Sosyal Medya

Makale

Anti-AK Parti hastalığı

Seçimlere sadece on gün kala önümüzdeki tablonun Haziran seçimlerine kıyasla iki farkı var. Birincisi anti-AK Parti cephenin artık birlikte davranabilecek bir blok olmadığı gerçeÄŸi. MHP'nin AK Parti eleÅŸtirisi hangi boyutta olursa olsun, bu parti aynı ÅŸiddetle HDP ve hatta CHP'ye de karşı bir siyasi pozisyon geliÅŸtirmiÅŸ durumda. Dolayısıyla AK Parti'nin iktidardan indirilmesi imkansız gibi gözüküyor. Oysa Haziran seçimi sonrasında AK Parti karşıtlarında tam da bu yönde bir psikoloji doÄŸmuÅŸtu. Üstelik ÅŸimdi saha çalışmaları AK Parti oyunun birkaç puan artmış olduÄŸuna iÅŸaret ediyor. Böyle bir hayal kırıklığı yaÅŸanırken bir darbe de PKK'nın savaÅŸ kararı sonucu yenmiÅŸ oldu. Devlet PKK'nın beklediÄŸi katliamları yapmadığı gibi, PKK yüzünden onlarcası çocuk olmak üzere iki yüze yakın kiÅŸi öldü. Böylece AK Parti'yi kötülemek giderek zorlaÅŸtı… Özellikle laik/sol çevreler kendilerini PKK siyaseti ile fazla bütünleÅŸtirdikleri için epeyce meÅŸruiyet kaybı yaÅŸadılar.

Bu tablonun anlamı seçim yaklaşırken anti-AK Parti cephede depresyonun da artmasıdır. Karşınızda bir türlü yenemediÄŸiniz, tam yendiÄŸinizi sandığınızda daha da güçlenen bir rakip var. Kendi cenahınızın ise bir bütünlüÄŸü olmadığı gibi, siyasi anlamı ve meÅŸruiyeti giderek zayıflamakta... Bunun psikolojik bir sertleÅŸmeye ve militan bir kimlikleÅŸmeye yol açacağını tahmin etmek zor deÄŸil. Nitekim sosyal medyada ufak bir gezinti laik/sol kesimde yaÅŸanan hayal kırıklığının pek de saÄŸlıklı olmayan sonuçlarını gözler önüne seriyor. Siyaset kendi kimliksel cemaatini tahkim etme iÅŸlevinden ibaret ve bu amaçla ortak algı operasyonları bile yapılıyor. DiÄŸer bir deyiÅŸle laik/sol kesimin büyük kısmında algı yaratma çabasının muhatabı 'ötekiler' deÄŸil. Siyaset baÅŸkalarını etkilemek veya ikna etmek üzere yapılmıyor. Aksine bizzat kendi çevrenizle aranızdaki baÄŸları güçlendirme iÅŸlevi görüyor. Dışa kapalı, kendisiyle yetinen garip bir siyaset bu…

Söz konusu durum bu seçimleri Haziran seçiminden farklılaÅŸtıran ikinci unsur… Haziran'da seçmenin duygu dünyası ile siyasetçinin dili arasında gerçekçi bir baÄŸ vardı. Amaç HDP'nin barajı geçmesi ve AK Parti'nin iktidardan indirilmesiydi. Muhalefet liderlerinin de belirgin bir temsil yeteneÄŸi bulunmaktaydı. Oysa bu seçimlerde HDP barajı geçse bile AK Parti'nin iktidardan inmeyeceÄŸi, hatta belki de tek başına iktidar olabileceÄŸi görülüyor. Muhalefet liderleri artık aralarında bir sinerji oluÅŸturmuyor ve her biri kendi seçmenine konuÅŸuyor. KılıçdaroÄŸlu'nun gençleri ve geleceÄŸi öne çıkaran söylemi ise yararlı olmakla birlikte esas olarak diÄŸer muhalefet partilerini vuracak gibi gözüküyor.

Bütün bunların sonucunda seçimin psikolojik ağırlığı artık medya tarafından taşınıyor. Ä°stenen sonucu yaratmayacak bir seçime gidilirken, anti-AK Parti cephenin kendisini rahatlatabildiÄŸi tek alan medya… Televizyon ve gazeteler, iktidarın ne denli kötü söyleyip, seçmenlerin ise ne denli 'kaliteli' olduÄŸunu ima ederek takipçilerini avutuyor, onları oryantalist bir pohpohlama ile bir sonraki güne devrediyorlar.

Aynı yaklaşımın bir benzerinin AK Parti'yi destekleyen medya için de geçerli olduÄŸu tabi ki söylenebilir. Orada da epeyce yüzeysel ve tarafgir bir yorumlama alışkanlığı olduÄŸu vurgulanabilir. Ama AK Parti yanlısı medya hala az satıyor ve okuyucular açısından psikolojik bir destek iÅŸlevi ima etmiyor. Oysa anti-AK Parti cephenin medyası çok satıyor ve insanların AK Parti'ye yönelik hakaretleri duyma ihtiyacını tatmin ediyor. Siyaset yapamadığı için hastalananlar, ÅŸimdi hastalığı sürdürmeyi siyaset sanarak kaçınılmaz geleceÄŸi bekliyorlar. 

Alıntı - Sabah

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.