Sosyal Medya

Makale

Müslüman Olma…

Mevcut kafa karışıklığı sadece siyasal olanda deÄŸil kültür ve düÅŸüncede olduÄŸu gibi dini sahada da sürmektedir. Kimin neyi niçin söylediÄŸini; yani nokta-i nazarını dikkate almadığınızda ne söylediÄŸinizi doÄŸru bir ÅŸekilde anlamlandırmak neredeyse imkânsız oluyor. Yani iÅŸler öyle karışmış durumda ki kimin nerede durduÄŸu ve kimlerle iÅŸ tuttuÄŸunu anlamak hakikaten zor olmaya baÅŸlamıştır. Yerler karışmış, cepheler deÄŸiÅŸmiÅŸ ve kimin nerede durduÄŸu anlamsızlaÅŸmış durumda…

Sol, saÄŸ, muhafazakâr veya milliyetçisi, Ä°slamcısı, Kemalistçisi kendi ideolojik cephesi yerine mevcut durumun konjonktürel yapısı içinde bir tavır alışa sürükleniyor.Kafa karışıklığı da bu yüzden devam ediyor. Normal koÅŸullarda kim nerede duracak bu belli ve belirgindir. Ama ÅŸu an herkes/kesim çok farklı noktalarda bulunmaktadır. Özellikle kavmiyetçilik meselesi yüzünden Müslüman Kürtlerin kafası biraz daha karışık, nispi doÄŸrular üzerinden büyük yanlışlara kapı aralanmaktadır ve kendilerinin Ä°slam ile aldatıldıklarını büyük bir pervasızlıkla dillendirebilmektedirler. Bu yanlış anlamayı bir tahlile tabi tutmak kaçınılmaz oldu.

Önce Müslüman olma hali neye tekabül ediyor üzerinden birkaç kelam etmek ÅŸart sanırım… En genel ifade ile Müslüman olma halinin kendi otantik yapısı içinde asgari ile azami arasında birçok katmanın varlığı kaçınılmazdır. Asgarisi, imanın temel ilkelerini kabulle baÅŸlar ve o teslimiyet üzere imanın kalbe yerleÅŸmesi sürecinde Müslüman olmanın gerekliliÄŸini yerine getirerek bir seyrüsefere çıkar. Bu süreç Müslüman için imanın kalbe tam yerleÅŸmesine kadar sürer. Bu noktada dikkate alması gereken en temel nokta ise Müslümanlığın temel hedefleri ile uyumlu bir yaÅŸamı içselleÅŸtirme çabasına süreklilik kazandırmasıdır. Çünkü Müslüman olma ile Müslümanlık arasında ciddi bir mahiyet farkı vardır. Müslüman teslim olandır. Bu teslimiyet gönülden de olabilir, cebri de olabilir. Bu cebrilik belirli bir gücün kullanımından çok toplumsal, düÅŸünsel ve kültürel güçle iliÅŸkilidir. Müslümanlık ise belirli bir ideal için hayatını belirli kurallar çerçevesinde sürdürme ve bu kuralların genel geçer kurallar haline gelmesi için verilen mücadelenin biçimini ve içeriÄŸini de belirleyen bir tutumu içerir. Yani Allah’ın insanı yaratmasındaki hikmetin bütün insanlar için geçerli olacak konuma yükselmesi baÄŸlamında kiÅŸinin hayatını buna adamasıdır.

Ama kafa karıştıran noktalardan en önemlisi din ile dinin bir yorumu olan Ä°slamcılığın yürüdüÄŸü sürecin oluÅŸturduÄŸu kafa karışıklığıdır. Çünkü Ä°slamcılık kendi otantik yapısı üzerinden kendini gerçekleÅŸtirme zemini bulamadığı gibi karşıt muhalif güçler tarafından da sürekli deÄŸiÅŸime zorlanmaktadır. Bu deÄŸiÅŸim, hem kültürel ve hem de siyasal bir biçim ve içerik taşımaktadır. Özellikle Ä°slamcılığın 60 sonrası serencamı ve Türkiye’de yaÅŸadığı siyasal süreç ile birlikte Ak Parti iktidarı döneminde aldığı yeni hal kafa karışıklığını biraz daha artırmıştır. Siyasal olanın baskın karaktere dönüÅŸmesi ve siyasallığın çatışmacı dili üzerinden ayrışmalar kafa karışıklığını içinden çıkılmaz hale getirmektedir. Son üç dört yıldır bu kafa karışıklığı bilinçli bir tutumla sürekli artırılmakta ve Ä°slamcıların kendi konumlarını sürdürebilmenin imkânları heba edilmektedir. Bu hem mevcut iktidar tarafından gerçekleÅŸtirilmekte hem de iktidar karşıtı muhalif blok tarafından bilinçli bir ÅŸekilde dramatize edilerek Ä°slamcılığın parçalanmasına zemin oluÅŸturulmaktadır.

Bütün bunlara raÄŸmen Ä°slamcı olduÄŸu halde sorunun merkezinde kendi iddiaları yerine baÅŸka  iddiaların benzer tarafları yüzünden kendi iddialarını bir tarafa bırakarak mevcut konum üzerinden haklılık psikolojisi adına büyük yanlışlara adım atarken büyük bir cesaret gösterisinde bulunmasıdır. Mevcut sorun üzerinden tartışmayı sürdürecek olursak; Kürtler ‘bu ümmetin yetimi’ olduklarını söylemektedirler. ‘Niye’ sorusuna verilen cevap; ‘çünkü herkesin kendi devleti var ama Kürtlere bir devlet verilmemiÅŸtir.’ Peki, karşı soru olarak ‘bunu kim yapmıştır’ sorusuna cevap vermek yerine ‘benim de bir devletim olmalı, bu benim hakkım deÄŸil mi’ sorusu ile cevap vermeyi öne çıkarmaktadır.

Hâlbuki Müslüman olmak zaten kavmiyetçilik yapmayı yasaklayan bir duruÅŸtur. Bunu bilmektedir. Hatta bu kavmiyetçiliÄŸin batı düÅŸüncesi tarafından sipariÅŸ olarak batı dışı toplumları parçalamak ve hegemonya altına almak için üretildiÄŸi de bir gerçeklik olarak ortada durmaktadır. Ayrıca birinci dünya savaşı sonrası yine bu batılı güçler tarafından bütün bu sınırlar oluÅŸturulmuÅŸ ve bilinçli bir tercihe dayanmış olduÄŸu da aÅŸikârdır. Ayrıca Ä°slamcılık zaten bütün bu sınırların geçici olduÄŸunu ve bunları meÅŸru görmediÄŸini açık bir ÅŸekilde deklare etmiÅŸtir. Buna raÄŸmen salt Müslümanlık kaygısı üzerinden ‘arkadaÅŸ yeni bir ulus devlet sorunu katmerleÅŸtirir’ dediÄŸinizde ‘ümmetçilik üzerinden bize bunu dayatamazsınız’ denmekte ve sanki haklı imiÅŸ gibi ‘hani kardeÅŸtik’, ‘bize kardeÅŸlik numarası çekmeyin’ denmektedir. Åžimdi samimi bir ÅŸekilde durup düÅŸünelim: Ä°slamcılık mı kurdu bütün bu ulus devletleri?

Hayır! O zaman siz yeni bir ulus devleti kimden bekliyorsunuz?

Tabii ki uluslar arası güçlerden…

O zaman hangi haktan bahsediyorsunuz?

VerilmiÅŸ bir hak…

O zaman Ä°slamcılığın yıllardır bu ulus devletlere yönelik yaptığı mücadele ve muhalefet ne olmaktadır. Ki bu noktada ciddi bedeller ödedi… Mısır, Afganistan, Çeçenisten, Bosna, Irak, Suriye ve benzeri birçok yerde dökülen kanlarını nasıl deÄŸerlendireceÄŸiz.

Meselenin özü ÅŸu: kiÅŸi, bulunduÄŸu çerçeve içinde kaldığında aklı dumura uÄŸradığı gibi basireti de baÄŸlanmaktadır. Ve salt içinde bulunduÄŸu sorunu çözeyim de nasıl olursa olsun noktasına yol almaktadır. Ve bu noktada artık sınır tanımaz bir konuma yükselmekte ve yanlış üzerine yanlış yaparken hep kendi haklılığını öne sürmektedir. Maalesef bugün Ä°slamcı Kürt kardeÅŸler tam da bu noktada durmaktadır. Bu Müslüman Türk Ä°slamcıların bir kısmının düÅŸtüÄŸü açmazı görmezlikten gelme anlamına gelmeyecektir elbette… Ama Müslümanlığın hedefi ile salt kültürel bir nesneye dönüÅŸtürülmüÅŸ Müslüman olma kimliÄŸi arasındaki bariz farkı kaçırmamak lazım…

Bir günah orta yerde durduÄŸu için benim günah iÅŸleme imtiyazım ve hakkım var demek önce Müslümanlığın kendisine göre mümkün deÄŸildir, ayrıca Müslüman olma halinin varlığına da aykırıdır.Aklımızı başımıza devÅŸirmeli ve ümmetin önceliÄŸini esas almalıyız bu Müslümanlığımızın teminatıdır. Siyasal ve ideolojik kamplaÅŸmalar bizi Müslümanlığımızdan uzaklaÅŸtırmamalıdır.

Bu satırlar içinde yukarıda ifade ettiÄŸim benzer sözler söylenebilir. Ama hayatım boyunca hiçbir kavmiyetçiliÄŸe önem vermediÄŸim gibi hep karşısında yer aldım. Ve yeni bir ulus devlet ya da Kürt kimliÄŸi bilinci üzerinden ÅŸirinleÅŸtirilmiÅŸ batılı düÅŸüncenin iman ilkelerini kabule yanaÅŸmanın Müslümanlığı terk etmekle eÅŸ deÄŸer olduÄŸu bilincini diri tutarım. Bu yüzden içinde yer aldığım kavmiyetin ümmete yol alması hem ontolojik olarak hem de epistemolojik olarak mukadderatı olmalıdır. Bunu zedeleyen her ÅŸey Müslümanlığın berhava olmasına zemin oluÅŸturacaktır. Bunun hesabını da zaten gücü elinde bulunduran ve yegâne kahhar olan Allah soracaktır…

Selam hidayete tabi olanların üzerine olsun ve Selam her türlü ÅŸirk ve tuÄŸyandan uzak kalarak mevcut taÄŸutların tasallutundan uzak duranların üzerine olsun… Selam kendi dinini her türlü ideolojik sapkınlığın üzerinde görenlerin üzerine olsun ve Selam hidayeti tek yol olarak görüp buna göre hayatını tanzim eden kulların üzerine olsun. Åžükür ki Müslüman olmak nasip olmuÅŸtur ve bu nasip üzerinden dinin ne olduÄŸunu öÄŸrenme çaba ve gayretine sahip olmuÅŸuzdur…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.