅŸen paralel söylemi ErdoÄŸan-DavutoÄŸlu düÅŸmanlığı ortak paydasında sadece politik hedefleri deÄŸil kadro ve tabanlarını da giderek aynılaÅŸtırdı. Türk ve Kürt ulusalcı kadroları seküler hayat tarzı, Batı’yla ittifak ve Ä°slami kimliÄŸin her türlü görünümünü siyasal-sosyal hayattan tasfiye etmek üzere güçlü bir ittifak kurmuÅŸ durumda. Artık ne CHP için klasik bir devletin bekası kaygısı mevcut ne de HDP için Kemalist devlet düÅŸmanlığı önceliÄŸi mevcut. Köprünün altından çok sular aktı ve Ä°slamsız-seküler bir ülke ve bölge tasavvuru adına sahada gayet pratik olarak iÅŸleyen ortak bir seferberlik ruhu tesis edildi.

Ne Kadar Tünel O Kadar Özerklik

Çözüm sürecinin sonunu getiren beyan ve eylemlerin kronolojisini tekrar tekrar tartışacağız mecburen. YaÅŸanan vakanın hemen her zaman önüne geçirilen çarpıtılmış algıları zayıflatmak ne zaman ve nasıl mümkün olacak ÅŸimdilik bilemiyoruz. Lakin Kandil’deki savaÅŸ tanrılarından gelen emir ve görüÅŸlere göre pozisyon alan HDP kadrolarının siyaseti olabildiÄŸince militarize ederek elde edilecek bir kurtuluÅŸ reçetesine kesinlikle inanmış oldukları görülüyor. 

Klasik Leninist propaganda mantığını BBC’den Cumhuriyet’e dek ErdoÄŸan-DavutoÄŸlu düÅŸmanı medyanın sıkı sıkıya sahiplenmiÅŸ olması anlaşılan cesaret ve cüretlerini daha bir arttırıyor. Eylem ve saldırı planlarında bırakın hukuki bir meÅŸruiyeti en küçük bir akıl, ahlak ve vicdan muhasebesini dahi iÅŸletmemelerin sebebi bu hormonlu cesaret ve cüret olsa gerek. Bu sebeple kayıplar, yıkımlar üzerinde durmayı hiç düÅŸünmüyorlar. 

Sadece zarar verebilmiÅŸ olmaktan ötürü mesut ve bahtiyar olan ruh hali övgüler aldıkça daha derin bir krize savruluyor. Ä°tibarsızlaÅŸtırmayı ve güvenlikten bir nebze olsun yoksun bırakmayı büyük bir marifet  belleyen bir ideoloji ve kadrodan neÅŸet edecek pratik, ÅŸiddete her geçen gün daha güçlü bir biçimde tapmaktan baÅŸka ne olabilir ki?! Ä°ÅŸte daha çatışmasızlık hali sürerken, Çözüm süreci yürürlükteyken Kandil dağında konuÅŸlanan savaÅŸ tanrılarından biri kullarına ÅŸöyle vahyediyordu: “Tüm halkımız silah almalı, bu temelde kendini eÄŸitmeli ve örgütlemeli. Köylerde, kentlerde, mahallelerde yer altı sistemi, tüneller, mevzi sistemi geliÅŸtirmeli.” 

Öz Yönetimin KurduÄŸu Mayın Tarlası

Ä°yice düÅŸünelim: Silahlanarak, silahlı eÄŸitim temelinde örgütlenerek, tüneller kazıp mevziler ve cepheler oluÅŸturarak Kürdistan halkının varacağı menzil neresi olur? Bu yol haritasıyla Kürtlere demokratik özerklik mi, kanton mu, koridor mu, yoksa Büyük Kürdistan mı hediye edilecek? Yol kesmeyi, araç yakmayı, ÅŸantiye basmayı, adam kaçırmayı, haraç almayı ve kimi zaman silahlı saldırılarla kimi zaman da mayınlı tuzaklarla asker, polis ve sivil insanları katletmekten baÅŸkaca bir teamülü bulunmayan PKK’nın vadettiÄŸi özyönetim bildiÄŸimiz anlamıyla faÅŸizm ve despotizmden baÅŸka ne olabilir ki?

Madem 7 Haziran seçimleri “Türkiye sınırları içinde daha büyük bir Kürdistan’ın haritasını ortaya çıkarmış” madem bu durum “Kürt halkı tarafından demokratik özerkliÄŸe evet denmesi” ÅŸeklinde bir kırılma olarak takdir edilmiÅŸ o halde mecburi istikamet bellidir. Silopi’den baÅŸlayıpCizre, Nusaybin, Şırnak, Yüksekova, Bulanık ve Varto’ya kadar kimi ilçelerde “Kent/Halk Meclisleri” tarafından derhal özyönetimler ilan edilmelidir. Adeta tarihsel bir zorunluluktur özyönetim aÅŸaması. Bu aÅŸamayı ihmal edenleri, bu zorunlu merhaleyi ihlal edenleri tarih yargılayacak, sonraki nesiller de asla affetmeyecektir. Bu bilimsel zarurete aydınlanmış fert ve toplumların bigâne kalmaları düÅŸünülemeyeceÄŸine göre her ÅŸeyi göze almak vacip olmuÅŸtur artık! 

Özyönetim nasıl kurulacak? Ä°lk aÅŸamada hendekler kazılarak, barikatlar kurularak, ajitatif yalanlar uydurularak, provokatif haberler servis edilerek, mizansen sahnelerle propagandaya sürat verilerek. Peki, özyönetime giden yolun mücadelesi nasıl ilmek ilmek örülecek? Elbette olabildiÄŸince silahlar, bombalar, mayınlar patlatılarak ve devletin deÄŸil örgütün otoritesinin geçerli olduÄŸuna dair olabildiÄŸince çok resim verilerek.

Sonuçta Diyarbakır BüyükÅŸehir Belediye BaÅŸkanı Gültan Kışanak’ın “Devlet, gelip benim belediye baÅŸkanımı gözaltına alırsa, ben de özerklik ilan ederim” beyanı, tünelin ucunda görüldüÄŸü hayal edilen özerkliÄŸin diyalektiÄŸini özetlemektedir. Sonu hemen herkes için daha çok gözyaşı, kayıp ve yıkım olacağı besbelli olan yeni bir ‘selhildan’a hangi aklı başında insan onay ve geçit verir ki?

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.