Sosyal Medya

Makale

Karanlık gecelerin yıldızları olmak

Mübarek bir günde, mübarek bir Peygamberin (s.a.v) mana dolu, ikaz edici, yol gösterici, sorumluluÄŸumuzu hatırlatıcı bir hadisinin meali ile mesajıma baÅŸlıyorum:

“Her iÅŸin bir gayret dönemi vardır. Her gayret döneminin de bir gevÅŸeme devri vardır. Kimin gevÅŸeme dönemi benim sünnetim ölçüsünde olursa, o hidayete ermiÅŸtir. Kimin ki böyle deÄŸilse, helak olmuÅŸtur.”   (Camius SaÄŸir)

Gayret ve gevÅŸeme dönemini hep birlikte yaÅŸamaktayız. Her iki dönem, Müslümanlar için imtihandır. Ä°mtihanın en zoru da gevÅŸeme dönemlerinde olur. Ä°ÅŸte bu tehlikeyi sezen her inanan insan, tedbirini, hedeflerini, gayretini, usulünü tek tek gözden geçirmelidir. 

Varını yoÄŸunu ortaya koyarcasına çalışmasını, hizmetini yürüten, eÄŸer sünnet ölçülerine riayet etmez, sana göre, bana göre tavrıyla iÅŸ yaparsa, ne yazık ki kaybedenlerden olur. Ä°ÅŸte bu hassas noktaya dikkatimizi çeken Peygamberimiz, çalışmalarımıza, hizmetlerimize yön verecek ölçüyü de ÅŸöyle açıklıyor:

“Sünnet üzere orta yolla çalışmak, bid’at içinde var gücü ile çalışmaktan daha hayırlıdır.” (Sünen-i Darimi)

Vasat veya orta ümmet olarak gerçek kimliÄŸi açıklanmış olan biz Müslümanların dikkat edeceÄŸi konulardan bazılarını hatırlatmak istiyorum. Rabbimiz, kullarının kalplerinde yavaÅŸ hareket gördüÄŸünde uyarır ve hatta azarlar. Ne var ki bu azarlamaya, teÅŸvik azarlamasıdır, demiÅŸlerdir.

Yine hatırlayacak olursak, Yahudilerin gazaba uÄŸramasının temel sebeplerini bilmeyen yoktur.Ä°lme önem verdikleri halde, ilmin gereÄŸi olan ameli terk etmiÅŸlerdir. Hayat tarzları olan dini hayatı adeta makaslamışlardır. Ä°nsanın sadece dış dünyasına önem vermiÅŸlerdir. Bir de kendilerine gönderilen peygamberleri sürekli aÅŸağılamışlardır. Yeri gelmiÅŸken, bir zamanların ikinci büyük ümmet olan Hıristiyanların ilahi görevlerden el çektirilmesinin sebeplerini de öÄŸrenelim. Yahudilerin yaptıklarının tam aksini yapmışlar ve sapıtmışlardır. Yani, amel etmeyi çoÄŸaltmalarına raÄŸmen, ilimden uzak kalmışlardır. Hayat tarzı olan dine ilaveler yapmaya yeltenmiÅŸlerdir. Ä°nsanın dış dünyasını yok sayarcasına, iç dünyasına önem verilmiÅŸtir. Ve nihayet peygamberlerini insanüstü bir varlık olarak görmüÅŸlerdir.

Son ümmet olan biz Müslümanlara gelince, lanete ve gazaba sebep olacak her düÅŸünceden, her akideden, her çalışma ve amellerden uzak kalmakla sorumlu tutulmuÅŸ, lanet ve sapıklığa duçar olan iki ümmet gibi olmamamız emredilmiÅŸtir. Kısaca ölçülü ve dengeli bir ümmet olmanın gereÄŸi hatırlatılmıştır.

Böyle olunca, yaÅŸadığımız ülkede sorumlu olduÄŸumuz hizmetler aÅŸağı, yukarı bellidir. Birinci sırada ilim, terbiye, eÄŸitim alanımız bulunmaktadır. Ä°kinci sırada ise adalet özelliÄŸine sahip siyasi alanımızdır. Ulemanın ve ümeranın yani alimlerin ve idarecilerin doÄŸru yolda olmaları, yanlış adımları atmaya tevessül etmemeleri ve ilmin, siyasetin üstünde tutulması, her iki zümrenin ıslahını, düzelmelerini saÄŸlayacaktır. Bu iki zümre ıslah olursa, ümmetin ıslah olması daha kolay olacaktır. Bunun için alimlerimiz gökteki yıldızlar gibi topluma ışık olacak, rehber ve örnek olacak, idarecilerimiz ise adaletli hizmet ve yaÅŸayışlarıyla toplumun millet ve ümmet özelliÄŸi ile yaÅŸamalarını saÄŸlayacaklardır.

Sizlere sık sık örnek verdiÄŸimiz bir konuyu yine tekrarlamak ve hatırlatmak istiyorum. Biz yeryüzünde yaÅŸayan Müslümanlar, Peygamberimizin 1500 sene sonrasının: Ümmetiyiz, talebeleriyiz, muallimleriyiz, kardeÅŸleriyiz, idarecileriyiz, muhtaçlarıyız, imamlarıyız, müezzinleriyiz, komÅŸularıyız v.s.

Ä°çinde bulunduÄŸumuz Muharrem ayının açısından bakacak olursak, Tevbe Suresinin 100. Ayetini hatırlamamak ve o ÅŸeref madalyasının farkında olmamak, Müslüman için en büyük kayıptır:

“Öne geçen Muhacirler ve Ensar ile onlara güzellikle uyanlar; Allah onlardan razı olmuÅŸtur ve onlar da Allah’tan razı olmuÅŸtur.” 

Karanlık gecelerin yıldızları olan ilim ehli için sadece iki tane hatırlatacağımız acı gerçek vardır. Bu acı gerçeklerin devam etmesi, yıldızın ışık saçmasına mani olur. Nedir bu iki acı gerçek? Derseniz, söyleyeyim: Fikirler ve söylemler, hayatın gerçeÄŸi ile örtüÅŸmüyorsa, uzun ömürlü olmazÄ°kinci acı gerçeÄŸimiz ise ÅŸudur: “Kur’an’ın manası kalbine yeniden nazil olmuyorsa, ne Razi’nin Tefsiri Kebiri, ne de ZemahÅŸeri’nin KeÅŸÅŸaf’ı senin derdine çare bulamaz.” 

KiÅŸinin yaÅŸadığı dönem ve devrin ÅŸartları büyük bir öneme sahiptir. Çünkü büyük insanları, devrin ÅŸartları yetiÅŸtirir. Bir insan, hangi devrin ÅŸartlarında yaşıyorsa, istidatları, yetenekleri, kabiliyetleri o devre göre inkiÅŸaf eder. Åžimdi, bir ilim ehli, devrin ÅŸartlarını görmemezlikten gelir ve bir iki asır geçmiÅŸ olaylara takılı kalır ve böylece mazinin güzelliklerini, yaÅŸadığı devre aktarma gayreti içinde olmazsa, bu insanın göklerdeki yıldız olma özelliÄŸi kaybolmuÅŸ demektir.

Samimi, gayretli, çalışkan, söz dinleyen, meÅŸru mercilere itaat etmede sıkıntısı olmayan, önünde hedefi bulunan her mümin için, Peygamberimizden bir hadis-i ÅŸerif hatırlatıyor, cümlenizin hem Muharrem ayını ve hem de Cumasını tebrik ediyorum.

Mümini, gücü yettiÄŸi ÅŸeyde gayretli; gücü yetmediÄŸi ÅŸeyde ise ‘yapamadım’ diye hasret çeken olarak görürsün.”  (El Müsned. Ahmet bin Hanbel) 

YENÄ°AKÄ°T

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.